GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:20
Tarih:17.11.2021

HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Evet, konumuz çocuklar, çocukların üstün yararı yasada, gerekçe kısmında yazıldığı gibi ama gerçek böyle mi? Ancak biz çocuk istismarlarının her türlüsünün gerçekleştiği bir ülkede yaşıyoruz. Mersin'de narenciye paketlemede çalışan 13 yaşındaki bir çocuk, Ula Kerem boynundaki eşarbın iş makinesine sıkışması sonucu yaşamını yitirdi; 13 yaşındaki bir çocuk, bir kez daha söylemek istiyorum yaşını.

Urfa'da 10 yaşındaki çocuk ağabeyi tarafından cinsel istismara uğradı, tedavi görmek zorunda ama çocuğun beyanları ve sağlık raporu olmasına rağmen savcı takipsizlik kararı verdi. Takipsizlik kararının gerekçesi neydi biliyor musunuz? Çocuğun bağırıp yardım istememesi, olayı kimseye anlatmaması, rahat davranışlar sergilemesi Adli Tıp Kurumunun "bekâret bozulmamış" raporunu gerekçe yaptı. Ya bu savcılık cinsel suçlarda çocukların nasıl tepkiler verdiğini bilmiyor -bilmiyorsa bu konuda eğitim alsa iyi olur- ya da erkek egemen akıl devreye girmiş, yine aileyi korumak adına bir çocuğun hayatını karartıyor.

Her gün çocuklar öldürülürken, işçiliğe zorlanırken, tacize, istismara maruz bırakılırken, kadınlar katledilirken, erkek şiddetinin her türlüsüyle yaşamak zorunda bırakılırken hiçbir adım atmıyorsunuz, güzel laflarla "Önleyeceğiz." laflarıyla geçiştiriyorsunuz ama ne hikmetse erkeklerin ihtiyacı olduğunda hemen bir yasal düzenleme getiriyorsunuz. Şimdi neden "erkeklerin ihtiyacı" diyorum? Çünkü aslında velayet, boşanma aşamasında veya boşandıktan sonra da yüzde 80'e yakın oranda kadınlara veriliyor yani "Çocuklarla görüşemiyorum." diyen asıl olarak erkekler ve biz şunu da biliyoruz ki: Kadınların genelde görüşmeye izin vermemelerinin nedeni erkeğin şiddet uyguluyor olması, çocukla ilgili sıkıntı ve problemlerinin olmasından kaynaklanıyor ama siz, yine, her zamanki gibi erkeklerin ihtiyacını düşünmüşsünüz ve bundan dolayı alelacele bir teklif getirmişsiniz. Üstelik bu yasaları da öyle, komisyonlarda görüşülmüş olsa da burada görüşülüyor olsa da aslında saray tarafından gönderilen bu düzenlemelere noter görevi olmanın ötesine geçmeyen süreçlerle yapıyorsunuz. Erkeklerle dolu olan komisyonlarda kadınlara, çocuklara ilişkin ahkâm kesip yasalar çıkarıyorsunuz. "Reform" diye halka dayattığınız yargı paketleriyle, var olan yasalardan da daha kötü, daha ayrımcı düzenlemeler getiriyorsunuz.

Mesela bu yasal düzenlemede ne diyorsunuz? Adalet Bakanlığı bünyesinde kurumsallaşmamış, nasıl çalışacağının net olmadığı, çalışanların kim olacağının, yeterli sayıda uzman ve çalışanın olup olmayacağının, yetkilerinin, sınırlarının ne olduğunun belirsiz olduğu birtakım görevlendirmeler yapmışsınız. Nasıl sonuç üretecek? E, şimdiden belli.

"Çocuğun üstün yararı ilkesi" diyorsunuz ama göstermelik olarak üst başlığa yazmışsınız. Hâlen "kişisel ilişki kurulması" değil "çocuk teslimi" diyorsunuz. Bir kere şunu öğrenmek lazım: Çocuk bir eşya değil ki teslim ediyorsunuz. Çocuğu kişisel ilişki kurma hakkının öznesi olarak görmüyorsunuz, annelik ve babalık duygusunun tatmin aracı olarak görüyorsunuz, bunu da gerekçeye yazıyorsunuz; bari oralara yazıp da kendinizi açık etmeyin. Çocukların istekleri ne, duyguları ne, içinde bulundukları ruh hâli ne, bütün bunları göz ardı ediyorsunuz; tek derdiniz, aman, erkekler bu çocuklarla görüşme hakkını alsınlar. Çocuğun sağlığı, çocuğun psikolojisi nedir, bunlar sizin için önemli değil, zira asıl olarak erkekleri korumak önemli.

Sürecin adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerince yürütülmesi de boşanmış ailelerin çocuklarının mağdur olduğu ve boşanmanın da kötü olduğu algısına yol açmak üzere düzenlenmiş. Evet, çocuklar mağdur oluyor ama boşanmadan değil, sizin çocuklara dair politikalarınızdan kaynaklanıyor. Zira, yaşanabilir bir ülke yaratacak, çocukların açlığa, yoksulluğa, çocuk işçiliğine, şiddete mahkûm olmasını engelleyecek bir siyasi anlayışınız yok; tam tersine "Aile içerisinde başlarına ne geliyorsa gelsin." diyorsunuz. Kadınlar açısından da aynı şeyi söylüyorsunuz; kadınların şiddete uğraması umurunuzda değil, yeter ki aileniz korunsun, yeter ki kadınlar boşanmak istemesin. Bu yüzden kurmamış mıydınız boşanmayı engelleme komisyonlarını ve kararlarını da bu şekilde açıklamamış mıydınız?

Çocukla kişisel ilişki kurulacak yerleri de okullar, kreşler olarak belirliyorsunuz yani çocukların akranlarıyla bir arada olduğu, çocukla kişisel ilişki kurulması sırasında herkesin göreceği noktalarda belirliyorsunuz. Peki, bunların çocuklar üzerinde yaratacağı etki konusunda bir fikriniz var mı?

"Çocuk teslim merkezleri" diye adlandırdığınız yerlerde çalışan uzmanların mahkemelerden bağımsız görev yapacağından bahsediyorsunuz. Yani her seferinde değişme riski olan, çocuğu tanımayan, ilişkide şiddet geçmişini bilmeyen, mahkeme süreçlerine vâkıf olmayan uzmanlar çocuk hakkında rapor hazırlayacak, öyle mi? Bu sürecin boşanma davası açılmasıyla birlikte başlaması, teslim süreçlerinde de -yani sizin söyleminizle "teslim" bizim söylemimizle "kişisel ilişki kurma" süreçlerinde- aynı uzman tarafından takip edilebilmesi gerekiyor. Zira, çocuğu anlayabilmesi, bu yönde sağlıklı bir rapor verebilmesi ancak böyle bir süreçle mümkün.

Boşanma sürecinde veya sonrasında erkekler çocukları araçsallaştırıyor, kadınların hayatlarını çocuklar üzerinden kontrol altına almaya çalışıyor. Her gün kadınlar öldürülüyorken erkek şiddetini önlemek yerine siz şiddete yeni zeminler sunuyorsunuz. Zira, bu "teslim merkezi" dediğiniz noktalarda kadınların, çocukların, çalışanların nasıl korunacağına dair hiçbir düzenleme yok, buna dair şiddeti önleyecek hiçbir mekanizmanız yok.

Şimdi birkaç örnek vereyim, nasıl gerçekleşiyor bu kişisel ilişki kurulması meseleleri: Trabzon'da evlilik boyunca Sibel Göktaş'a şiddet uygulayan Emre Göktaş, boşanma aşamasında görüşmek için eve götürdüğü 5 yaşında, 8 yaşında ve 11 yaşındaki 3 kızını silahla vurarak öldürdü. Osmaniye'de Kemal E. hakkında uzaklaştırma kararı olmasına rağmen boşanma aşamasında olduğu Hürü E.'yi ve oğlunu öldürdü. Yine, Bayburt'ta Erdoğan Acar, çocukların velayeti boşandığı eşine verildiği için pompalı tüfekle 7 ve 8 yaşındaki çocuklarını öldürdü. Diyarbakır'da Avukat Müzeyyen Boylu, boşanma aşamasında olduğu erkek Mesut Issı tarafından 14 kurşunla öldürüldü; katil erkek, çocukların okul etkinliğini bahane ederek Müzeyyen Boylu'yla görüşmek istemişti.

Şimdi, "Cinnet geçirdi." diyerek erkek şiddeti bu ülkede meşrulaştırılıyor. Kadınların fail olduğu, çocuklara zarar verdiği bir habere rastlamanız çok zor. Hâl böyleyken kadınlara bu yasayla çocuğu kaçıran taraf muamelesi yapmak istiyorsunuz. Kadınlara veya çocuklara yönelik şiddet tehdidi olup olmadığı, bunun çocuk üzerindeki etkisinin ne olduğu, neden çocuğun babasıyla görüşmek istemediği ya da kadının neden görüştürülmek istemediğine ilişkin gerçek anlamda bir araştırma yapmaksızın "Çocuk teslim edilmezse kadınları disiplin hapsiyle cezalandıracağız." tehdidinde bulunuyorsunuz. Şu gerçeği biliyoruz: Kadına şiddet uygulayanlar çocuğa da şiddet uygular ve kadınlar bunu çok iyi bildiği için de tedirginler. Sanki eşitler arası bir ilişki varmış gibi, sanki kadınlar ile erkeklerin koşulları eşitmiş gibi bir düzenleme yapıyorsunuz, kadınları da hapis cezalarıyla tehdit ediyorsunuz.

Kadınların, çocuğu hırsları için kullandığını söylüyorsunuz; peki, boşanma öncesinde erkeklerin çocukları kullanarak kadınları kendi koşullarına zorlamasına, çocukla tehdit ederek nafaka hakkından, tazminattan vazgeçirmeye çalışmasına niçin bir çözüm üretmiyorsunuz? Boşanan erkekler ne çocuğun ne de kadının nafakasını ödemiyor; kadınlar nafakayı alabilmek için icra dairelerinde hacizlerle uğraşmak zorunda kalıyor ama tabii, buna da sizin bir çözümünüz var; diyorsunuz ki: "Nafakayı kaldıralım, sınırlandıralım, sorunu zaten kökten çözeriz." Bir de bu yetmiyor, çocuğun teslim edilmemiş olmasında kişisel ilişki kurmaya annenin haklı gerekçelerle izin vermemiş olmasını velayetin değiştirilmesi için gerekçe yapmaya, çocuğun hayatını altüst etmeye kalkıyorsunuz.

Çocuğun kişisel ilişki kurmasını sağlamak icra müdürlüklerinden çıkarılıyormuş gibi görünse de değişen bir durum yok. Aslında, çocukların üstün yararını koruyan bir düzenleme de yok, çocukla kişisel ilişki kurulmasının engellendiği hâllerde çocuğun menfaati düşünülmeden çocuk yine kolluk zoruyla karşı karşıya bırakılıyor. Kolluk olmalıdır, evet ancak bu, kişisel ilişki kurulması sürecinin tamamında olmalıdır çünkü hem kadına yönelik hem çocuklara yönelik hem de aslında o sırada bulunan görevlilere yönelik şiddetin en sık yaşandığı noktalardan bahsediyoruz. Ancak bu kolluk, çocuğun rızası dışında, çocuğun isteği dışında bir teslime zorlayacak kişi asla olamaz. Çocuğun iradesini hiçe sayıyorsunuz, onun iradesini, onun beyanını dikkate almadan "Çocuğu zorla babaya vereceğiz." diyorsunuz; bu, kabul edilemez. Bu kolluk, çocuğun psikolojisi açısından, kadınların psikolojisi açısından pedagoji eğitimi almış, sivil giyimli, çocuğu rahatsız etmeyecek olan, çocukların ve tarafların hikâyesini bilen bir kolluk gücü olmak zorunda.

Bu yasa teklifi gerçekten hiçbir çözüm üretmiyor, bu göstermelik düzenlenmelerin yerine kadınları ve çocukları şiddetten koruyan, çocuğun ana babayla sağlıklı bir biçimde ilişkilenmesini sağlayan çözümler üretilmesi gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Kadınların gasbedilen hakları derhâl iade edilmeli, İstanbul Sözleşmesi etkin bir şekilde uygulanmalıdır. Evet, ısrarcıyız, söylemeye de devam edeceğiz; İstanbul Sözleşmesi yaşatır, yeniden etkin bir şekilde uygulanmalıdır.

Kadınların ve çocukların korunması sorunu, kadın dernekleriyle, feministlerle, çocuk hakları dernekleriyle, konuyla alakalı sivil toplum örgütlerinin katılımıyla ve özellikle de çocukların görüşleri alınarak bütüncül bir yaklaşımla çalışan bir çocuk bakanlığı kurulmasıyla çözülebilir. Çocukları ve kadınları doğrudan etkileyen, ilgilendiren bu konuda -aslolan çocuk bakanlığı- Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığıyla birlikte çalışacak bir sistemin kurulması gerekir.

Göstermelik uygulamalarla, erkekleri koruyan yasal düzenlemelerle "Çocukların üstün yararını koruyoruz." demeyin, hikâyeler yazmayın. (HDP sıralarından alkışlar)