| Konu: | İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 23.11.2021 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı Yasa Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
"Önkuzu hey! Önkuzu!/Önde gider Önkuzu./Bu bayrak düşmez yere,/Ölmedikçe son kuzu!" Bugün ülkücü Ertuğrul Önkuzu ağabeyin şehadetinin 51'inci yılı. Şehidimizi rahmetle ve minnetle anıyorum, ruhu şad olsun.
Değerli milletvekilleri, ben yine yargıdan bahsedeceğim. Ülkemizi önümüzdeki günlerde uluslararası alanda büyük bir sorun beklemektedir; Anayasa'nın 90'ıncı maddesine rağmen, yerel mahkemelerce Anayasa'nın açıkça ihlal edilmesi karşısında ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalacağımız görülmektedir. 30 Kasım 2021 tarihinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısı vardır. Konsey, 16-17 Eylül toplantısında, AİHM kararlarına uyulmadığı takdirde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 46'ncı maddesinin (4)'üncü fıkrası uyarınca Türkiye hakkında yasal süreç başlatılacağını duyurmuştu.
Geçtiğimiz günlerde, hukukçu olmasa da hâlen yüksek yargı yani Anayasa Mahkemesi Başkanlığını yürüten Zühtü Arslan ülkenin içinde bulunduğu yargısal sorunları gerçekçi bir söylemle dile getirmişti. Şimdi, mümkün olduğunca bu konuşmayı kısaltarak tekrar edeceğim. "Suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşmeden bir kişinin suçlu kabul edilmesine yönelik tutum ve davranışlar 'mahkemelerin bağımsızlığı' ilkesini zedelemektedir. Benzer şekilde, devam eden yargılamalar hakkında hâkimlere veya mahkemelere baskı yapılması da masumiyet karinesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sebeple yargı bağımsızlığının etkili şekilde sağlanması masumiyet karinesinin ve diğer temel hakların korunması bakımından hayati derecede önemlidir. Anayasa'nın 138'inci maddesi yargı bağımsızlığının birbirini tamamlayan üç temel şartını düzenlemektedir: Birincisi, yargısal görevlerini yerine getirirken hâkimlerin vicdanlarına müdahale edilmemesidir. Yapılması gereken, herhangi bir organ, makam, merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemeler ve hâkimlere emir ve talimat vermesi hatta tavsiye ve telkinde bulunmamasıdır. 138'inci madde bu konuda hiçbir istisna tanımamıştır. Bu müdahale yasağının muhatabı ülke içinde veya dışında bulunan tüm organ, makam, merci veya kişilerdir. Konumu, sıfatı veya görevi ne olursa olsun hiç kimse hiçbir gerekçeyle mahkemelere ve hâkimlere, bırakın emir ve talimat vermeyi, telkin veya tavsiyede bile bulunamaz.
İkincisi, devam eden bir dava hakkında, Parlamentoda, yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulmaması, görüşme yapılmaması veya herhangi bir beyanda bulunulmamasıdır. Bu anayasal hükmün amacı, yasama organının ve üyelerinin devam eden yargılamalara müdahalesini önlemek, bu suretle başta masumiyet karinesi olmak üzere adil yargılanma hakkının tüm unsurlarıyla korunmasını sağlamaktır.
Üçüncü ve son şart ise mahkeme kararlarının etkili şekilde yerine getirilmesidir. Nitekim Anayasa'nın 138'inci maddesinin son fıkrası gereğince 'Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.' Kısacası yargı bağımsızlığı, yargılama sürecine müdahale edilmemesini ve ortaya çıkan kararın geciktirilmeden ve gereği gibi uygulanmasını zorunlu kılmaktadır."
Bu cümleler Anayasa Mahkemesi Başkanı tarafından dile getirilmiştir. Demek ki AYM Başkanı bile bu konularda baskıya maruz kalmakta ve rahatsızlığını dile getirmektedir. AYM bu hâldeyse siz yerel mahkemelerin durumunu tahmin edin.
Değerli milletvekilleri, sürenin izin verdiği ölçüde şimdi de yargıyla ilgili çözüm önerilerimi dile getirmek istiyorum: Yargının en temel problemi yargı bağımsızlığıdır. Demokratik bir hukuk reformu yapılarak evrensel hukuk ilkelerinin kaim kılınması, hukuk devletinin tüm mekanizmalarının işlerlik kazanması öncelikli amaç olmalıdır.
Kadına ve çocuklara yönelik şiddetle mücadele için başta Adalet Bakanlığı olmak üzere, İçişleri, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği birlikte çözüm üretmelidirler. Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi kapsamında, kadına karşı basit yaralama, hakaret ve tehdit suçlarında uzlaştırma yoluna gidilmemesi için düzenleme yapılmalıdır. Boşanmış çiftlerde çocuk teslimi sırasında icra daireleri devreden çıkarılmalıdır.
Hâkimlik ve savcılık meslekleri birbirinden tamamen ayrılmalıdır. Hâkim ve savcı yardımcılığı kurumu getirilmelidir. HSK "Hâkimler Kurulu" ve "Savcılar Kurulu" olarak ikiye ayrılmalıdır. Mesleğe kabul kesinlikle liyakat esasına göre yapılmalı, liyakatin dışında hiçbir ölçüt kullanılmamalıdır. Hâkimlik sınavına girebilmek için asgari üç yıllık iş tecrübesi şartı getirilmelidir. Hâkim, savcı sınavlarında kayırma ve torpil algısı yaratan mülakat sistemi mutlaka kaldırılmalıdır.
Hâkimlik teminatı, yargı bağımsızlığının en temel güvencesidir. Yargıçlar, verdikleri karar dolayısıyla herhangi bir yaptırıma ya da soruşturmaya tabi tutulamayacaklarından emin olmalıdırlar. Kararların doğruluğu ya da yanlışlığı sadece kanun yolu denetimiyle değerlendirilmelidir. Hâkimler kendileri istemedikçe yetkilerinde de değişiklik yapılmamalı, özellikle verdikleri karar sebebiyle yetki değişikliğine gidilmesi engellenmeli, coğrafi teminat getirilmelidir. Görevden alma ancak kanunda açık olarak düzenlenmiş ve mesleğin gerekleriyle bağdaşmayan suçlar bakımından mümkün olmalıdır. HSK tarafından verilen disiplin cezalarına karşı mutlaka yargı yolu açılmalıdır. Hâkimlerin terfilerinde, AİHM ve AYM'ye yapılan bireysel başvurularda verilen ilkesel nitelikteki kararlara uyup uymadığının değerlendirileceği bir sistem kurulmalıdır.
Adli kolluk mutlaka kurulmalı, kolluk amirliği sınavlarında hukuk fakültesi mezunlarına öncelik tanınmalıdır. Kamuda çalışan avukatların özlük haklarıyla ilgili talepleri karşılanmalı, bu kapsamda kamu avukatlığı kariyer meslek sınıfına alınmalı; en az 4800 ek gösterge, makam tazminatı, özel hizmet tazminatı düzenlemesi yapılmalıdır. CMK ücret tarifesi, avukatlık ücret tarifesiyle eşitlenmelidir. Serbest avukatların emekli maaşları şu anda 2.000 lira civarındadır, bu konuda kesin bir çözüm üretilmelidir.
Tutuklamada katalog suçlar gerekçesiz tutuklama kararlarına sebebiyet vermektedir. Bu sebeple, CMK'de katalog suçlar kaldırılmalıdır.
Nitelikli hukukçular yetiştirmek için, öncelikle, hukuk eğitimi yeni baştan ele alınmalı, yeni hukuk fakültesi açılmasının önüne geçilip mevcut hukuk fakültelerinin kontenjanı düşürülmelidir. Hukuk fakültesinde görülen müfredat uygulamaya yönelik olarak mutlaka yeniden değerlendirilip düzenlenmeli, iyi derecede yabancı dil ve hukuk İngilizcesi eğitimi verilmeli, avukatlık ve noterlik hukuku zorunlu ders hâline getirilmelidir. Mevcut hukuk fakültelerinden eğitim kalitesi düşük olanlara, standartlarını yükseltmesi için süre verilmeli, bu sürede yeterli seviyeye ulaşamamaları hâlinde yeni öğrenci alımları engellenmelidir.
Avukatlık, hâkimlik, savcılık ve noterlik için üniversite bitiminde uygulanacak sınav yanında avukatlık stajı bitiminde de Barolar Birliği tarafından avukatlık sınavı yapılması için yasal düzenlemeye gidilmelidir. Avukat, hâkim ve savcı olmak isteyen herkese hukuk fakültesi mezuniyeti sonrasında YÖK tarafından görevlendirilen az sayıda üniversite bünyesinde açılacak yüksek lisans programını tamamlama zorunluluğu getirilmelidir. Ara buluculuk uygulamasına mutlaka zorunlu taraf vekilliği getirilmeli ve hak kayıplarının doğumuna engel olunmalıdır.
Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)