GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:29
Tarih:07.12.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi ve Sayıştay bütçeleri üzerine İYİ Parti görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hukukun üstünlüğünün hâkim olduğu ülkeler yasama, yürütme ve yargı organları üzerinden yüksek denetim kurumlarının hazırlamış olduğu denetim ve performans raporlarını dikkate alır ve hazırlanan raporlar doğrultusunda gerekli kurulların hareket geçmesini sağlar. Sayıştay tarafından hazırlanan ve kamuoyuyla paylaşılan birçok rapor kamuyu zarara uğratma, rant, rüşvet, yolsuzluk ve usulsüzlük içermesine rağmen adli yargılamadan kaçırılmaktadır. AK PARTİ hükûmetlerinin asıl görevinden uzaklaştırdığı kurumlardan biri de hiç şüphesiz Sayıştaydır. Sayıştay üzerinde baskı oluşturarak denetimin niteliksiz bir hâle getirilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Hukukun üstünlüğüne inanan her iktidar hesap verebilir ve denetlenebilir olmayı kabul etmek zorundadır. Milletten aldığı kamu gücü ve kaynağını bütünüyle kullanan iktidar denetimden uzaklaştığında yozlaşma, usulsüzlükler ve yolsuzluklar artacaktır, artmıştır. Denetimin olmadığı bir kamuda usulsüzlüğün ve savurganlığın önüne etkin bir biçimde geçilmesi de mümkün değildir. Bundan dolayı Sayıştayın daha etkin bir şekilde işini yapması mutlaka sağlanmalıdır. Bunun yolu da Sayıştay Başkanının, kurumdaki denetçilerin özgürce çalışmasını sağlamak ve raporların gereğinin yapılmasından geçmektedir.

Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi bütçesini de görüşüyoruz ama öncelikle Anayasa Mahkemesinin yapısına bir göz atalım. Anayasa Mahkemesi an itibarıyla 15 üyeden oluşmaktadır, bu 15 üyenin 12'sini Cumhurbaşkanı, 3'ünü de Meclis seçmektedir ve AYM üyelerinin Başkan dâhil yarısından fazlası hukukçu değildir. Anayasa Mahkemesinin tek görevi yasaların Anayasa'ya uygunluğunu denetlemek değildir, aynı zamanda Yüce Divan sıfatıyla ceza yargılamaları da yapmaktadır ve şu anda üyelerden sadece birisi ceza hukukçusudur. Hukuk eğitimi almamış, hayatında hâkimlik yapmamış, ceza hukukundan habersiz kişiler nasıl ceza yargılaması yapacak, verdikleri karara inanç nasıl sağlanacaktır? Anayasa Mahkemesinin geçmişte Yüce Divan sıfatıyla verdiği tüm kararlar günümüze kadar tartışılagelmiştir. Çözüm nedir? Çözüm, Yüce Divan görevinin AYM'den alınarak Yargıtay ceza daireleri başkanlarından oluşacak bir kurula verilmesi hususunda Anayasa dâhil düzenleme yapmaktır.

Değerli milletvekilleri, evrensel hukukun olmazsa olmazı adil yargılanma hakkı ve masumiyet karinesidir. Bunun için de bu ucube sistemden vazgeçilip güçler ayrılığı sisteminin inşa edileceği, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş demokratik sistemin hızla getirilmesi gerekir. Bilindiği gibi AYM üçer aylık dönemlerle bireysel başvuru istatistiklerini yayınlamaktadır. Bu istatistiklere göre, sonuçlandırılan başvurulardan adil yargılanma hakkının ihlali oranı yüzde 62,3'tür. Demokratik ülkelerde soruşturma dahi açılmayacak konularda tutuklamalar yapılmakta, davalar açılmaktadır. Anayasal bir hak olan protesto eylemi ve eleştiriler suç olarak nitelenmektedir. İktidar mensupları sürekli yargının harekete geçmesini istemektedir. Özellikle, Cumhurbaşkanına en küçük bir eleştiride dahi tutuklamalar yapılmaktadır. Aynı zamanda, parti Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı, konuşmalarında muhalefet parti genel başkanlarına veya vatandaşa yönelik ölçüsüz bir dil kullanmakta ve bu konuşmayı hangi sıfatla yaptığı da bilinmemektedir. Cevap verip itiraz edenler Cumhurbaşkanına hakaretten yargılanmakta, tutuklanmaktadır. Daha soruşturmalar başlamadan siyasetçiler dava üzerine konuşmaya başlamakta, adaleti etki altına almaktadırlar. Anayasa'nın 138'inci maddesi hükmüne göre hakkında hüküm verilmeden yargılanan kişileri suçlayan, suçlu oldukları izlenimi yaratan sözler söylenemez. Söyleyenler, Türk Ceza Kanunu'na göre suç işlemiş sayılırlar. Bu yasağın masumiyet karinesi doğrultusunda uygulanması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının iki unsuru vardır: Birincisi, yargının bir bütün olarak bağımsız olması; ikincisiyse, hâkimlerin karar alma sürecinde bağımsız olmalarıdır. Yargıçlar yargılama sırasında ve karar verirken Anayasa'nın 90'ıncı maddesini asla akıllardan çıkarmamalıdır. Buna göre, usulüne yürürlüğe konulmuş anlaşmalar, yasa hükmündedir. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin anlaşmalar Anayasa ve kanunların da üzerindedir ve esas olan masumiyet karinesidir. Herkes, hakkında hüküm kurulup kesinleşinceye kadar masumdur. Mahkemeler, Anayasa Mahkemesi kararlarına ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymak zorundadır. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinin Berberoğlu kararında olduğu gibi, AYM ve AİHM kararlarına kasten uymayan hâkim ve savcılar hakkında yasal işlemler ve yaptırımlar uygulanmalıdır.

Geçtiğimiz günlerde hukukçu olmasa da hâlen Anayasa Mahkemesi Başkanlığını yürüten Zühtü Arslan ülkenin içinde bulunduğu yargısal sorunları gerçekçi bir söylemle dile getirmiştir. Zühtü Arslan konuşmasında "Suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşmeden bir kişinin suçlu kabul edilmesine yönelik tutum ve davranışlar mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini zedelemektedir. Benzer şekilde, devam eden yargılamalar hakkında hâkimlere veya mahkemelere baskı yapılması da masumiyet karinesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sebeple, yargı bağımsızlığının etkili şekilde sağlanması masumiyet karinesinin ve temel hakların korunması bakımından hayati derecede önemlidir." demiştir. Haklıdır; Anayasa Mahkemesi bu hâldeyse yerel mahkemeleri düşünmek bile istemiyorum.

Değerli milletvekilleri, 2019 yılında yol haritası çizilen ve 2023 yılına kadar sürecek olan 9 amaç, 63 hedef ve 256 faaliyetten oluşan Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında bugüne kadar 5 paket çıkarılmıştır. "Bu görüşülüp yasalaşan 5 paketten sonra yargıda bir iyileşme oldu mu?" diye soracak olursanız, buna kamuoyu çok güzel cevap veriyor. Bırakın diğer partilerin seçmenini, AK PARTİ seçmeninin bile yarısından fazlası adalete ve yargıya güvenmemektedir; uluslararası Yargıya Güven Endeksi sonuçları zaten ortada.

Türkiye'nin sorunları sıralamasında ilk sırada yoksulluk varken 2'nci sırada adalete güvensizlik çıkmaktadır. Mesela, birinci yargı paketinde eleştiri maksadıyla yapılan düşünce açıklamasının suç sayılmayacağı düzenlenmişti. Hâlbuki bu düzenleme hem Anayasa'mızda hem de yasalarımızda daha önceden teminat altına alınmıştı. Yeni düzenleme yapıldı da uygulamada bir değişiklik oldu mu? Tabii ki hayır. Eskiden bu konuda düzenleme yokmuş gibi, reform paketiyle yeniden düzenlenmiş gibi soruşturmalar ve tutuklamalar sürüyor.

Birinci yargı paketi yürürlüğe girdikten hemen sonra İsmail Dükel, Müyessir Yıldız, Murat Ağırel ve daha birçok gazeteci eleştiriler sebebiyle cezaevine girdi. Bunun anlamı yasaların yetersizliği değil, yargının tek adama bağlı olmasıdır. Müyesser Yıldız yargılama sırasında "Ben yargıya güvenmiyorum. Bu yargı bağımlıdır, siyasi iradeye bağlıdır." demişti. Bu savunma çok anlamlı ve ülkemizin geldiği nokta açısından da çok üzücüdür. Ne yazık ki ülkemizin içinde bulunduğu durumda adalete inanmayanlar sadece bu isimler değil. Muhalefetin ve milletimizin de ülkemizdeki yargı sistemine, adalet ve hukuka inancı kalmamıştır. İktidarın yargı reformu yapma iradesini sadece muhalefet değil, iktidar da hatta geçmişte Adalet Bakanlığı yapmış kişiler de inanmamakta "Reform konusunda topyekûn bir tövbeyinasuh gerekmektedir." demektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarı döneminde yapılan çoğu yasal düzenlemeyle kurumların bağımsızlıklarını ellerinden almak ve iktidarın emrinde kurumlar yaratmak amacına hizmet etmenin ötesinde bir ileriye gidilememiştir. AK PARTİ iktidarının bu hukuk tanımaz yürütme üslubu anayasal bir yürütme üslubu değildir. Milletin oyuyla gelmekle övünen iktidar, ne yazık ki milletten aldığı desteği istismar etmiştir. Ama artık bu zor günlerin sonuna gelinmiştir. İYİ Parti iktidarı yakındır. İYİ Parti iktidarında Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in de dediği gibi, hedefimiz, hukukun üstünlüğü ve tam bağımsız, tarafsız yargıdır. Yargıda işi olan herkes bağımsız ve tarafsız yargı önünde hukukun üstünlüğü ilkesiyle hak ettiğini alacaktır.

Yokluk ve yolsuzluk bütçesi olarak gördüğümüz bu bütçeye "hayır" oyu vereceğiz.

Büyük Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)