GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların Yerine Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:18
Tarih:11.11.2021

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce bu Meclisteki bir kısım erkek milletvekillerine seslenerek başlamak istiyorum: Neden avaz avaz bağırarak konuşuyorsunuz? Böyle konuşmak iyi mi oluyor? İyi mi anlaşılıyor böyle konuşulunca? Yani gerçekten anlamak mümkün değil. Milletvekili olup buraya kadar gelmişsiniz, bunun bir duygusal şiddet olduğunu, yüksek sesle konuşmanın bir duygusal şiddet olduğunu hâlâ öğrenemediniz mi? Dört saattir sizlerin yüzünden burada zaman kaybettik boşa ve halkın da bütçesi aynı zamanda bu burada.

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Sizin sıralarınızdan bağıranlar da oldu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Siz konuşmayın bari, siz konuşmayın. Kimler ne yaptıklarını gayet iyi biliyorlar. O sırada burada değildiniz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, çok rica ediyorum.

Sayın Kerestecioğlu, Genel Kurula hitap edin siz de lütfen.

Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - İsterdik ki spor müsabakalarına sporcu kimliklerinizle gidin ve gerçekten başarılar konuşsun orada ama anlaşılan o ki iktidar 2022'de Katar'da gerçekleşecek Dünya Kupası'na kolluk kuvvetleriyle katılmayı düşünüyor, sporcularla değil.

Şimdi, Türkiye'ye yabancı sermayenin doğrudan yatırımları konusunda Katar 2'nci sırada. Ayrıca, ne zaman ülke ekonomisi sıkışsa yanı başımızda Katar dövizi. Swap anlaşmalarıyla uluslararası piyasada rezerv para olarak görülmeyen Katar riyalini Merkez Bankası rezervlerine dâhil ediyor ve döviz kurundaki gerilemeyi durdurmaya çalışıyoruz.

Osman Kavala için verilen AİHM kararını hatırlatan büyükelçilere diklenerek dolara yeni bir rekor kırdırdınız ve Katar'ın kapısını yeniden çaldınız ancak bu sefer istediğinizi alamadınız. Katar "Verdiğim paranın karşılığını altı ayda alamazsam doları 12,5 liradan satarım." dedi. Bir ülkeden borç almaya güvenerek başka ülkelerle kriz çıkarmak her zaman işe yaramıyormuş. Bunu anladınız ama çok geç kaldınız ve dolar bugün 9,97'yi gördü.

2002'den bugüne gelinen noktaya bir bakın isteriz. Su kaynaklarımızı Katar'ın çıkarları doğrultusunda kullanacaksınız. Üstelik havzalara su taşıyan bütün unsurlar, topraklar, yer altı suları da bu anlaşmaya dâhil ediliyor. Peki ya Katar? Onlar da bize deniz suyu arıtma alanındaki uzmanlıklarını öğretecek. Peki, biz bu uzmanlığı öğrendiğimiz zaman gerçekten bunu tarımda ve endüstride kullanabilecek miyiz? Hayır, çünkü siz tarım ve endüstriyi bitirdiniz bu ülkede. Başka hangi konularda anlaşıyorsunuz Katar'la? Evet, Antalya Liman İşletmelerini, Borsa İstanbulun yüzde 10'unu ya da Sakarya'daki Tank Palet Fabrikasının işletme haklarını Katar'a sattınız.

(Uğultular)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, bir uğultu yok mu?

BAŞKAN - Buyurun, siz devam edin.

Sayın milletvekilleri, salonda gerçekten bir uğultu var ve hiç anlaşılmıyor konuşmacının sözleri.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Özel sektörde de Türkiye'nin iç sermayedarı artık Katar; bankalar, oteller, sanayiler, dijital platformlar, gayrimenkul şirketleri, Haliç Altın Boynuz Projesi, bunlar bu kapsamda yer alacak yat limanları, yat alanları. Şimdi, "İsteseniz de istemeseniz de yapacağız." dediğiniz Kanal İstanbul'un reklamları dönüyor Katar'da. Çünkü Katar Emirinin annesinin 44 dönüm arazisi var aynı güzergâhta ve bu araziler Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının yeni planlarıyla yapılaşmaya açık. Katar stratejik davranıyor ve Türkiye'ye sürekli yatırım yapıyor ve dikkatinizi çekmek isterim: Dünya Sefalet Endeksi 2020 sıralamasında Türkiye 21'inci sıradayken Katar 154'üncü sırada. Yani onlar kültürden ekonomiye, eğitimden spora kalkınma planları doğrultusunda yatırım yapıp katma değer yaratırken Türkiye ise bu ilişkide her şeyi değersizleştiriyor ve her şeyi tüketiyor. Yani "Yolumuz, Avrupa Birliği yolu ve demokratik bir ülke." idealinden "Yegâne dostum Katar." yoluna evrildiniz ve Katar'ın güvenliğini sağlamak da Türkiye'ye düştü.

Şimdi, hatırlarsanız, IŞİD Temmuz 2014'te Katar'ı 2022 Dünya Kupası'ndan çekilmemesi hâlinde füze saldırısı düzenlemekle tehdit etmişti. IŞİD'in Türkiye'de yaptığı katliamlar ortada: 5 Haziran 2015 Diyarbakır, 20 Temmuz 2015 Suruç,10 Ekim 2015 Ankara Gar Meydanı, 12 Ocak 2016 İstanbul Sultanahmet, 19 Mart 2016 İstanbul Beyoğlu, 28 Haziran 2016 Atatürk Havalimanı, 20 Ağustos 2016 Antep Şahinbey, 1 Ocak 2017 İstanbul Beşiktaş'ta bir gece kulübünde gerçekleşen IŞİD saldırıları.

Şimdi, sorarım size: Yüzlerce yurttaşımızın ölümünü önlemeyen iktidar ve kolluk mu Dünya Kupası'nın güvenliğini sağlayacak? Tabii ki böyle bir şey mümkün değil.

Evet, Katar'dan ülkemize dönersek, geçen hafta, 4 Kasımda Ankara il binamızın önünde -bir fotoğraf vardı aslında elimde, maalesef orada kaldı fotoğraf- 28 tane Emniyet aracı saydık. Bütün Ankara Emniyeti işini gücünü bırakmış bizim il binamızın önüne gelmiş. Neden? 4 Kasım sivil darbesini protesto etmek için basın açıklaması yapmayalım diye. Evet, bunun için bütün Ankara Emniyeti bizim saydığımız 28 araçla orada, binamızın önündeydi.

Şimdi, 4 Kasım 2016'da halk iradesi gasbedildi, Eş Başkanlarımız ve milletvekillerimiz tutuklandı, belediyelerimize kayyum atandı. AİHM Büyük Daire kararı ve iktidar mensuplarının yaptıkları açıklamalar bu operasyonların hukuki değil, siyasi olduğunu tescilledi aslında. 4 Kasım siyasi darbesinin sonuçları bugün Kobani kumpas davasıyla aynı şekilde, aynı hukuk dışı yöntemlerle devam ediyor ve dört yıl boyunca -bakın, 2014'te açıldı bu soruşturma- ne gerçekten bir delil toplandı ne de gizlilik kararı alındı. Eğer Kobani'de neler olduğu gerçekten aydınlatılmak istenseydi, baştan deliller toplanırdı, burada 11 defa verdiğimiz araştırma önergeleri, sayamayacağım sorular cevaplanırdı, bunlar birlikte araştırılırdı ama bunların hepsini reddettiniz ve dört yıl geçtikten sonra özel savcı görevlendirilerek gerçek dışı deliller yaratılmaya çalışıldı çünkü biz Kobani davasının seçim için, HDP'yi kapatma davası için bir yatırım olduğunu çok iyi biliyoruz. 21'i tutuklu 108 arkadaşımızın binlerce yılla yargılandığı bu davada evrensel normlara göre savunma süreleri verilmiyor. Haftada üç gün duruşma yapmak işkencedir, haftada üç gün -bunu bir avukat olarak söylüyorum- duruşma yapılmaz. Orada tutuklu olanlar getiriliyorlar ve aile görüşleri engelleniyor, SEGBİS vasıtasıyla katıldıklarında da aynı sıkıntıyı yaşıyorlar. Havalandırmaya çıkamıyorlar, sağlık sorunu yaşayabiliyorlar, dosyalarına ulaşamıyorlar. O da yetmedi; savcı, bugün duruşmada mazeret bildirerek duruşmaya katılmayan avukatlar hakkında suç duyurusunda bile bulunmaya yeltenebildi. Evet, sarayda yazılan oyun mahkeme salonunda sergileniyor ama arkadaşlarımız çok net olarak şunu ifade ediyorlar: Biz bu oyunun bir parçası olmayacağız.

Evet, adını anmaya lüzum görmediğim bir bakanınız geçenlerde "Sen geceden yık, mahkeme kararı arkadan gelsin." demişti. Söz konusu olan HDP olunca mahkeme kararı falan arkadan gelmiyor, o da dörtnala önden koşarak gidiyor ve hızlı bir yargılama yapılmak için elden gelen çaba harcanıyor. Hangi yoksulluğu, hangi yolsuzluğu bizimle örteceksiniz? Hiçbirini örtemezsiniz.

Bugün özellikle bir arkadaşımızdan söz etmek istiyorum: 25 ve 26'ncı Dönem Adıyaman Milletvekilimiz Doktor Behçet Yıldırım, bu Meclisin gördüğü en naif, en sevilen vekillerden birisi bugün tutuklandı. Bugün sevgili Başak Demirtaş için ceza kararı verildi. Bütün bunların hepsi kolektif bir cezalandırma isteğinin sonucu. Ve neden yapılıyor bunlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Son cümlem...

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Evet, hiçbirimiz dışarıda kalmayalım diye. Bizden hiç kimse dışarıda kalmasın istiyorsunuz. Kalacağız dışarıda ve içeride de dışarıda da her yerde bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da dimdik durmaya devam edeceğiz. Daha da güçleneceğiz ve biz güçlendikçe bu ülke de daha fazla güçlenecek. Dosta, düşmana duyurulur diyorum.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)