GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:30
Tarih:08.12.2021

HDP GRUBU ADINA MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, bütçe görüşmelerinde sesi duyulmayan, kendileri görülmeyen, yok sayılan engellilerin sorunlarını biraz gündeme getireceğim ve bu noktada yirmi yıllık iktidarın engelliler siyasetinin özeti iki tane olayla başlamak istiyorum.

Birincisi, Eskişehir'de oldu geçtiğimiz hafta içinde. Eskişehir'de. SMA'lı bir çocuğun annesi, çocuğunun acı çekmesine dayanamadığı için intihar etti. Türkiye'de 1.619 çocuk SMA'lı ve Sağlık Bakanlığı -tek çözüm önerisi- "SMA testi getireceğiz." dedi yani yaşayanları ölüme terk etti.

İkincisi ise bu fotoğraf. Midyat Kaymakamı... Eşi yatağa bağımlı ve 5 çocuğu olan bir anne boyacılık yapıyor ve Midyat Kaymakamı, işsiz bu anneye bir ayakkabı boya kutusu hediye ediyor, bunu da böyle fotoğrafla övüne övüne paylaşıyor.

SMA'lı çocukları, otistik çocukları, engellileri bu bürokratların, bu gösteriş budalası bürokratların vicdanına terk ediyorsunuz ve onların vicdan gösterisi bundan ibaret oluyor. Ben sizde vicdan aramıyorum çünkü vicdan sizin için çoktan bitti; Yeşilçam filmlerindeki bir aktrisin, bir oyuncunun isminden başka bir anlam ifade etmiyor.

Engelliler ağır sorunlar yaşıyor, yoksulluk büyüdükçe bu sorunlar artarak büyüyor. Otistik çocukları olan aileler çözüm arıyor. Anne ve babalar çocuklarının kendilerinden önce ölmesini istiyor. Zira, çocuklarının toplumun ve sizin vicdanınıza bırakılmasından tedirginler. Biliyorlar ki orada vicdan yok, çocukları ortada kalacak.

Engelliler yoksullaşıyor, halk yoksullaştıkça yoksulluğun en dibini engelliler görmeye başlıyor. Verdiğiniz yardımlar hiçbir şeye yetmiyor. 763 lira 65 yaş üstü aylıkla, 609 lira engelli maaşıyla ve evde bakım maaşıyla engellilerin hayatını sürdürme koşulları ortadan kalkmış durumda ve benim engellilere bir çağrım var: Ricadan, minnetten ve buraya gelip talep etmekten vazgeçin. Bu iktidar yirmi yılda bize sadece çukuru gösterdi. Bu iktidar bize yirmi yılda sadece vicdansızlığı ve engellilere kötü yaşamı, kölece yaşamı gösterdi çünkü iktidara göre engellilik, bakıma muhtaç insanlardan oluşuyor ve bu bakım işini ailelerin sırtına yıktığınızda işten kurtulmuş oluyorsunuz.

Engellilerin ağır sorunları var. SUT'un düzenlenmesini, ortopedik araçlara erişmeyi istiyorlar. Engelliler, ÖTV indiriminin, araçlardaki ÖTV indiriminin sınırsız hâle getirilmesini istiyorlar. Engelliler, sağlık hizmetlerine rahatça ulaşmak; otistik çocuklar, okul hizmetlerinden yararlanmak istiyor ve bunun yapılmasının bir tek yolu var: Tüm sağlık hizmetleri, tüm ortopedik araçlar, tüm yardımcı edevat ücretsiz hâle getirilmelidir ve bütün engellilere, engelli grubuna ve oranına bakılmadan kişisel geliri üstünden temel gelir desteği verilmelidir ama bunun için bir engelli hareketinin oluşması gerekir.

Eğer burada bir ricayla bir şey yapılamayacaksa yapılması gereken tek şey kalıyor: Mücadele etmek. Ve mücadele dendiğinde İçişleri Bakanlığı karşımıza çıkıyor. Diyeceksiniz ki "Ne alaka?" Nerede hak arama eylemine gitsem, nerede işçilerin yanına gitsem polisin barikatını ve hunharca, zorbaca saldırısını görüyorum ve ben bir engelli milletvekili olarak aynı saldırıyla defalarca yüzleşiyorum. Saldırıyla durduramadığında ablukayla durdurmaya çalışıyor. İnsanlar, Bakırköy Belediyesinin önündeki işçiler, Migros'lu işçiler, fabrikadan çıkan işçiler, hakkını arayan kadınlar aynı soruyu soruyor: "Polis, kimin polisi?"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

MUSA PİROĞLU (Devamla) - Bu polis İçişleri Bakanlığının polisi ve bir tane görevi var; hak arama eylemlerini engellemek, hak arama eyleminin karşısına çıkmak, zorbalığın yanında durmak, patronun yanında durmak, işçiyi, köylüyü, kadını, öğrenciyi ezmek; sadece bu görevle hareket ediyor. Bu yüzden de alabildiğine hoyrat davranıyor. Ben her çıktığımda "Bu cesareti nereden alıyorsunuz?" sorusunu soruyorum ve İçişleri Bakanınızı dinlediğimde görüyorum, bu cesareti İçişleri Bakanından alıyorlar. Ben buradan onlara sesleniyorum: Krala yaslanan düşer, Soylu'ya yaslanan kaybeder; siz de kaybedeceksiniz, siz de biteceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, Sayın Grup Başkan Vekili, reise söyleyin, bu arkadaşı milletvekili yapsın ki susmayı öğrensin; aksi takdirde susmuyorsun. (HDP sıralarından alkışlar)