| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 10.12.2021 |
HDP GRUBU ADINA FATMA KURTULAN (Mersin) - Hadsiz adam! Size ancak "Hadsiz adam!" derim ben buradan!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ama size bir şey söylemedi.
FATMA KURTULAN (Devamla) - Hadsizler!
ZAFER IŞIK (Bursa) - Ben sizin şahsınıza bir şey söylemedim.
FATMA KURTULAN (Devamla) - Haddinizi bilerek konuşun!
ZAFER IŞIK (Bursa) - Şahsınıza bir şey söylemedim ben.
BAŞKAN - Niye laf atıyorsunuz?
FATMA KURTULAN (Devamla) - Sataştın, ben buraya gelirken bana bir şey söyledin.
BAŞKAN- Bir dakika arkadaşlar...
Fatma Hanım, bir dakika...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Arkadaşlar, hatibimiz giderken oradan laf atılıyor.
BAŞKAN - Laf atan arkadaş gelsin bakayım buraya, gelsin konuşsun. Atmayın laf.
FATMA KURTULAN (Devamla) - Buyurun, gelin söyleyin.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Devamla) - Süleyman Soylu'dan kalan şakşakçılar! (HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Bir dakika!
FATMA KURTULAN (Devamla) - Niye hepiniz gelmediniz? Süleyman Soylu'da hepiniz yığılmıştınız, bu Bakanlarda niye 10 kişisiniz?
BAŞKAN - Fatma Hanım, Sayın Kurtulan....
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Bir dakika! Ne biçim konuşuyorsun sen!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ne demek "Ne biçim konuşuyorsun?" ya!
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - "Şakşakçılar" ne demek?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sen kimsin böyle kalkıp da müdahale ediyorsun!
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ne biçim konuşuyorsun!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Otur yerine!
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Böyle bir saygısızlık olur mu!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Niyeymiş?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Saygısız sizsiniz! Otur yerine!
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Sensiz saygısız!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Otur! "Sen" diye de hitap etmeyin Vekilimize.
BAŞKAN - Sayın Kurtulan, hitap edin, buyurun.
FATMA KURTULAN (Devamla) - Ben başlamadım Sayın Başkan, tekrar, yeniden lütfen.
BAŞKAN - Bakınız, ben bir şey söyleyeyim. Bana bir milletvekili arkadaş geldi sabahleyin, dedi ki: "14 yaşında bir çocuğum var." "Kavga olduğunda sen orada olma." demiş.
Yapmayın arkadaşlar ya, bırakın.
Buyurun Sayın Kurtulan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Efendim, hatip de temiz bir dille hitap ederse seviniriz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Size bir şey söylemedi ki ya! Bırakın, nasıl konuşacağına mı karışıyorsunuz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, çok özür dileyerek, başlatmadan...
BAŞKAN - Ben bir şey duymadım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben buradan dikkatle izledim, daha Ömer Vekilimiz oradayken "Şimdi Fatma Hanım geliyor." diye ses buraya kadar geldi ve yürürken laf atmaya başladılar.
BAŞKAN - Gerekli ikazı yaptım ben.
ZAFER IŞIK (Bursa) - Ne var bunda?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya, ne var bunda?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben izledim sizi.
ZAFER IŞIK (Bursa) - "Hanım" dedik, ne var bunda?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ama devam ettiniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Arkadaşlar...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yani Fatma Hanım değil mi gelen, başka biri mi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, herhangi bir laf atma vesaire yok, kaldığımız yerden devam edelim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Devamla) - Sayın Başkan, severek söylerim; MHP Grup Başkan Vekiline, Grup Başkan Vekiliyken uyumlu çalıştığım bir Başkan olarak saygı da duyarım.
Değerli arkadaşlar, hepinizi selamlıyorum.
Benim de Garibe Gezer'le ilgili dikkat çekmek istediğim birkaç nokta var tabii ki. Sayın Bakana bir soru önergem de var; keşke soru önergesine bakıp zamanında müdahale etseydi, belki bu kadın şimdi yaşıyor olacaktı. Tacize uğradı, tecavüze uğradı, şiddete uğradı; erkek gardiyanlar arasında yarı çıplak sürüklendi, süngerli odaya konuldu; bangır bangır bağırdı, dışarıya, kamuoyuna sesini duyurmaya çalıştı. Biz burada dile getirdik, soru önergesi verdik ancak kulaklarınızı tıkadınız. Şu an, Garibe'nin dün akşam intihar ettiği söyleniyor, ailesi "İntihar değil." diyor; sonuçta bir şaibe var, araştırılmalı. Buna karşı duyduğunuz sorumsuzluğu da kınadığımı belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna 2021 yılında 9.030 dilekçenin, başvurunun geldiğini, bunların 6.761'inin cezaevinden geldiğini biliyoruz. Ancak bunun da yanı sıra bizim grubumuzun tamamına, neredeyse hepimize faks, mektup, aile ve avukatlar aracılığıyla da cezaevlerinden gelen on binlerce mektup, vesaire, şikâyetler var.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) - Diyarbakır Annelerinden de geliyor.
FATMA KURTULAN (Devamla) - Tutuklu ve Hükümlü Haklarını İnceleme Komisyonu olarak son bir ayda, hatta iki ay içerisinde, çok yoğun incelemelerde bulunduk. Burada Komisyon Başkanımız Sayın İbrahim Yurdunuseven'e de teşekkür etmek istiyorum; hem çıkardığı çalışma takvimi hem de çalışma metoduna ilişkin örnek alınması gereken bir yöntemle Komisyonumuzu işletmektedir. Cezaevi ziyaretlerine gittiğimizde önce bir cezaevi idaresinin sunumuyla karşılaşıyoruz sevgili arkadaşlar. Kocaman arazilere inşa edilmiş kampüslerden bahsediyorlar, fırınları gösteriyorlar, yemekhaneleri, revirleri, hatta yapılan kimi sağlık merkezlerini gösteriyorlar; çocuklu kadınların kalacağı odaları gösteriyorlar; çocuk oyun odaları, kreşler, kurslar, tutuklulara sunulan şefkatli hizmetler vesaire vesaire. "Bunlar işliyor mu?" dediğimizde "Efendim, pandemiden dolayı bunlar kısıtlı, şu an işlemiyor." deniyor. Ancak buradan çıktıktan sonra, idarenin olduğu bölümden ayrılıp koğuşlara girip o kapı kapandıktan sonra elbette ki zulümden başka hiçbir şey karşımıza çıkmıyor.
"Çıplak arama" ilk sorduğumuz sorulardan biri. Bir vekilimizin vekilliğinin düşmesine de neden oldunuz, hepiniz yine burada bağırıp çağırdınız ancak sorduğumuz soruda hemen hemen tutukluların birçoğu, özellikle siyasi mahpusların hepsi çıplak aramaya maruz kaldığını ifade ediyorlar. Şimdi ne dediniz? Detaylı arama; bakalım, ileriki süreçte de bunu göreceğiz. Çıplak aramada siyasi tutuklular şunu söylüyorlar: "O cezaevine gider gitmez bizi bir A takımı karşılıyor."
Sayın Bakan, sizin A takımdan haberiniz var mı bilmiyorum. Umarım, dilerim "Bu uygulamadan haberim yok." diye sonunda bize bunu söylersiniz. A takımı geliyor ve bu cezaevinin işkence boyutunu bu tutuklulara izah ediyor; tabii, darbederek, ağızlarını, burunlarını kırarak, parçalayarak vesaire.
Hak ihlallerinin ardı arkası kesilmiyor. Bir dönem -herkes bilir, Sayın Bakan da çok iyi bilir- sayımlar, cezaevi belleğinde biraz karanlık, biraz işkencelere maruz kalınan bölüm olarak bilinirdi yani sayım sırasında tutuklulara işkence yapılması, askerî nizam içerisinde yapılması tekrar, yeniden bu zamanlarda, bu süreçte gündeme gelen, hatta herkese... Adli tutukluların da bazıları şunu söylediler: "Terliği çıkar, ayakkabıyı giy, eşofmanını giy; hazır olda dur." Hatta kimisine de tek tek sıralamalar vererek kendilerini saydırtıyorlar.
Koğuş aramaları tam bir işkenceye dönmüş durumda cezaevlerinde; eşyaları darmadağın ediliyor. Yeni Yaşam, Evrensel, BirGün, Oksijen, Yeni Asya gazeteleri verilmiyor ve kimi televizyon kanalları yasaklı, mesela en çok dile gelen Halk TV. Kitap sınırlandırması keyfî olarak esnetiliyor ya da katılaştırılıyor. Dilekçeler kayboluyor ya da geç veriliyor. Mektuplarda Kürtçe geçen bölümlerin üstü karalanıyor. Aileleriyle yaptıkları Kürtçe telefon konuşmaları kesiliyor, yasaklanıyor tıpkı sizin burada mikrofonu kestiğiniz gibi, sizin iz düşümünüz olarak orada icraatlar devam ediyor.
Cezaevi incelemelerindeki en çok şikâyet konularından biri de nakil talebidir. Bunu her daim söylüyoruz; nakil talebi artık bir işkenceye dönmüş; aslında sadece tutukluya değil, aynı zamanda ailesine de verilen bir ceza olarak görülüyor. Pandemi gerekçesiyle sevklerin yapılmadığı söyleniyor, ancak mahkûmlar sürekli gece yarıları koğuşlarından kaçırılırcasına oradan oraya sürüklenerek, tabii, gittiği yerde de A takımının işkencesine maruz kalıyor.
Son zamanlarda -benim bizzat Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne de ilettiğim- mesela, âdeta sanki bütün batı cezaevleri Kürtler için inşa edilmiş. Mesela kardeşin birisi Espiye Cezaevinde -Kürtler Espiye'nin neresi olduğunu bile bilmez ama öğrendik- bir kardeşi de Erzincan'da; ailenin şu talebi var: "2 çocuğum bari bir cezaevine gelsin, bari Erzincan'a gelsin, 2'sini Erzincan'a getirsinler." Bunu söylediğimizde: "Güvenlik gerekçesi." Şimdi, bu güvenlik sadece 700, 900 kilometrede mi sağlanıyor; 200, 300, 400 kilometrede, hatta aynı kentte bu sağlanamıyor mu diye, gerçekten bu zulmü size sormak isterim.
Yine, Şırnak'tan apar topar bir grup insan götürdünüz Kayseri'ye. Biz de Kayseri Cezaevini incelerken bir tutuklu bize şunu söyledi: "Yan koğuşta Şırnak'tan gelenler var, darbedildiler, ağzı burnu kırıldı bunların." Biz Komisyon olarak kulaklarımızı tıkadık, gülümsedik, geçtik. Bu konuda bir mahkûmiyet kararı var Türkiye'nin, Sayın Bakan biliyor zaten; AİHM'in 2019'da Tekin ve Avşar kararlarıyla bunun bir hak ihlali olduğunu, dolayısıyla aileye de bir zulüm olduğunu söyleyerek Türkiye'yi mahkûm ettiğini biliyoruz.
Mapushanelerde -en çok- sağlığa erişim büyük problem, revirlerde doktor yok. Bize o şatafatlı gösterilen revirlere gidiyoruz, hatta klinikler açılmış, oraya gidiyoruz. Kim var? Sadece beyaz önlük giymiş bir personel, kimdir? Sağlık müdürüdür. Adli, siyasi, bütün tutukluların hepsinin söylediği: "Diş tedavisi yapılmıyor." Bazen bizim Komisyonun bir üyesi şunu diyor: "Pandemidir, biz de... Dişçiye dışarıda da gidilmiyor." Vallaha, biz gittik, dişlerimizi yaptık, pandemidir... (HDP sıralarından alkışlar) Bir yıl boyunca bir insan diş ağrısıyla yaşar mı ya? "Bir yıl boyunca diş ağrısıyla yaşadım." diyen "Zamanında müdahale edilse dişlerim kurtarılırdı, edilmediği için bu hâle geldik." diyen o kadar çok tutuklu var ki. İnanın, kerpeten verseniz tutuklular birbirinin dişlerini artık çekecek çaresizlikten, ağrıdan; bu hâle gelmiş.
Kelepçeli muayene büyük bir sıkıntı. Ya, zaten zar zor gidiyor hastaneye, gittiğinde kelepçe dayatılıyor. Bu, insan onurunu zedeleyecek...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Sayın Bakan, sizin Bakanlığınız konuşuluyor.
FATMA KURTULAN (Devamla) - Mesela, mamografide kelepçe ısrarı, dayatması var. Görevli nezaretinde yapılması... Kadın tutsak gidiyor, orada mamografi çekilirken erkek görevli ısrarla "Ben olacağım." diyor "Hayır." diyor ve bir bakıyor ki aynadan, görevli onu izliyor.
KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Bakan, sizden söz ediyorlar, dinleyin lütfen.
FATMA KURTULAN (Devamla) - Bu en büyük sorunlardan biri.
Yine, Bangin Muhammed yeni...
KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sizden söz ediyorlar, bakın.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Sen mi bana fikir vereceksin!
KEMAL PEKÖZ (Adana) - Dinleyin lütfen.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Benim amirim misin sen!
BAŞKAN - Niye laf atıyorsunuz ya! Sizin arkadaşınız konuşuyor.
KEMAL PEKÖZ (Adana) - Dinlemiyor.
BAŞKAN - Laf atma, laf atma, tamam.
FATMA KURTULAN (Devamla) - Bangin Muhammed'in yakın zamanda cenazesi annesine teslim edildi.
Yine, Aysel Tuğluk arkadaşımız, onun koğuş arkadaşları, daha yeni, beş dakika önce, durumunun çok acil olduğunu, sağlığında yeni vakaların çıktığını, yeni bulguların oluştuğunu söyledi. Arkadaşlar, Aysel Tuğluk'un durumunu cezaevi idaresi de zaten yakından inceliyor, görüyor, biliyor ve o da hemfikirdir; Aysel Tuğluk'un bir an önce tahliye edilmesinin ısrarla altını çizmek istiyoruz.
Birçok arkadaşımız dile getirdi, "Mehmet Emin Özkan" diye diye dilimizde tüy bitti ama sizin kulağınız sağır. Menemen R Tipi Cezaevi... Bakın, hemen hiddetlenmeyin, bunlar adli tutuklular.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Kimse bir şey demiyor ya. Sataşıyor.
FATMA KURTULAN (Devamla) - Hepsi tekerlekli sandalyede, 2 bakıcı vermiş devlet, o bakıcılar yetmiyor. Komisyon olarak hepimiz, her partide bulunan Komisyon üyesi bunların bir an önce tahliye edilmesi gerektiği üzerinde hemfikir olmuştu. Hasta tutukluları, cezaevinde yaşamlarını sürdüremezken içeride tutmakta ısrar etmek işkencedir, bu işkenceye son verin diyoruz.
Yemekler en büyük sıkıntı, herkesin şikâyet ettiği bir şey. Sevgili arkadaşlar, tutuklular şunu söylüyor: "Zaten yemekler besleyici değil. Öğlen yemekleri güzel çıkıyor çünkü idarenin kendisi de burada yiyor ama diğerlerini geldiği gibi çöpe atıyoruz." Günün bitiminde çöpler toplanırken devletin yetkilisi, görevlisi görmüyor mu yemeğin hepsinin çöpte olduğunu? İnanın bazı tutuklular bu Allah nimetinin çöpe atılmasından üzüntü duyduklarını söylüyorlar. Artık bırakmışlar aç kalmalarını -bunu bir angarya- her gün, her gün tenceredeki yemekleri çöpe atmak gerçekten büyük bir sıkıntı.
Kadın tutukluların ayrıca sıkıntıları var. Zaten garibanların yaşadığı ortada. Kayseri Cezaevinde bir kadın iki yıl önce Komisyonumuza başvuru yapmış, "Ben tacize uğradım." demiş. Komisyonumuz gitti, ne yaptık? 6-7 erkeğin huzurunda "Söyle bakayım, sen nasıl tacize uğradın?" dendi. Kadın arkadaşlar çok az burada, bizim gruptakiler bilir, her kadın bunu bilir; bir taciz vakasında öyle ulu orta "Hele söyle bakayım nasıl oldu?" deyip buna yanıt vermek kolay bir mesele değil, bu öyle araştırılmaz. Ne yapılır? Bağımsız bir heyet gider, bunu zamanında, vaktinde karşısına alır, garibanın akıbeti olmasın diye müdahale eder.
Yine kadın tutukluların mahrem alanlarını gören kameralar var, bunu kabul etmek mümkün değil. Kadınlar "Banyoya girerken bile kamera bizi görüyor." diyorlar. Çocukları olan anneler, çocuklarına ayrı yemek, ayrı yatak verilmediğini söylüyorlar. Hijyen malzemesi kendilerine verilmiyor. Kadınlara yönelik bu ayrımcılığı, bu şiddeti reddediyoruz.
Gözlem kurulları bir şiddet alanı olarak karşımızda duruyor sevgili arkadaşlar. Mesela, Tarsus Cezaevinde "Sen çıkınca HDP'ye gidecek misin?" sorusuyla karşı karşıya kalıyorlar, Komisyonun tüm üyeleri de bunu duydu zaten; benim uydurduğum bir şey değil, öyle düşünmeyin. "İyi hâlli değil." "Pişman değil." "Şu veya bu koğuşta kalıyor." gerekçeleriyle bunlar sorgulanıyor. Mesela, bize de iletilen, sonra benim araştırdığım, Van Cezaevinde Ramazan Akbaşlı; birileri geliyor, koğuştan bunu çıkarıyorlar, sorguluyorlar. 3 kez ben avukatıyla görüştüm; sorgulanıyor, hatta dışarıda operasyonlara gittiği söyleniyor. Bağımsız ya da tekli bir koğuşa gitmesi dayatılıyor, Ramazan Akbaşlı oraya gidiyor, daha sonra koğuşunda asılı olarak bulunuyor ve bununla ilgili de bir soruşturma yapılmıyor. Dinlediğimiz savcı "Bir terör örgütü üyesini kendi yapısından ayırmışsam ne mutlu bana." diyor, Komisyon olarak böyle bir hazin durumu da izledik.
Tüm bu cezaevlerinin içerisinde en vahimi var ki İmralı Cezaevi. Abdullah Öcalan ve İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevinde kalan Hayri Konar, Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş'a yasal hakları olan avukat ve aile görüşü ile iletişim hakkı kullandırılmıyor. Abdullah Öcalan'a Haziran 2019'dan bu yana yani iki buçuk yıldır aile görüşü yaptırılamıyor. Öcalan, Konar, Yıldırım ve Aktaş'la en son 25 Mart 2021 tarihinde yani sekiz buçuk ay önce yapılan telefon görüşmesinden sonra hiç haber alınamadı. Yakınlarından o tarihten bugüne hiçbir şekilde haber alamayan aileler ve avukatları yakın zamanda grubumuzu ziyaret ettiler; talepleri, hukukun uygulanması, yakınları ve müvekkilleriyle görüşebilmeleri, sağlıklarının yerinde olduğundan haberdar olmaları. Bu ağır tecridi, kişiye özel hukuk uygulamalarını burada hep dile getirmeye çalışıyoruz. Bu ağır tecridin yarattığı etkiyi en iyi bilenlerden birisiniz Sayın Bakan. "Mevcut yasalar uygulansın." diye hayatını feda edenlerin olduğunu en iyi bilenlerdensiniz. Bu Meclisin bir üyesi olan Leyla Güven "Tecrit kalksın." diye iki yüz gün açlık grevinde kaldı. Cezaevlerinde binlerce mahpus açlık grevine girdi, 8 mahpus tecridi kınadıklarını belirten mektuplar bırakarak hayatına son verdi. Bu sürecin ardından ve siyasal konjonktürün de etkisiyle siz kameralar karşısına geçtiniz ve "Kısıtlama kararları kaldırıldı, görüşme imkânı getirildi, hukuken bu konuda engeller kalktıktan sonra avukatın görüşme imkânı da hukuken söz konusu olmuştur." dediniz. Yine, Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi üyelerini kabulünüzün ardından gazetecilere yaptığınız açıklamada "Hiçbir şekilde hiçbir kişinin keyfî tutumunu asla kabul edemeyiz, bu konuda hak ihlaline izin veremeyiz. Bu konularda adli, idari soruşturmalar yapılmakta; varsa ihlaller, kötü, keyfî uygulamalar, gerekli müeyyideler yapılmaktadır." dediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
FATMA KURTULAN (Devamla) - Teşekkürler Başkanım.
Ama gelinen aşamada, tecrit en ağır biçimiyle devam etmekte. Sormak isterim Sayın Bakan: Ailelerin, avukatların ve tutukluların en tabii hakkının kullandırılmamasının amacı nedir? İmralı'da uygulanan tecritte ısrarın gerekçesi nedir? İmralı'daki ve tüm cezaevlerindeki hukuk dışı ve keyfî uygulamalar son bulsun diyorum.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)