| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 10.12.2021 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti ve Sayın Bakanlar; Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine partim İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ömürlerinin baharlarında gök ekinler gibi biçilerek bu topraklar için toprağa düşmüş şehitlerimizi rahmetle, şükranla, minnetle anıyorum.
Görüşmekte olduğumuz Adalet Bakanlığı bütçesi olmasına karşın, adaleti sadece hukuk düzeni, yargılama, savunma olarak dar bir çerçeveye sıkıştırmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Adalet; eşit ve adil paylaşımı, uzlaşmayı, hakkaniyeti, refah düzeyini mümkün olan en üst düzeye çıkarmak; adil yargılama hakkı, bağımsız ve tarafsız bir yargı, özgür savunmayı, mağdurlara ve faillere eşit davranma, herkesin yasalar önünde eşit sayılması; kısaca, yönetenlerin adil olanı sağlama borcunu yerine getirmesi olarak anlatılabilir. 40 milyona yakın vatandaşımızın temel ihtiyaç maddelerini dahi karşılayamadığı günümüzde adil bir paylaşımdan, eşitlikten bahsetmek mümkün müdür? İşsizlerin, işçilerin, emeklilerin, çiftçilerin, esnafların derdine derman olmayan bu bütçe yokluk bütçesidir. Zengini daha zengin yapan, vatandaşın geçmediği, yerini görmediği, adını bilmediği otoyollara, köprülere, tünellere, havaalanlarına, şehir hastanelerine döviz bazında, maliyetinin 3 katından fazla yapılan garanti ödemeleri nedeniyle de yolsuzluk bütçesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar eğer ülkemizin sorunlarını gerçekten çözüme kavuşturmak istiyorsa hukukun üstünlüğü kuralını kabul edip evrensel hukuk kurallarına uyarak yargının tarafsız ve bağımsız olmasını bir an önce sağlamalıdır. Mayıs 2019'da hâkim ve savcılara coğrafi teminat uygulamasına geçileceği açıklandı. Böylece, hâkimlerimizin tepesinde Demokles'in kılıcı gibi duran HSK'nin elindeki tayin ve nakil silahı kaldırılarak tarafsız, bağımsız ve korkusuz kararlar alması sağlanacaktı; yargı teminatı güçlenecek, kararlar daha hızlı ve adil hâle gelecekti. Peki "AK PARTİ'nin bu vaadine ne oldu?" derseniz, diğer vaatleri gibi hayal oldu. İktidar, hepsinde olduğu gibi, iki yılı geçen sürede maalesef bu sözünü de unuttu. Bugün yargı, siyasetin baskısı altındadır. Oysa coğrafi teminat yargı kararlarına güven sağlayabilirdi. Bunu gerçekleştirmek inşallah İYİ Partiye nasip olacaktır. Türkiye'de hâlâ yargıya güvenmeyenlerin oranı yüzde 75'lerin üzerindedir. Sayın Adalet Bakanımız geçen yıl "Benim için en büyük endeks kalbimdir." demişti. Sizin liyakate, adil yargılamaya, yasalar önünde herkesin eşit olduğuna, bağımsız yargıya, özgür savunmaya ve özellikle hukuk devletine olan inancınızın ne denli güçlü olduğunu söylemlerinizden biliyorum ancak uygulamada, yargı kararlarının uygulanmaması da dâhil olmak üzere, hukuk devletinin niteliklerine uyulmadığını, bundan en çok da sizin rahatsızlık duyduğunuzu biliyorum. Sayın Bakanın adalete güvenin sağlanması yönündeki samimiyetine milletimiz inanıyor, kendisine güveniyor lakin sisteme ve yargıya güvenmiyor; bu yaman çelişkinin araştırılmasında fayda var.
Yabancı ülkeler de maalesef Türkiye düzenine güvenmiyor; dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde son sıralardayız, güvenilmez ülkeler arasındayız. Elbette ki bizde de doğru düzgün hâkimler var ama hâkim teminatı yok. Bir kez daha ifade etmek istiyorum: Hâkimlerimiz, hâkim teminatı olmadığından, yargının önemli bir bölümü siyasi iradeyi kızdırıp karda kışta aile bütünlüğü dikkate alınmaksızın oraya buraya sürülmekten endişe ettiği için bağımsız, tarafsız ve korkusuz karar verememektedir. Ülkemizin esenliğini, refahını, ekonomik yatırımların gelmesini sağlamak, yargıya olan güveni en üst düzeye çıkarmak için ilk yapılacak iş, hâkim güvencesini getirmek olmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 yılında dünyanın bakış açsını değiştiren uygulamalarla hukukta ve demokraside güven verilmemesi üzerine iktidar tarafından bir kısım önlemlere ihtiyaç duyulmuştur. Adalet Bakanlığı tarafından üst üste reform paketleri hazırlanmıştır ancak reform paketleri ne yazık ki piyasaya güven vermemiştir çünkü açıklanan paketlerin içeriği zaten Anayasa'mızın ve kanunlarımızın güvence altına almış olduğu konulardır.
Türkiye'deki sorunların büyük kısmı uygulama hatalarından kaynaklanmaktadır. Uygulama hatalarının sebebi ise siyasi baskılar sonucunda hâkim ve savcıların huzurlu ve rahat karar verememeleridir, görev yapamamalarıdır. İçişleri Bakanının dile getirdiği "Sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin." söylemine karşın Adalet Bakanının "Bizim rehberimiz hukuktur, bizim rotamız hukuktur, bizim kılavuzumuz hukuktur. 'Biz yapalım, hukuk arkadan gelsin.' değil; hukuk önden yürüsün, biz ona göre kendimizi ayarlayalım." açıklaması hukuk devleti anlayışıdır. Hukuk devleti açısından değerli bir tepki olmuştur ancak hukuksuz uygulamalar, bu söylemlere rağmen, son bulmamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti iktidarında hâkimlik ve savcılık meslekleri birbirinden ayrılacak, HSK "Hâkimler Kurulu" ve "Savcılar Kurulu" olarak ikiye bölünecektir. Mesleğe kabul kesinlikle liyakat esasına göre yapılacaktır. Hâkim ve savcı sınavlarında kayırma ve torpil algısı yaratan mülakat sistemine mutlaka son verilecektir. Adli kolluk mutlaka kurulacak, kolluk amirliği sınavlarında hukuk fakültesi mezunlarına öncelik tanınacaktır.
Bağımsız yargının olmazsa olmazı olan, yargının kurucu unsuru avukatların sosyal ve ekonomik durumu içler acısıdır. Bilinçsizce açılan hukuk fakülteleri sonucunda, ihtiyacın çok üzerinde mezun veren hukuk fakültelerinden mezun olanların yapacağı tek işin avukatlık olarak görülmesi sonucu iş hanlarının ön cepheleri avukat tabelalarıyla kaplanırken, ekonomik sıkıntılarını bir nebze olsun karşılamak isteyen genç avukatlar başka avukat bürolarında asgari ücret altında çalışmaya mecbur bırakılarak mesleğin onuru ayaklar altına alınmış olup bu tür çalışmalar emeğin ve itibarının sömürülmesinden başka tanımlamaya uygun görülemez. Avukatların ekonomik düzeyini iyileştirecek, çalışma şartlarını düzenleyecek yeni bir avukatlık yasası çıkarılacak, avukatlar arasında sosyal barışı ve dayanışmayı ortadan kaldıran çoklu baro sistemine son verilecektir. CMK ücret tarifesi, avukatlık ücret tarifesiyle eşitlenecektir. Serbest avukatların emekli maaşları 2 bin TL civarındadır. Bu miktar açlık sınırının altındadır. Avukatlık mesleğine yakışır emekli maaşı düzenlemesi yapılacaktır. Kamuda çalışan avukatlarımızın özlük haklarıyla ilgili talepleri karşılanacak 4800 ek gösterge, makam tazminatı, özel hizmet tazminatı düzenlemesi yapılacaktır. Fedakârca görev yapan koruma infaz memurları güvenlik sınıfına geçirilecek, adliye çalışanlarının özlük haklarında ayrım yapmadan düzenleme yapılacaktır.
Sayın Başkan, Sayın Bakanlar, değerli milletvekilleri; AK PARTİ, göreve geldiği 2002 yılında, Avrupa Birliği çalışmaları içinde Kopenhag Kriterlerini benimsemiştir. Görüşleri, düşünceleri ve hukuk devletine saygılı görünümüyle bütün devletler tarafından desteklenmiş ve de sonucunda ülkemize sermaye akışı sağlanmıştır. Büyük çapta gelen sermaye akışıyla ülkemiz yatırım yapılabilir ve güvenilir bir ülke olarak kabul edilmiş ve bunun devamında da kalkınma yaşanmıştır. Bu kalkınmanın temelinde hukuk ve güven yer almıştır yani o dönemdeki Anayasa ve kanunlarımızla Hükûmetin uygulamaları sonucunda ülkemize ekonomi ve hukuk alanlarında güven duyulması sağlanmıştır ancak 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle dünyaya verilen mesaj, tek adam yönetiminin ülkemizde uygulanacağı olmuştur. Türkiye'de kurulan sistemin, hukuk ve Anayasa'nın dışında, demokrasiye saygılı olmayan bir yönetim olacağının sinyalleri görülmüştür. Bu sebeple ekonomik dengeler altüst olmuştur. Nitekim, uygulamalarda öngörü doğrulanmıştır ve yapılan yanlışta ısrar edilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı ekonominin kitabını yazdığını ve ekonomiyi kendisinin yönettiğini beyan etmiştir. Bu durum, bağımsız Merkez Bankası başkanlarının Cumhurbaşkanı tarafından dilediğince değiştirilmesiyle uygulanmaktadır. Bu uygulamayla, ülkemizde hukuk ve yatırım güvencesinin kalmadığı tüm dünya tarafından görülmüştür.
Sonuç olarak, ülkemiz yatırım yapılabilir ülkeler arasından çıkarılmıştır. Açıklanan reform paketlerine iç kamuoyunda birtakım sempatiler doğmuş olabilir ancak yabancı yatırımcılar için ülkemizde hukuka ve dolayısıyla ekonomiye olan güven yenilenememektedir. Dış güçler ve yabancı yatırıcımlar, iktidar tarafından yapılan reformların göstermelik olduğunu görmektedir. Bu sebeple sermaye muslukları kesilmiş, ekonomik kırılmalar, dengesizlikler ve çöküntüler başlamıştır. Ülkemizin hukukta gerilemesiyle gerçekleşen ekonomik başarısızlık iktidar tarafından "ekonomik kurtuluş savaşı" olarak nitelendirilmiş, başarısızlığı eleştirenlerse "mandacı" olarak tanımlanmıştır. Belirtmek gerekir ki Kurtuluş Savaşı canla, kanla, şanla, şerefle yüzyıl önce tarihe nakşedilmiştir. Bugün yaşanılan başarısızlığı Kurtuluş Savaşı'yla kıyaslamak son derece yanlış ve yersizdir, eleştirenler için "mandacı" yaftalaması yapılması da doğru değildir. İktidarın bu yaklaşımı, uygulanan başarısızlıklarda ısrar edileceğinin göstergesidir ancak çözüm için ortak aklın tesis edilmesinden başka yol kalmamıştır. Ortak akıl için ise öncelikle bu terimle çelişen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin değiştirilerek iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilmesi gerekmektedir. Dünya sermayesi, parasını değerlendireceği bir yer aramaktadır; hukuku, güveni, adaleti, demokrasiyi sağlayan her ülkeye gitmeye hazırdır. Bugün, dünyada muazzam para birikimi vardır ancak Türkiye bu güveni sağlamadığı için bu para Türkiye'ye gelmemektedir. İYİ Parti iktidarında hukukun üstünlüğü, adalete güven ve demokrasi tesis edilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adalet, toplumun bir arada, güvenli, huzurlu, barış içinde yaşaması için temel şarttır. Bir ülkede yaşayan bireylerin birbirine karşı adil davranışlar sergilemelerinin yanında, devletin tüm yöneticileri ve kurumları da aynı şekilde adaletten ayrılmadan görevlerini yerine getirmek zorundadır. Bu nedenle, adaletin nihai sağlayıcısı ve koruyucusu devlet ve devleti yönetenlerdir. Peki, günümüzde devlet ve devleti yönetenler adaleti mükemmel şekilde sağlayabilmekte midir? Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi'nin de belirttiği gibi "Biz geldiğimizde bizden öncekiler gibi olamayız, olmayacağız. Kimse merak etmesin, Hazreti Ömer'in 'Dicle'nin kenarında bir koyunu kurt aşırsa adliilahi benden sorar diye çok korkuyorum.' hitabına siyaseten değil, ahlaken bağlı kalacak, Ömer'in adaletini hep hatırımızda tutacağız ve söz olsun, İYİ Parti iktidarında Ömer'in yolundan asla ayrılmayacağız..."
ÜMİT YILMAZ (Düzce) - "Ömer" değil "Hazreti Ömer."
AYHAN EREL (Devamla) - "Mahkemelerde ısmarlama davalara izin vermeyeceğiz. Hukuk sistemini demokrasi ve eşitlik ilkelerine uygun şekilde yeniden ele alacağız. Fikri hür, vicdanı hür, siyasetin üstünde bir adalet sistemiyle vatandaşlarımızın kendilerini her anlamda güvende hissedecekleri adil bir Türkiye için çalışacağız. 'Aksi ispatlanana kadar herkes masumdur.' ve 'Suç şahsidir.' temel ilkelerini kirletmeyeceğiz. Kur'an-ı Kerim'de buyrulan 'Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin.' adliilahi hitabını da manevi dünyamızda hep canlı tutacak, rövanş hissine kapılmayacağız. Toplumumuzun her kesiminin, her insanımızın avukatı, kendimizin ise savcısı olacağız. Önce 'biz' sonra 'ben' diyeceğiz ve hep birlikte mutlulukla göreceğiz ki adaleti tesis edince, hak yerine gelince, herkes kendini güvende hissedince her şey düzelmeye başlayacak ve Türkiye iyileşecek."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Ayhan Bey.
AYHAN EREL (Devamla) - Danıştay ve Yargıtaya bir çift sözüm var, yanlış anlayacaksanız hiç anlamayın: Yargıtay ve Danıştay sanki Yemen çölleri gibi, giden dosya geri gelmiyor. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Bütçemizin milletimize, devletimize, Adalet Bakanlığımıza hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)