GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:22
Tarih:23.11.2021

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin -bu saatte görüşülmesi üzerine- ikinci bölümü üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, Türkiye çok ciddi süreçlerden geçiyor; bakın, bu son akşam bile dövizdeki dalgalanmalarla resmen ekonomik çöküntü yaşıyor. Tabii, önümüzdeki dönemlerde ekonomiye yansıyacak olan döviz kurundaki bu artış aynı zamanda toplumu da çok ciddi bir şekilde yoksullaştıracak ve gerçek anlamda bir cenderenin içine sokacaktır değerli arkadaşlar.

Bakın, daha 2021 yılı sonlanmadan mevcut olan icra dairelerinde meri olan icra dosyası sayısı 30 milyonu aşmış durumda. Bu ne demek? Bu, Türkiye'de artık her 3 kişiden 2'sinin borçlu olduğu anlamını taşıyor. Yani toplum borçlu, ülkenin ekonomisi çökmüş durumda, ülke yönetilemez hâldedir.

Peki, nereden çıktı bu beşinci yargı paketi? Değerli arkadaşlar, 27'nci Yasama Döneminde Adalet Bakanı Yargı Reformu Strateji Belgesi'yle toplumun karşısına çıktı. Büyük bir heyecanla toplum bunu karşıladı ama yargı paketleriyle bu iktidar neleri getirdi? Bu iktidar, 1982 Anayasası'yla yani darbe anayasasıyla toplumun sahip olduğu ve demokrasinin kırıntılarını taşıyan hususları da bir bir toplumun elinden aldı.

Şimdi biz beşinci yargı paketini görüşüyoruz. Beşinci yargı paketi, Türkiye'nin demokraside, Türkiye'nin adalette ve uluslararası alanda gri listede yer alması nedeniyle getirmiş oldukları paketlerin içinden bir tanesidir. Bu paketle topluma reva gördükleri şey icra daireleridir, icra başkanlıklarıdır ve toplumun, halkın evinin önüne icra daireleri göndermektir; bundan ibarettir, bu iktidarın anladığı reform, bu iktidarın "yargı reformu" diye bu topluma dayatmış olduğu bütün gerçeklik bundan ibarettir değerli arkadaşlar.

Bakın, birinci yargı paketi geçti, ikinci yargı paketi geçti, üçüncü yargı paketi geçti, dördüncü yargı paketi geçti, bu paketlerle toplum cenderenin içine alındı. Valiler olağanüstü yetkilerle donatıldı, İnfaz Yasası'yla siyasi mahpusların elindeki bütün imkânlar elinden alındı ve bu, topluma "yargı reformu" olarak yansıtıldı. Bu iktidarın temel karakteri bu şekildedir; bu iktidarın temel karakteri mevcut olan, demokrasiye dâhil olan ne varsa hepsini bir bir toplumun elinden almaya yöneliktir değerli arkadaşlar.

Bakın, ben sizinle son günlerde yaşamış olduğumuz bir meseleyi daha paylaşmak istiyorum: Kobani kumpas davası. Değerli arkadaşlar, Kobani kumpas davasına bu iktidar müdahale ediyor; müdahale etti, mevcut olan heyeti aldı, yerine başka bir heyet getirdi. Temel amaçları bir an önce bu dosyayı karara bağlatmak. 500 klasörden ibarettir Kobani kumpas davası. Altı yılda bir savcı ancak bu davayı açabildi, diğer mahkeme başkanı ve heyeti üç ayda, dört ayda okuduğunu iddia etti fakat yeni atanan mahkeme başkanı üç gün içerisinde 500 tane klasörden oluşan bir davaya hâkim oldu ve arkadaşlarımızı apar topar mahkemenin huzuruna çıkarmak suretiyle yargılamaya başladı ve yargılamaya çalışıyor değerli arkadaşlar. Bu mahkeme talimat alan bir mahkeme, bu mahkeme olağanüstü bir mahkeme, bu mahkeme sıkıyönetim mahkemesinin başka bir versiyonu, bu mahkeme devlet güvenlik mahkemelerinin başka bir versiyonu. Bu mahkemeden biz adalet beklemiyoruz, bu mahkemeyle verilebilecek olan tüm kararları şimdiden yok sayıyoruz. Süper bir hâkimle biz karşı karşıyayız; 500 tane klasörü iki günde okuyup hâkim olan, sözüm ona hâkim olan bir heyetten bahsediyoruz. Avukatlar savunma için süre talep ediyor, avukatların talepleri anbean reddediliyor. Arkadaşlarımız bir hafta boyunca, on gün boyunca duruşmaya çıktıkları için, savunma hakları ihlal edildiği için ve talimatla çalışan bir mahkemeye karşı savunma yapmak üzere süre talebinde bulunuyor, mazeret sunuyor, bu mahkeme, bu talimatla çalışan mahkeme ne yapıyor? Bütün talepleri bir bir reddediyor değerli arkadaşlar.

Bakın, Türkiye tek adamla yönetilen bir ülke, demokrasi denen bir şey kalmadı bu ülkede. Aynı zamanda ne yapılıyor? Yargı da tek adamla yönetiliyor. Otokrasinin hâkim olduğu bir ülkeden bahsediyoruz; Anayasa'nın bütün hükümleri askıya alınmış ve Anayasa hükümleri asla ve asla uygulanmıyor değerli arkadaşlar. Bu kumpas davasının vereceği karar, halkımız tarafından şimdiden yok sayılıyor ve yok sayılacak, tarihin çöplüğüne de bu karar kesinlikle gönderilecek değerli arkadaşlar.

Bakın, toplumsal davalar, örneğin Soma davası, Berkin Elvan davası, Şenyaşar ailesinin karşı karşıya kaldığı hukuksuzluklar, cinsel istismar davaları, siyasi cinayetler, Deniz Poyraz dosyası, Tahir Elçi cinayeti ortadayken adalet reformundan bahsetmek mümkün değildir. Diyarbakır'da daha iki gün önce sokak ortasında bir genç darbedilerek gözaltına alındı. Komşulardan bir tanesi kendi penceresinden bunun görüntüsünü aldı. Bu kişiyi darbeden polis, bu genci gözaltına aldıktan sonra polise karşı koyduğu gerekçesiyle, mukavemet gösterdikleri gerekçesiyle tutanak tuttu ve bu genç tutuklandı değerli arkadaşlar. Bakın, bu kişiyi tutuklayan polis bu şekilde, gerçeğe aykırı bir şekilde tutanak tuttu. Ben buradan duyurmak istiyorum ve suç duyurusunda bulunuyorum. Mevcut olan, açık olan görüntü olmasına rağmen bir genci bu şekilde işkence yaparak, bu şekilde tutuklayan, bu şekilde gözaltına alan ve düzmece rapor düzenleyen bu polis memurları hakkında ben burada suç duyurusunda bulunuyorum. Adalet Bakanı, raporundan bahsediyor. Bakın, yarın Adalet Bakanlığının bütçesi görüşülecek ve yargı stratejisinden, yargı reformundan bahsedecek ve bu halktan bütçe talep edecek. Biz, bu gence adalet gelmediği sürece, Roboski'ye adalet gelmediği sürece, Tahir Elçi'nin dosyası adalet görmediği sürece, Ankara Gar katliamı adalet görmediği sürece, Soma katliamı adalet görmediği sürece bu bütçeyi şimdiden reddediyoruz. Biz bu bütçeyi kabul etmiyoruz. Neden bütçeye para gönderelim? Neden cebimizdeki parayı Adalet Bakanına verelim? Adalet sağlanmadığı sürece... Adalet için bu halkın cebinde mevcut olan parayı ve kaynağı almak isteyen bir Adalet Bakanıyla biz karşı karşıyayız. Adalet Bakanına ve adalete her gün müdahale eden bir İçişleri Bakanı var, her gün müdahale eden diğer siyasi parti başkanları var. Neden bunlara karşı harekete geçmiyor? Neden suç duyurusunda bulunmuyor? Neden Anayasa ihlaline karşı bir eylemi söz konusu değil? Ve gelmiş bize Adalet Bakanı olarak kürsüde yer alacağını belirtiyor. Biz bunları reddediyoruz, biz bunları kabul etmiyoruz çünkü Türkiye'de mevcut olan adalete...

Kapatma davasında olsun, Kobani kumpas davasında olsun, adliye koridorlarında eski devlet bakanları bu mahkeme heyetiyle niye görüşüyor? Neyi görüşüyorlar? Görüşmek istedikleri mesele nedir? 9/11 tarihli duruşmada kim mahkeme heyetiyle görüştü? Ne görüştüler? Normal bir arkadaşlık ilişkisi midir? Bir akraba ziyareti midir? Yoksa mahkemeyi etki altına almak için yapılan bir görüşme midir? Oradaki tutanaklar ve kamera kayıtlarının derhâl muhafaza altına alınmasını talep ediyoruz. Yarın öbür gün suç duyurusunda bulunduğumuz zaman bu kayıtları o günün tarihiyle isteyeceğiz. Eski bir devlet bakanı neyi görüşüyor mahkeme savcısıyla ve mahkeme heyetiyle? Değerli arkadaşlar, bu bir Anayasal suçtur ve biz buradan suç duyurusunda bulunuyoruz, biz bunu kabul etmiyoruz. Şimdiden bu dava siyasi bir davadır ve verilecek her türlü kararı da yok sayıyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)