GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:26
Tarih:02.12.2021

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, şimdi, torba yasayı görüşmeye devam ediyoruz, torba yasadan madde çıktıkça da aslında hayretlerimiz artmaya devam ediyor. Niye şaşırıyoruz ki bir AKP klasiğiyle karşı karşıyayız ama işte o kadar iyi niyetliyiz ki hâlâ AKP icraatlarına şaşırabiliyoruz.

Şimdi, normalde, bu torba yasa ne diye getirildi? İşte, elektrik faturalarındaki TRT payını kaldırmak üzerine cilalandı, parlatıldı, öyle getirildi ama bakın, içerisinden ne çıktı? Birkaç tane kurumda çalışan -ki kurumların adını söyleyeyim- Türkiye Maarif Vakfı, Yunus Emre Vakfı, Türkiye Kızılay Derneği, Yeşilay Cemiyeti, Yeşilay Vakfı gibi yerlerde çalışanların, eğer önceden aldıkları maaş varsa bu maaşlar kesilmeden bu kurumlardan da maaş almaya devam etmelerine dair bir düzenleme var. Şimdi soruyoruz: Sizin bu yandaş kurumlarınızdaki yandaş arkadaşlarınızın 2'nci ve 3'üncü maaşları almasının vatandaşın faturasındaki TRT payıyla ne alakası var? Buna bir cevap verebilecek misiniz? Hayır, yok. Gerçi niye veresiniz ki? Her biriniz, bir de yakınlarınız, tanıdıklarınızın tanıdıklarının tanıdıkları, her biri üçer beşer maaş aldığı için ve siz de hep onlarla görüştüğünüz için bütün bir ülkeyi kendi çevreniz gibi biliyorsunuz, onun için de "Zenginlik tavan yaptı, biz uçuyoruz, süperiz, Çin'den sonra en çok büyüyen ülkeyiz." diye de gelip burada inanarak konuşabiliyorsunuz, biz de hâlâ size şaşırıyoruz.

Bu düzenlemenin kendisi neyi getiriyor? Bir, sizin ideolojik örgütleriniz... Bakın, bu Yunus Emre Vakıfları ideolojik bir örgütlenme. Geçmişte FETÖ'nün, Gülencilerin neyi vardı? Okulları vardı değil mi? Bu Türki Cumhuriyetlerde, ta işte Zimbabve'de, nerede... Siz de mutlu oluyordunuz o esmer tenli çocuklar burada gelip Türkçe şiir okudukları zaman. İşte, bu Yunus Emre Vakıfları bugünkü FETÖ okullarının yerine geçmiş ve sizin Uzak Doğu'daki, birçok yerdeki ideolojik örgütlenmelerinizi yapmaya çalışan kurumların adıdır.

Onun için, insanlar 2.825 liraya çalışırken asgari ücret açlık sınırının altındayken gerçekten bu maddeyi buraya böyle kurnazca koymaya hiç utanmadınız mı, merak ediyorum. Çünkü insan biraz düşünür, "Ya, benim yandaşım 2-3 maaş alacak da bu zavallı Hatice teyze ne yiyecek, bu Mehmet amca dolabını nasıl dolduracak?" diye düşünür ama sizin böyle bir düşünceniz, böyle bir bakış açınız yok.

Bakın, bu yasasızlık, bu anayasasızlık süreci; devleti bir bütün tasfiye etmeniz, devlete yerleşmeniz ve devleti kendi parti çıkarlarınız doğrultusunda yönetmenizin faturasını bütün ülke olarak biz ödüyoruz.

Şimdi, 30 Kasım-2 Aralık tarihleri arasında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplandı. Türkiye'ye dair 4 tane ana başlık vardı; biri İmralı Cezaevinde süresiz olarak devam edilen tecrit meselesi, biri Osman Kavala, biri Selahattin Demirtaş ve diğeri de Alevilere ilişkin hak ihlali kararlarıydı. Bakın, 4 tane temel mesele siz Türkiye'de hukuku uygulamadığınız için, siz yasaların emrettiği şeyleri yapmadığınız için, siz Anayasa'yı askıya aldığınız için şu anda uluslararası mahkeme kararlarını da geçti, Bakanlar Komitesinin önüne gitti. Bakanlar Komitesi ne karar aldı? Dedi ki: "Osman Kavala'nın tahliye edilmemesiyle ilgili hak ihlali sürecini başlatıyoruz." Yani yaptırım uygulayacaklar, o süreci başlattılar. Neden? Siz onu düşman hukukuyla içeride tuttuğunuz için, siz Sayın Demirtaş'ı ve diğer bütün milletvekillerimizi düşman hukuku gözeterek, haksız hukuksuz, hiçbir hukuki gerekçe olmadan cezaevinde tuttuğunuz için ve en önemlisi, bu ülkede nüfusu yaklaşık 25 milyonu geçen Alevi yurttaşların en temel haklarını, en insani haklarını tanımadığınız için.

Bakın, Aleviler bu ülkede Diyanet İşlerinden tutalım Başbakanlığa kadar birçok kuruma başvuru yaptılar. Ne dediler? "Cemevleri bizim ibadethanemizdir, bunu ibadethane statüsünde tanıyın." dediler. Tanıdınız mı? Tanımadınız. Alevi aileleri gelip başvuru yaptılar. "Ya, ben Aleviyim, benim çocuğum niye bir başka inancın dilini, daha doğrusu ibadetini öğrensin? Ben kendi inancımda eğitim almak istiyorum." dediler. Tanıdınız mı? Tanımadınız. Bütün bunlar AİHM'e gitti, AİHM hak ihlali kararı verdi ama buna rağmen siz bu hak ihlali kararlarını uygulamadınız. Şimdi, biliyordunuz, 30 Kasımda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin önüne gelecek; İçişleri Bakanınız tutuştu, cemevlerini ziyaret etmeye başladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Ve öneriniz neydi, ne diyordunuz? "Ya, tamam, cemevleri var, doğru, biz onları kültürevi yapacağız." Ya siz kime soruyorsunuz? Siz kimin inancının mekânını "kültürevi" diye tanımlıyorsunuz? Siz bu ülkede sistematik olarak Alevileri asimile ediyorsunuz, Alevi çocuklarını zorunlu din derslerinde kendisine ait olmayan bir inancı öğrenmeye zorluyorsunuz, uluslararası mahkemeler hak ihlali kararı veriyor ama siz gidip arka kapıdan dolanıp "Ya, azıcık daha bizi idare edin, azıcık daha bu eşitsizliğe göz yumun." diye sırt sıvazlamaya çalışıyorsunuz. Peki, siz hani Allah'tan korkuyordunuz, hani kul hakkı yemiyordunuz? Peki, bu ülkedeki Alevilerin, Kürtlerin, işçilerin, yoksulların ve bugün tecrit altında tuttuğunuz Sayın Öcalan'ın hakkını niye yiyorsunuz? Nerede sizde Allah korkusu, nerede sizde vicdan, nerede sizde hukuk?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH CORA (Trabzon) - "Sayın" kim ya?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Sizde hiçbir şey kalmamış değerli arkadaşlar, aşınmış her şey aşınmış.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)