GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:29
Tarih:07.12.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmelerini sürdürüyoruz. Ben de Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi kapsamında, Kamu Denetçiliği Kurumu hakkında görüşlerimi beyan etmek üzere İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, uzun süredir ifade ettiğimiz gibi ülkemiz büyük bir devlet kriziyle karşı karşıyadır. Bu krizin yansımaları, başta ekonomi olmak üzere, her alanda kendisini göstermekte ve hissettirmektedir. İktidar tarafından iş beğenmemekle, tasarruf etmemekle suçlanan vatandaşımızın kredi borcu 1 trilyon liraya dayanmıştır. Yurttaşlarımız ihtiyaçlarını borçlanarak karşılar hâle gelmiştir. 34,6 milyon borçlu kişinin 14,1 milyonu borcunu ödeyememiş ve yasal takibe düşmüştür. Yastığın altı boş kalmış, kara gün parası eriyip gitmiştir. İstanbul Planlama Ajansının iki gün önce yayınladığı veriler durumun vahametini göstermektedir; buna göre, son bir yıl içinde yaşam maliyeti yüzde 50,18 artmıştır. Ayçiçeği, buğday ve LPG yüzde 100'ün üzerinde zamlanmıştır, birçok temel ihtiyaç ürününün fiyatında da buna yakın oranlarda artışlar yaşanmıştır. Halk pahalılık, enflasyon, faiz, döviz sarmalında boğulmaktadır, imdat çığlıkları evreni kuşatmıştır.

Çiftçilerimize gelince, çiftçilerimiz kötü ve işlevsiz tarım politikaları yüzünden mağdur edilmekte ve böylelikle tarım sektörü can çekişmektedir. Seçim bölgem olan Mersin'de çiftçi ya mahsulünü tarlada bırakmaya ya da maliyetin altında fiyatlara satmaya zorlanmaktadır; tüm Türkiye'nin durumu da aslında budur. Hâlbuki tarım stratejiktir, tarımı yok edilen bir milletin bağımsızlığı olamaz. Sayın Erdoğan'ın bütün bunlara çözümü ise çiftçinin kredi borcunu ertelemek olmuştur. Erteleseniz ne olacak, bu borç er ya da geç ödenmeyecek mi? Ayrıca, haziran ayında sözü verilen kuraklık desteği neden hâlâ yatırılmamıştır?

Değerli arkadaşlar, ülkemizin karşı karşıya bırakıldığı tablo felaket tablosudur, kriz tablosudur, iflas tablosudur. Yüksek faiz düşük kur politikasıyla ülke ithalat çöplüğüne dönüştürülmüş, dış borcumuz hızla artmış, finansal bağımsızlığımız tehlikeye düşmüştür. Bu politika bugüne kadar sürdürüldü; şimdi de "Faiz sebep, enflasyon netice." denilerek düşük faiz yüksek kur politikasına dönülmüştür. Yani kısaca, Türkiye bir deneme tahtasına çevrilmiş ve köleleştirme politikasına geçilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı Çin örneğini veriyor yani bile bile, sırf yabancı sermayeyi çekme uğruna iş gücü ucuzlatılıyor ve "İnsaf!" demek lazım, insanlarımız sonuçta köleleştiriliyor.

Değerli milletvekilleri, tabii, yaşadığımız, bahsettiğim bu devlet krizinin doğrudan ve olumsuz etkilediği alanlardan biri de kamu kurum ve kuruluşlarımızdır. Güçlü geleneklere, özgün kültürlere sahip kurumlarımız ne yazık ki bir süredir zayıflamaktadır diyemiyorum, aslında zayıflatılmaktadır. Burada bir art niyet olduğunu düşünüyorum. Üzülerek ifade ediyorum ki birbirinden değerli kurum ve kuruluşlarımız âdeta iktidar partisinin birer temsilciliği hâline getirilmiştir. Bürokratlarımız partizanlaştırılmış, toplumda ayrışmaya yol açılmıştır. Liyakat esas alınmayıp devlet geleneğimiz, teamüllerimiz bir bir tahrip edilmiştir. Bu, devlet aklının iflası, kötü yönetimin bir ispatıdır. Mevcut iktidar ne yazık ki otoriter, keyfî ve denetlenemez bir anlayışla hareket etmeyi sürdürmekte, alenen suç işleyerek cüretkâr davranışlar sergilemektedir. Nihayetinde, devlet bu idareciler elinde ceberut ve zalimane davranan bir canavara dönüşmektedir. Biz, devlete ve millete saygımızdan dolayı her şeyi her yerde söylemiyor olabiliriz ancak sanılmasın ki bu durum ve gelişmelerin farkında değiliz. Ülkemize dair, insanımızı konu edinen ne varsa daima takipçisiyiz; bu konuları burada gündeme taşıyoruz, taşımaya da devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, resmî makamların keyfî ve yasa dışı davranışlarına karşı vatandaşın korunmasını esas alan Kamu Denetçiliği Kurumu, bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması oluşturarak idarenin her türlü eylem ve işlemini denetler, bunların insan haklarına, hukuka ve hakkaniyete uygunluğunu gözetir. Tekrar ediyorum, resmî makamlar karşısında vatandaşın yanında duracak, onlardan gelen talep ve şikâyetleri dinleyecek bir kurumdan bahsediyorum. Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan başvurulara baktığımızda sadece 2020 yılında 90 bin başvuru görmekteyiz, bu sayı bir önceki yıla göre 3 kattan fazla artmıştır. Başvuruların 70 bini salgında verilen yetersiz temel destek kredilerine ilişkin olup en çok şikâyet edilen 3 kurumsa Adalet, Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları olmuştur. Söz konusu kurum, genel başvurularla bağlantılı olarak büyük oranda ekonomik sorunlara odaklanmıştır. Tavsiye kararlarının yüzde 76,5 düzeyinde olumlu bulunarak gereğinin yerine getirilmesi elbette sevindiricidir fakat bugün geldiğimiz noktada Kamu Denetçiliği Kurumu AKP eliyle partizanlaştırılmıştır. AKP'li ya da AKP'ye müzahir olan kişilerin burada görevlendirilmesi en büyük problemdir. Bakınız, mevzuat açıktır, seçim usulü ortadadır. Burada, biz, demokratik, adil, hakkaniyete uygun bir seçim usulü göremiyoruz. Yapılan seçimler sonucu göreve getirilen Başdenetçi ve denetçilerin ne ölçüde tarafsız olacakları tartışmalıdır. Bunları daha önce de izah ettik. İlgili kurumlar tarafından bazı tavsiye raporlarının kabul edilmesini takdirle karşılamış olsak da çözüm bekleyen konuların listesi oldukça uzundur.

Değerli arkadaşlar, Kamu Denetçiliği Kurumunda neler yapılmalıdır, bunları maddeler hâlinde saymak mümkün ancak süremizin kısıtlılığı nedeniyle bu konuya girmek istemiyorum ancak sorunları ifade edeceğim. Sorun, tek adam rejimini bütün kurumların üzerine inşa etmektir. Sorun, ülkede denge denetim sisteminin tarumar edilmesidir. Sorun, yolsuzlukla, talanla, haramla bütün milletin servetini zimmete geçirmektir. Sorun, iş birlikçiliktir. Sorun, yalan ve dolanla milletin gözünü ve zihnini bağlamaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, size bir hukukçu ve teorisyenden bahsetmek istiyorum -bileniniz vardır- ismi Carl Schmitt, Alman düşünür, diyor ki: "Nasıl ki estetikte güzel-çirkin; ahlakta iyi-kötü varsa siyasette de dost-düşman vardır. Dost-düşman ayrımı ortadan kalkarsa siyasal yaşam da ortadan kalkar." diyor yani siyasal alanı kriz ve gruplaşma alanı olarak görüyor. Tek adamın ve OHAL'in kuramcısı işte bu kişidir. Anayasal diktatörlük temel düşünce sistematiğidir; önemli olan, tek olanın, tekin ayakta tutulmasıdır. Ne zaman işler kötüye gitse, zora düşse birileri terörist oluyor, dış mihrak oluyor, iş birlikçi oluyor. Bütün bir siyasal alan yani toplum AKP'liler ve diğerleri olarak bölünmek isteniyor. İşte, AKP'nin bütün varoluş hikâyesi bundan ibarettir çünkü düşmanlaştıracak bir öteki yoksa AKP de yoktur.

Evet, denge ve denetlemenin yeniden tesisi iyi yönetimin mutlak gereğidir. Onun için, öncelikle, sergilenen ötekileştirici siyaset dili ve otoriter yönetim anlayışına son vermek gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Sözlerimi tamamlarken bilinmesini isterim ki Türkiye'nin bütün sorunlarını çözmeye iyi insanların varlığı ve gücü yeter. Sebep bellidir, sonuç bellidir, çözüm de bellidir. Çözüm, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemdir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Evet, bu bütçe vizyonsuz, misyonsuz, heyecansız bir yolsuzluk bütçesidir ve bu nedenle biz bütçeye olumsuz oy vereceğimizi beyan ederken tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)