| Konu: | İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 18.11.2021 |
DİLŞAT CANBAZ KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımız; Genel Kurula sunulan "beşinci yargı paketi" olarak anılan bu kanun teklifinde, pedagogların, sosyal hizmet uzmanlarının, çocuk alanıyla ilgili STK ve kadın kurumlarının görüşü alınmamıştır. Teklifle, çocuk teslimi, çocukla kişisel ilişki kurma gibi birçok önemli konuda değişiklik dayatılmaktadır. "Dayatılmaktadır." diyoruz çünkü teklif, kanun yapma sürecinde kanundan etkilenecek öznelerden kopuk ve sonuçları üzerine düşünülmemiştir. Çocuğa nesne muamelesi yapan anlayışın devam ettiği, kişisel ilişki kurmanın salt ebeveyn hakkı olarak ele alındığı bu kanun teklifi "çocuğun üstün yararı" ilkesine aykırı belirsizliklerle dolu, kadını şiddetten korumaktan uzak ve cinsiyetçi bir yapıdadır. Yani teklif cinsiyetçidir çünkü TÜİK verileri uyarınca, boşanan ebeveynlerde velayetin yüzde 70'inin anneye verildiğini bilmekteyiz.
Kadın, çoğunlukla, erkek şiddetine maruz kaldığı için boşandığı, boşanma sonrası süreçte erkek şiddetinin devam ettiği koşullarda kadını, teslim emrine aykırı davranması hâlinde disiplin hapsiyle karşı karşıya bırakmak, maalesef, kadına şiddeti ya da disiplin hapsini dayatmak anlamına gelmektedir. Ülkemizde kadın cinayetlerinin orantısal anlamda çok büyük bir kısmı boşanılan erkek tarafından gerçekleştirilmektedir. Evlilik birliğine son veren kadın, erkek şiddetine, tehdide ve tacizlere maruz kalmaya devam etmektedir. Anılan kanunda belirsizlikler kadını ve çocuğu bu şiddete açık hâle getirmektedir. Bahsedilen mağdur müdürlüklerinde hangi uzmanlar çalışacaktır? Mesela pedagog istihdam edilecek midir? Kadın herhangi bir tehdide maruz kaldığı takdirde hukuki süreç başlatılacak ve hukuki süreç verecek uzmanlıkta personel bulunacak mıdır? Şiddet mağduru veya şiddet tehdidi altındaki kadınların çocuk teslim emrini yerine getirmemesi hâlinde disiplin hapsiyle karşılaşmaması için nasıl bir mekanizma işletilecektir? Çocuk teslim alanlarında, kadını, erkek şiddetinden korumak amacıyla kolluk görevlendirilecek midir? Tüm bunlar belirsizken, Genel Kurula sunulan bu kanun teklifini eşitlikçi bulmak ve desteklemek imkânsızdır.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde kadın cinayetlerinin geldiği noktayı görmezden gelerek herhangi bir kanun yapma süreci işletilmemelidir. Bu hafta, hepimizin de bildiği gibi, samuray kılıcıyla Başak Cengiz katledildi. Bakın, katiller hedeflerini artık rastgele seçer hâle geldiler. Başak Cengiz'in katili ne söylemişti: "Kendini koruyamayacağı için onu seçtim." Yani artık yolda giderken, markete giderken, işe giderken herhangi bir erkek tarafından katledilebilir, öldürülebiliriz. Bunun için bir sebep sonuç ilişkisi yok maalesef.
2021 yılı içerisinde kadınların yüzde 56'sı evli oldukları erkek tarafından, yüzde 50'si ise evlerinde katledildi. Kadınların çoğu ateşli silahlarla katledildi. "Peki, bu silahlar nasıl elde ediliyor? Ateşli silahlarla öldürülen kadın sayısı ortadayken, ateşli silah ruhsat süreci neden değiştirilmiyor? Neden önüne gelene taşıma ve bulundurma ruhsatı veriliyor? Eğer bu silahlar kaçaksa nereden ediniliyor, neden araştırılmıyor?" diye ben de iktidara sormak istiyorum. Kadının yaşam hakkını gözeten düzenleme yapmak istiyorsanız biraz buralardan başlayalım, bireysel silahlanma meselesinden. Ateşli silahlarla ilgili yönetmelikte düzenleme yapılıyor, kadına yönelik şiddet olaylarında failin silah ruhsatının askıya alınacağı yer alıyor. Neden ruhsat iptal edilmiyor da askıya alınıyor peki? Kadının yaşam hakkını gözeten bir düzenleme yapmak istiyorsanız önce, biz kadın örgütlerinin de belirttiği gibi, İstanbul Sözleşmesi'ni yani 6284 sayılı Yasa'yı uygulayın ki katilleri aklamayın, yargılayın.
Yine, yakın zamanlarda tecavüz soruşturmasında bağırmadığı gerekçesiyle bir takipsizlik verildi, bir çocuk davasıydı bu da hepimizin bildiği gibi. Kadınların yüzde 71'inin hâlen ev içi şiddete maruz kaldıkları takdirde nereden yardım ve destek alabileceklerini bilmedikleri raporlandı. İşte, erkek adaletinin bizi getirdiği nokta tam da budur. Kadınlar bir yandan erkek şiddetiyle, bir yandan pandeminin derinleştirdiği yoksulluk ve iktidarın cinsiyetçi politikalarının sonuçlarıyla boğuşuyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
DİLŞAT CANBAZ KAYA (Devamla) - Türkiye'de yayınlanan bir rapora göre pandemi sürecinde kadınların yüzde 20'si işlerini kaybederken erkeklerin yüzde 8'i iş kaybından etkilenmiştir. Kadınlar temel malzeme ve hizmetlere erişim konusunda daha fazla güçlük çektiklerini dile getirmişlerdir. Erkeklere kıyasla daha çok sayıda kadın iş yerini değiştirmiştir ve evden çalışmaya başlamıştır yani kadın yoksulluğunun geldiği nokta işte budur.
Değerli arkadaşlar, 25 Kasım yaklaşıyor. 25 Kasım yaklaşırken biz kadınlar savaşa, yoksulluğa, erkek devlet şiddetine karşı tüm kadın örgütleriyle birlikte bu sistemin bu erkek aklıyla mücadele etmeye devam edeceğiz diyelim ve tüm kadınları 25 Kasımda sokakta, Mecliste, bulunduğumuz her alanda yaşamlarımızı, gasbedilen haklarımızı, eşitliği ve adaleti savunacağımız yani emeğimizin, bedenlerimizin ve kimliğimizin içinde birlikte haykırmaya sokağa, alana davet ediyoruz. Kadın mücadelesi yaşasın diyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)