GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:29
Tarih:07.12.2021

HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; halkımızı saygıyla selamlıyorum.

2022 yılının 1 trilyon 700 milyar liralık bütçesini şu an görünürde bu Meclis yapıyor. Eller kaldırılacak, indirilecek ama merkezî hükûmet sisteminde, merkezî ulus devleti sisteminde maalesef birileri hazırlıyor, bürokratlar hazırlıyor; burada getirecekler önümüze koyacaklar, sayısal çoğunluk yeterlidir, tartışmaya ve değiştirmeye herhangi bir zemin olmayacak. Şimdi, biz bu sistem içerisinden bu yapılanmayı eleştirirsek ya da bu mekanizmayı eleştirirsek biraz anlamsız olur. Aslında sistemin dışına çıkarak var olan mevcut ulus devlet sistemini eleştirmekte fayda var. Şu an biz burada ekonomiyi ve 2022 yılının bütçesini konuşmuyoruz; biz burada kurumlar arasında var olan ganimeti nasıl pay edeceğiz meselesini konuşuyoruz; hangi kurum nereden yararlanacak, ne kadar ganimet alacak, hangi bölüme aktaracak, yerellerde bu para nasıl eritilecek, onun üzerine konuşuyoruz. Var olan büyük bir ekonomik buhranı, ekonomik krizi görmeyen bir anlayış vardır. Bunun eleştirilmesinin önündeki en büyük engel de merkezî ulus devlet sistemidir. Maalesef, muhalefet de belki şu noktada ortaktır: Biz, Avrupa Birliğinin Yerel Özerklik Şartı'nın karşısında yer alıyorlar mı, onu bilmiyoruz. 2 tane büyük belediyeye ve Akdeniz sınırları içerisinde bulunan belediyelere sahiptir. Bu merkezî düzeydeki yapılanma, bu merkezî düzeydeki devlet mekanizması, yerelin geleceğini, bütçesini düşünmez arkadaşlar, bu çok nettir. Buradaki yapı, antidemokratik bir yapıdır. Doğrudur, 583 vekil 2018'de seçilerek buraya gelmiştir, oradan buraya bir çalışma yapmaktadır. Seksen yıl da böyleydi, AKP'den önceki seksen yıllık dönemde de bu yapı böyleydi. Sistemi değiştirme iddiasıyla yola çıkan AKP, günün sonunda seksen yıllık sisteme de rahmet okuttu, maalesef, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyor. Artık bir sistem demekte de fayda yok aslında, sistem değil. Niye sistem değil? Cumhurbaşkanlığı sistemi mi? Hiç değil. Başkanlık sistemi mi? Hiç değil. Federal sistem mi? Hiç değil arkadaşlar. Gerçi Hükûmet de bunu adlandırmıştır, ne demiştir? "Türk tipi sistem." Ne olduğu belirsiz, anlamsız, kıymetsiz bir sistem. Cumhurbaşkanı tarafından atanan bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı gelip burada seçilmişlere laflar düzebiliyor, hakaret edebiliyor. Meşruluğunu nereden alıyor? Meşruluğunu Cumhurbaşkanının aldığı yüzde 52 oy oranına dayandırıyor ama kendisinin atama yöntemiyle geldiğini görmüyor. Şu an bir bürokrasi devletine döndük, şu an bir teokrasi devletine döndük. Bunun karşısında, sistemin dışına çıkarak önermelerde bulunmamız gerekiyor. Bu ülkede siyasal rejimde demokrasiyi inşa etmezseniz, demokratik alanı genişletmezseniz işin içinden çıkamazsınız yani daha az devlet, daha çok toplumu esas alacaksınız, toplum merkezli yaklaşacaksınız. Devleti kutsayan, devleti büyüten, devleti kutsallaştıran, tüm geliri, tüm gideri, tüm maddi manevi değerleri toplumdan kaçırıyor aslında. Büyük bir mit yaratıyor, büyük bir sembol yaratıyor, bu sembol üzerinden bir meşru alan sağlıyor. Bizim önermelerimiz vardır; biz buna sistemin dışından eleştiri yöneltmek durumundayız. Birden fazla etnik yapıyı içinde barındıran, birden fazla inançsal yapıyı içinde barındıran, birden fazla siyasal anlayışı içinde barındıran mekanizma ulus devlet yapısıyla yürütülmez. Biz bunun karşısına demokratik ulusu koyuyoruz, biz bunun karşısına demokratik konfederal sistemi koyuyoruz. Yoksa 1923'ten beri, yüz yıldır böyle geldi... 2023 hedefi olanlar, ülkeyi daha bir uçuruma, daha da derinleşen çelişkilerin içerisine koyacaktır.

Arkadaşlar, ekonominin neresinden bahsedelim? Ben şimdi baktım, mazota 66 kuruş zam gelmiş Sayın Bakan. Bir çuval un 170 liraydı bundan bir ay önce, şu an 340 lira, belki daha da yükseliyor. Meyve sebze, giyim, gıda hepsi uçmuş, bunu kontrol edemiyorsunuz. Ekonomi aslında bir barınma, beslenme, savunmayı kendi içinde barındıran durum değil midir? Ekonomiyi neyle ifade edersiniz? Para, döviz, repo, borsa... Aslında halktan kaçırıyorsunuz, halktan uzaklaştırıyorsunuz. Halkın bu terimlerle, bu ekonomi tarzıyla alakası yoktur; halk barınamıyor, halk beslenemiyor, halk kendi iç mekanizmasını işletemiyor. Buna karşı farklı bir sistemle bizim cumhuriyeti demokrasiyle buluşturmamız lazım. Bu cumhuriyet demokratikleşmezse sonu kaçınılmazdır. Bakınız, sonu yaklaşıyor; milliyetçilik dalgasıyla, dincilik akımıyla bu işi bir nebze de olsa ileri taşıyamazsınız.

Bakınız, içe kapandığınızı söylüyorsunuz ama içe kapanamayacaksınız çünkü ihracattan bahsediyorsunuz, ihracatı savunduğunuz için aslında dünya değerlerinden beslenmeniz gerekiyor, demokrasi değerlerinden beslenmeniz lazım. Avrupa'ya ihraç edeceğiniz mallardan bahsediyorsunuz. Sizin Avrupa değerlerine biraz daha yaklaşmanız gerekiyor ama görünen o ki burada iş hamasetten ziyade bir gır gır geçme, bir dalga konusu olmuş artık.

Bakınız, insanlar zor durumda. İnsanlar, araçları olan insanlar, tasarruf yapmak için gece petrollere akın ediyor, petrol ofislerine akın ediyor; AKP'nin buradaki milletvekilleri, ülkedeki araba çokluğundan dolayı bu kalabalığın olduğunu söylüyor. Bu konuları konuşurken bence ciddi olmak lazım çünkü halkımız, insanlarımız ızdırap içerisindedir, insanlarımız ekonomik buhran içerisindedir.

Doğrudur, buradaki yapı bundan pek etkilenmeyebilir. Ulus devletin yapısı böyledir, ulus devletin gerekliliği budur yani burayı etkilemiyor. Ama gidip bakınız; Amed'in bütçesi, İstanbul'un bütçesi, Hakkâri'nin bütçesi, Urfa'nın bütçesi burada yapılmıyor arkadaşlar, burada yapılan bambaşka bir şeydir. Biz, bu duruma göz yummamalıyız. Ülke uçurumun kenarındadır.

Arkadaşlarımız kayyumlardan bahsetti, arkadaşlarımız gasbedilen halk iradesinden bahsetti. Şimdi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bu sistemdir, ötesi yoktur; gücü yettiğini alıyor, gücü yetmediğini de farklı bir yöntemle talan ediyor; ülkeyi bir cendereye almış, ülkeyi bir tecride almış, kurumları bir tecride almış. Düşünün, bu ülkenin Ana Muhalefet Partisi Başkanı TÜİK'in kapısından içeri giremiyor, bilgi alamıyor. Partimiz üzerinde büyük bir şiddet var, bilgi alamıyoruz, verilen soru önergelerine cevaplar verilmiyor. Böyle bir sistem inşa ettiniz ama bu sistem artık sona doğru yaklaşmaktadır.

Şunu da belirteyim: Güçlendirilmiş parlamenter sistem... Arkadaşlar, seksen yıl bir parlamenter sistem geldi sonrasında gayriresmî, fiilî olarak AKP yirmi yıl farklı bir sistem işletti, 2018'de de "Türk tipi bir sistem" olarak adlandırarak geldiler. Bundan sonra iddia nedir, ne yapılacak? Güçlendirilmiş parlamenter sistemden kastınız nedir? Neyi söylüyorsunuz, neyi açıklıyorsunuz? Bu kadar farklılığa, bu kadar etnik kimliğe, bu kadar farklı düşünceye bir şeyler söyleyecek misiniz yoksa işi farklı bir boyutta, iktidar mekanizması gelene kadar mı bu söylemler... Aslında, gelecek sistemin üstü kapalı "Geldikten sonra kendimize göre farklı bir şey yaparız." bu sıkıntılı bir durumdur. Ekonomik, sosyal, siyasal yapı, hepsi birbiriyle bağlantılıdır. Maalesef buradaki bütçede de halka, yoksula, varoşta bulunan kimseye bir şey yoktur, kurumlar arasında bir pay etme davası vardır; bunu böyle belirteyim arkadaşlar.

Bir de birkaç cümleyle Türkçe bilmeyen halkımıza ben sesleneyim: "..."(x)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - "..."(x)

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Anlıyor musun Başkanım ne dediğini? Ne konuşuyor, ne?

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - "..."(x)

BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - "..."(x)

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Anlıyor musun Başkanım, belki küfrediyor?

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - "..."(x) (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Öcalan... Sayın Öcalan...

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Buyurun...

BAŞKAN - Bizim de anlamamız gerekiyor. "Kısa bir cümle" dediniz, uzattınız cümleyi.

Teşekkür ediyorum.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Nasıl? Türkçesini mi söyleyeyim?

BAŞKAN - Yani biz anlamadık, bizim de anlamamız gerekiyor.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Türkçesini söyleyeyim mi?

BAŞKAN - Söyleyin, Türkçesini söyleyin.

Buyurun, dinliyoruz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Konuşma Genel Kurula yapılır efendim.

BAŞKAN - Devam edin, açıklayın Türkçe olarak.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Evet, arkadaşlar, Türkçesini de söyleyeyim: Bir reaksiyon durumu var, anlıyoruz.

BAŞKAN - Hayır, reaksiyon yok -Türkçesini de- biz de anlayalım istiyoruz.

Buyurun.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Reaksiyon filan yok, ne dediğini anlamıyoruz Beyefendi.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Evet, tabii, sizin de anlamaya hakkınız var. Türkçesini de söyleyeyim, halkımız bilsin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, burada Türkçe konuşulur.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Her şey pahalanıyor, yoksulluk artıyor. Bu ülkede mevcut durumda en ucuz şey Türk lirasıdır. Bundan mutluluk duyan bir iktidar vardır, maalesef mutluluk duyuyor. 1 avro 15 liranın üstünde, 1 dolar 13 liranın üstünde; bu, sizin eserinizdir. Bunun sebeplerinden biri de bölgede yürüyen şiddet, çatışma ve savaş durumudur.

Halkımızı selamlıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)