GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:12
Tarih:27.10.2021

CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Ombudsman ve denetçi arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak Kamu Denetçiliği Kurumuna hep olumlu baktık ve Kamu Denetçiliği Kurumunun bir anayasal kurum olarak düzenlenmesini, bağımsız ve güçlü bir kurum olarak var olmasını ve sistemimizde hak ettiği yeri almasını her zaman savunduk ve savunmaya da devam ediyoruz. Kurum desteklenmeli ve büyütülmeli, daha işler hâle getirilmeli dedik. Ayrıca, vatandaş ile idare arasında hem uzlaşı hem de uzlaşı konusunda bir köprü olmasını hep savunduk.

Maalesef, tek adam sisteminden sonra bütün kurumlar gibi, Meclis gibi Kamu Denetçiliği Kurumunun da eli ve gücü zayıflatıldı. Mesela, bugün -2 seferdir Kamu Denetçiliği Kurumunun bu raporu Meclise geliyor, geçen sefer tam denetçilik raporu görüşülecekken yoklamayla kapandı- AK PARTİ Grubu karar yeter sayısını zor buldu, yine yoklamayla kapatabilirdik ama bugün ısrarla, kendim de Kamu Denetçiliği Raporu görüşülsün arzuladım çünkü kıymet verdiğimiz bir kurum. Aslında Meclisi iktidar sıralarının çalıştırması gerekirken, onlar Kuruma bugün 2 seferdir sahip çıkmadı, biz sahip çıkıyoruz yani bu Meclisi çalıştırma sorumluluğu iktidarındır ama dediğimiz gibi, muhalefet olarak bu kıymetli kurumlara sahip çıkmak gibi bizlerin de bir görevi var.

Şimdi, şöyle; Kamu Denetçiliği Kurumu hakkında sizlerle kısaca tarihsel bir bilgi paylaşmak isterim. Kurum, aslında ilk defa Osmanlı'da görüldü, daha sonra 1713'te İsveç'te yasal bir kurum olarak düzenlendi, yine aynı şekilde, İsveç'te 1800'lü yılların başında anayasal bir kurum oldu. Dünyada da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, 1950'lerden sonra yaygınlaşmaya başladı ve 1970'lerde de ülkemizde konuşulur hâle geldi. Yakın tarihimizde, DSP, MHP ve ANAP koalisyonu döneminde kuruma dair bir yasal düzenleme yapıldı ama tasarı hâlinde kaldı. Daha sonra, yine yakın tarihimizde, AK PARTİ zamanında, 2006'da bir yasal düzenleme gerçekleşti ancak Anayasa Mahkemesi "123'e aykırıdır." dedi, bir de "Anayasa'nın 87'nci maddesinde Meclisin böyle bir görevi yoktur." diyerek yürütmesini durdurdu. Ta, 2006'daki şerhimizi sizlerle de paylaşmak isterim.

Şimdi, şerhimiz aynen şöyle: "Kamu Denetçiliği Kurumunun hiçbir yaptırımı yok, olmaması da gerekir çünkü bu Kurum öneri yapmaktadır. Bu Kurumun yaptırımı saygınlığından kaynaklanacaktır; aldığı kararlar, yaptığı araştırmalar ve sonuçta yapacağı öneriler saygınlığının gereği olarak siyasal düzeyde de bürokratik düzeyde de kabul görerek uygulanacaktır ama daha kuruluş aşamasında varlığı anayasal olarak sorgulanan bir kurumun saygınlığından kimse söz edemez. Bu açıdan, AKP çok önemli bir fırsatı elinden kaçırmakta ve bu önemli kurumu daha doğmadan öldürmektedir." Bunu demişiz 2006'da yasal düzenlemeyle getirdiğinde. Şerhin altında da Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ve o dönemki vekillerimizin imzası var.

Daha sonra, yasal düzenlemeyle getirdikten sonra 2010'da yapılan referandum değişikliğiyle Anayasa'mızın 74'üncü maddesine dercedildi Kurum, iki yıl sonra, 2012'de de 6328 sayılı Kanun'la yasallaştı.

2012'deki şerhimizi de sizlerle aynen paylaşmak isterim, demişiz ki: "Daha etkin ve güçlü bir denetleyici kurum olmalı, kamu kaynaklarının kullanımında ve yolsuzlukla mücadelede etkin olmalı -tekrar ediyorum, kamu kaynaklarının kullanımında ve yolsuzlukla mücadelede etkin olmalı- iktidar dışında kurumlar da söz sahibi olabilmeli ve tam bağımsız olmalı." En büyük eleştirilerimizden biridir bu, hâlâ devam ediyor. Ayrıca "Yargı yoluna başvurma yetkisi de olsun ve yargı yoluna başvurmakla beraber o günkü memur soruşturmalarını da yapabilsin ve Meclise de bir yasa teklifi önerisinde bulunabilsin." demişiz. Bugün geldiğimiz noktada, tek adam rejiminde, hele de Kurumun daha da zayıflamasıyla beraber ne kadar haklı olduğumuz gayet açıkça anlaşılmıştır.

Şimdi, 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu'nun temel, başlıca maddelerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Burada görmenizi istediğim gayem de aslında ne kadar güçlü bir kurum olması gerekirken şu sistemde elinin ne kadar da zayıflatıldığını sizlerle paylaşmak. Gerçekten inanılmaz güçlü bir kurum. Şimdi, yasal düzenlemelerle öyle bir güçlendirilmiş Kurum ki ama yaptığı işlerle kıyaslandığında, maalesef elinin ne kadar zayıflatıldığını bahsettiğimde sizler de göreceksiniz.

Şimdi, 5'inci maddede Kurumun görevi düzenlenmiş. "Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını..." Bakın, tutum ve davranışlarını yani sadece eylem ve işlem değil, idarenin tutum ve davranışlarını bile sorgulayabilen bir kurum ki idare mahkemelerinde bu yetki yok. "...insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete..." Bakın, sadece hukuka değil ayrıca hakkaniyete de uygun olarak inceleme yapmak, araştırmak ve idareye öneride bulunmakla görevli. Bakın, öneride de bulunabiliyor ama sonuç bağlayıcı mı? Sonuç bağlayıcı değil, önerebiliyor.

12'nci maddede bağımsızlığı ve tarafsızlığı düzenlenmiş. Kuruma hiçbir organ, makam, merci, kişi emir veya talimat veremiyor; olması gerektiği gibi.

18'inci madde de çok özel bir madde, Kurum devlet sırlarına dahi vâkıf olabiliyor. O kadar kıymetli bir madde ki 18'nci madde, devlet sırlarını isteyebiliyor, vermezlerse Kurum gidip yerinde inceleme yapabiliyor; ne kadar büyük bir yetki, ne kadar güzel bir yetki.

Şimdi, bir de 31'inci madde var. Soruşturmayı yani Ombudsman ve denetçilerin soruşturmasını Meclis iznine bağlamış, Meclis izin verse de soruşturmayı savcılar yapamıyor, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yapabiliyor. Ombudsman, Başdenetçi ve denetçileri Yargıtayda yargılanabiliyorlar ve temyizi de Yargıtay Ceza Genel Kurulunda görülebiliyor. Şimdi, milletvekillerini bile cumhuriyet savcıları Meclisten soruşturma iznini aldıktan sonra soruşturuyor, ilk derece mahkemesi yargılıyor ama kamu denetçilerini cumhuriyet savcısı değil, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı soruşturabiliyor ve Yargıtayda yargılanabiliyorlar. Aslında yetkileri gerçekten iyi ama tek adam sisteminde etkileri yok, onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunun temel sebeplerinden biri de kanaatimizce şudur: Siyasi bağlantılar.

Şimdi, 10'uncu madde (e) bendi de diyor ki: "Başdenetçi ve denetçiler hiçbir siyasi partiye üye olamaz." Güzel, tamam, istifa ederler, gelirler, burada otururlar demeye getirmiş ama bir de yetmemiş aynı kanunun 30'uncu maddesinde bunu tekrar etmiş "Siyasi partiye üye olamazlar." demiş ama bir de şunu eklemiş "Herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararına veya zararına bir davranışta bulunamazlar." demiş. Yani davranışlarını bile düzenlemiş, o kadar önemli ki aslında siyasi erkten bağımsız olmaları.

Şimdi, Başdenetçimiz Şeref Malkoç ve denetçilerimizin aslında şahıslarına hiçbir diyeceğim yoktur, her birini tanıyorum ve ayrı ayrı da gerçekten saygı duyuyorum. Şimdi, siyasetin göbeğinden gelmiş hepsi, bizzat siyasetin göbeğinden, bir de sadece AK PARTİ'den gelmiş, AK PARTİ'nin göbeğinden, siyasetten çıkmışlar ve şimdi buradalar. 1 Başdenetçimiz, 5 de denetçimiz var. Dediğim gibi şahıslarına hiçbir sözüm yoktur.

Şimdi, Sayın Malkoç'la başlayayım. Sayın Malkoç, Trabzon İl Başkanlığı yapmış, iki dönem milletvekilliği, Genel Başkan Yardımcılığı, AK PARTİ'nin Yüksek Seçim Kurulundaki temsilciliğini yaptıktan sonra da partili Cumhurbaşkanının başdanışmanlığını yapmış, şimdi Ombudsmanımız. Sayın Yahya Akman'ı bugün göremedim burada yok sanırım.

KAMU BAŞDENETÇİSİ ŞEREF MALKOÇ - Plan ve Bütçede.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Olabilir, öbür tarafta Plan ve Bütçe devam ediyor, doğru.

Sayın Yahya Akman da 2002-2015 arasında AK PARTİ milletvekilliği yapmış.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ondan önce AK PARTİ yoktu da o yüzden.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Şimdi, Sayın Fatma Benli Yalçın burada. 25 ve 26'ncı Dönemde Sayın Yalçın'la burada görev yaptık yani Mecliste beraber bu sıralarda oturuyorduk; Sayın Yalçın oradan kalktı, şimdi burada, bağımsız ve tarafsız Kurumda. Eksiğim varsa siz tamamlarsınız, belki Komisyon Başkanımız tamamlar.

AYHAN EREL (Aksaray) - Aileden...

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Arif Bey ve Sadettin Bey bürokrasiden gelmiş. Sayın Celile Özlem Tunçak da sanırım Komisyonda, Sayın Tunçak da 23'üncü Dönem AK PARTİ Bursa Milletvekilimizin eşi. Ya, şimdi, buradan gerçekten sormak istiyorum. Siyasetin bu kadar göbeğinden gelmiş insanlar, bağımsız ve tarafsız, gerçekten devletin, Anayasa'nın böyle sayılı kurumlarından birinin başında burada duruyorlar. Öncelikle şunu sorayım o zaman: Ya, 10'uncu maddeye belki uyar da 30'uncu maddeye uyar mı bu durum?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Akbudsman...

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - "Akbudsman" diyor arkadaşlar.

Ya, gerçekten iyi insan olabilirler ama yani şu konumda adaletli olmak bambaşka bir şey. Adaletli olunabilir mi ya da sizin kanununuzun 5'inci maddesine bu durum uyar mı? Benim tereddütlerim var.

KAMU BAŞDENETÇİSİ ŞEREF MALKOÇ - Kararlarımızı da sorgulayın.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - "Kararlarımızı da sorgulayın." diyor, kararlarınıza da geleceğim Sayın Başkanım, kararlarınıza da geleceğim, onları da anlatacağım. Mevcut verdiğiniz kararlardan şikâyetçi değilim ama veremediğiniz kararları da anlatacağım, veremediğiniz kararları da anlatacağım. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, tekrar edeyim, eleştirilerimizin amacı kişileri hedef almak değil ama biz, Kurumun daha güçlü, daha bağımsız, daha etkin olması için ta başından beri yani Meclise ilk geldiğinden beri, 2006'dan beri haklı şerhlerimizi düşmüşüz, hâlâ bu şerhlerimizin arkasındayız ve Kurumu destekliyoruz. Mesela, İsviçre örneğinde olduğu gibi, yasayı çiğneyen görevlilere de soruşturma açılabilmesini ya da dava yoluna gitmelerini, hatta yasal değişiklik tekliflerini de Meclise verebilmelerini savunuyoruz. Biz istiyoruz ki Kurum daha güçlü olsun. Mesela, Komisyon üyeleri olarak Kamu Denetçiliği Kurumunun tavsiye kararlarına uymayan kurumları biz davet ettik, dedik ki: "Neden uymadınız?" Memurun birinci çekincesi şuydu: Bağlayıcı karar alamıyorlar. İkinci çekincesi de şu: Ya, tamam, Kurum haklı amma velakin şu yasanın şu maddesi bana izin vermiyor diye önümüz tıkanıyor. İşte, tam da burada bizim dediğimize geliyoruz. Bu, hakkaniyete aykırı olan, yasaya uygun ama hakkaniyete aykırı olan bazı düzenlemeler tespit edildiğinde, Kurum Meclise bir yasa teklifi getirebilsin ilgili kanallardan, bunun da önü açılabilmeli diye düşünüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi tam on beş yıl önce bunların hepsini söylemişti, bugün ne kadar haklı olduğumuz bir kez daha görülüyor.

Gerçekten bağımsızlığı sağlanırsa, yasal başvuru hakkı, dava hakkı verilirse, kadro ve ekonomik olarak desteklenirse ülkemize daha çok katkısı ve faydası olacağına inandığımız bir kurum. Bizlerin, vatandaşların Kurumdan beklentisi yüksek, tanınırlığı da aslında her geçen gün artıyor, umarım daha kapsayıcı ve daha etkin kararlar alabilirler.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Çocuk ölü doğsun diye yapılmış olamaz mı?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Değil.

Kamu Denetçiliği Kurumuyla birlikte iki yılı aşkın süredir Karma Komisyonda çalıştık, alt komisyonda çalışmalarımız oldu. Bugüne kadar, Kurum kuruldu kurulalı 170 bin kuruma başvuru yapılmış. Biz bu başvuruların belirli sayıdakilerinden haberdar olabiliyoruz, Komisyon Başkanımızın bize getirdiği kadar ve bunların içerisinde yani bu 170 bin karar içerisinde çok az sayıda genel kapsayıcı kararlara hükmetmişsiniz, benim itirazım bu. Kurumun çok daha kapsayıcı kararlar alabilmesi lazım Sayın Başkanım.

Mesela, iyilerden örnek vermek isterim, kapsayıcı, şahit olduğum kararlara: YKS'ye giremeyen 2 bin gencin giriş engeli Kurumun tavsiye kararı üzerine kaldırıldı, hatta o zamana kadar ÖSYM uymamıştı, buraya davet ettik, o arada Kurumun uyma kararı da geldi tavsiyeye ve bu müjdeyi o 2 bin gençle bizler paylaştık, bundan çok mutlu olduk, birlikte mutlu olduk. Ya da başka bir örnek: Avukat meslektaşlarımızın adli yardım ödemelerinin geciktirilmesinde "Geciken ödemelerde ya faiz verin ya da ödeme tarihindeki tarifeyi uygulayın." diye bir tavsiye kararınız oldu ama tabii, barolar bunu uygulayabiliyor mu, Bakanlık bunu uyguluyor mu, onu bilmiyorum, umarım takipçisi de olmuşsunuzdur.

Şimdi, 14 Nisan 2021'de Kuruma ben, bizzat kendi adıma bir başvuru yaptım. Anayasa'nın 74'üncü maddesi ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu kapsamında bir vekil olarak, on beş aylık o görev süremde 105 farklı konuda bakanlık ve kurumlara bilgi edinme talebinde bulundum. 51 tanesine hiç yanıt gelmedi, 9 tanesine de "ticari sır" denildi -ki bu ticari sırların içerisinde 1 tanesi de o Ziraat Bankasının Demirören'e verdiği 750 milyon dolarlık krediydi, onu sordum "ticari sır" cevabı geldi- 1 tanesine de "Bilgi ektedir." demişler ama ek koymamışlar. "Yasa gereği süresinde cevap vermeyen bakanlıklara ve kurumlara bir tavsiye kararı alın." diye Ombudsmanlığınıza başvurdum, sonuçlarını bekliyorum, bir altı ay oldu ama umarım bakanlıklara ve kurumlara da bu konuda bir tavsiye kararı çıkarabiliriz birlikte.

Şimdi, 2020 yılında, Kuruma bugüne kadar, Kurum kuruldu kurulalı toplam 170 bin başvuru var ama 2020 yılında 90 bin başvuru yapılmış yoğun bir şekilde, bunların 70 bini de salgın sürecinde vatandaşların yaşadığı sıkıntılar; en çok da "Kredimi vermiyorlar." "Kredi hakkımı vermiyorlar." ya da işte "Benden yüksek faiz alıyorlar." "Bu pandemi döneminde faizler etkilensin." "Devlet bana destek olsun." şeklinde vatandaşın yakındığı 70 bin başvuru var. Aslında, tamam, pandemi sebebiyle artmış, bir taraftan da artma sebebi Kurumun tanınırlığının artması ama bu dönem 70 bin başvuru pandemiye ilişkin. Yakarıyor, vatandaş idareden bir şey istiyor, dert yanıyor. Bu dönem Kurum ne yaptı biliyor musunuz? Buna çok üzüldüm, resen pandemiyle mücadeleye dair bir rapor yayınladı ve bu raporda idareyi, iktidarı övdü; ben buna çok üzüldüm. Önümüzde 70 bin şikâyet başvurusu varken iktidarın pandemiyle mücadelesini övmek bence Kuruma yakışmadı. Dediğim gibi, her birinizi tanıyorum, saygı da duyuyorum ama sizler maalesef bağımsız değilsiniz. Sadece sizler bağımsız değilsiniz diyemem yasama da bağımsız değil, iyice zayıfladı; yürütme zaten bağımlı, yargı da iktidara göbekten bağlandı, bir de medya; e, havuz medyasını görüyoruz o da tek adam rejiminde iktidara bağlandı. Sizin bağımsız olmanızı çok savunuruz, çok isteriz ama maalesef bu sistemde, tek adam sisteminde, ucube başkanlık sisteminde siz de bağımsız değilsiniz ve Kurumun eli iyice zayıfladı.

Şimdi, Sayın Başkanım, şöyle bir kitap hazırlamışsınız: "İyi Yönetim İlkeleri Rehberi" okudum, çok da beğendim bu kitabı. Şimdi bu kitaptan birkaç örnekle yaşadığımız pratikleri de aktarmak isterim: Mesela, kitabın 56'ncı sayfasında -gerçekten iyi bir kitap- "İlkeye İlişkin İdareye Tavsiyeler" kısmınızda şunu yazmışsınız, demişsiniz ki "İdari makam veya merciler, kamu yararı dışında kişisel, siyasi veya ekonomik çıkar elde etmek amacıyla yetki kullanmamalıdır." Tekrar ediyorum şurasını: "...siyasi veya ekonomik çıkar elde etmek amacıyla yetki kullanmamalıdır." Kimsenin itirazı olamaz, kimsenin itirazı olamaz. Şimdi, o zaman tam da bu kitap kapsamında birkaç soru sormak istiyorum ama size değil, iktidara soracağım; sizin adınıza soracağım, sizin sormanız biraz zor. O yüzden, sizin adınıza ben buradan iktidara soruyorum, tam da bu belirttiğiniz kitap kapsamında: Her ay mafyadan 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi kim? (CHP sıralarından alkışlar) Kim arkadaş? Söyleyin, bir cevap verin. İçişleri Bakanınız neden, neden hâlâ...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Biliyorsan söyle.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Sayın Vekilim, laf atmayın.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Yok, yok.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Ben hiç laf atmadım, hep dinledim.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Peki.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Bir söyleyeceğiniz varsa siz de gelir söylersiniz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Söyleyeceğim zaten.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Ama şunu soruyorum ya... İçişleri Bakanı söyledi, ben söylemedim. Niye İçişleri Bakanınız bugün çıkıp bir savcıya gitmedi? Ya, bu işten hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz? Hepiniz töhmet altındasınız çünkü biz hiç üzerimize alınmıyoruz. O yüzden, ya, bir sorun bakalım İçişleri Bakanına "Niye gitmiyorsun arkadaş savcıya? Bir laf attın ortaya..." Niye diyemiyorsunuz? Ya da hangi yetkiye dayanarak sizin bürokratlarınız vatandaş açken üçer beşer maaş alıyor? Hangi yetkiye dayanıyor, hangi ilkeye dayanıyor Sayın Ombudsmanım? Ya da deprem vergileri nereye gitti? Bunları sorabiliyor musunuz? Ya da 15 Temmuz şehit yakınları ve gaziler için toplanan paraları ne yaptınız? Kamu adına bunları denetleyemez miyiz mesela? (CHP sıralarından alkışlar) Ya da başka bir şey: İşsizlik Fonu'ndaki paralar ne oldu? Resen rapor yayınlayabiliyorsak eğer, resen bunları soruşturmak sizin vicdani göreviniz değil mi? Sadece vicdani göreviniz değil, yasal Sorumluluğunuz da, 5'inci madde bunu emrediyor aslında.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Çiftçilerin parası niye verilmiyor? Onu da sorar mısın?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Resen yapabiliyorsunuz madem "Ya, 2 satır dilekçe versem, İşsizlik Fonu'nu hani ne yaptılar, bir açıklayın." diye Hükûmete bir tavsiye kararı alabilir misiniz? Sizi zor duruma sokmak istemem, zor durumda bırakmak istemem.

Şimdi, bunların hepsi aslında denetlenmesi, açığa çıkartılması gereken hususlar. İşte, vatandaşın hakkını gasbeden yöneticilere "Dur." diyebilecek bir bağımsız ombudsmanlığı biz savunuyoruz, savunmaya da devam edeceğiz.

Şimdi, vicdanları çok rahatsız eden bir hususu daha burada sizlerle paylaşmak istiyorum: Diyanet İşleri Başkanımız var, bir bürokrat, atanmış bir bürokrat ama sürekli siyasete müdahil oluyor, sürekli siyasete dair bir açıklamada bulunuyor. Mesela, burada 6328 sayılı Kanun'un 5'inci maddesi gereği, Diyanet İşleri Başkanına, bürokrata "Dur." diyebilir misiniz? "Kardeşim, senin siyasette ne işin var, niye her şeye karışıyorsun?" diyebilir misiniz? "Madem bu kadar isteklisin, çıkar cübbeni gel." diyebilir misiniz? Ya da TÜİK enflasyon rakamları açıkladı, yüzde 19. Allah aşkına ya, yani gerçekten edep yahu, yüzde 19. Elektriğe, benzine, doğal gaza bir yılda dünyanın zammı geldi, ya TÜİK yüzde 19 açıkladı. Mesela "Neden vatandaşı kandırıyorsunuz? Doğru düzgün iş yapın." diyebilir misiniz?

Başka bir şey daha: Yine, kanun size gerçekten güçlü yetkiler vermiş ama işte bu sıralarda oturduğunuz için belki de iktidara bu soruları soramazsınız ama ben sizin adınıza sormaya devam edeyim o zaman. Mesela, 128 milyar dolar nerede arkadaşlar? Ne yaptınız 128 milyar doları? (CHP sıralarından alkışlar) Ya da rüşvet alandan büyükelçi olur mu? Ya da "Hakkı ödenmez." dediğiniz sağlıkçıların hakkını ne zaman ödeyeceksiniz? Dün birisini yine trafik kazasında kaybettik. Yazık değil mi bunlara?

Başka bir husus daha, önemli bir husus: Mersin'de muz kutularında yakalanan 1.150 kilo uyuşturucu nereye gidiyor ya da Kolombiya'dan gelen 5 ton uyuşturucu kime geliyordu? Mesela, bu, mahkemenin alanını ilgilendirir diye çekilebiliriz ama aynı zamanda idareyi de ilgilendirir. İçişleri Bakanı niye buna dair soruşturma açamıyor? İçişleri Bakanına diyebilir mi Kurum: "Ya, ülke çalkalanıyor -resen kardeşim- bu 5 ton uyuşturucu kime gidiyordu, bir araştır." diyebilir mi Kurum? Biz demesini isteriz, bu kadar güçlü olmasını isteriz. Mesela, Kolombiya'dan gelen o 5 ton uyuşturucuyla aynı zamanda, aynı tarihlerde Sayın Binali Yıldırım'ın oğlu da Kolombiya'ya gitti, dedi ki: "Maske ve dezenfektan götürdü." vesaire. Yani şu bağlantı var mı yok mu, o gemiciklerle bu 5 ton uyuşturucunun bir bağlantısı var mı? Vallahi ombudsman olsam ben sorar peşine düşerdim, vatandaşın hakkı, bu görevi size veriyor kanun.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Osmangazi Köprüsü'ne niye bu kadar para ödüyoruz ya? Ben de bunu sorayım.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Kitaptan devam edeceğim. Vallahi, Sayın Başkanım, Ombudsmanım, bu yazdığınız kitabı gerçekten çok beğendim. Yani keşke Hükûmet şu yazdıklarınızın yüzde 1'ini uygulasa, vallahi de billahi de Neşet babanın dediği gibi ayaklarının türabı oluruz, keşke yüzde 1'ini uygulayabilse.

Şimdi, bu İyi Yönetim İlkeleri Rehberi kitabının 62'nci sayfasını -evet, kitabın ortasından- okuyacağım: "İdari makam ya da merci kendisini ya da herhangi bir yakınının menfaatini doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen hiçbir karara veya sürece katılmamalıdır." Bir daha, çok kısa: "Bir yakınının menfaatini doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen hiçbir karara veya sürece katılmamalıdır." Bunu okuyunca aklıma ilk kim geldi biliyor musunuz? Ruhsar Pekcan, AKP'li Bakan Ruhsar Pekcan geldi. Ya, bu Bakan, kendi Bakanlığından, kendi şirketinden bozuk dezenfektanları pahalıya satmış bu Bakan. Değerli Başkanım, mesela, Ruhsar Pekcan, AKP'li Bakan bu kitaba gerçekten yakışmıyor ama ben biliyorum ki AK PARTİ'ye çok yakışan bir Bakan. Diyorum ki bu işe susan ortaktır, bu işe susan ortaktır arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Ruhsar Pekcan gelmeli, dokunulmazlığı burada kaldırılmalı, Yüce Divanda yargılanmalıdır; aksini düşünüyorsanız da Ruhsar Pekcan'ı savunuyorsanız da çıkın, burada savunun yüreklice, vatandaş da bilsin.

Şimdi, başka bir şey, birçok şey var ama hangisini anlatacağız: Sosyal Güvenlik Kurumu, Özgür Başkanım da geçenlerde söyledi... Şimdi, Süleyman Soylu'nun kuzeninin ortak olduğu bir firmaya 1 milyar usulsüzlük iddiasıyla Teftiş Kurulu Başkanlığı soruşturma başlattı, soruşturma başlayınca Teftiş Kurulu Başkanı görevden alındı, yerine kim getirildi biliyor musunuz? Süleyman Soylu'nun hukuk müşaviri Teftiş Kurulu Başkanı oldu hem de vasıfları uymamasına rağmen; 2 Ekimde yönetmeliği değiştirdiler ve oraya Teftiş Kurulu Başkanı yaptılar.

KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sağlam iş.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Ya, şimdi, arkadaşlar, 1 milyar ya, 1 milyar bu garibanın, yoksulun, yetimin, sizlerin bizlerin parası; bunun soruşturulması gerekmez mi?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - "Yoksul yok bu ülkede." diyorlar, nasıl olacak?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - "Yoksul yok." diyorlar, doğrudur da sataşmayalım, sataşmayalım.

Şimdi, gerçekten, mesela, Süleyman Soylu, Sayın Bakan iyi yönetim ilkelerinize yakışıyor mu bilmiyorum ama AK PARTİ iktidarına çok yakışan bir Bakan olduğundan eminim.

Başka bir konuyu daha sizinle paylaşmak istiyorum: Şimdi, kamu bankaları geçtiğimiz yıllarda birçok reklam verdi, kamu bankaları gazetelerden en çok reklamı kime verdi biliyor musunuz? Türkgün gazetesine, MHP'ye yakın bir gazeteye. Şimdi, bu Türkgün gazetesinin tirajına baktım geçen hafta, 19'uncu sırada bu gazete ya! Kamu bankaları neden 19'uncu sıradaki bir gazeteye en çok reklamı verir?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Neden acaba?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Neden verir? Belki MHP'ye yakın diye verir, bilemem.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Allah'tan korkun ya!

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Ya, niye korkayım Sayın Başkan? Yani bence bunu yapan korksun. (CHP sıralarından alkışlar) Yani 19'uncu sıradaki gazeteye niye en çok reklam verilir ya? Reklam, en çok okunan gazeteye verilir, doğru değil bu.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Türkgün gazetesini 1 milyon kişi okuyor ya!

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Yine, ilk 10'un içinde 5'i Serhat Albayrak'a bağlı, onun yönettiği o Turkuvaz Medya var. Televizyonlarda da durum aynı değerli arkadaşlar, ilk 10'un 5'inde Turkuvaz Medya var; hep A Kanal, A Haber, ATV, bilmem ne. Aslında bunları izleyenler hayatın gerçekliğinden de kopuyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Sanal gerçeklikte yaşıyor onlar.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Adam A Kanal izliyor, diyor ki: "Avrupa bizi kıskanıyor. Amerika bizi kıskanıyor." Buna inanıyor ya! Muhtemelen Sayın Erdoğan da en çok A Kanalı izliyor, ben öyle görüyorum.

Şimdi, iktidar gibi düşünmeyene de 1 kuruşluk reklam vermemişler arkadaşlar, ya 1 kuruş, Allah için ya! Korkusuz'a, Evrensel'e, BirGün'e, Karar'a, Cumhuriyet'e, Millî Gazete'ye, Sözcü'ye, Yeniçağ'a, Yeni Asya'ya bir satır reklam vermemişler.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ayıptır ya!

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Yine FOX'a, Halk TV'ye, Tele 1'e, KRT'ye ve TV5'e de bir saniye reklam vermemişler.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - İyi ki kapatmamışlar.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Tüm banka reklamlarının üçte 2'sini kim veriyor biliyor musunuz? Tüm banka reklamlarının üçte 2'sini Halkbank, VakıfBank ve Ziraat Bankası veriyor.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Diğerlerine de milyarlarca liralık ceza veriyorlar.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Ya, kimin bankası, babanızın bankası mı bunlar; sizin, bizim, vatandaşın bankası. Ve bu bankalar aracılığıyla, benim cebimden aldıkları paralarla bana karşı propaganda yapan iktidarın yandaş medyasına para aktarıyorsunuz. Sayın Ombudsmanım, bu konuda size bir başvuru oldu mu? Buna dair bir karar verdiniz mi, çok merak ediyorum ama hiç adil bir durum değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Resen harekete geçtiniz mi mesela?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Ama resen yapılabilir mi, incelenir mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Resen harekete geçtiniz mi mesela, resen?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - "Ya, arkadaş, sen kamu bankasısın. Niye bu okunmayan gazeteye, hep aynı gazeteye reklam veriyorsun?" diye sorulabilir mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Resen harekete geçtin mi?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Şimdi sürem azalıyor, say say bitmez ama...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Sadece "reis"en harekete geçiyorsunuz, resen harekete geçmiyorsunuz.

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) - Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de var mı gazeteler burada?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Arkadaşlar, gerçekten kurumun bunlara bir "Dur." diyebilme ihtimali yok, gerçekten şansları zor ama...

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) - Ankara, İstanbul, İzmir Türkgün alıyor mu?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Son olarak, ben bir de TÜGVA'ya değinmek isterim. Şimdi "Türkiye Gençlik Vakfı" diye...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Nasıl?

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) - Belediyeleriniz alıyor mu Ankara, İstanbul, İzmir?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Vallahi bilmiyorum, gazete alıyorlar mı, onu da bilmiyorum.

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) - Almazlar.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir söyleyeceğiniz varsa lütfen siz de çıkıp söyleyin, çok az sürem kaldı, bölmeyin.

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) - Tamam da hangi birine cevap verelim.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Şimdi TÜGVA'ya da değinmek isterim.

Devlete alımları TÜGVA üzerinden yapıyorsunuz, paraları buraya aktarıyorsunuz, devlete kadro alımında ön şart olarak TÜGVA üyeliği koymuşsunuz. Ustanız da bunu yapardı, FETÖ de devlette aynı böyle kadrolaşırdı.

Geçenlerde Bilal Erdoğan'ın kürsüde olduğu bir toplantıda şöyle marş söylüyorlar, diyorlar ki: "Her yerde ben varım." Doğru, her yerdeler, devletin her yerine çöreklenmişler, onu görüyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Ama devam ediyor, bakın diyor ki: "Her zaman, her yerde -bakın- Arakan'da, İdlib'de, Filistin'de, Libya'da..."

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Suriye'de var mı?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Dün tezkereyi çıkardınız. Madem her yerdesiniz, hani Arakan'dasınız, İdlib'desiniz, Libya'dasınız; o zaman Bilal Erdoğan başkomutanları olsun, o tezkereyle beraber önce o TÜGVA gençliğiniz gitsin de bir görelim. (CHP sıralarından alkışlar) El kaldırmak öyle kolay, öyle salonlardan bağırıp çağırmak kolay.

Şimdi, garibanın çocukları ölsün savaşlarda, çatışmalarda ama TÜGVA'lı gençler evde sıcacık otursun, alsınlar ballı börekli maaşları ama olan garibanlara olsun, siz de buradan el kaldırın.

Mesela, TÜGVA'ya dair resen bir rapor yazma ihtimaliz var mı Sayın Ombudsmanım? Yani aslında, hep size söylüyoruz ama yok... Zor durumdasınız, biliyoruz, aslında buraya söylüyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - "Reis"en sakıncalı bir durum.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - "Reis"ten sakıncalı.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Şimdi, başından beri söylediğimiz şu: Çok kıymetli bir kurumsunuz, çok değerli bir kurumsunuz, güçlendirilmeniz gerekiyor...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Tarafsız, bağımsız...

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Tarafsız ve bağımsız olmanız gerekiyor, çok doğru. Ama şimdi şu geldiğiniz konum itibarıyla, hele de sistem değişikliğinden sonra, tek adam rejiminde sizin de eliniz kolunuz maalesef bağlandı. Hükûmete dokunan, iktidara dokunan kararlar alabilmeniz çok zor. İşte, sadece iktidarı rahatsız etmeyen kararlarda etkin olabiliyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Tamamlayacağım efendim.

Evet, lehedir tutumumuz ama gerçekten bağımsız kararlar alabilmenizi çok isteriz. Şimdi, bunu üzülerek söylüyorum, aslında şunu da belirtmek isterim: Sizi getiren irade ile vicdanlarınız arasında kalmışsınız ve cesur kararlar alamıyorsunuz Sayın Başkanım. O zaman ben şöyle bağlayayım konuşmamı: Bu ucube tek adam sistemi mutlaka ama mutlaka değişecek. Güçlendirilmiş parlamenter sistemde, söz veriyoruz, sizi de bu dertten kurtaracağız Sayın Ombudsmanım diyorum ve geliyor gelmekte olan diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)