| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 07.12.2021 |
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; partim Halkların Demokratik Partisi adına Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Kamu Denetçiliği Kurumunun bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve televizyonları başında bizleri izleyen sevgili halkımızı buradan saygıyla selamlıyorum.
Bir diğer selamım da rehin tututan seçilmişlerimiz; başta Eş Genel Başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere tüm seçilmişleri buradan saygıyla selamlıyorum.
Başta şunu belirtmek gerekiyor: İktidara göre Türk tipi Cumhurbaşkanlığı sistemi, bize göre tek adam rejimiyle birlikte, parlamenter sistemin üzerine inşa edildiği kuvvetler ayrılığı büyük oranda işlevsizleştirildi; özerk ve birbirini denetleyen birer kurum olması gereken yasama, yürütme ve yargının kuvvetler ayrılığı ilkesi kaldırıldı, kuvvetler birliğine dönüştürüldü.
Bakın, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortadan kaldırılması ve yasama organının tek adam tarafından etkisizleştirilmesinin en yakın örneği, bu Parlamentoda yasalaşan ama tek adamın bir kararıyla bir günde ilga edilen İstanbul Sözleşmesi'dir ve maalesef, TBMM buna sesini çıkarmadı, "Benim çıkardığım bir yasayı sen nasıl ilga edersin?" diyemedi.
Koca bir ülke Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetiliyor. Bakın, yeni sisteme geçişle birlikte, 2018 Temmuz ve 2021 Temmuz ayları arasında tam 80 tane kararname çıkarılmış; aynı sürede, 600 üyeli Mecliste, uluslararası sözleşmeleri çıkarırsak 80 torba yasa geçirilmiş. Üç yıllık süreçte Meclis Genel Kurulunda yasalaşan 80 teklifin hemen hemen tamamı torba tekliftir ve sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor. Meclisin diğer ihtisas komisyonları bir yerde işlevsizleştirilmiş ve devre dışı bırakılmış, sanki Meclisin tek komisyonu Plan ve Bütçe Komisyonuymuş gibi davranılıyor. Bize göre, torba yasa anlayışı bir yasama kurnazlığıdır ve bu anlayış ciddi sıkıntılar doğurmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarında yeteri kadar tartışılmayan kanun teklifleri sadece Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilmek suretiyle alelacele yasa yapma alışkanlığı genel demokratik ilkelere, Meclis geleneklerine ve kaliteli yasama yapma ilkelerine aykırıdır. Bilindiği gibi, TBMM, demokratik ve özgür tartışma ortamının önünü kesen tüm engelleri kaldırmakla yükümlüdür. Bu açıdan, herkesin özgürce konuşabildiği demokratik, özgür ortamı sağlayacak yasal düzenlemeler yapılması, baskı ortamına son verilmesi, demokratikleşme ve siyasi iradenin kararlılığını göstermesi açısından Meclisin üstlenmesi gereken rol çok önemlidir. Ancak Meclis, başta Kürt meselesinin demokratik çözümü olmak üzere birçok noktada etkisiz kalmıştır.
Bir diğer önemli nokta, vekilliklerin düşürülmesi hususunda Meclis neredeyse ön açıcı bir rol oynamıştır. Son dört yılda 13 HDP'li milletvekilinin vekilliğinin düşürülmüş olması, aslında, yargının yasama üzerinde bir erkine dönüştürülmüş, bir sopaya dönüştürülmüştür. Berberoğlu kararında seçme ve seçilme hakkını irdeleyen aynı Anayasa Mahkemesi, Sayın Leyla Güven ve Musa Farisoğulları, Demirtaş ve HDP'li milletvekillerinin seçme ve seçilme haklarının adını dahi anmamıştır. Yani, toplumun bir kesimi seçme ve seçilme hakkına sahipken maalesef diğer kesimin seçme ve seçilme iradesi gasbedilmiştir. Hukuken, teamülen ve usulen değerlendirildiğinde Leyla Güven ile Farisoğulları'nın kesin hüküm kararlarının Parlamentoda okunarak vekilliklerinin düşürülmesi, aslında TBMM'nin görevini kötüye kullanmasıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vekilliği düşürülen ve adalet nöbeti başlatan Milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun sahte tutanak tutularak abdest almak için grup odasından ayrıldığı zaman gözaltına alınması sürecinde Meclis Başkanlığının yaptığı açıklamalar ve takındığı tutum tam bir hukuk garabetidir.
Değerli arkadaşlar, yine, bu Meclis, cezaevinde bulunan kendi vekillerine sahip çıkmadı. Şu anda hasta olan Sayın Aysel Tuğluk'un derhâl salıverilmesi noktasında Meclis üzerine düşeni bir an önce yapmalıdır. Hâlen vekil olan vekillerimiz ise hukuk dışı, uyduruk yüzlerce fezlekeyle tehdit ediliyor. Halk iradesinin savunucusu olması gereken Meclis, hukuku ayaklar altına alarak seçilmiş temsilcileri bir şekilde siyaseten dışlama politikasının bir parçası oluyor. Konuşuyoruz, fezleke oluyor; susuyoruz, fezleke oluyor ama Meclis ses etmiyor. Alanda suç işleri bakanı milletvekillerinin iradesi üzerine vesayet koyuyor, halkla arasına perde çekiyor, istediği milletvekilinin pasaportunu ihlal ediyor mahkeme kararlarına rağmen ve vekillere yurt dışı çıkış yasağı koyabiliyor. Mecliste yaşanan bu hukuksuzluklar sürecini dışarıdan izlediği, suskunluğuyla onayladığı ve parçası olduğu müddetçe bu hukuksuzluklardan aynı zamanda Meclisin kendisi de sorumlu olacaktır.
Sayın milletvekilleri, Meclisin denetim yetkisi elinden tamamen alınmıştır. En önemli denetim yetkisi olan yazılı soru önergelerimiz önce Meclisin sansüründen geçiyor ve birçok önergemiz "kaba ve yaralayıcı dil" olduğu gerekçesiyle ya da "kişisel" olduğu gerekçesiyle geri gönderiliyor. Ezkaza orayı geçenler ise bakanlar tarafından süresi içerisinde cevaplanmıyor veya cevaplandığında bir link gönderiliyor, onlarca sorumuza tek satırlık "Gereği yapılıyor." gibi kelimelerle cevaplar gönderiliyor. Haziran 2018'de başlayan 27'nci Yasama Döneminde, milletvekillerinin yönelttikleri önergelerin yüzde 65'i yanıtsız kalmıştır. Meclis Başkanına sormak istiyoruz: Siz neden Meclisin denetim yetkisini artırmak için harekete geçmiyorsunuz?
Diğer bir durum ise, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Kürtçe maalesef hâlâ yasaklı dil. Şu anda Meclis Başkan Vekilinin, normalde Meclisi temsilen oturması gereken Meclis Başkan Vekilinin imzasıyla yeni sistemde var olması gereken Kürtçe yoktu, Kürtçe olmasın diye diğer diller de kaldırıldı. Yine, Meclisin aplikasyonundan, demokratik yayın politikasıyla bilinen Yeni Yaşam gazetesi çıkarıldı. Sorduğumuzda "Yayın politikası hoşumuza gitmedi." Cevap bu kadar.
Sayın vekiller, maalesef bu Meclis, çalışanlarına karşı da sorumluğunu yerine getirmiyor. Çalışan personeller aynı işi yapmalarına rağmen birçok farklı kategoride çalışıyorlar ve hepsinin özlük hakları farklı, hepsinin emeklilikten faydalanma hakları birbirinden farklı. Bu durum, defaatle dile getirmemize rağmen düzeltilmiyor. Yine, danışman arkadaşlarımızın aylık maaşları dışında hiçbir sosyal güvenceleri yok. Danışmanlar sözleşmeli çalıştıkları için 31 Aralıkta sözleşmeleri feshediliyor, 1 Ocakta sözleşmeler tekrar yenileniyor ve bu yolla kıdem tazminat hakları gasbediliyor. Meclis çatısı altında tazminat hakkını gasbeden, hileli bir iş sözleşmesi yapılıyor. Meclis hizmet birimlerinde çalışan emekçiler, personel eksikliği nedeniyle iş yükünün altında her gün eziliyor ve resmen yöneticilerin, idarecilerin keyfiyetçi tutumlarıyla angaryaya maruz kalıyorlar. Deyim yerindeyse terzinin kendi söküğünü dikemediği gibi, buradaki personelin sorununu çözemeyen bir Meclis, maalesef ülkenin sorunlarını da çözemez.
Sayın Başkan, sayın vekiller; son olarak, Kamu Denetçiliği Kurumuyla ilgili bir iki şey söylemek istiyorum: Kamu Denetçiliği Kurumunu önemsiyorduk ama rolünü oynamadı. Kamu Denetçiliği Kurumunun başvuru beklemeden bazı durumlara müdahale etme hakkı var, kullanmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Memlekette kamunun yapmış olduğu yüzlerce ihlal var fakat çok şükür Kamu Denetçiliği Kurumunun harekete geçtiği tek bir durum yok. Kamu Denetçiliği Kurumunun görevi nedir? Kamuyu denetlemek değil midir? Peki, kamuyu denetliyor mu? Hayır. Denetlenmiş olsa, kamu kurumları bu kadar riyakârlık yapabilir mi? Kamuda liyakat yok, nepotizm ve torpil almış başını gidiyor, eylem ve etkinlikler, en demokratik haklardan biriyken valiler, eylem ve etkinlik yasağını tam bir keyfiyete dönüştürmüş ama maalesef bu konuda tek bir ifadesi yok Kamu Denetçiliği Kurumunun.
Sayın Başkan, Kamu Denetçiliği Kurumunun harekete geçmesi gereken bir diğer konu barış akademisyenleri. Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı vermiş, yerel mahkeme beraat vermiş ama OHAL oyalama komisyonu beş yıl beklettikten sonra şimdi haklarını vermeyi reddetmiştir ama Kamu Denetçiliği bu oyalama komisyonuna tek bir cümle etmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan, son bir kelimem.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Mevcut hâliyle Kamu Denetçiliğinin yaptığı bir denetim yok. Bu hâliyle, kamunun yapmış olduğu uygulamalara, haksızlıklara, ihlallere destek olmuş, suç ortağı olmuş olursunuz ve size verilen bütçeyi hak etmemiş olursunuz. Size verilen bütçeyi hak etmek istiyorsanız bu hukuksuzluklara derhâl müdahale edin diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)