| Konu: | Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 14.10.2021 |
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Lafta, yasalar önünde herkes eşit; değil mi? Lafta, vergi yasaları önünde de herkes eşit ama eşit olmayanlara eşit davranmak olağanüstü bir eşitsizliği doğuruyor. Hele eşit olmayanlardan durumu kötü olanlara yani yoksullara yönelik olarak daha eşitsizce davranıyor olmak; bu, gelir dağılımı uçurumunu daha da berbat hâle sokuyor ve toplumda yoksullara yönelik deyim yerindeyse bir zulüm ortamının doğmasına sebep oluyor.
Şimdi, bu biraz şeye benzer yani benimle bir 100 metre koşucusu -eşitlik adına öyle ya, ikimiz de yetişkin insanız- koşsa bu, aslında bir eşitsizliktir çünkü o sporcudur ama benim ayağıma bir demir gülle bağlayarak koşsak bu, eşitsizliğin artık bir zulme dönüşmüş hâlidir. Şimdi, Türkiye'de vergi mevzuatına bu zaviyeden bakıldığında, zaten alt sınıflara yani yoksullara ve zenginlere aynı biçimde yaklaşıyor olmak, gelirden az nasiplenen kesimlere pozitif ayrımcı davranmamak başlı başına bir eşitsizlik sebebi ama gel gör ki... Yani servet vergisi gibi şeylerin söz konusu olmamış olması, bir vergi adaletinin sağlanmamış olması gibi faktörler de devreye girdiğinde bu, emekçi sınıflara karşı açık bir iktidar zulmü hâline dönüşüyor.
AKP'nin iktidarda kalma stratejisi bu zamana kadar biraz böyle şekillendi. Neydi? "Yoksuldan oy ve para al. Oyla siyasi meşruiyet yarat, parayı da zenginin cebine koy." Hep bunu yaşadık, bu zamana kadar yaşadığımız şey bu ve bu gelen -şimdi üçüncü bölüm üzerine konuşma yapıyoruz- yasa teklifinin de esasen iddiası, sosyal adaleti sağlamak. Şimdi, bence şöyle bir bakalım "Bu sosyal adaleti sağlama." palavrasının gerçek yüzüne.
Bakın, kıymetli arkadaşlar, 2007 ila 2020 yılı arasında vergi konusunda uzlaşmaya konu olan vergi borcu kaç para biliyor musunuz? 6 milyar 526 milyon lira yani sermaye, zenginler "Kardeşim, bizim 6 milyar 526 milyon borcumuz var, tamam ama gel bir uzlaşalım." demiş iktidara. İktidarla masaya oturmuşlar, sonra helalleşmişler. İktidar demiş ki: "Ya, 1 milyar 765 milyonunu ver bana, ne sen beni tanı ne ben seni tanıyayım." Yani, sermayenin arada 5 milyar liradan fazla borcu silinmiş. Hani sosyal adaletten bahsediliyor ya, böyle bir şey işte! Yine, uzlaşmaya konu ceza miktarı 7 milyar 316 milyon liraymış arkadaşlar 2007 ile 2020 arasında. Bu 7 milyar 316 milyon lira uzlaşmaya konu cezayı yine AKP'yle, iktidar ile sermaye sınıfı oturmuş, aralarında helalleşmişler ve uzlaşma sonucu yalnızca ve yalnızca 73 milyon liraya düşmüş bu miktar. Artık Gelir İdaresi Başkanlığı verileri paylaşmıyor; yani, kimlerle uzlaşmaya oturulduğunu, hangi sermaye temsilcilerinin vergilerinin silindiğini artık, ne yazık ki açıklamıyorlar.
Biraz vicdanınıza seslenmek istiyorum. Ya, kâğıt toplama işçilerinin üç beş kuruş kazandığı para vergilendirilmeye çalışılıyor ve haksız kazanç addediliyorken sermayenin hepimizin cebinden çıkan, en çok da toplumun en yoksullarının cebinden çıkan parayı böyle iç etmesi, bu vergilerin yok sayılması, cezaların yok sayılması insaniyetle, siyasi ahlakla, etikle izah edilecek bir şey değil. Bundan daha büyük bir ahlaksızlık yoktur, bundan daha büyük bir ahlaksızlık yoktur açık söylüyorum.
Bakın, elimde sayılar da var. Mesela, 2007 yılından sonra Unilever'in 60 milyon lira borcunu oturmuşlar, anlaşmışlar 3 milyon 800 bin liraya yani yüzde 93'ünü affetmişler, "Olur böyle şeyler." demişler. TÜVTÜRK'ün 390 milyon liralık borcunun tümü affedilmiş, yine TÜVTÜRK'ün 377 milyonluk borcunun tümü affedilmiş, Akbankın 93 milyon liralık borcunun yüzde 95,9'u affedilmiş, Suzan Sabancı'nın 10 milyonluk borcunun, değerli arkadaşlar yüzde 92,5'i affedilmiş, Turkcell'in 450 milyon liralık borcunun yüzde 94,7'si affedilmiş, demişler ki: "Ya, işte, bir 24 bin lira atın, helalleşelim; ne siz bizi tanıyın ne biz sizi tanıyalım." Emlak Konut'un 335 milyon liralık borcunun yüzde 100'ü affedilmiş. Ayıp ya, ayıp! Ya, insanda şöyle tırnak ucu kadar bir utanma duygusunun olması lazım. Bak, bu, vergi adaletsizliği falan değil, bu, açıkça terörizm; egemen sınıfların AKP eliyle zenginlerin yoksullara karşı uyguladıkları terörizm. Bunu vergiyle, şununla bununla, adaletle, böyle süslü kavramlarla izah edebilmek falan mümkün değil. Akfen'in 20 milyon liralık borcu varmış, yüzde 98'ini affetmişler, yine Exsa Export'un 305 milyon liralık borcunun yüzde 95'ini affetmişler. Daha liste uzun, liste uzun da... Kağıthane Belediyesinin zabıtaları bir gariban seyyar satıcıyı tekme tokat milletin gözü önünde dövdü biliyorsunuz. Öyle ya, seyyar satıcı haksız kazanç elde ediyor, vergilendirilmiyor; o nedenle elbette, devletimizin güçleri böyle seyyar satıcı gibi istismarcıların tepesine binecek! Bu, adalet; öyle mi? Ne diyeyim, yazıklar olsun!
Değerli arkadaşlar, bu liste pehlivan tefrikası gibi upuzun yani saymakla bitmiyor ama bunun içerisinde görmemiz gereken şey şu: Bu, vergiyle başlayan ve süslü cümlelerle giden her şey aslında AKP eliyle yoksulun cebine daldırılmış bir eldir, bu el yoksulun cebinden aldığını zenginin cebine koymaktadır. Ya, şimdi, hâl böyleyken bak, ekmek alıyorsun, 3 ayrı vergi veriyorsun. 56.000 lira gümrük girişi olan 2 bin motor bir araba aldığını varsay 2 araba da devlete ısmarlıyorsun. Sabah yüzünü yıkamak için musluğu açtığında değerli kardeşim, 5 tane vergi veriyorsun devlete, daha yüzünü yıkamadan ha! 6 bin lira brüt maaş alan bir insan, bir emekçi üç yüz altmış beş günün iki yüz beş günü vergiye çalışıyor; ya, bundan acayip, daha acayip bir şey olabilir mi? Yattan, gemiden, elmastan, pırlantadan ÖTV almıyorsun ama doğal gazdan, akaryakıttan hiç affetmiyorsun, ümüğüne çöküyorsun hatta. Türkiye'de toplam vergilerin yüzde 67'si dolaylı vergilerden, yüzde 33'ü de dolaysız vergilerden oluşuyor; tipik bir gelişmemiş ülke sendromu; oysaki bunun tam tersi hâline getirilmesi lazım.
Sigara ve alkolün ne oranda vergiye tabi olduğu zaten olağanüstü; yalnızca Yeni Rakı'da 2003 yılından bu yıla kadar yüzde 1.200 vergi uygulandı, vergi oranı bu oranda arttı. Bu, işte, yaşam tarzına müdahalenin çok dik âlâ bir örneği biliyor musun, yani içersin içmezsin ayrı mesele -alkol ve sigara sağlığa zararlıdır, buradan da tekrar ifade etmiş olalım- ama bunların her biri, dolaylı vergilerin her biri vatandaşın sırtına biniyor. Ya, bu nedenle vatandaşlarımız metil alkol karıştırılmış içkileri tüketmek suretiyle hayatlarını kaybediyorlar. Bundan hiç utanan yok mu ya? Bunu yalnızca biz mi mesele olarak görüyoruz? Bu, vergi siyasetinin sonucu işte.
Hâl böyleyken tabii bir de yüzsüzler var, yüzsüzler sürüsü var. Bu yüzsüzler sürüsü AKP'yle beraber hareket ediyor. İktidara geldiği zamandan bu zamana kadar bu yüzsüzler sürüsü inanılmaz derece semirdi. Ne yaptılar semirip? İşte, Pandora belgelerinde gördük, daha önce Panama belgelerinde de benzerleriyle karşılaşmıştık. Rönesans Holding, Demirören, Cengiz Holding, Çalık Holding kendi ülkesinde vergi ödememek için paraları topladı, götürdü, başka bir yerin bankasına koydu ve biliyor musunuz yani buna ilişkin, bu bir suç olarak telakki edilmiyor. Yani bizim cebimizden, yoksulların cebinden çıkan bu kaynaklarla dünyanın başka bir ülkesinde çeşitli biçimlerde gelir yaratılıyor ve bunlar açıkça vergi kaçırıyorlar. Demek ki hırsız olunca büyük hırsız olmak lazım ki iktidarlar sesini çıkarmasın, demek ki ortak nemalanmak lazım ki kimsenin sesi çıkmasın ve toplumda da muteber insan olarak görülsünler.
Şimdi, bunların milyarca liralık...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Bunlar, biliyorsunuz, aynı zamanda iktidarın da en fazla kamu ihalesi verdiği firmalar. Haram, zehir zıkkım olsun, ne diyeyim.
Son olarak da şundan bahsedeyim: Bu teklifin olumsuz, yanlış taraflarından bir tanesi de Cumhurbaşkanına ÖTV ve MTV'de 3 katına kadar vergi artışı yetkisini veriyor. Yani burada bir defa bu işin demokratik olmaması, işte, tek adam rejimini tahkim etmesi, bir insana bu kadar yetkinin verilmemesi gibi şeyler var tabii ki. Bu açıdan elbette eleştiriyoruz ama yani burada dolaylı vergileri tekrar artırmak suretiyle vergi adaletsizliği tabutuna bir çivi daha çakılıyor, vergi adaletsizliği bir kat daha artırılıyor. Yani ÖTV ve MTV ödeyen insanlar, çoğunlukla ücretli olan kesim, bir kez daha vergiyle cezalandırılıyor. Ya, bu vergi almanın da bir kanunu var, bir usulü var, bir ahlakı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) - Umarım, bu ülkeyi yönetenler bir gün bu ahlaktan haberdar olurlar. (HDP sıralarından alkışlar)