| Konu: | Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 14.10.2021 |
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Merhabalar.
Evet, ülke bir yandan zenginler için cennet. Evet, birileri için cennet ama yoksullar için de cehennem hâline geldi. Ben, bu cehennemin içerisinde katı atık işçilerinden, geri dönüşüm işçilerinden bahsetmek istiyorum.
Son birkaç aydır İstanbul Bahçelievlerde, Ataşehirde, Bakırköyde, Ümraniye ilçelerinde atık kâğıt işçilerine yönelik iktidar tarafından operasyonlar yapılıyor. Baskınlarda işçiler gözaltına alınıyor. Bu gözaltılar sonucunda da 3 arkadaşımız tutuklandı. Geri dönüştürülen atıklara el konuluyor, depolar yıkılıyor, binlerce çalışan, emekçi işsiz bırakılıyor; araçlarına, çekçeklerine, kamyonetlerine el konuluyor. 145'i göçmen olmak üzere yüzlerce katı atık işçisi hakkında milyarlarca liralık da cezalar kesiliyor. Mülteci olanlar ise sınır dışı edilmek üzere Tuzla Geri Gönderme Merkezine sevk ediliyor.
Şimdi "Bu zulmün nedeni nedir?" diye bakmak gerekiyor. Daha önce iktidarın teşekkürler ettiği "Emekleri çok büyük katkılar sağlıyor çevreye." diye cümleler kurduğu katı atık işçilerine yönelik, geri dönüşüm işçilerine yönelik bu saldırı dalgasının kaynağına bir bakmak gerekiyor. Sanırız ki iktidar, bu geri dönüşüm işindeki kârın, rantın farkına vardı son süreçlerde ve buna yönelik de çalışmalar başlattı. Bu rantı emekçilerin elinden alıp, ekmeğini kazanmaya çalışan emekçilerin ekmeklerine el koyup aslında sermaye sınıfının zenginlerine vermek istiyor ve burada çalışan insanları da emekçileri de bu rant şirketlerinin kölesi yani işçi kölesi hâline getirmek istiyor. Bütün dert aslında bunun üzerine kurulu. Bütün bunları gerçekleştirebilmek için de keyfî, uydurma gerekçeler söylüyorlar. Mesela, Valiliğin açıklaması, İstanbul Valiliği ne diyor? Kamu zararı ve haksız kazanca sebebiyet vermekten söz ediyor ve diyor ki: "Biz bunu durdurmak için müdahale ediyoruz."
Şimdi, bakalım, atık kâğıt işçileri kim? Onlar toplumun en yoksulları, başka çaresi olmayanlar, başka iş bulamamış olduğu için bu işi yapmak zorunda kalanlar, ataması yapılmayanlar, sabahtan gece yarılarına kadar çalışanlar yani ekmeğini çöpten çıkaranlar. Şimdi, diyor ki Valilik: Haksız kazanç sağlıyormuş. Ekmeğini çöpten çıkaran insanlar haksız kazanç sağlıyor olabilir mi? Kamuyu zarara uğratıyormuş. Nasıl zarara uğratıyor olabilir? Haksız kazanç ve kamu zararından söz edilecekse, devletin ve iktidar partisinin en küçük biriminden en üst kurumlarına kadar neredeyse haksız kazanç, yolsuzluk ve rüşvet çarkı içine bulaşmış veya bulaştırılmış kurumlarına bakmak lazım; üstelik milyonlarca dolarla, milyarlarca dolarla. Bütün bunlar kamuyu zarara uğratmıyor da geri dönüşüm işçileri mi, alın teriyle, zorla şartlarda kazanan asgari ücretli mi kamuyu zarara uğratıyor? "El insaf!" demek lazım. Onların ekmeğini elinden almak yetmezmiş gibi bir de kâğıt toplayıcılarını yasa dışı ilan ediyorsunuz "eşkıya" diyerek yaftalamaya çalışıyorsunuz. Şuradan çok net söyleyelim ki: Ekmeğini kazananlara "eşkıya" demek kimsenin haddine değildir, eşkıya varsa insanların elinden ekmeğini alanlardır.
Hazine garantili adrese teslim ihalelerle halkı ve doğayı sömürerek devasa servetlerine servet katan patronlar serbest ancak alın teriyle ekmeğini kazanan, çevreye de ekonomiye de en fazla katkısı olan atık işçileri gözaltına alınıyor. Sizin iktidarınızın aslında özeti bu. Bütün emek alanlarında yaptığınızın bir örneğini atık işçilerine yapıyorsunuz. Peki, bu işçiler ne yapacak? Depolarını ellerinden aldığınızda, çekçeklerini ellerinden aldığınızda yaşamlarını nasıl sürdürecekler? Ne yapsınlar, hırsızlık mı yapsınlar? Zira sizin iktidarınızda hırsızlık zaten normal, hırsızlık yapana da dokunulmazlık ilan ediyorsunuz. Sağlık güvencesinden, sağlıklı bir ortamda çalışma hakkından, emeklilik haklarından yoksun karın tokluğuna on beş on altı saat çalışıyorlar; siz onların sorunlarını çözmek yerine ekmeklerine el koymaya çalışıyorsunuz.
İşçilerin cevabıyla size buradan seslenelim, diyorlar ki: "Biz bu ülkenin yoksullarıyız; ne doğduğumuz yerleri ne milliyetimizi ne de yoksul ailelerin çocukları olmayı biz seçtik. Yaşadığımız tüm çilelere ve zorluklara rağmen doğduğumuz topraklarda yoksul ama onurlu ailelerimizle de gurur duyuyoruz. Çalıp çırpmadan, kimseye avuç açmadan, onurumuzla yaşamak için bulabildiğimiz tek iş olan bu işi yapıyoruz. Valiliğin iddia ettiği gibi, bizim kazancımız haksız kazanç değil, alın terimizdir. Göçmenlerin geri dönüşüm sektöründe çalışması bizim de gelirlerimizi aşağıya çekiyor ama biz yoksul insanlarız, göçmenler de bizim gibi yoksul insanlar."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - "Yoksulun hâlinden en iyi yoksul anlar. Göçmenlerin bu alanda çalışmasının sorumlusu, mecbur bırakılmasının sorumlusu biz değil, mevcut göç politikalarıdır. Onlarla dayanışma içindeyiz. Huzur ve güvenliği bozduğumuza dair hangi delilleri öne sürüyorlar? Üstümüzün başımızın, elimizin kirine bakarak mı böyle ön yargılı bir önermede bulunuyorsunuz. Şunu bilesiniz ki: Bizim kirli olan ellerimizdir, yüreğimiz ise herkesten daha temizdir. Bizim yoksulluğumuz cebimizdedir. Gönlümüz göçmeni, Roman'ı, Kürt'ü, Türk'üyle, bir ekmeği bölüşecek kadar zengindir. Bizleri daha fazla mağdur etmeden bir an önce bu uygulamalardan vazgeçin. Geri dönüşüm işçileri olarak, her şeyden önce insan ve yurttaş olarak sorunlarımızın çözümü için görüşmek üzere yaptığımız başvuruları kabul edin. Bizim insan olduğumuzu kabul ediyorsanız sesimize kulak verin. Ancak bizi insan yerine koymaz ve bu çağrımıza kulak vermezseniz, siz hakkımızda ne düşünürseniz düşünün biz insanız, insan olduğumuz için de ne ekmeğimizden ne de onurumuzdan asla vazgeçmeyeceğiz." (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)