GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:12
Tarih:27.10.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 98'inci yıl dönümü kutlu olsun. "Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." diyen Ulu Önder'imiz Mustafa Kemal Atatürk'ü ve mesai arkadaşlarını, aziz ecdadı rahmetle anıyorum.

Şimdi, 264 sıra sayılı Karma Komisyon Raporu'nu görüşüyoruz. Karma alt komisyon, Kamu Denetçiliği Kurumu 2020 Yılı Raporu üzerinde yaptığı çalışmayı tamamlayıp Karma Komisyona sevk etmiştir. 26 Mayıs 2021 tarihinde ise söz konusu karma alt komisyon raporu, Karma Komisyonda görüşülmüştür.

Değerli milletvekilleri, devlet çarkının dönüşü mevzuatla olur, teamüllerle olur, pratiklerle olur; hukukla, ilimle, zekâyla olur. Kamusal düzenin her yüzü bize bir gerçeği haykırır: Adalet, doğruluk ve dürüstlük, hakkaniyet, hukukilik, açıklık, hesap verebilirlik, ehliyet ve liyakat, kayırmacılıktan kaçınmak, millî gelirin adil paylaşımı, güvenlik, sağlık; bu şekilde devam edebiliriz. Bu ilkelerin hayata kâmilen geçirilmesi kuşkusuz çok anlamlı olur; o zaman iyi yönetim ortaya çıkar. İyi yönetim, hukuk devletine, demokrasiye, insan haklarına saygıya bizi taşır ki bu, herkesin yani umumiyetle de toplumumuzun menfaatinedir. Böylece, toplumumuzda özlenen dirlik ve düzen tesis edilmiş olur. Milletin ve devletin bekası tahkim edilmiş olur.

Değerli milletvekilleri, yaşadığımız şu zaman dilimi hem iç hem de dış faktörlerin adamakıllı zorladığı menfi olaylarla doludur. Bir yanda komşularımızla bozuk ilişkiler, diğer yanda küresel güç odağı olan devletlerle gerginlikler, artan göç hareketleri bizi bir tutuma zorlamaktadır; o da düşmanları azaltma, dostları artırma. Görünen o ki dış politika iç siyasetin bir sosu olarak kullanılmakta, bu da ülkemizi hızla girdaba savurmaktadır.

Diğer taraftan, izlenen yanlış ekonomik politikalar gelir dağılımını alabildiğine bozarken fert başına düşen millî gelir son sekiz yıl içinde yüzde 60 oranında gerilemiştir. Makroekonomik dengeler aşırı bozularak dünyada en yüksek faizle borçlanan ülkelerden biri durumuna gelinmiştir.

Değerli arkadaşlar, son on dokuz yılda yurttaşlarımız 2,5 trilyon dolar vergi ödemiştir, özelleştirme yoluyla cumhuriyetin tüm kazanımları 70 milyar dolara satılmıştır, 565 milyar dolar da dışarıya borçlanılmıştır. Bu şunu gösteriyor: Kabaca 3 trilyon doları aşan bir tutar millet için verimli harcanmış mıdır, yoksa çarçur mu edilmiştir? Kamu ihaleleri adrese teslim dağıtılırken İhale Kanunu neredeyse 190 kez değiştirilmiştir. Anayasal güvence altına alınan bütçe hakkının Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu hükmü alenen çiğnenmiştir. Cumhurbaşkanının bu konuda tasallutu vardır.

Değerli milletvekilleri; ülkemiz, verimli toprakları, her ürünün yetişmesine müsait iklimi, çalışkan ve deneyimli insanlarıyla, 2002 yılında toplam nüfusun yüzde 40'ının kırsalda yaşadığı ve karnını doyurduğu bir görünümdeydi; bugün, kırsalda yaşayan insanların yüzde 7'ye düştüğü, üretim kültürünün kaybedildiği dolayısıyla üretimin yapılamadığı bir tablo görünümü vardır. Bu insanlar kentlere göçürtülerek çığ gibi artan kent işsizliğinin öznesi olmuşlardır. Tarım sektörünün sorunları devasa boyutlardadır. Gübrenin, ilacın, tohumun, fidenin, yemin, mazotun üreticiyi nasıl mağdur ettiğini giderek görebilirsiniz. Neredeyse yüzde 150 fiyat artışı olur mu değerli arkadaşlar? Geçen yıl, elma 1,60'a satılırken bugün yine 1,60 TL'ye satılmaktadır. Ben, burada çiftçinin mutfağından henüz bahsetmiyorum. Bu gidişat öfkeli kalabalıklar yaratmaktan başka bir işe yaramıyor. Ekonominin kendi kanunlarını bir kenara iterek bağnaz birtakım düşünceleri ekonominin çarkına iterseniz finans, banka, üretim, yatırım, faiz, döviz, ihracat, ithalat, kredi, her şey güvensizlik ortamında savrularak bize yüksek fiyat, pahalılık, yüksek faiz, üretimsizlik, aşırı işsizlik, insan onuruna aykırı ücret ve maaş, düşük istihdam, eriyen Türk lirası, artan ithalat ve dolarizasyon olarak yansır.

Değerli arkadaşlar, ekonominin en önemli unsuru -hep belirtiyoruz- güvendir. Biliyorsunuz, Ankara Milletvekilimiz Sayın Durmuş Yılmaz da hem IMF borçlanmasını ve hem de Merkez Bankasından buharlaştırılan dövizin Türkiye'ye etkilerini ve sarf edilen yalan beyanları bir bir açıklığa kavuşturmuştur. Bankaların son iki yılda aşırı kredi genişlemesine sokulması ayrı bir endişe kaynağıdır.

Değerli arkadaşlar, ülke olarak biz niçin böyle olduk? Bütün kötülüklerin anası nedir? Bu çukura niçin düştük? Evet, sorun bir sistem sorunudur. Devletin kurum ve kuruluşlarını lağvedip tüm nitelikli bürokratlarını tasfiye eder, binlerce yılda oluşturulan gelenekleri, teamülleri ortadan kaldırırsanız sonuç bu olur; sonuç, sistem sorunu yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi. Bu yapı Türkiye'yi yönetmede oldukça iptidai kalmaktadır. Gelinen son üç yılda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin iflas ettiğini net bir şekilde görebiliyoruz. Halk için çalışan bir parlamento, millet adına bağımsız karar verebilen bir yargı şarttır.

Değerli milletvekilleri, 2014 yılında yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun Türk yerel yönetim sistemini çökertmiştir. Anayasal sistem bir taraftan darbe alırken diğer taraftan yerel yönetim sistemi de maalesef bu yasayla yaralanmıştır, darbe almıştır. 2012 yılında gündeme geldiğinde Ankara'da bir toplantı yapılmıştı, o toplantıda ben de bulunmuştum. Orada Sayın Burhan Özfatura "İki yüz yıllık bir sistem tahrip ediliyor." dedi. Rahmetli Hasan Celal Güzel "Bölücülük prim yapar, hemşehrilik ve yerel kültür tahrip edilir, subsidiarite ilkesine aykırılık oluşturur, hizmet maliyeti artar." dedi. Sayın Mehmet Keçeciler de "Konya'da, sadece Konya'da 180 belde mahalle oluyor; bu, karmaşaya yol açar, millî birlik ve bütünlüğümüze halel gelir, niyet acaba federalizme bir geçiş mi?" dedi. Benim arz etmek istediğim husus, tüm bu bilgiler ışığında devletin tepeden tırnağa yeniden örgütlenmesidir. Hülasa, iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistem reformuna ve yeni bir yerel yönetim reformuna ihtiyaç vardır.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarının son yıllarının Covid-19 pandemisine rastlaması da ayrı bir talihsizliktir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de temel iktisadi, sosyal göstergelerimiz maalesef negatif eğilimini derinleştirmiştir. Bu süreçte halkımızın her açıdan çektiği sıkıntılarda yanında olmayan bir iktidar görüntüsü hiç de hoş olmamıştır.

Yolsuzluk, rüşvet, iltimas, irtikâp, zimmet vesaire özü itibarıyla kamusal bir yetkinin yasa dışı kullanımıdır. Yolsuzluk, insan fıtratının reddettiği hastalıklı bir tutum, hastalıklı bir icraattır. Yolsuzluk, devletin damarlarını kemirerek güçsüz düşürür, mutlaka bu hastalığın tedavi edilmesi gerekir. Bugün asgari ücretle geçinmeye çalışan vatandaşlarımızın genel nüfusa oranının yüzde 70'e kadar tırmanması karşısında yolsuzluk illetinden kurtulmak için yeni kurallar, ağır müeyyideler getirmek zorundayız. Zaten Kamu Denetçiliği Kurumuna başvuru, sayı ve niteliğine baktığımızda da bu anlaşılıyor. Bir kere, yolsuzluk potansiyeli taşıyan tüm hükümler temizlenmeli, bürokratik işlemler basitleştirilmeli, hızlandırılmalı, halkın bilinçlendirilmesi sağlanmalı, medya duyarlılığı önemsenmeli, yargı erkinin güç, kudret ve tarafsızlığı teslim edilmeli, siyasal ve bürokratik güç odakları ile ekonomik güç odaklarının kirli ilişkiler kurmalarının da önüne geçilmelidir.

Evet, bugün bu saydıklarım hayal gibi geliyor ama asla hayal değil, su akacak ve yatağını bulacaktır, dürüstlük kültürü mutlaka zaferini ilan edecektir; ben buna yürekten inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, konumuzla mütenasip bir diğer husus da insan haklarıyla ilgilidir. 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'nden tutun ve Birleşmiş Milletler İnsanlar Hakları Evrensel Bildirgesi'ne kadar tüm insan hakları müktesebatına baktığımızda, hepsi -toplam- insan haklarının bugünkü son durumunu bize veriyor.

Bizim de Anayasa'mızda insan hakları güvence altına alınmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından 2000'lere kadar Türkiye, kısa sürede gerek demokratikleşmede gerekse de insan hakları müktesebatında iyi bir merhaleye yükselmiştir, kısa sürede ve en az hasarla başarabilen başka bir ülke de yoktur. 21'inci yüzyılın şu ilk çeyreğinde insan haklarında meydana gelen gerilemeler Türkiye'ye yakışmamaktadır. Anayasa'da 12'nci maddeden itibaren düzenlenen bu insan hakları konusunu daha da oturtmamız ve mahsus hukukumuzda içselleştirmemiz gerekiyor. Evet, işbu alt karma komisyon raporunun esası insan hakları kavramıyla doğrudan veya dolaylı da ilişkilidir.

Değerli milletvekilleri, sistemden kaynaklanan sakıncalar nedeniyle ülke kaynakları ve bütçe israf edilmekte, yolsuzluk tavan yapmaktadır. Eğer israftan kaçınılsa Türkiye ekonomisi iki yılda düze çıkabilir. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener diyor ki: "Bizi Türkiye'nin fakir olduğuna inandırmak istiyorlar." Ama Türkiye asla fakir değildir; kaynakları kötü kullanılmakta ve yolsuzluk yapılmaktadır. Türk ekonomisine kamu-özel iş birliği yönteminden dolayı ihanet edilmektedir, birkaç kişiye 84 milyonun hakkı sömürtülmektedir. Ülkenin acilen bir vergi reformuna da ihtiyacı olduğu ortadır.

Değerli arkadaşlar, yaz mevsiminde ülkenin birçok iline gittim. Kendi ilim Mersin başta olmak üzere büyük bir fakirleşme fark ettik; çalışanın, üretenin emeğinin hakkını alamadığı bir vahşi düzeni vatandaşlarımız hak etmemektedir.

Değerli milletvekilleri, Kamu Denetçiliği Kurumu kamu hizmetlerinin işleyişinde bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması olup idarenin her türlü eylem ve işlemlerini, tutum ve davranışlarını insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmak amacıyla kurulmuştur. 2020 yılı için hazırlanan Karma Komisyon Raporu'nda, Kamu Denetçiliği Kurumu kendisine ulaşan başvuruları inceleyerek Türkiye'de ve dünyada Covid-19 salgınıyla mücadeleyi de takip etmiştir. Bu kapsamda bazı tespitler yapılmış, öneriler sunulmuştur. Gelen başvurular, çoğunlukla sağlık çalışanlarının haklarını ve çalışma koşullarını iyileştirme taleplerine yöneliktir. Özellikle, ekonomi, maliye ve vergi konularında da başvuru yapıldığı görülmektedir. Bu bağlamda vatandaşların kendi imkânlarından yeteri kadar faydalanamaması yoğunlaşan şikâyetlerdendir.

Adalet alanına ilişkin olarak nakil talepleri, cezaevinin fiziki şartları, coronavirüs tedbirleri gibi konularda da başvurular yapılmıştır; millî savunma ve güvenlik alanında da yapıldığı görülüyor.

Kamu Denetçiliği Kurumuna 2020 yılında toplam 90.209 şikâyet başvurusu yapılmıştır, bu başvuruların 70.440'ı salgında verilen yetersiz temel destek kredilerine ilişkindir. Şikâyetlerin doğrudan Başdenetçilik tarafından incelenip sonuçlandırıldığı anlaşılıyor.

Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan başvurularda salgın sebebiyle çok ciddi artış yaşandığı da gözleniyor. Konu bazlı değerlendirildiğinde yüzde 80,28'inin ekonomi, maliye ve vergi alanında yapıldığını görüyoruz. Bu durum, ekonominin kötüye gidişinin, alım gücünün azaldığının ve salgın sürecinde yapılan yardımların yetersiz kaldığının bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. 2020 yılında başvuruların çoğunluğunun -yüzde 95,48- elektronik başvuru yoluyla yapıldığı da görülmektedir. Geçtiğimiz sene alınan tavsiye kararlarında da 8 kat artış -geçtiğimiz seneye göre 8 kat artış- olduğunu ve 68.128'e ulaştığını da görüyoruz. Tavsiye kararlarına uyamayan kurumların ise önerilerini ilgili komisyonlara bildirdiğini de bu vesileyle anlıyoruz.

Kamu Denetçiliği Kurumu, 2020 yılında 550 bin dava dosyasına bakan ve idari yargı mercilerine destek olarak iş yükünü azaltmayı amaçlayan bir kurumdur. Kurum, kamu kurum ve kuruluşlarıyla sorun yaşayan vatandaşların sorunlarını çözmek için önemli bir konuma sahip olsa da Kurumun zaman zaman bağımsız karar almakta zorlandığı görülmektedir.

Kamu Denetçiliği Kurumu tavsiye kararlarının, idarelerce 2020 yılı itibarıyla yüzde 76,5 düzeyinde olumlu bulunarak gereğinin yerine getirilmesi de sevindiricidir. Kurum, idarenin genellikle iyi yönetim ilkelerine uymada gerekli bir vasıtası olmaktadır. Bu yönüyle daha sağlıklı bir kamu düzenine katkı yapma istediği de muhakkaktır. Ayrıca, kurumlara yazılan yazılardan alınan bilgiler doğrultusunda kurumların Kamu Denetçiliği Kurumu kararlarına uymamak değil, uyamamak gibi mevzuattan doğan sorunlar yaşadığı da anlaşılmaktadır. Bu da Kamu Denetçiliği Kurumunun kurumlar üzerinde etkisinin büyüklüğünü göstermesi açısından önemlidir.

Değerli milletvekilleri, bakınız, başta salgın sürecine değinmiştim, KDK verileri de bunu teyit ediyor; salgın sürecinde mağduriyetler yaşanmış, insanlar dertlerine çözüm için müracaatlar yapmışlardır. Vatandaşların iktisadi, mali konulardan muzdarip olmaları, vergi ve cezaları öne çıkarmaları dikkat çekicidir. Yerel yönetimlerin her türlü uygulamalarından dikkat çekici miktarda şikâyetçi olunması bir yerel yönetim reformuna ihtiyaç olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Engelli ve yaşlılara yönelik ilgili kurumların yapacakları düzenlemeler olmalıdır. Elektrik ve doğal gaz faturaları tam bir zulüm hâline dönüşmüştür. Yoğun trafik cezaları ile özensiz EDS uygulamaları vatandaşları bezdirmektedir, ehliyetlerin alıkonulmasına da bir çözüm bulunması gerekiyor. Bu arada, orman yangınlarından çıkarılacak dersler vardır. Mağdur yurttaşlarımız korunup kollanmalıdır, böylece Kamu Denetçiliği Kurumuna müracaat ve şikâyet en aza indirilmelidir. Sel afetleri ve büyük yangınlar ile deniz ve çevre felaketlerinde de böyle olmalıdır.

Değerli arkadaşlar, Kamu Denetçiliği Kurumunun organlarının seçimi ne yazık ki Kurumun bağımsız karakteriyle mütenasip görünmemektedir. AKP'nin bütünüyle patronajında yapılan seçimler sonucu göreve getirilen Başdenetçi ve denetçilerin nazari olarak ne ölçüde tarafsız olacakları tartışmalıdır. Bu sebeple, yeni bir adil seçim sisteminin benimsenmesi Ombudsmanlık kurumuna uygun düşecektir. İYİ Parti olarak biz kamu denetçiliğinin her türlü etkiden uzak, bütünüyle adalete, hukuka mahsus, mevzuatına ve genel ahlaka uygun faaliyette bulunmasından yanayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun toparlayın.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Raporun Türk idari yaşamına katkı yapmasını yürekten diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)