| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 08.12.2021 |
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı bütçeleri görüşülüyor.
Gün boyu herkese parmak sallayıp herkesi geren, sonra da mutlulukla gülümseyen, gerçekten enteresan bir kişilikle karşı karşıyayız. (HDP sıralarından gülüşmeler, alkışlar)
Şimdi, ben Sanayi Bakanından bir ricada bulunacağım çünkü "uzay vatan" diye bir kelime de kullanıldı; sanıyorum orada da bir parselleme durumu var ve Ay'a sert iniş yapılacakmış. Lütfen, gerçekten, yanınızdaki zatı da götürün. (HDP sıralarından gülüşmeler, alkışlar) Hava değişimi iyi gelir diyorum çünkü burada bu kadar parmak sallayacak bir durum yok.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Seviyeniz altta, daha aşağınız yok!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Biz bırakmayız; yargılayacağız biz onu, bırakmayız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bakanlığa gelmiş birisinin artık insanların eleştirilerine, sözlerine tahammül edecek bir olgunluğa sahip olması lazım; e, böyle değilse de o zaman Bakan olmaması lazım.
Kendilerini ülkenin ve devlet kurumlarının sahibi sanan bir iktidar ve Cumhurbaşkanıyla karşı karşıyayız.
Şimdi, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına randevu vermeyen ve kapılarını kapatan TÜİK hakkında diyor ki: "İstatistik Kurumu Başkanımız bunlara -bunlara- randevu vermiyor. Randevu vermeyince bu -bu- küplere biniyor. Bu devletin kurumlarının sana veya avanene -sana veya avanene- hesap verme sorumluluğu yoktur." İşte, biz de bu modelin diğer modelini görüyoruz burada gerçekten. (HDP sıralarından alkışlar) Çünkü aynı kişi, bu konuşma yapılırken sürekli olarak kafasını sallayarak onaylıyor orada.
Evet, valiler randevu vermesin, Emniyet müdürleri randevu vermesin, devlet kurumları randevu vermesin; denetlenmeyin, hiçbir şeyden sorumluluk almayın ve konforla yönetmeye devam edin. İşte, biz buna demokrasi değil, diktatörlük diyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
Başka neler oluyor bu düzende, bakalım. En can yakıcı olaylardan biri, Şenyaşar ailesi. 2018'de Urfa Suruç'ta AKP Vekili İbrahim Halil Yıldız'ın seçim çalışmaları sırasında sırf "Bizden size oy çıkmaz." dedikleri için, sırf demokratik tepkilerini gösterdikleri için AKP'li vekilin kardeşi ve yakınları tarafından kendi dükkânlarında linç edilen, katledilen Şenyaşarlar. Hastanede bile üzerlerine silah şarjörleri boşaltılmış, bıçaklanmış Şenyaşarlar. Sağlıkçılar bile tehdit edilmiş, can güvenliği yok ama aynı zamanda ortada kolluk kuvvetleri de yok. Olan bitene göz yumulmuş, hemen ne demiş buradaki zat? "Terör" demiş. Olay "AK PARTİ'lilere PKK saldırısı" diye duyurulmuş. Ama yıllar sonra da olsa AKP Urfa Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba'nın da çıkıp anlattığı gibi, meselenin terörle yakından uzaktan ilgisi yokmuş. Ölenlerden 3'ü, bizzat AK PARTİ'yi destekleyen grup tarafından katledilmiş insanlar. "Bize bir şey olmaz." güvencesiyle AKP milletvekili destekli çetenin onlarca kamu görevlisinin önünde yaptığı katliam ortadayken ne hastanede yaşananlar hakkında herhangi bir iddianame hazırlandı ne de üç buçuk yıl geçmiş olmasına rağmen alınan tek bir ifade var değerli arkadaşlar. Ama evet, alınan bir ifade var; eşini ve 2 çocuğunu kaybeden, iki yüz yetmiş beş gündür adalet nöbeti tutan Emine Şenyaşar, kamu görevlisine hakaretten 10'uncu kez ifadeye çağrılıyor, tam 10'uncu kez! Ne İçişleri ama ne İçişleri! Ne adalet ama ne adalet gerçekten! (HDP sıralarından alkışlar)
Evet, öyle bir bölyönet politikasıyla karşı karşıyayız ki aslında kendisi kayıpların bulunmasından sorumlu olan Bakanlık kayıplarını arayan Cumartesi Annelerini yedi yüz hafta sonra yerinden etti. (HDP sıralarından alkışlar) Evet, siz o meydanı boşaltınca bu anneler, o kayıplar yok mu oluyor zannediyorsunuz? Hayır, dimdik, onurla ayakta duruyorlar.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Diyarbakır Annelerinden niye bahsetmiyorsunuz?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Evet, geliyorum, ona geliyorum, ona geliyorum.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Hatta suçladınız onları.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Ve sonra ne yapıyor bu Bakan? Ne yapıyor biliyor musunuz? Yine yakınlarını kendisinin bulmaktan sorumlu olduğu Diyarbakır Annelerini karşımıza çıkarıyor.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - HDP il binasının önünde bekleyen Diyarbakır Anneleri.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Siz orada ne yapıyorsunuz? Kalkın oradan, Gülistan Doku'yu da biz bulalım, Hürmüz Diril'i de biz bulalım, Yusuf Bilge Tunç'u da biz bulalım, bütün kayıpları biz bulalım. Siz niye İçişleri Bakanısınız? Ne yapıyorsunuz bizim partimizin önünde? (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Niye? İşinize gelmiyor değil mi? Demokrasi mi? İnsan hakları mı?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Evet, yine bir başka bölyönet politikası. Her toplumsal olayda, her protestoda düşman belletilen...
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Çocuk hakları mı? Hadi!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Hatibi dinleyelim! Hatibi dinleyelim!
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Kim dedi onu?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Hiç aldırmayın arkadaşlar, ben burada her şeyi göğüslerim.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Öyle mi! Deminden beri siz bağırırken hatip değildi oradaki konuşan değil mi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Biz halkımızın iradesiyle buraya geldik, her şeyi göğüsleriz, hiç öyle aldırmayın.
Bugüne kadar her protestoda, ister işsizliğe karşı olsun ister kadın cinayetlerine karşı olsun ister emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili olsun ister sağlık çalışanlarının hakları için olsun ister KHK zulmüne karşı olsun, herkes polis tarafından saldırıya uğradı.
Bugüne kadar, hiçbir yurttaş, polisin onların güvenliğini aldığı şekilde, barışçıl protesto hakkını kullanamadı. Evet, daha dün Aydın'da gençlere şiddet uygulayıp "Seni öldürürüm, gebereceksin!" deme cesaretini nereden buldu o bekçi ve polisler? Sizden buldular, çok açık. Bakın, burada, il yöneticisi arkadaşımızı ters kelepçeleyenler kimden buldular cesareti? Sizden buldular, sizden, sizden buldular.
Tabii, işin bir başka boyutu da var. Evet, bir yandan 2007-2020 yılları arasında, polisin silah ve orantısız güç kullanımıyla 92'si çocuk 404 kişi, en son olarak Kadıköy'ün ortasında öldürülen set işçisi Çetin Kaya, panzerler altında ezilen çocuklar ve cezasızlıkla malul nice olay varken, diğer yandan, aynı kurşunlarla maalesef polisler kendi hayatlarına da son veriyorlar. Son bir yılda 100 polis, son on günde 10'dan fazla polis intihar etti çünkü onlar da bu öfkeli hayata, çalışma koşullarına ve yoksulluğa dayanamıyorlar.
Onlar bir bir ölürken başka bazı meslektaşları ne yapıyor bakalım. Daha önce İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele biriminde çalışan bir Emniyet görevlisi ve birkaç meslektaşı, belli ki görev başındayken edindikleri deneyimi hem 30'a yakın meslektaşlarını hem de yurttaşları dolandırmak için kullanmışlar; bir olup saadet zinciri kurmuş, 50 milyon liralık vurgun yapmışlar. Soruşturma başlatılmış bakalım, ama yurttaşlar mağdur olduktan sonra. Yapmanız gereken şey, öncesinde denetim -öncesinde- ve polislere, aynı böyle gülüşten, bakıştan bile nem kapan kendiniz gibi ona buna efelenmeyi değil insan haklarını öğretmek, insan haklarını; yapmanız gereken bu.
Gelelim kayyumlara. Mardin'de ya da Cizre'de olduğu gibi, gelen her kayyumla bir taş köprü yeniden inşa ediliyor. 73 milyon lira harcanıyor ama köprü hiç tamamlanmıyor ve yine kayyumlarınız halkı dolandırıyor. Ben artık bu sorumsuz iktidara ve onun Bakanına değil, size bir şeyler söylemek istiyorum sevgili halkımız. Bu çalınan paralar sizin paralarınızdır, sizin paralarınız; sahip çıkın o paralarınıza, sizin paralarınıza sahip çıkın, cebinizden çalınanlara. (HDP sıralarından alkışlar)
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Tabii, hendeğe gömülen paraları unuttunuz, hendeğe gömülen paraları unuttunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bakın, bugün sizden, yastık altından, oradan buradan paralarınızı istemişler gene az önce; sahip çıkın paralarınıza.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Kandil'e giden paraları da unuttunuz herhâlde? Onları da söyleyin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Gerçekten, bu düzen soygun düzeni.
Evet, kadınlar... Kadınlar sadece çoğu yakınları olan erkekler tarafından öldürülmüyor...
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Doğru, kadınlar dağda tecavüze uğruyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - ...aynı zamanda kamu görevlileri sorumluluklarını yerine getirmediği için de öldürülüyor. Biz İstanbul Sözleşmesi'ni savunurken en fazla neden savunduk biliyor musunuz? Bütün kurumlara denetim mekanizması getirdiği için ve işte, sizin asıl kaçtığınız şey bu denetim mekanizmasıydı.
Evet, Bütçe Komisyonu görüşmelerinde de ifade etmiştik "KADES uygulamasında dil seçeneklerinde Arapçanın, İngilizcenin, Fransızcanın, Farsçanın, Rusçanın olup da Kürtçenin olmaması bu ülkedeki milyonlarca Kürt kadını yok saymaktır." diye. Bir vekiliniz bunu söylediğim için "Acaba kendisi de bir kelime Kürtçe biliyor mu?" demiş arkamdan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, tamamlayabilir miyim.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Evet, bu ülkede yaşayan bütün halkların dillerini öğrenmek ve bağlarını güçlendirmek gerçekten en önemli unsurlardan biri. Öfke ve ötekileştirmeyle hiçbir yere varılamayacağını hepimiz gayet iyi biliyoruz. Bu nedenle ben de size ve o vekile kendi çabamla Kürtçe kursundan aldığım sertifikamı da göstererek sizleri selamlamak istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
NECİP NASIR (İzmir) - Onu biz temin ettik.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - "..."(X) Yani gelin, barış içinde birlikte yaşayalım, barış içinde.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)