| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 10.12.2021 |
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli halkımız; sizleri selamlıyorum.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Kandıra Cezaevinde hayatını kaybeden...
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Yeter!
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Bu kadın neden tek kişilik hücrede tutuldu?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Yeter!
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Adalet Bakanlığının bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Adaletin olmadığı, hukuksuzlukların, cezasızlıkların ayyuka çıktığı bir bakanlığın bütçesinden bahsetmek istiyorum. İçişleri Bakanlığı, istihbarat örgütleri, yürütmenin diğer aktörleri tarafından sürekli siyasi iktidarın müdahale alanı hâline gelmesi nedeniyle de ne yazık ki adalet anlamında birçok olumsuz uygulamalarıyla gündeme gelen bir bakanlık.
Adalet reform paketiyle, sözüm ona, hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi, yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve şeffaflığının geliştirilmesi, ceza adalet sisteminin etkinliğinin artırılması gibi hedeflerle ortaya çıkan bir bakanlıktan bahsediyoruz. Birçok toplumsal kesimi heyecanlandıran bu strateji gerçekleşebildi mi? Tabii ki gerçekleşmedi. Daha birinci yargı paketiyle birlikte valilere olağanüstü yetkiler tanındı. Kişi hak ve hürriyetleri kısıtlandı, OHAL yasaları kalıcı hâle getirildi, demokrasiye dair ne varsa bir bir geri alındı. Siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine, üniversitelere dair kısıtlamalar bir bir sıralandı ve tek adam rejiminin tahakkümü sağlandı. Devam eden paketlerde de bütün dünyayı sarsan, kasıp kavuran ve "pandemi" olarak ilan edilen süreçte, herkes risk altındayken Birleşmiş Milletlerin cezaevlerinin boşaltılması çağrısında bulunduğu bir süreçte, İçişleri Bakanlığı, fırsattan istifade ederek kayyum operasyonları yapıp partimize yönelik siyasi soykırım politikalarıyla cezaevlerini toplama kampları hâline getirdi.
Birleşmiş Milletlerin "hasta ve yaşlı tutsakların derhâl serbest bırakılması" çağrısına rağmen mevcut iktidarın soykırım operasyonları artan oranda devam etti. İnfaz Yasası'yla Anayasa'nın eşitlik ilkesi çiğnenmiş, infazda adalet sistemi hiçe sayılarak suç örgütleri, cinsel istismar suçluları, uyuşturucu suçluları, çocuğa karşı işlenen suçlarda tutuklu, hükümlü olanlar tahliye edilmiş ve siyasi mahpusların tamamı ikinci kez cezalandırılmıştır. Muhalif ve düşünce açıklaması yapan aktivist, gazeteci, yazar, avukat, siyasetçi, belediye eş başkanları rehin tutulmaya devam edilmiştir. Anayasa'yla koruma altına alınan kurumların örgütlenme hakkını düzenleyen hususa müdahale edilerek İçişleri Bakanlığına, derneklere ve sivil toplum örgütlerine müdahale etme yetkisi tanınmıştır. Devlet-mafya ilişkileri, yargı-siyaset ilişkisi ayyuka çıkmış, bu iddialara karşın soruşturma dâhil hiçbir işlem yapılmamıştır.
Toplumsal davalarda, cinsel istismar davaları, siyasi cinayetler ve Deniz Poyraz davası, Tahir Elçi davası ve cinayetleri ortadayken adalet sağlanmadı ve etkili bir yargılama ne yazık ki yapılmadı. Emine Şenyaşar mağdur olmasına rağmen 10 kez ifadeye çağrıldı, ifade tutanaklarında faili meçhul "kasten adam öldürme" olarak geçti.
Yargı paketiyle, kamu görevlilerinin işkence yaptığına dair soruşturmalarda somut delil şartı getirildi. Tecrit politikaları kanunsuz bir şekilde ülkenin her alanında yaygın hâle getirildi. İmralı Cezaevinde sekiz yıl aradan sonra en son Sayın Öcalan 7 Ağustos 2019 tarihinde avukatlarıyla görüşebildi. Avukatları her hafta 2 kez olmak üzere Bursa Ceza İnfaz Hâkimliğine başvuru yapmakta ama infaz hâkimliği, avukatlarına herhangi bir gerekçe göstermeden görüştürme taleplerini reddetmektedir. Sayın Bakan, 16 Mayıs 2019 tarihinde, siz, Öcalan'la görüşmeyle ilgili olan beyanatınızda aynen diyorsunuz ki: "Hükümlülerin avukatlarıyla konuşması kanuni bir haktır. Daha önce verilen kısıtlama kararları vardı, görüşme yasağına ilişkin kararlar vardı; onlar kaldırıldı, görüşme imkânı getirildi." Peki, görüşme hakkı neden hâlâ engelleniyor ve bu tecrit devam ediyor? Bu konuda halka açıklama yapmak durumundasınız.
İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfının verilerine göre, sadece on bir ayda 59 gazeteci cezaevinde, 915 kişi hakkında işkence yapıldığına dair başvuru söz konusu; 158 basın-yayın kuruluşu ve internet sitesi hakkında erişim yasağı uygulandı. İfade Özgürlüğü Derneğinin Mayıs 2020 verilerine göre, yüz binlerce sosyal medya sayfasına veya ağ sağlayıcısına yasaklar getirildi; sadece on bir ayda 98.714 hesapta inceleme yapıldı. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye 180 ülke sıralamasında 154'üncü sırada.
Mevcut iktidarın politikalarıyla ülke yoksullaşmış ve artık geniş halk kitleleri açısından yaşam çekilmez bir hâl almıştır. Güvenlikçi politikaların hâkim olduğu ve hukuki güvenlik ortamının olmaması, bütün bu ortamların doğurduğu bir alan hâline gelmiştir. Adaletin olmadığı bir ülkenin karşı karşıya kaldığı gerçeklik ne yazık ki budur. Adaletsizlik anlayışı, hukuksuzluk, emekçilerin, sabit gelirlilerin, halkın daha da yoksullaşmasına, gelir dağılımı adaletsizliğinin daha da artmasına ve işsizliğin artmasına neden olmuştur.
Sayın Bakan, bütün soruşturma ve operasyonlar İçişleri Bakanı tarafından yapılmaktadır. İçişleri Bakanı her gün burada suç işlemekte ve mevcut olan adaleti tanımadığını beyan etmektedir. Bütün bunlara rağmen siz adaleti ne şekilde sağlayacaksınız? Bu iktidarın bakış açısı, muhalefeti bastırma, düşünce hürriyetini kısıtlama ve özgürlükleri sınırlandırma üzerinde kurgulanmıştır.
Sayın Bakan, bakın, siz bütün konuşmalarınızda -zannederseniz ki- Almanya, Fransa ve İsviçre'nin Adalet Bakanıymış gibi konuşmalar yapıyorsunuz. Muhtemelen bu akşam da konuşmanızı bu meyanda yapacaksınız.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) - Sana mı soracak nasıl yapacağını?
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Fakat şunu belirtmek isterim ki bir Kobani kumpas davası söz konusu; bu Kobani kumpas davasına neden müdahale ettiniz? Neden müdahale ediyorsunuz? Peki, mevcut olan heyeti neden değiştirdiniz? Bu konuda bir açıklama yapmak zorundasınız Değerli Bakan.
Cumhurbaşkanı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını tanımadığını söylüyor; peki, buna rağmen siz adaleti nasıl gerçekleştireceksiniz? Sağlık Bakanı suç işliyor ve soruşturmaların tamamının alt zeminini hazırlıyor, buna rağmen siz nasıl adalet sağlayacaksınız? Bu konularda halka açıklama yapmak durumundasınız.
Bakın, toplumun yarısından fazlasını fişlediniz. Sadece on bir ayda 26.225 kişi hakkında soruşturma başlattınız Sayın Bakan. Peki, bunlar ortadayken sizin bu paketler bu topluma ne getirdi? Bu topluma sadece ve sadece cezaevlerini reva gördünüz Sayın Bakan. Bunca hukuksuzluğa rağmen nasıl bütçe talebinde bulunuyorsunuz Sayın Bakan?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun toparlayın.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Peki, ben size sormak istiyorum: Sayın Bakan, bu bütçeyle -halkın parasını aldığınız zaman- Musa Anter'in dosyasında ve davasında adalet olacak mı? Bu bütçeyle Sayın Bakan, Ceylan Önkol adalet bulacak mı? Sayın Bakan, Roboski katliamı adalet bulacak mı? Sayın Bakan, Deniz Poyraz katliamı adalet bulacak mı? Bunları size sormak istiyorum Sayın Bakan. Kandıra Cezaevinde yaşamını yitiren Garibe Gezer, cinsel saldırıya uğradı ve işkenceye maruz kaldı. Bu konu adalet bulacak mı Sayın Bakan? Sayın Bakan, bakın, Çatak'ta helikopterden atılan ve ağır yaralanan Osman Şiban hakkında dava açıldı. Buna sebep olan ve bu suçu işleyen kişiler hakkında bir soruşturma olacak mı ve bu konuda adalet sağlanacak mı? Bu nedenle, siz bu adaleti getirmeyeceksiniz, biz de size şimdiden "hayır" diyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)