| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 11.11.2021 |
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Talimatlı yargının talimatlı davalarından birinden, Kobani kumpas davasından bahsetmek istiyorum.
Kobani kumpas davasında bir kısmı siyasi tutsak olmak üzere demokratik siyaset yapan arkadaşlarımız hakkında göstermelik bir yargı yapılıyor. Göstermelik bir yargı; zira, karar zaten cepte bekliyor, sadece çıkarılması için uygun zamanı kolluyorlar.
Şimdi, Kobani davasının kumpas bir dava olduğunu bizim söylememize gerek yok, dosyaya, soruşturma aşamasına bakınca zaten gerçekler açığa çıkıyor. Şimdi, bu soruşturma 2014'te açıldı; bu soruşturma hukuki delillerden o kadar yoksundu ki savcı bizzat ifade alma gereği bile duymadı ve dosya bir kenarda bekletiliyordu. Ne oldu? İktidar, 2015'te seçimleri kaybetmesinin arkasından partimizi hedef hâline getirmeye başladı. Arkasından, 6-8 Ekim olaylarını bir seçim kampanyasına dönüştürdü, yine partimizi kriminalize etmenin aracı hâline getirdi.
Bu arada, Sayın Selahattin Demirtaş'ın başvurusu üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu davanın da gerekçesi yapılan konulara ve dokunulmazlıklara ilişkin ihlal kararı verdi 18'inci madde üzerinden ve tabii ki iktidarın talimatı gecikmedi, anında "AİHM kararı bizi bağlamaz, karşı hamlemizi yaparız." sözleri geldi. Bunun üzerine karşı hamle süreci de başladı; 2018 yılında bu dosya için özel bir savcı atandı, hukuka uygun maddi delil bulamayan savcı iddialarına delil uydurmak için açık, gizli tanık arayışına girdi. Hatta o kadar arayışa girdi ki artık neredeyse gazetelere ilan verip tanık aramaya başlayacaktı. Dört yıl boyunca hiçbir kısıtlama, gizlilik kararı verilmeyen bu dosyaya özel savcının atanmasıyla gizlilik kararı alındı, dosya avukatlara açılmadı, kaçak göçek yürütüldü çünkü usulsüz işlemler yapılmak isteniyordu; o nedenle dosyaya gizlilik kararı alınma ihtiyacı hissedildi.
Bu süreç bizzat HDP'yi kapatmanın da bir süreci olarak yürütüldü. Nereden anlıyoruz? HDP'yi kapatma davası açan Yargıtay Başsavcısıyla birlikte yürütülmüş soruşturma süreci; oturmuşlar, birlikte karar vermişler "Biz bu davayı nasıl yürütürsek hem buradan ceza yağdırırız hem de HDP'yi kapatırız?" diye planlar yapmışlar. Ama yalnız, bazı planları yaparken bazı hatalara da düşmüşler; Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün gönderdiği bilgi notunu içeride unutmuşsunuz. Ya, onu da alsaydınız bari, açık etmeseydiniz. Bilgi notu ne diyor? Diyor ki: "Bu soruşturmalarla ilgili, yeni sorumlulukları yüklenecek şekilde bir genişletilme yapılmadı; bu, dikkatinizden kaçmış, bunu da yapmak lazım." Hatta arkasından "Bu iddianameye dayanarak partiye yönelik kapatma davası da açılabilir." diyor. Bakın, bir terörle mücadele şube müdürlüğünün açık açık gelecekte aslında ne olacağının talimatını verebileceği kadar bu ülkede hukukun ortadan kaldırıldığı bir süreçten geçiyoruz. Önce tutuklamalar yapılıyor -dosyada- arkasından deliller oluşturuluyor. Adları geçen tüm gizli ve açık tanıkların dosyaya nasıl sokulduğu belli değil. İfade öyle bir alınmış ki avukat yok, on iki gün gözaltında tutularak yani baskı uygulanarak Emniyette ifadeleri alınıyor. Bire bir, aynı ifadeleri veriyorlar; kelime kelime aynı ifadeleri veriyor 3 tanık da ve ne hikmetse altı yıl önce Sayın Selahattin Demirtaş'ın yaptığı bir konuşmayı cümlesi cümlesine, kelimesi kelimesine hatırlıyorlar. Acaba hanginiz altı yıl önceki bir konuşmayı bu kadar net bir şekilde hatırlıyorsunuz? Elbette ki uyduruk deliller oluşturulmaya çalışılınca bazı şeyleri gözden kaçırmışsınız, onları düzeltmeyi düşünmüşsünüz.
Şimdi ne oluyor? 3.530 sayfadan oluşan iddianamesi, 324 klasör eki olan bir davada "Biz yargılamayı hızlandıracağız, sanıklar hızla savunma yapsın. Zaten savunma falan yapmanıza da gerek yok, aslında biz kararımızı verdik." diyorsunuz, sadece göstermelik bir savunma yapmalarına izin veriyorsunuz. Buradan da kapatma davasına, buradan da seçimlere yürümek istiyorsunuz. Avukatların usuli işlemlere ilişkin taleplerinin dahi kabul edilmediği, yargılanan arkadaşlarımıza yönelik işkence ve kötü muamelenin uygulandığı "iki hafta duruşma, bir hafta ara" biçiminde dosyayı incelemeye dahi fırsat verilmediği, gelen evrakların dahi incelenmediği, SEGBİS dökümünün dahi yapılamadığı bir duruşma serisiyle siz aslında yargılamayı göstermelik olarak yapmak, kumpasınıza devam etmek istiyorsunuz.
Aleni bir duruşma yok; duruşma salonları jandarma ve polislerle doldurulurken duruşmayı izlemeye gelenlere baskı oluşturuyorsunuz. Öte yandan provokatif gruplara ise her türlü imkânı sağlıyorsunuz. Binlerce sayfadan oluşan iddianame ve eklerini ne avukatların ne de yargılanan arkadaşlarımızın incelemesine fırsat tanımaksızın davayı karara çıkarmak istiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Bütün bunlar yetmiyor, talimatlarınız yetmiyor -ha, bu arada mahkeme başkanının davayı yürütüm sürecini beğenmediğiniz için hemen bir talimatla onu da görevden alıyorsunuz, yeni bir başkan atıyorsunuz- herhâlde ki bu sefer bizzat AKP'li vekiller gelerek duruşmada hazır bulunuyorlar. Herhâlde yeterli talimat veremediklerini düşünüyorlar ki duruşmada bizzat baskı oluşturmak için o duruşmalara geliyorlar.
Şimdi size buradan söyleyelim: İstediğinizi yapın, yargınızın talimatlı olduğunu, kararlarının da talimatla alınacağını çok iyi biliyoruz. Ve yargılanan arkadaşlarımız "Biz bu oyunun, biz bu göstermelik yargılamanın parçası olmayı kabul etmiyoruz." diyorlar; aynı sözü avukatlar da söylüyor. Hazır kararınızı açıklamak için göstermelik yargı sürecine ihtiyaç yok; biz böyle bir yargılamada taraf olmayı kabul etmiyoruz, kararınızı açıklayın, göstermelik yargılamadan vazgeçin. (HDP sıralarından alkışlar)