| Konu: | Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 14 |
| Tarih: | 03.11.2021 |
HABİP EKSİK (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Türkiye cezaevlerinde tam bir dram yaşanıyor; gerçekten insanların tüm insan hakları resmen bilinçli bir şekilde gasbediliyor, insan haklarından mahrum bırakılıyorlar. Hemen hemen birçok hapishanede, cezaevinde mahpusların en temel hakları, en insani hakları gasbediliyor. Bunların başında da yaşam hakkı, sağlık hakkı gelmektedir. Maalesef, pandemiyi de gerekçe göstererek AKP iktidarı, cezaevlerinde sağlık hakkına erişimi âdeta imkânsız hâle getirmiştir. Birçok cezaevinden mahpusların mektuplarla bize ulaşması sonucunda şunu öğrendik: Birçok mahkûmun sağlık sorunları nedeniyle maalesef, sağlık merkezlerine sevkleri yapılmıyor, tutsaklar sağlık haklarından mahrum bırakılıyor. Sadece bununla kalınmıyor, eğer bir sağlık merkezine, bir hastaneye gidildiyse ondan sonra on dört gün tek başına hasta hâliyle maalesef, hücrelerde "karantina" adı altında tutulmaktadırlar. Bunların hepsinin uluslararası sözleşmelere de bizim imza attığımız İnsan Hakları Bildirgesi'ne de ve aynı zamanda Anayasa'mıza da aykırı olduğunu hepimiz biliyoruz ama en çok ihlal edilen konulardan bir tanesi, tutsakların aslında tek başına bırakılmamaları, tutulmamaları gerekirken cezaevi koşulları gerekçe gösterilerek tek kişilik odalarda tutulması yani tecrit altında, izolasyon altında infaz sürecinin yürütülmesidir. Bakın, seçim bölgem Iğdır'daki S Tipi Cezaevi yönetimini aradım bir mahpusla, bir tutsakla ilgili; bana şunu söyledi, dedi ki: "Bizim cezaevi yapımız tek kişilik ve 3 kişilik koğuşlardan oluşmaktadır ve ben siyasi mahkûmların hepsini tek kişilik odalarda tutuyorum, adli mahkûmları da 3 kişilik odalarda tutuyorum." Ben, bunun suç olduğunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da böyle bir uygulamanın olmadığını, bunun tamamıyla ileride yükümlülükler getireceğini ve o insanlara yapılan bir işkence anlamına geldiğini söylememe rağmen "Bakanlık bunu söyledi, Bakanlık bunu uygulamamızı uygun gördü." diye cevap verdi. Bakın, işkencenin tanımı şudur: Fiziksel ve psikolojik olarak bir insana bilerek acı vermektir. Birçok araştırma da göstermiştir ki cezaevlerinde insanların tek başına bir yerde tutulması ileride çok büyük sağlık sorunlarına yol açmaktadır ve toplumla bir araya geldiklerinde de ciddi anlamda toplumla kaynaşmalarının önüne geçen bir süreç yaşamaları anlamına gelir. O açıdan, bu tek kişilik odalarda tutma hem uluslararası hukuka aykırıdır hem kendi Anayasa'mıza hem Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'a da aykırıdır ama en önemlisi, bir insanın sağlık hakkının tamamıyla elinden alınmasıdır, dolaylı olarak yaşam hakkının gasbedilmesidir. Bakın, bir insanın Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'a göre tek kişilik odada tutulacağı kıstaslar belirlenmiştir ama bugün Türkiye cezaevlerinde, tıpkı Nazi kamplarında olduğu gibi, tıpkı engizisyon mahkemelerinin zindanlarında olduğu gibi insanlar âdeta imha edilmek isteniyor. Bunun amacı, psikolojik olarak insanları imha etmek demektir. Bakın, bir insanı siz hukuksuz bir şekilde, kanunun yol göstermediği hâlde eğer orada tek başına tutarsanız tüm sağlığının elinden alınması ihtimaliyle karşı karşıya bırakırsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
HABİP EKSİK (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Cezaevindeki intiharların yüzde 91'inin tek kişilik odalarda kalan kişiler tarafından gerçekleştirildiği araştırmaları var ve insanların tek kişilik odalarda kaldıktan sonra, hüküm bittikten sonra toplumda çok ciddi sorunlar yaşadıkları, nöropsikiyatrik sorunlar yaşadıkları, psikolojik sorunlar yaşadıkları çok kez tespit edilmiş ve bilimsel verilerle de ortaya koyulmuştur. Tecrit insanlık dışı bir uygulamadır, tecrit kesinlikle bir insan hakkı gasbıdır ve kabul edilemez bir durumdur. Bugün Türkiye'deki cezaevlerinin hepsinde tecridin uygulandığını söyleyebiliriz ama en ağırı da İmralı Cezaevinde Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanmaktadır. Derhâl bu tecrit uygulamasına hem İmralı Cezaevinde hem de diğer cezaevlerinde son verilmelidir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)