GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:13
Tarih:02.11.2021

GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Kanun teklifi üzerine gruplar adına arkadaşlarımız konuşmalarını yaptılar. Aslında ben bugün kanun teklifiyle ilgili değil, 24 Ocak gecesi Elâzığ'da yaşanan deprem sonrası eğitimle ilgili yaşanan sorunları ve beklentileri gündeme getirmek için ve -aynı şekilde Sayın HDP Grup Başkan Vekili özellikle sizi de bilgilendirmek isterim- HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlü'nün hakkımda sosyal medyadaki paylaşımıyla ilgili kamuoyunu bilgilendirmek amaçlı Tahsin arkadaşımızdan rica ederek konuşma hakkını aldım.

Önce, konuşmanın ana konusunu oluşturan deprem sonrası Elâzığ'daki eğitim sorunlarıyla ilgili sizleri bilgilendirmek isterim. Bugün Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi görüşülüyor. Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi görüşülürken aslında orada konuşmayı tercih etmiştim ama orada konuşma şansını yakalayamayınca Sayın Grup Başkan Vekilimizin izni ve müsaadesiyle bugün Genel Kurul Salonu'nda size hitap etme şansını yakaladım.

Elâzığ'daki yatırımlara baktığınız zaman, devletin kaynak aktardığı paralara baktığınız zaman, bütçenin orada kullanılmasına baktığınız zaman gerçekten, deprem sonrası Elâzığ'a ciddi paralar ve kaynaklar geldi ama yatırımlar doğru yapılmadı. Düşünün ki işte, bir deprem bölgesindeki öncelikli sorunlar nelerdir? Bir; insanların iskânıyla ilgili, yerleşimiyle ilgili, evleriyle ilgili, iş yerleriyle ilgili, konut yapımıyla ilgili bir sürecin planlanması. İkinci talep nedir? Oradaki insanların eğitimleriyle ilgili, çocukların eğitimlerini yapabilecekleri okullarla ilgili bir sürecin planlamasıdır ama depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen hâlâ Elâzığ'da okulların yapılmasıyla ilgili ve taleplerle ilgili sorunların olduğunu ifade etmek isterim. Bunların en somut örneği; Elâzığ'da şu anda eğitimde inanılmaz bir sorun var, sınıflarında 70-80 öğrencinin oturduğu ve eğitim gördüğü okullar var. Ayrıca ilçelerimizde okul ihtiyaçları var, ana sınıfı ihtiyaçları var, halk eğitim merkezleriyle ilgili talepler var ve Türkiye'de 81 il arasında öğretmenevinin olmadığı tek il Elâzığ. Öğretmenevimiz yok muydu? Vardı. Öğretmenevimiz 1937 yılında Atatürk'ün Elâzığ'a seyahat ettiğinde kaldığı, bir kültür varlığı, bir tarihî eser binamız vardı ama depremde hasar gördüğü için öğretmenevi statüsünden çıkarılarak bu öğretmenevi belediyeye tahsis edildi ve belediye de buranın restorasyon çalışmasını yapamadığı için, bütçe olarak büyük bir kaynak aktarması gerektiği için orası şu anda atıl bulunmakta ve öğretmeneviyle ilgili Elâzığ'da bir çalışma, yatırım programına sunulan bir şey de yok. Ayrıca il binasının yani Millî Eğitim İl Müdürlüğü binasının olmadığı tek il yine Elâzığ. Şu anda geçici olarak bir pansiyonda İl Millî Eğitim Müdürlüğü görevini yerine getirmeye çalışıyor.

Ama bu süreçte neler oldu? Bu süreçte aslında Türkiye'de örnek olması gereken bir davranış oldu. Bizim 3 Büyükşehir Belediye Başkanımız, başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu, sonra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer, sonra Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mansur Yavaş, Elâzığ'da eğitime katkı vermek adına birer tane okul yapımıyla ilgili belediye meclislerinden karar aldılar. Gerçi daha Ankara Büyükşehir Belediyesinin yazışmaları tamamlanmadı. Sevindirici olan şu: İlk meclis kararı İstanbul Büyükşehir Belediyesinden çıkmıştı. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Meclisi parti ayrımı yapmaksızın İYİ Partinin, AK PARTİ'nin, MHP'nin, CHP'nin bütün grupları oy birliğiyle Elâzığ'da bir okul yapılmasına karar verdiler. Bu, bir kentte, bir bölgede yaşanan soruna siyaset gözüyle değil, yurttaş olarak, bir kamu anlayışıyla yaklaşılarak, nezaket olarak son derece... İstanbul Büyükşehir Belediyesine bu tavrından, bu yaklaşımından ve bu nezaketinden dolayı ve ayrıca buradan AK PARTİ'nin Grup Başkanına, İYİ PARTİ'nin Grup Başkanına, MHP'nin Grup Başkanına, bütün siyasi partilerin İstanbul'daki Grup Başkanlarına ve belediye meclis üyelerine Meclisten teşekkür ederim. Tabii, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu'na, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer'e ve yine Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mansur Yavaş Bey'e de teşekkür ederim. Aynı davranışı AK PARTİ'li belediyelerden de bekliyoruz. Yani parti olarak Elâzığ siyaseten CHP'nin en zayıf olduğu illerden biridir. Kırk bir yıldır ilk defa ben seçildim; 20 belediye var Elâzığ'da, 20 belediyenin 20'sinde de CHP'li 1 belediye meclis üyesi de yok, seçilmiş tek kişi benim ama ona rağmen 3 belediyemiz buraya karşı inanılmaz bir sorumluluk hissetti. AK PARTİ'nin bölgede en güçlü olduğu ildir Elâzığ. Buradan sesleniyorum: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Konya Büyükşehir Belediyesi, AK PARTİ'li büyükşehir belediyeleri de Elâzığ'daki bu eğitime katkı vermek adına ilçelerde birer okul yaptırırlarsa, halk eğitim merkezleri yaptırırlarsa, anaokulları yaptırırlarsa son derece memnun oluruz. Bizim belediye başkanlarımız Elâzığ'a geldiğinde resmî protokol karşılamıyor, kabul etmiyor, randevu vermiyor ama AK PARTİ'li bir belde belediye başkanı bile Elâzığ'a bir çivi çakmak için gelirse ben Elâzığ topraklarına, sınırına ayak bastığından geri dönüşüne kadar ilin milletvekili olarak ona eşlik etmekten ve ona ev sahipliği yapmaktan onur ve şeref duyarım. Bizim için önemli olan, bir şehre verilen katkıya gösterilen nezakettir ve değerdir. O anlamda AK PARTİ'li belediyelerden de bu beklentimizin olduğunu buradan ifade edeyim.

Geleyim ikinci konuya: Sayın Grup Başkan Vekilim, not alırsanız ve ilinizin, partinizin milletvekili Alican Önlü'yü bu konuda bilgilendirirseniz de memnun olurum. Ben geçen dönem, 26'ncı Dönem Tunceli Milletvekiliydim. Haziran seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili çıkarmamıştı, 1 Kasım seçimlerinde Tunceli'den ben aday olmuştum. Haziran seçimlerinde HDP Tunceli'den 2 milletvekili çıkarmıştı, 1 Kasımda ben aday olunca Cumhuriyet Halk Partisi 1 milletvekili, HDP 1 milletvekili çıkarmıştı. Seçim döneminde çok gergin ve stresli bir seçim kampanyası yaşadık ama seçim sonrası biz kendi siyasal anlayışımız ve değerlerimizle bölgede siyaset yaptık. Ben Tunceli'nin en ücra köşesinde de en ücra köyünde de devlet ve cumhuriyet geleneğinden gelen bir siyasetçi olduğumu asla inkâr etmeden, birinci görevimin devlete ve cumhuriyete sadakat ve bağlılık olduğunu ifade ederek siyaset yapan birisiyim. Benim bölgedeki -gerek Tunceli'de gerek Elâzığ'daki- siyaset anlayışım ve siyaset dilim budur; kimliğim bellidir, farklı gözüküp farklı mesajlar veren birisi değilimdir. Ben, evet, devletçiyim, cumhuriyetçiyim, Mustafa Kemal Atatürk'ün değerlerine sadık bir milletvekiliyim ve bunu Türkiye'nin her tarafında da söylemekten gurur duyuyorum ama aynı zamanda kendi değerlerime ve inançlarıma da bağlı birisiyim. Kendi inançlarıma ve değerlerime bağlı olduğum kadar, herkesin inancına ve değerlerine de saygılı birisiyim ve bu Mecliste Merve Kavakcı'nın yemin ettirilmemesine, protesto edilmesine de bu kürsüde karşı çıkmış birisiyim. 28 Şubatın bir faşist baskı olduğunu bu kürsüde ifade etmiş birisiyim. Herkesin inançları, değerleri kendisi için kutsaldır, herkesin soyu sopu kendi şerefi, namusudur; bunlar üzerinden siyaset yapılmamalıdır ama aynı şekilde, herkes kendi kültürüne, değerine sahip çıkmalıdır. Ben her sene kurbanımı ve geleneklerimi, âdetlerimizi uygun bir şekilde, atalarımın, dedelerimin, babamın mezarının olduğu Tunceli topraklarında yaparım. Doğma büyüme Elâzığlıyım; doğum yerim de, yetiştiğim kültür de Elâzığ ama atalarımın, dedelerimin, babalarımın toprakları, geleneklerim, göreneklerim, soyum sopum Tunceli toprakları. Aslımı da inkâr etmem ama bu ülkenin sorumlu bir yurttaşı olarak ne zaman, nerede nasıl davranması gerektiğini de bilen birisiyim. Her sene kurbanımı Elâzığ'da... Tunceli'de Ovacık-Munzur Yolu üzerinde "Ana Fatma" denilen bir ziyaretimiz var. Ana Fatma, Peygamber'imizin, Hazreti Muhammed Efendi'nin kızıdır; Hazreti Ali'nin eşi, Hazreti Hasan'ın ve Hazreti Hüseyin'in annesidir. Toplumun inançlarından dolayı orada kurbanlar kesilir, adaklar adanır ve orada insanlar inançsal değerlerini yerine getirir. Ben bu yıl yine kurbanımı kestiğimde oranın çok bakımsız olduğunu görünce oranın onarımıyla ilgili daha önceden "Aysel Doğan" adlı bir hemşehrimizin kısmen yaptığı bir onarımı tamamlamak adına tamamlamalar yaptım; "kurban kesilecek alanlar" "mum yakılacak alanlar" diye. Şimdi, buradan şuna geliyorum: Bu onarım sonrası Tunceli Milletvekili Alican Önlü sosyal medyasından bir paylaşım yaparak, benim Elâzığ Milletvekili olarak insanların inanç değerleri üzerinden elimi çekmem, kutsal değerler üzerinden elimi çekmemle ilgili bir değerlendirme yaptı. Ben Alican Önlü'ye şunu seslendirmek...

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Bunu niçin yaptı? Sağladığınız hizmet için mi yaptı, isminizi tabela olarak koyduğunuz için mi? Bunu bir açıklarsanız...

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Eksik anlatıyorsunuz Gürsel Bey.

GÜRSEL EROL (Devamla) - Peki, peki.

Tamam, benim adıma tabela koymuşlar.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Kaç tane?

GÜRSEL EROL (Devamla) - Benim adıma tabela koymuşlar ve o tabelayla ilgili hemen açıklama yaptım, benim bilgim dışında koyulan tabela ve kaldırın dedim ve kaldırttım, şimdi bakarsanız da yok. Ayrıca çok da önemli değil, tabela da koyabilirler, bir şeye emek veriyorsanız koyabilirler.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Orası ziyaret yeri.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Orası ziyaret yeri ya, reklam yeri değil ki!

GÜRSEL EROL (Devamla) - Ben şunu söylüyorum: Ben Tunceli Milletvekilliğim döneminde bir tek kuruş maaş almadım, maaşımı öğrencilere burs olarak verdim ve o kentin bütün değerlerine sahip çıkmak adına milletvekili olarak yapılması gereken her şeyi yaptım. Sizin milletvekilinizin Tunceli'ye çakılı bir tek çivisi bile yokken bu değerler üzerinden benim değerlerimle dalga geçmesini, değerlerimi küçümsemesini doğru bulmam.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Onu Dersim halkı değerlendirir, onu siz değerlendiremezsiniz.

GÜRSEL EROL (Devamla) - Bana karşı haddinizi bileceksiniz.

Tunceli'de size yaşattığım mağlubiyetin benden rövanşını almak için Elâzığ'da da aynı harekete geçtiniz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sen haddini bileceksin!

GÜRSEL EROL (Devamla) - Aynı şekilde seçimi kaybetmem için elinizden gelen her şeyi yaptınız ama size karşı asla o bölgede taviz vermeyeceğim. Gücünüz yetiyorsa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Bildiğinden kalma.

BAŞKAN - Sayın Erol, normalde sizi...

GÜRSEL EROL (Devamla) - ...Elâzığ'da da...

BAŞKAN - Sayın Erol, müsaade eder misiniz.

Sayın Erol, açmadım mikrofonunuzu.

GÜRSEL EROL (Devamla) - ...siyasette benimle mücadele edersiniz.

BAŞKAN - Sayın Erol, mikrofonunuzu açmadım.

GÜRSEL EROL (Devamla) - Pardon.

BAŞKAN - Yani normalde İç Tüzük 66'ya göre konuşmanın başından itibaren benim sizi konuya davet etmem lazım ama rica ediyorum, lütfen, şahsileştirmeden tamamlayın.

Son kez açıyorum.

Buyurun.

GÜRSEL EROL (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Sevgili arkadaşlar, herkesin siyaset anlayışı, siyaset değer yargıları, siyaset yapma anlayışı ve tarzı birbirinden farklı olabilir. Kimse kimseyi beğenmek zorunda değil, kimse kimsenin siyaset yapma anlayışını, inançlarını, değerlerini kabullenmek zorunda değil.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sen oradan had bildiremezsin ama.

GÜRSEL EROL (Devamla) - İnançlar üzerinden siyasette değerlendirme yaparken de sizin ile benim olaylara bakış açım farklı olabilir. Sizinle aynı şeyleri düşünmeyebilirim ve sizinle aynı şeyleri de asla ve asla da düşünmüyorum.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Ya ne alakası var?

GÜRSEL EROL (Devamla) - Benim ayrı değer yargılarım var, benim ayrı değer yargılarım üzerinden ayrı inançlarım var, ayrı değerlerim var, ayrı kültürüm var, ayrı geleneklerim var. Bu değerlere, bu kültürlere, bu geleneklere de sahip çıkarken de ben kendi kültürlerimle, geleneklerimle ve o topluma karşı sorumluluklarımla bu şekilde değerlendirme yapılmasına asla izin vermem, asla müsaade etmem.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - O gelenekleri bilseydin, oraya isim yazdırmazdın.

GÜRSEL EROL (Devamla) - Eğer sizin arkadaşınızın benim yaptığım hizmetlerle ilgili farklı bir iddiası varsa bu kürsüye çıkar, Tunceli'de çaktığı bir tek çiviyi ifade eder diyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim.