GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:32
Tarih:10.12.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanlar; sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım. Tarım ve Orman Bakanlığı ve Türk tarımı hakkında İYİ Parti olarak görüşlerimizi paylaşmak, sorunlara çözümlerimizi açıklamak üzere söz aldım.

Özellikle belirtmek isterim, Türk tarımı keşke çok daha iyi bir hâlde olsa, olumlu ve refah seviyemizi yükselten hâlini konuşabilsek. Fakat maalesef durum hiç de öyle değil. Lütfen emin olun ki Türk tarımının içine düşürüldüğü durumdan bahsetmek beni ziyadesiyle üzüyor. Tarımın son on yılda gayrisafi millî hasıladaki ağırlığı yüzde 18,3 azalarak yüzde 6 seviyesine düştü. İYİ Parti olarak tarımı içinde düşürüldüğü çaresizlikten çıkarıp üretimle yeniden bereket getirmek için hazırız, biz çözeriz.

Bugün değerli milletvekillerimizin çok doğru, güzel fikirlerini dinliyoruz, bu fikirlerin Sayın Bakan tarafından da ciddiye alınmasını arzu ederim. Pandemi öncesinde İYİ Parti olarak tarımın önemini hep savunduk; pandemi, millî tarımın önemini anlamayanlar için sert bir uyarı oldu. Tarımın yaşamımızda kapladığı alanın ne kadar hayati olduğunun artık bilincine varılmalı.

Takdir edersiniz ki gıda güvencemizi mümkün kılmak için tarımsal üretimin devam etmesini sağlamak gerekiyor. Millî ve sürdürülebilir tarım politikalarına işte tam da bu nedenle ihtiyaç duyuyoruz. Maalesef, tarımsal üretime yönelik ciddi bir programın hâlâ bulunmaması, konunun vahametinin, kendini yerli ve millî olarak tanımlayan AK PARTİ iktidarınca kavranılmamış olduğunu gösteriyor bizlere. Her şeye rağmen üretimde kalmaya çalışan çok kıymetli çiftçilerimiz var ancak AK PARTİ iktidarının hatayı aşıp kasta varan gayrimillî politikalarıyla toprağını ekemeyecek, hayvanını besleyemeyecek duruma getirildiler. AK PARTİ iktidarında ithalat sevdasıyla oluşturulan üretim boşluğu ve dışa bağımlılık Türk tarımına tehdit oluşturdu. Bu millî güvenlik sorununu oluşturan unsur, ithalatla Türk çiftçisinin en büyük rakibi hâline gelen fırsatçı AK PARTİ iktidarıdır. Gıdada dışa bağımlılık egemenlik tehdididir. Parti anlayışımız olarak Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi'nin her fırsatta ifade ettikleri gibi tarım bir millî güvenlik meselesidir. Tarımın savunma sanayisinden daha az öneme sahip olmadığını, stratejik bir sektör olarak değerlendirdiğimizi devamlı ifade ediyoruz. Üzülerek söylemeliyim ki bütün uyarılarımıza rağmen çiftçimizi görmezden gelen, kasıt taşıdığını düşündüren AK PARTİ'nin zararlı tarım politikaları tartışılması gereken bir millî güvenlik sorunu hâline gelmiştir.

Dünyanın en güzel coğrafyasındayız, dünyanın en bereketli topraklarında yaşıyoruz çok şükür ancak son on altı yılda 4,2 milyon hektar tarım arazimiz tarım dışına çıktı. Son on yılda tarımın istihdamdaki payı yüzde 23'ten yüzde 17'ye geriledi. Tarımdaki kadın istihdamı dörtte 1 oranında azaldı. Bu azalma aslında Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun göç vermesinin ana sebeplerinden biridir. Doğudaki ailelerde, o ailenin kadını istemezse kimsenin onları toprağından edemeyeceğini bir Erzurum milletvekili olarak çok iyi bilirim. Yine, son on yılda tarımın millî gelire katkısı 70 milyar dolardan 40 milyar dolara düştü. Litresi 1,1 lira olan mazot 9 katına, tonu 237 lira olan üre gübresi 39 katına, besi yeminin kilosu 7 katına çıktı. Fiyatlar artık günlük artıyor. AK PARTİ iktidarı artan fiyatları döviz artışına bağlıyor. Hatırlatmalıyım ki döviz artmıyor, millî paramız eriyor. Bunun da sebebi iktidar olarak sizlersiniz. Bugün Türk lirasının tasarruf değeri kalmadığı gibi, bir fiyat ölçüsü değeri de kalmamıştır. Yüzde 63'lük banka döviz mevduat oranına da bakarsak korkarım ki bir sonraki adımda millî paramızın -Allah esirgesin- tedavül değeri bile kalmayabilir. TL'deki fahiş değer kaybı olmadan önce de Türkiye'nin dört bir yanındaki çiftçilerin ortak noktası zarar etmekti. Çiftçi artık boş bahane duymak istemiyor. AK PARTİ'nin gözünde çiftçinin, üreticinin hiçbir değeri yok. Tarımı bir stratejik sektör ve millî güvenlik meselesi olarak gören, demokrat, milliyetçi, kalkınmacı bir partinin ve siyasi geleneğin temsilcisi olarak ifade etmeyelim ki: Tarımı önemsemeyen zihniyet kendine "millî ve yerli" demesin. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

2007-2020 yılları arasında toplam gayrisafi millî hasıla tutarının yüzde 1'i olan 320 milyar liralık destekleme ödemesi yapılması gerekirken ödenen tutar 141 milyar lira yani çiftçimiz 2020 itibarıyla AK PARTİ'den 180 milyar lira alacaklı. Tarımsal desteklemelere ayrılan ödeneğin 28 milyar 200 milyon lira artırılması amacıyla İYİ Parti olarak verdiğimiz teklif bile Komisyonda reddedildi. Milleti yokluğa mahkûm eden, iktidara yolsuzluk kapılarını ardına kadar açan bir yokluk ve yolsuzluk bütçesinden de başka bir şey beklenmezdi zaten. Ayrıca, destekleme ödemeleri, bazı ürünlerde ekilişlerinden yaklaşık on beş ay sonra veriliyor. Örneğin, hayvancılıkta buzağı desteklemeleri on iki ay sonra ödeniyor Sayın Bakan. Sayın Bakanın dün yaptığı açıklamada, 2020 yılı buzağı desteklemelerini 2021 desteklemeleri gibi yansıtması bilgisizlik mi, aldatma mı bilemedim. Çiftçi feryat ederken Muhterem Bakan "Zarar eden hiç çiftçimiz yok." diyebiliyor. Mayıs ayında, Tarım Bakanlığı buğday alım fiyatını ton başına 2.250 lira olarak açıklamıştı, Sayın Bakan da "Çok iyi fiyat açıkladık." diye müjde verdi. Geçtiğimiz ay ise Bakanlığa bağlı TİGEM, ürettiği 13 bin ton buğdayı ton başına 5.320 liradan satabildi. Müjdeci Bakan Bey'i ciddiyete davet ediyoruz.

Bazı başka bakanlar gibi Sayın Pakdemirli'nin de bugün sergilediği kaba ve vurdumduymaz tavrından dolayı kendisine Meclis adabını, devlet ciddiyetini ve vakarını hatırlatmak isteriz. Bunlara bile uyamazken kendisine, devletin sahibi pozları takınmaktan da uzak durmasını tavsiye ederiz.

Sayın milletvekilleri, güneyde muz ve narenciye üreticileri perişan, kuzeyde dünyada lider olduğumuz fındıkta açıklanan 26,5 liralık fiyat maliyetin bile altında. Üstelik AK PARTİ iktidarı, ekonomik krizdeki sorumluluğu sözde dış güçlerin üzerine atarken, yabancı bir firmanın fındıkta fiyatı 25 liraya çekmesine tepki veremedi, "Çiftçinin rakibi AK PARTİ'dir." diye boşuna söylemiyoruz. Dış güç kim bilmem ama ülkeye her alanda, özellikle tarımda dışarıyı aratmayan tanıdık bir iç güç fena kastediyor. Buğday, arpa, mercimek ve nohut üreten çiftçilerimiz için de aynı senaryolar geçerli ancak onlar için bulunan bahane kuraklık. Kuraklık primleri iş işten geçtikten sonra, iki gün önce daha yeni açıklandı. Sayın Tarım Bakanı ve ekibi temmuz-ağustos aylarında kuraklığa karşı planlamaları, hesaplamaları beceremediler. Üç yıl içerisinde sayısız ve devamlı üst düzey liyakatsiz eş dost atamasıyla Bakanlığın genetiğiyle bu kadar oynanırsa elbette farklı bir netice beklenemez. Buğday üreticisinin de rakibi olan AK PARTİ, hesapsızlıktan ve mecburiyetten uluslararası piyasalarda temmuz ayında 260 dolara düşen buğdayı 353 dolardan, 240 dolara düşen arpayı da 330 dolardan ithal etti. Bu kürsüden, ilki 16 Aralık 2019 tarihinde olmak üzere defalarca "Allah milletimizi kıtlıkla imtihan etmesin; elinizdeki dolara güvenerek tarımda dışa bağımlı hâle gelmeyin." diye uyarılarda bulundum. Pahalı ithal buğday -bir de kur farkıyla- un fiyatlarını uçurdu. Memleketim Erzurum'da fırıncı esnafımız ekmek üretemez hâle geldi. Bugün, pandemi şartlarının üzerine dolarımız da satılmışken büyük bir sorun yaşıyoruz. Geldiğimiz noktada zorlama usullerle fırıncılara ekmek ürettiriliyor. Fırıncılarımız da vatandaşlarımızın haklı ucuz ekmek isteklerine yanıt veremiyorlar, ekmek kuyrukları oluşuyor. Sorumlu ve vicdanlı bir Bakanlığın ve iktidarın bu durumdan utanması lazım.

Değerli milletvekilleri, tarımda sulama hâlâ konvansiyonel yöntemlerle yapılıyor, teknolojik uyum sağlanmış değil. İhtiyaçtan fazla su kullanılıyor, suyun bir kısmı da buharlaşıyor. Sulama yöntemlerinde değişiklik yapılması bekleniyor. İklim şartlarına göre ülke genelinde, bölgesel ve havza bazında üretim desenlerinin oluşturulması şart. İktidarımızda biz bunları yapacağız inşallah.

Şeker pancarı ülkemiz için stratejik öneme sahip başka bir ürünümüz. Ancak 2015 yılından itibaren şekerde bile ithalatçı olduk. Şeker fiyatlarını kontrol edemezken şeker fabrikalarının eşinize dostunuza peşkeş çekilmesine neden karşı çıktığımızı şimdi anlayabildiniz mi? Şeker fabrikalarının kapatılmasının sadece ziraata değil, hayvancılığa da büyük darbe olduğunu kavrayabilmeniz için daha ne yapmamız lazımdı?

Sayın Bakan, çiftçiler adına sormak zorundayım, kusura bakmayın: Siz Türk çiftçisinin mi, ithalat lobisinin mi Bakan ve Bakanlığısınız? Kendi düşündüğümü buradan açıkça söyleyeyim, tartışmaya katkıda bulunayım: Siyasette şahsı direkt hedef almak âdetim olmamasına rağmen, düşüncem odur ki Sayın Pakdemirli, siz ithalat lobisinin Bakanısınız. Fakat sizin ne olduğunuz beni çok ilgilendirmiyor, İYİ Parti olarak bizim derdimiz ülkemiz, milletimiz ve devletimizin geleceği. Asıl sorumlu sizi ve misyonunuzu bu makama getiren zihniyet ve kurumdur. Gayrimillî politikalarınız o zihniyetin ve kurumun yani AK PARTİ'nin turnusol kâğıdı.

Değerli milletvekilleri, kuru üzümde, kuru incirde, çeltikte, yer fıstığında da sorunlar bitmiyor. Hâlbuki kuru üzüm ve kuru incirde ihracat ülkesiyiz. Ancak destekleme fiyatlarımız geçen yılla aynı. Yani, sözüm ona yerli ve millî AK PARTİ iktidarı, dünyada lider olduğumuz ürünlerde üretim yapanları bıktırmak için çabalıyor. Ülkemiz, gıda enflasyonunda OECD ülkeleri arasında en yüksek, gelişmekte olan ülkeler arasında ise 2'nci en yüksek enflasyona sahip ülke.

İYİ Parti iktidarında ekonominin en büyük destekçisi yüksek katma değerli tarım sektörü olacak. Gıda fiyatlarını kalıcı olarak aşağı çekecek bir tarım politikası uygulayacağız. Tarım sektöründe Türk çiftçisini esas aktör yapıp prestij kazandıracağız. Tarımsal üretimi artırıp zayi oranlarını azaltacağız. Bitkisel ve hayvansal üretimde girdi maliyetlerini aşağı çekeceğiz. Erzurum, Kars, Ardahan, Bayburt, Gümüşhane ve Muş'u içine alan tarım organize bölgesini kuracağız. Bölgede esas unsur hayvancılık ve tarım sanayisi olacak. Üretici örgütlerini, depolama ve lojistik faaliyetlerini yaygınlaştırarak küçük ve orta ölçekli üreticinin pazara ulaşmasını kolaylaştıracak, üretim sonrası haksız kazançları ortadan kaldıracağız. Üretimdeki ve gıdadaki vergi yükünü azaltacağız. Çiftçimizin devlet bankalarına ve tefeci anlayışlı Tarım Kredi Kooperatifine birikmiş borç faizlerini silip batırmaya değil, üretime dönük bir borç yapılandırmasına gideceğiz.

Sayın milletvekilleri, ebet müddet yaşayacak Türkiye Cumhuriyeti devletimiz kurulurken başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere o günün siyasetçilerinin, bürokratlarının verdikleri olağanüstü mücadeleyle kurulan kadim kurumlarımızı İYİ Parti olarak çağdaş seviyelere çıkarmak zorundayız. Bu bakımdan, Atatürk Orman Çiftliğini şanına ve amacına yaraşır şekilde "Atatürk Orman Çiftliği Tarım Bilimleri Akademisi" hâline getirip bir model oluşturacağız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Akademiye mevcut tarımsal araştırma enstitülerini ekleyip teknoparkla da bağlantısını sağlayarak bölge coğrafyasının en üst düzey tarımsal araştırma, bilgi ve bilişim merkezini kuracağız. Akademiyi bir millî güvenlik unsuru olarak göreceğiz. İlgili çalışmaları beş yıl içinde tamamlayarak gelecekteki gıda güvenliğimizi güvence altına alacağız. Verisizlikten, kumar oynatır gibi üretim yaptırılan çiftçimiz için elzem olan veri altyapısını oluşturacağız. "Tarım Bilimleri Akademisi"nde "Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Biyoçeşitlilik Merkezi" de yer alacak; ülkemiz 14 bin civarında biyoçeşitliliğe sahip.

Dünyadaki yıllık tohum ticareti 50 milyar doların üzerindeyken ülkemizin sadece 162 milyon dolar pay alması kabul edilebilir değil. İktidara geldiğimizde en büyük mücadele alanlarımızdan biri gen kaynaklarımızın korunması, geriye dönüşlerinin sağlanması olacak.

Ülkemizde tarımda yapay zekâ kullanımı, TARIM 4.0'a geçen işletme sayısı neredeyse yok denilecek kadar az. Tarım işletmelerini yüksek tarım teknolojileriyle buluşturacağız. Bu nedenle, akademi içinde bilişim merkezi kurulacak. Çiftçi çocuklarına pozitif ayrımcılık yaparak tarım meslek liselerinde okumaları için ek kontenjan ve ek puanlar vereceğiz.

Sözlerimin sonunda, orman yangınlarının söndürülmesinde mücadele ederken vefat eden şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

Ülkemizde yüz binlerce hektarlık ormanımızın yanmasına şahit olurken kahrolduk. Bunlar kuraklık sebebiyle çıkmış doğal yangınlar olabilirler ancak söndürülememesinde doğal olmayan sebepler zinciri olduğundan kuvvetle şüphe ediyoruz. Orman yangınlarında tartışma konusu olan söndürme uçakları ve helikopterleri için düzenlenecek yeni ihale Tarım ve Orman Bakanlığı yerine Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığınca yapılacak ancak Türk Hava Kurumunun envanterindeki uçakları devre dışı bırakan en az 5 tonluk su tankı şartı, ihale şartnamesindeki yerini nedense ısrarla koruyor. Uçabilir durumda bulunan Türk Hava Kurumu uçakları 4,9 ton kapasiteli olduğu için ihaleye yine katılamıyorlar. Yangın ve sonrası süreçte kötü kokular alıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Millî servetin ısrarla kullanılmak istenmemesinin, hektarlarca orman arazisinin göz göre göre yanmasına müsaade edilmesinin ve hayli puslu ihale sürecinin izaha muhtaç olduğunu düşünüyoruz. İsimleri belli yabancı bir şirket ile aracı yerli bir şirkete verilmeye çalışılan bu ihale sürecinde üst düzey yetkililerin azami özeni ciddiyetle göstermelerini bekleriz. En erken tarihte yapılacak seçimde Cenab-ı Allah'ın izniyle yetki aldığımızda, çiftçimizi küstüğü toprağına kavuşturacağımıza, tarım sanayisini geliştireceğimize, tükettiğinden fazlasını üretecek bir Türkiye'yi çiftçimizle birlikte zenginleştireceğimize yüce milletimizin huzurunda söz veriyoruz.

Bütçenin hayırlı olmasını, doğru ve iyi niyetle kullanılmasını diler, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)