| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 30.11.2021 |
MAHİR POLAT (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 287 sıra sayılı Yasa Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa teklifi gündeme geldiğinde sevinmiştik, halk yararına bir şeyler yapılıyor diye düşünmüştük. Mesela, biz KDV de kalksın diye önermemize rağmen enerji piyasalarından, elektrikten sadece TRT payının kalktığını gördük fakat bununla birlikte bir de ne görelim, "limanlarla ilgili 16'ncı madde" diye bir madde eklemişsiniz. Bu madde, Türkiye'nin yararına olan bir madde değil. Bu maddede de diyorsunuz ki: "Karşılıklı davaların çekilmesi kaydıyla limanların özelleştirme süreleri kırk dokuz yıla kadar uzatılır." Komisyonda sorduk: Böyle bir dava var mı? Maalesef böyle bir dava yok, siz bunu sadece Antalya Limanı için yapıyorsunuz. 2028 yılına kadar özelleştirilmiş olan bu limanın yedi yıllık bir süresi kalmışken Katar'a devri konusunda bir anlaşma var, 21 Ekim 2020'de Rekabet Kurulu onayıyla Katarlı bir firmaya devredilmiş. Yani kanunun arkasından dolaşarak, sadece Katar sevdanıza binaen Katar için bir yasa yapıyorsunuz hem de gözümüzün içine bakarak, yalan söyleye söyleye çünkü burada herhangi bir mahkeme yok.
Değerli arkadaşlar, bu yasa tamamen Antalya Limanı'nı devralan Katarlılar için yapılmaktadır, halk yararına yapılmıyor. Eğer yeniden özelleştirilecekse neden ihale yapılmıyor, neden kanunun arkasından dolaşılıyor? Bu milletin Meclisinin Katarlı bir firma için yasa yapmasını içimize sindiremiyoruz.
Değerli arkadaşlar, limanlar bir ülkenin iktisadi kalkınmasının motor güçlerinden bir tanesidir, çok önemli yer işgal ederler. Mesela, Mersin Limanı'nın gelişmesine tarih boyunca baktığınızda, Amerikan İç Savaşı'ndan sonra Mersin Limanı gelişmiştir. Mersin Limanı'nın gelişme sebebi, Amerikan İç Savaşı'yla birlikte dünyadaki pamuk arzının o bölgeye doğru yönelmesiyle başlar. Bugün tıpkı pandemi sürecinde Avrupa'nın tedarikinin Türkiye'ye akması gibi gelişmesidir burası. Limanları liman yapan ark bölgesidir. Biz limanlarımızı ark bölgeleriyle birlikte stratejik bir düzlemde ele almak zorundayız.
Bizde limanlar, Osmanlı döneminde Düyun-ı Umumiye yasalarıyla birlikte Düyun-ı Umumiye idarelerine devrolmuşlar fakat İzmir İktisat Kongresi sonrasında -bu iktisat kongresi kararlarından biri de Kabotaj Yasası'dır- Kabotaj Yasası'yla birlikte limanlarımız kendi işletmelerimize dönmüş, o yıllardaki gazetelerde "Türk limanları özgürleşti." diye manşetler atılmıştır.
Yine, değerli arkadaşlar, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'nde "Memleketin bütün tersanelerine girilmiş." dediği nokta Türk limanlarıdır. Limanların, deniz fenerlerinin, römorkörlerin ve kılavuz kaptanlık hizmetlerinin devlet tarafından, ulusal şirketler tarafından verilmesi bir millî egemenlik hakkıdır. Özelleştirme ve yabancı sermayeye karşı olmamakla beraber, dünyada yeni tip sömürge anlayışının hedeflerinden bir tanesi "ucuz maliyet, çok kâr" anlayışıyla limanları ve havalimanlarını ele geçirmektir. Önümüzde örnekleri var; mesela, Uganda'nın borçlarına karşılık Entebbe Havalimanı'nın alacaklarına karşı Çin'e devri. Yine, Sri Lanka'nın Hambantota Limanı'nın yüzde 70'inin finansman borçlarına karşılık yeni sömürgeci anlayışa devri. Ben ülkem adına bu husustan dolayı çok üzgünüm. Ülkem, Katar gibi bir ülkenin finansmanlarına karşı onun yeni tip sömürge anlayışının bir arenası olamaz, hem de kanunun arkasından dolanarak hem de olmayan mahkemeler varmış gibi gösterilerek. Bu, devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. Kanun millet adına yapılır, kanun marifetiyle milletin arkasından Katar'ın lehine yapılmaz.
Değerli arkadaşlar, limanlar bir ülkenin dış ticaretinin ana motorudur. Bu özelleştirmelerin Türk dış ticaretine hiçbir katkısı yoktur. Yapılan analizlerde dış ticaretin gelişmesine rutinin dışında herhangi bir katkı sağlamadığı görülmüş, bilakis dış ticaret erbabının üzerinde ilave yükler ve pahalı fiyatlarla yeni yükler oluşturmuştur. Örneğin, Devlet Demiryolları işletmesi olan Alsancak Limanı ile yabancı ortaklı Mersin Limanı'nın fiyatlarını karşılaştırdığımızda, bir 20'lik konteynerin Mersin'de 15 dolar daha pahalı olduğunu görürüz. 15 dolar deyip geçmeyin değerli arkadaşlar, Mersin Limanı'nın kapasitesinin 3,6 milyon TEU olduğunu hesaba katarsak buradan hesap yapmak... Yani hiç boşaltma, elleçleme, muayene, x-ray, mühür kesme gibi hizmetlerin verilmediğini de düşünürsek aradaki fark bu kapasiteyle 54 milyon dolardır yani Türk dış ticaretine özelleştirmelerle, yabancı özelleştirmelerle ilave 54 milyon dolar daha külfet yüklenmektedir.
Ülkemizin liman işletmeleri konusunda tecrübesi ve kapasitesi yeterince vardır. 2003-2007 yılları arasında Devlet Demiryollarına ait 7 liman özelleştirilmiş, yabancı firmalara peşkeş çekilmiştir; İzmir haricinde tamamı da bugün yabancı firmalar tarafından -büyük birçoğu- işletilmektedir. Biz limanlarımızı stratejik bir anlamda ele alırsak; bunların özelleştirme sürelerini uzatmak yerine onların sabırsızlıkla millete tekrar dönmesini bekliyor olmalıyız. Modernize ederek, teknolojisini yükselterek, yenileyerek gelecek nesillere, çocuklarımıza bırakmamız gerek; yoksa yeni nesil sömürgecilerin ülkemizin kaynaklarını sömürmesine izin vermiş oluruz.
Komisyon sırasında ifade ettim, bu yasanın geçmesinde kimin katkısı olursa o, bu millet nezdinde töhmet altındadır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) O açıdan gelin, bu maddeyi bu yasadan çıkaralım, milletin menfaatine iş yapalım. Bizim çocuklarımızın geleceği Katarlı çocukların geleceğinden daha kıymetli. Bu ülkeyi yeni sömürgecilerin iştah kabartılan pastası hâline getirmeyiniz. Yatırım yapacaklarsa buyursunlar, üretim tesisleri yapsınlar, bizim limanlarımıza göz koymasınlar.
Değerli arkadaşlar, limanlar bir ülkenin aynı zamanda ulusal güvenliğiyle ilgili çok önemli yer teşkil ederler yani orada yapılacak iş ve işlemler devletin güvenliğini, toplumun sağlığını ve iktisadi dengesini ilgilendirmektedir. Bu husus hayati önemli bir noktadır. Örneğin, geçtiğimiz aylarda adını sıkça uyuşturucuyla andığımız, uyuşturucu ticaretiyle andığımız, âdeta kokainin arasında muz ticareti yapılan Mersin Limanı'na bakalım. Neden bunlar sürekli Mersin Limanı'nda oluyor? Niye devletin işlettiği millî limanlarımızda olmuyor? Değerli arkadaşlar, devletin işlettiği limanlarda memurundan operatörüne kadar, işçisine kadar hepsi devlet ciddiyetiyle yetiştirilmiş insanlardır, o yüzden olmaz oralarda. O yüzden devletin iktisadi, mali yapısını ve toplumun geleceğini ilgilendiren şeyleri devlet memurlarına yaptırmalısınız. O yüzden bu limanları özelleştirmek yerine, hem de yabancılara özelleştirmek yerine, devlete, kendimize, kendi imkânlarımızla işletmemize tekrar döndürmek zorundayız.
Biz Mersin Limanı ve uyuşturucu sevkiyatında kör nokta olduğunu dile getirdik, ısrarla ifade ettik, devletin tutanaklarında da var. Kör noktalar olmasa eğer hayalet mühürler... Yani "hayalet mühür" dediğimiz, konteynerlerin üzerine takılmış güvenlik mühürlerinin bir eşi sahte bir şekilde konteynerlerde bulundu. Hiç düşündünüz mü acaba bu hayalet mühürler neden bu konteynerlerde bulundu? Çünkü kör noktalara çekilip bu konteynerler, orada kokainler ayıklandı ve tekrar mühürlendi sanki hiçbir şey yapılmamış gibi ülkeye girdi ve yoksul çocukları zehirlenmeye devam etti değerli arkadaşlar.
Biz bunları ifade ettiğimizde, bu liman işletmesinin yabancı ortağının Genel Müdürü ülkemizin hem de saygın bir gazetecisine verdiği röportajda şu hadsiz cümleleri kurabilmekte değerli arkadaşlar: "Hiç kimse bunu yapamaz diye garanti veremem." Dikkatinizi çekerim, işletmenin yabancı ortağının Genel Müdürü "Hiç kimse bunu yapamaz diye garanti veremem, kimse veremez..." Hayır efendim, devlet garanti verir, kendi tekelindeki limanlarda olmadığını görüyorsunuz hep beraber. "Bireylere kefil olamam ama şirketim adına garanti verebilirim..." Orada o işlemleri yapan kişileri şirketiniz işe aldı, onlardan da şirketiniz sorumlu.
Değerli arkadaşlar, işte tam da bu ve buna benzer sebeplerle ve daha tespit edemediğimiz, ulusal güvenliğimizi, sağlığımızı ilgilendiren birçok nedenlerle limanlarımızın bu kapsamdan çıkarılması gerekiyor. Yabancı sermayeye karşı değiliz, gelsinler ülkede işletmeler kursunlar, üretim yapsınlar fakat bizim limanlarımız bizim tarafımızdan işletilmeli. Bu bize Atatürk'ün bir ödevidir, bu bize Kabotaj Kanunu'nun getirdiği bir haktır.
Bu kanun teklifine karşı olduğumuzu belirtiyor, bu maddeyi bu kanun teklifinden çıkarmazsanız geleceğimiz adına töhmet altındasınız, bunlarla iş birliği yapıyorsunuz demektir diyor; hepinizi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)