GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:15
Tarih:04.11.2021

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 50 no.lu torba yasa önerisi üzerinde görüşme yapıyoruz. Bugüne kadar sadece 28 adet tek konulu yasa, 50'nci torba yani 3 yasadan 2'si torba şeklinde düzenleniyor; kutlayamıyorum.

İkinci özelliği ise 17 maddelik bu yasa 13 yasanın 17 maddesini değiştirmektedir, tam bir torba.

Üçüncüsü ise, bu Mecliste, 27'nci Dönemde yapılan yasal düzenlemeler çerçevesinde 10 yasa toplam 44 kez değiştirilmiş, işte, bu da bunun devamıdır. Diğer vekillerin dile getirdiği üzere, bunlar Anayasa'ya aykırılık oluşturduğu hâlde Komisyon aşamasında İç Tüzük'ün 38'inci maddesi işletilmediği için Anayasa'ya aykırılık devam etmektedir genel olarak ama ben 13'üncü madde üzerinde yoğunlaşacağım.

13'üncü maddenin (3)'üncü fıkrası, kaçak eşya naklinde kullanıldığı şüphesiyle fiilen gümrük idaresine veya yediemine teslim edilmiş ve hakkında el koyma kararı bulunmakla birlikte, (2)'nci fıkra uyarınca alıkonulmayan taşıtların gümrük idaresince yapılacak tebligattan itibaren doksan gün içinde muhafaza ve diğer masrafların karşılanması suretiyle sahibi tarafından teslim alınmaması hâlinde, tasfiye idaresi tarafından soruşturma ve kovuşturma sonucu beklenmeksizin derhâl tasfiyesine ilişkindir. El koyma, müsadereye eş anlamlı değildir ve geçici bir önlemdir. Sahibinin geçici olarak el konulmuş taşıtı üzerindeki mülkiyet hakkının devamını doksan gün içinde muhafaza ve diğer masrafların karşılanması suretiyle taşıtın teslim alınması koşuluna bağlayan düzenleme mülkiyet hakkının özüne dokunmaktadır zira teklif maddesi kişinin taşıtı üzerindeki mülkiyet hakkının içerdiği mülkiyet konusunu dilediği gibi kullanma, onun üzerine tasarruf etme ve ürünlerinden yararlanma haklarını kesin bir biçimde sona erdirmektedir. Buna ek olarak soruşturma ve kovuşturma sonucu beklenmeksizin derhâl tasfiye kuralı demokratik bir toplumda zorunlu değildir, gerekli değildir. Gerçekten madde gerekçesine göre düzenlemenin amacı, taşıtların bekleme kaynaklı yıpranmasını önlemektir ancak malikin iradesinin yokluğu hâlinde izlenen söz konusu amaç temel bir hak olan mülkiyet hakkının içeriği gereği değildir. Devletin, kişinin mülkiyet hakkını koruma yükümlülüğü vardır ancak kişinin, teslim almadığı aracının zamana bağlı olarak ve doğal şekilde yıpranmasını engelleme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Yıpranmayı engellemenin oluşturduğu kamu yararı mülkiyet hakkının korunmasının öneminin yanında ikinci planda yer almaktadır. Her ne olursa olsun söz konusu teklif metni mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale oluşturmaktadır. Zira söz konusu hukuksal değer dikkate alındığında öngörülen doksan günlük süre olağanüstü kısa bir süredir. Bu itibarla, Anayasa'nın mülkiyet hakkını düzenleyen 35'inci maddesine aykırıdır, hak ve özgürlüklerin kullanılmasına müdahaleyi öngören 13'üncü maddenin öngördüğü ölçütlere ve öz ölçütüne aykırıdır. Bu itibarla, Anayasa'ya aykırılık taşımaktadır. Anayasa Mahkemesinin 11/3/2020 tarihli Karar'ı ışığında bu madde okunduğunda Anayasa Mahkemesince iptal edilme olasılığı yüksektir. Bu nedenle, teklifimizin kabul göreceğini umuyoruz.

Bu itibarla, çok yakıcı, güncel bir konu olan olağanüstü hâl hukukunun devamı bağlamında OHAL KHK'leriyle hakları ihlal edilen on binlerce kamu görevlisi arasında yer alan barış akademisyenlerinin güncel durumuna değinmek isterim. Zira barış akademisyenleri de diğer birçoğu gibi gece yarısı kararnameleriyle üniversiteden uzaklaştırıldılar, alındılar ve aslında onlar suç işlemedikleri hâlde, barışı talep ettikleri ve şiddete "hayır" dedikleri hâlde onların ömür boyu özgürlükten alıkonulması suç teşkil eden bir işlemdi. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Bu bakımdan gerçekten Anayasa Mahkemesi Temmuz 2019'da karar verdi. Onun akabinde ceza mahkemeleri beraat kararları verdiler ama gelin görün ki Anayasa'da yeri bulunmayan ve bir yıllığına geçici süreyle kurulmuş olan OHALİK yani Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu, bunların dosyalarını Anayasa Mahkemesi kararının üzerinden tam iki yıl üç ay geçtikten sonra değerlendirmeye aldı ve gerekçesiz bir biçimde reddetmeye başladı. Bu OHALİK'in yaptığı işlem tamamen Anayasa dışıdır, suçtur, konusu suç teşkil etmektedir ve bunun sorumluluğundan kurtulamayacaktır. Dolayısıyla bu vesileyle OHALİK'i de uyarmak istiyorum; öğretim üyeleri suçlu değildir, kendisi suçludur. (CHP sıralarından alkışlar)