GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:26
Tarih:02.12.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yine, her zamanki gibi kamu yararına bir reklamla süslenen ama içi sırlarla dolu bir kanun teklifini görüşüyoruz. Adı bile konulmayan bu kanun teklifinin reklam malzemesi; elektrikte TRT payının kaldırılması. Muhalefet partisi milletvekilleri olarak diyoruz ki: "Biz bunu hep dile getirdik, tabii ki buna olumlu oy vereceğiz ama yetmez. Vatandaşın üzerinde asıl yük olan katma değer vergisi, hadi onu da kaldıralım? Yok. Vatandaş kullanmadığı elektriğin parasını "kayıp kaçak bedeli" diye yıllardır ödüyor, hadi bunu da kaldırın? Yok. Devletin elektrik üzerinden işletmelerden alacakları var. "İşletmeler, vatandaşın faturasından Elektrik Enerjisi Fonu'na yatırmak için kestikleri paraların üzerine yatmışlar, bu alacakları tahsil edin." diyoruz, "Biz fonu kaldırdık." diyorlar. Kanunda bu alacakların neden tahsil edilmediğine, edilip edilmeyeceğine ilişkin bir düzenleme var mı? O da yok. Yandaş alacağından keyfî vazgeçme var ama mali af niteliğinde sayılacak bu düzenleme için Plan ve Bütçe Komisyonuna dâhil görüşme, sorma var mı? Yok. Bu kanun teklifi 22 ayrı kanunda düzenleme öngörüyor. Kaçı Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunu ilgilendiriyor? Tabii, Komisyonun adı dolu dolu olunca, ilgili ilgisiz, yetkili yetkisiz bir sürü kanunda yapılacak düzenleme de çorba içinde kaynatılmaya çalışılıyor. "Komisyonu ilgilendirmeyen, yetkisi dâhilinde olmayan bu kanun tekliflerini biz neden görüşüyoruz?" sorumuza cevap veren de yok. Devletin kasasından beslenen Maarif Vakfında çalışan emeklilere çift maaş verilmesi ya da bu Vakıfta çalışan emeklilerin SGK prim borçlarının affedilmesi bu Komisyonun görevi midir? Yarın emekliliği gelmiş bir kamu personeli "Kamuda çalışmaya devam edeceğim, benim de kamudan çift maaş hakkım var; kanun önünde eşitiz." diye başvursa Anayasa Mahkemesinden çıkacak karar nasıl olacaktır ya da bu düzenlemenin yarın kamu yararına çalışan TÜRGEV ve TÜGVA gibi vakıflar için genişletilmeyeceğinin bir garantisi var mıdır?

Komisyon görüşmeleri sırasında Kızılay temsilcisi kurumlar açısından bu düzenlemeye neden ihtiyaç duyulduğu konusunda ikna etmeye çalıştı, bazı gerekçeleri de makul bulundu ama Kızılay için yapılacak düzenlemeye yönetimi tamamen iktidar tarafından belirlenen Maarif Vakfının eklenmesi, asıl gayenin Kızılay değil Maarif Vakfı olduğunu turnusol kâğıdı gibi ortaya çıkardı.

Bu arada, söz emeklilerden açılmışken; son dönemlerde ardı ardına yapılan zamlardan en çok etkilenen kesimlerin başında emekliler geliyor. Bugün hâlâ, 2000 yılı öncesi emekli olduğu için 1.600 lira maaşla yaşamaya çalışan emeklilerimiz var, bu vatandaşlar intibak yasası bekliyor. Son beş yılda, emekli olduktan sonra çalışmaya devam eden vatandaşlarımızın sayısı 2 kat artmıştır; tabii ki bunlar kayıtlı olanlar, kayıtlı olmayan, bilinmeyenler çok daha fazla.

Bir de Sayın Cumhurbaşkanının hiç hazzetmediği bir grup var; kamuoyunda "EYT'li" olarak bilinen, sigorta prim süresi dolduğu hâlde yaş sınırına takıldıkları için emekli olamayanlar. Ne diyor bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı? "Hem emekli olup hem de gidip çalışıp ücret alacaklar. Çift dikiş olmaz." "Çift dikiş olmaz." diyorsunuz ama çifter çifter yönetim kurulu üyelikleri verdiğiniz, aralarında aylık gelirleri 200 bin liranın üzerine çıkan imtiyazlı grubu da siz atıyorsunuz, emeklilikte bir nebze rahat etmek için 3600 gösterge almak isteyen kamu görevlilerini siz oyalıyorsunuz.

Gelelim kanun teklifinin diğer maddelerine: Ormanlık alanlardaki sularda balık çiftliği kurulmasının Sanayi, Enerji Komisyonuyla alakası nedir? Gerekçesine "Balık ihracatını artırmak." yazarak Komisyonun ticaret kısmıyla ilişkilendirmeye çalışıyorsunuz ama bu konunun asıl muhatabı olan Tarım, Orman Komisyonunun ve Çevre Komisyonunun görüşlerine bile başvurmuyorsunuz. Balık üretimimiz artsın tabii, balık ihracatımız da artsın tabii ki, kimsenin buna itirazı yok ama ormanları madencilik için açtınız, turizm için açtınız, imara açtınız, bu yetmezmiş gibi yangına karşı da koruyamadınız, orman mı bıraktınız? Şimdi, biz diyoruz ki: "Orman içi su kaynaklarını kullanan tesisler ÇED raporlarına tabi olsun." Bu yapılmadığı takdirde yarın bu madde bir şekilde Anayasa Mahkemesinin konusu olacak. O zaman ne yapacaksınız? Bu maddenin içine midye, istiridye ne diye girer? Orman içi sularda midye, istiridye yetiştirildiğini bilen, gören varsa gelsin anlatsın. Bu şekilde ilgili komisyonlarda görüşülmeyen, tali komisyon olarak bile görüşüne başvurulmayan her kanun teklifi zaman kaybı olarak Genel Kurul gündemine tekraren getirilmektedir.

Daha geçtiğimiz günlerde Kooperatifçilik Kanunu'nu görüştük. Bu kanun teklifinde de değiştirilen maddeye ilişkin olarak Kooperatifçilik Kanun Teklifi görüşülürken uyardık "Tarımsal desteklemelere aracılık yapan kooperatiflere merkez birliğine ortak olmak için süre vermezseniz çiftçiyi mağdur edersiniz, süre verin." dedik. O zaman söylediklerimizi dikkate almayanlar, önergemizi reddetmek için el kaldıranlar, daha üzerinden bir ay geçmeden, sanki yeni duymuşçasına bu kanun teklifiyle mağduriyeti gidermeye çalışıyorlar. Yasama tekliflerini biz neden yapıyoruz? Kamu yararı için, vatandaşın mağdur olmaması için. Peki, teklifi biz verince, önergeyi biz verince neden reddediyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, yine her kanun teklifinde olduğu gibi, bu kanun teklifinde de Cumhurbaşkanına yetkiler verilmektedir. Bu kanun teklifinin 14'üncü, 21'inci ve 29'uncu maddeleri de bu kapsamdadır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesinin ardından ülke ekonomisinin geldiği durum ortadadır. Cumhurbaşkanına verilen her yetki, yetkinin keyfiyete dönüşmesi nedeniyle çöküşü hızlandırmaktadır. Artık vatandaşın da piyasaların da Cumhurbaşkanının yetkilerini istediği gibi kullanmasına değil, konuşmasına bile tahammülü kalmamıştır. 30 Kasım 2021 gecesi ülke 14 şiddetiyle sarsılmıştır. Cumhurbaşkanının bu tarihte yaptığı konuşmanın sadece yarım saatlik bölümünün ülkeye faturası 200 milyar lira dış borç olarak sırtımıza yüklenmiştir. Kimdir bunun sorumlusu? Sayın Cumhurbaşkanına göre, ekonomik kurtuluş savaşı vermemiz gereken dış güçler. Kim bu dış güçler peki; tamam, mücadeleyse hepimiz birlikte yapalım ama kime karşı? Kimin sizinle dost, kimin sizinle düşman olduğu belli değil ki; kardeşiniz Esad, birden oldu Esed, bu değişimin nüfusumuza etkisi 8 milyon Suriye vatandaşı, ekonomiye etkisiyse milyarlarca dolar. Daha dün darbe girişiminin faili, darbecilere 3 milyar dolar para desteği sağlayan Birleşik Arap Emirlikleri azılı düşmandı. Millî Savunma Bakanımız demişti ki: "Doğru yer ve zamanda hesabını soracağız." Şimdi ayağımıza kadar geldiler, hadi hesap soralım. Yok, soramayız. Neden? 10 milyar dolar getirecekler. Ne karşılığı? 10 ayrı fasılda yapılan 10 ayrı mutabakat karşılığı. Anlaşılan, ekonomik kurtuluş savaşımızda müttefikimiz Araplar olacak. İlk göz attıkları yer neresi? Varlık Fonu, öncelikli olarak da limanlar, Bütçe Kanunu'na yetişelim diye bugün çektiğiniz 16'ncı madde. Bakalım ne zaman tekrar getirirsiniz? Abu Dabi Liman Şirketi ile Türkiye Varlık Fonu arasındaki mutabakat imzalandı. Varlık Fonunun portföyünde Türkiye Denizcilik İşletmeleri var, Denizcilik İşletmelerinin elinde de işletmecisi olduğu 8 tane liman. Fonda ayrıca İzmir Alsancak Limanı var.

Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde verilen kapitülasyonları hatırlar mısınız? Hani, imparatorluğu çöküşe götüren nedenlerin arasında sıralanan, yabancılara verilen ekonomik, adli, idari haklar ve ayrıcalıklar. Osmanlı'nın verdiği kapitülasyonların çoğu 2 taraf için geçerli de olsa ekonomisi güçlü olan taraf kapitülasyonlardan fayda sağlarken ekonomisi zayıf olan taraf kapitülasyonlardan zarar görmüştür. Yükseliş Devri'nde lütuf olarak verilen, Duraklama Devri'nde de tavize dönüşen kapitülasyonlar giderek Avrupalı devletlerin Osmanlı'yı sömürü aracı hâline getirmesine sebep olmuştur. Hepimiz tarih okuduk, var mı itirazı olan? Yok. Bugün birkaç milyar dolar gelsin diye, "Gelsin de nasıl gelirse gelsin." şeklinde yapılan uluslararası anlaşmaların kapitülasyonlardan ne farkı var? Türkiye'nin en kıymetli varlıkları zarar ettirilseler bile Varlık Fonunun portföyünde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Bu varlıkların faaliyet alanlarının içinde banka da var, borsa da var, ulaşım da var, enerji de var, lojistik de var, arsa da var, ilk gelen buraya göz dikiyor. Bugün menfaati söz konusu olduğunda yapılan her türlü yanlışlığı alkışlayanlar gibi, Osmanlı bu tavizleri verirken "Padişahım çok yaşa!" diyenler sonun başlangıcını bilmiyor muydu? Bugün bilenler gibi onlar da biliyordu. Tarih, yapılan yanlışlardan ders alınırsa tekerrür etmez. Biz diyoruz ki: "Tarih yanlışlarıyla tekerrür etmesin, verin işi ehline tarihin seyri değişsin." (İYİ Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)