GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:33
Tarih:11.12.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, Sayın Bakanlar, değerli milletvekilleri, televizyonlarda bizi seyreden kıymetli Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2022 bütçesi üzerine İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum.

20 Kasım 1989'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve ülkemizin de o yıllardan beri taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre, 18 yaşın altındaki bireyler "çocuk" olarak tarif edilmektedir. Bu sözleşme, taraf devletleri çocuğu her türlü sömürüye karşı korumakla yükümlü kılmıştır. 2002'de yapılan değişiklikle, ülkemizde kişiler, 16 yaşında mahkeme kararıyla, 17 yaşında ailesinin kararıyla ve 18 yaşında kendi inisiyatifleriyle evlenebilmektedirler.

Konuşmamda, temel bir insan hakları ihlali olan, özellikle kız çocuklarımızın geleceğini tehdit eden çocuk yaşta evliliklerden bahsedeceğim. "Çocuk yaşta evlilik" deyince 18 yaşın altındaki tüm evlilikleri anlıyoruz. Çocuk yaşta evlilikler, Türkiye'de 2000'lerden sonra doğurganlığın sabitlendiği, anne ve bebek ölümlerinin azaldığı, ortalama ömrün uzadığı ve nüfusun dörtte 3'ünün şehirlerde yaşamaya başladığı bir dönemde önem kazanmış ve dikkat çekmeye başlamıştır. Tüm dünyada 18 yaş altındaki evliliklerin oranı yüzde 48'dir; bu oran Afrika'da yüzde 42, Yemen, Filistin gibi ülkelerde yüzde 50'dir. Ülkemizde 2006-2011 yılları arasında erken evlilik oranı kadınlar için yüzde 7,6'dır. 15 yaş ve altı evliliklerle ilgili bir araştırmada erken evlilik sıklığı, 1998'de yüzde 4,2; 2013'te yüzde 1,1 iken, 2018'de tekrardan yükselmiş ve yüzde 2'ye ulaşmıştır.

Çocuk yaşta evlilik, alelade bir olgu değildir; geçmiş ve gelecekteki toplumsal sorunları içinde barındıran derin ve önemli bir toplumsal yaradır, ülkelerin gelişmesi önünde önemli bir engeldir. Reşit olmayanla evlilik sıklığı dünyada azalmakla beraber ülkemizde devam etmektedir. Erken evlilik, depresyondan intihara kadar gidebilir. Erken evlilik, susuz ve güneşsiz kalma veya çile çekme sürecidir. Erkekler kadınlardan biraz daha şanslıdır; askerlik gibi durumlardan dolayı onların evlilikleri biraz daha gecikmektedir.

Ülkemizde erken evlilik yaygınlığı, sosyoekonomik aile yapısıyla yakından ilgilidir. Bölgesel analize girmek istemiyorum yalnız Türkiye'de erken evliliklerin en az yapıldığı şehir Tunceli'dir, bravo Tuncelilere.

Erken evlilik bir kültür olarak üretilmekte ve sürdürülmektedir. Geleneksel ailede, kız çocuklarının aileye bir emanet olarak verildiği, "kızın asıl yerinin kocasının yanı olduğu" fikri işlenmektedir. Bu nedenle, küçük yaşta kızların evlendirilmelerinin kocaya itaat ve yeni yuvaya uyumda daha iyi olacağına inanılmaktadır. Erkeğin ailesi de kendisine uyum sağlasın diye küçük gelinleri tercih etmektedir. Erken evlilikle kadının namusunun korunacağına, kadının ekonomik yükünün bir başkasına aktarılacağına, kadının evlilikle prestij kazanacağına olan inançlardan erken evlilikler beslenmektedir.

Ayrıca, erken evlilikler etraftaki çocukları özendirmektedir. Akraba evliliklerinde de çocuk yaşta evlilikler daha sıktır. Başlık parası, çocuklar arasında övünme nedeni olmaktadır, örneğin "Bana 100 bin lira başlık verecek, ben 100 bin liralık bir insanım." gibi. Başlık parası verme oranı, kentte yüzde 14 iken kırsal bölgede yüzde 24'tür; yaş küçüldükçe başlık parasıyla evlenme oranı azalmaktadır.

Çocuk yaşta evlilikte kızlar köle olarak kullanılmaktadır. Çocuk yaşta evlilikler insan hakları ihlalinin bir başka çeşidi olup özellikle kız çocuklarda görülen cinsel istismar, bunun en sık örneğidir. Erkek ve kadın arasındaki en büyük yaş farkı, küçük yaşta evlendirilen kızlarda görülmektedir. Bu yaşta evlendirilen kızların ev dışında bir görevi yoktur. Kayınvalideye yardımcı rolü dışında bir kimliği yoktur. Okuldan alındığı için de arkadaşlarıyla iletişimi engellenmiştir. Aile içi şiddet, aile içi cinsel istismara maruz kalma, anne veya babayı kaybetme, ailede geçimsizlik, sevgisizlik, çocuğun ihtiyacı olan sevgiyi bulamaması, çocukta evlilikle bu ortamdan kurtulacağı ümidi de evliliğe daha çok teşvik etmektedir. Çocuklara yapılan "Evde kalırsın." "Bahtın kapanır." "Yaşın geçerse seni kimse almaz." "Bir an önce çocuk yap." gibi kavramlar toplumun bakışını ortaya koymakta, erken evliliklere neden olmaktadır.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in dediği gibi "Geleceğin mutlu, zengin ve güçlü Türkiye'si, Türk kadınının yükselmesiyle mümkündür." 2006 Aile Yapısı Araştırması'nda en yüksek refah düzeyindeki kadınların, en düşük refah düzeyindeki kadınlardan üç yıl daha geç evlendikleri ortaya konulmuştur. 2013 itibarıyla geliri 400 liranın altında olan kızların yüzde 22'si, 18 yaşından küçük evleniyor. Evlilik, kişisel tercihten ziyade bir çeşit ekonomik ayarlamadır, aileye para girmesidir. Erken yaşta evlilikler, toplumun kalkınmasındaki hedeflerden olan yoksulluğun azaltılmasında, eğitimin yaygınlaştırılmasında, cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında, çocuk yaşamlarının korunmasında, sağlığın ve toplumun geliştirilmesinde önemli bir engel olarak önümüzde durmaktadır. Devamı kadına şiddet, kadın cinayetidir.

Sorun buraya kadar geldikten sonra devletin aldığı tedbirler sadece palyatif olmaktadır. Çok fazla hastane yaparak sağlık sorunlarını çözemiyoruz, çok fazla adliye binası yaparak adalet sorunlarını çözemiyoruz, çok fazla kadın sığınmaevleri yaparak da erken evliliklerin önüne geçemeyiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Çocuk yaşta evliliğin önüne geçmede eğitim çok önemlidir. "Baba Beni Okula Gönder" ve "Haydi Kızlar Okula!" çok yerinde projelerdir. Bu projelerle hem çocuk yaşta evliliğin önüne geçilmekte hem de kızlar, zihinsel ve bedensel olgunluğa erişmektedirler. 4+4+4 sistemi, çocukların eğitim akışını bozmuştur. Bu kademeli eğitimle çocuklarımız, eğitim akışı dışında kalıyorlar. Sistem, bu yönüyle yeniden gözden geçirilmelidir.

Çocuk yaşta evliliğin bazı sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz: Daha fazla evlilik sorunlarına ve boşanmalara neden olmaktadır; bu çiftler gebelikten korunma konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarından erken gebelikler fazla olmakta, sağlıksız düşüklere neden olmaktadır. Çocuk yaşta evlilik; insan hakları ihlalidir, çocuk hakları ihlalidir, kadın hakları ihlalidir. Çocuğun, ergenliğin ve kişisel özgürlüklerin yok sayılmasıdır.

Çocuk yaşta evlilik, sosyal sorunlara yol açar; eğitim yoksunluğu ve okuldan ayrılmakla çocuğun ekonomik özgürlüğü engellenmektedir. İşsizlik, birisine bağımlı olma ve yoksullaşma daha fazladır. Aile içi ve dışı şiddete maruz kalmaktadırlar, ayrılma ve boşanma sıklığı artmaktadır. Fiziksel, cinsel, ruhsal, sosyal ve ekonomik şiddete maruz kalmalar artmaktadır. Sosyal ve duygusal desteklerden yoksunluk vardır, ailede kapalı kalmaktadır, sorumlulara çocuk çare arayamamaktadır. Yalnız ebeveynler ve çocuklar artmakta, toplumsal örgütler yardım ellerini uzatamamaktadır ve bu ailelerin çocuklarının kaderi de anneleri gibi olmaktadır. Rol model eksikliği yaşarlar, hayatlarında örnek alacağı kimse yoktur. Eğitim hakkını ve olanağını kullanamayan anneler ve çocukları fazlalaşır. Cinsiyet eşitsizliği, kadının şiddet görmesi, intihara kadar giden ruhsal sorunlar geliştirir.

Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları Enstitüsünün 2008'de yaptığı bir araştırmaya göre, adölesan annelik kırsalda yüzde 9, kentsel alanda yüzde 5 tespit edilmiştir. Eğitim düzeyi düşük kadınlarda daha yaygındır. Adölesan gebelik, en düşük refah düzeyinde yüzde 8 ile 11; en yüksek refah seviyesinde ise sadece yüzde 2'dir. Adölesan gebelik, sık gebe kalma ve çocuk düşümünü artırmaktadır, cinsel yolla bulaşan hastalıkları artırmaktadır.

15-19 yaş arasındaki kızlarda en büyük ölüm nedeni, gebeliğe bağlı ölümlerdir. 15 yaş altındaki gebelerde ölüm riski 20'li yaşlara göre 5 kat daha fazladır. Düşük ve ölü doğum ihtimali de yüksektir. Anne karnında ölüm, kansızlık, düşük ağırlıklı doğum, preeklampsi, sezaryenle doğum bunlarda daha sıktır, doğum kanalı zedelenmeleri daha fazladır, anne ölüm riski daha fazladır. 18 yaş altı olanlarda bebeğin ilk bir yılda ölme ihtimali yüzde 60 daha fazladır yani erken evlilikle hem anneyi öldürüyoruz hem de bebeğini öldürüyoruz. Adölesan annelerin topluma ve aileye ekonomik katkıları da az olmakta ve böylece yoksullukla mücadele edememektedirler. Erken çocuk sahibi olanlar daha fazla doğum yapıyor.

10-17 yaş arası evli olanlarda intihar düşünceleri hem evli olmayan akranlarından hem de ileri yaştaki evlilere göre çok daha fazladır. Bunların yüzde 29'unun evlilikte intihar duyguları gelişiyor ve bunların yüzde 20'si de intihara teşebbüs ediyor. Bu sorunların birçoğu; kısa, orta ve uzun vadeli olarak ortaya çıkıyor. Öyle ki aradan yıllar geçiyor ve bazı problemler erken evlilikten ileri geldiği hâlde bu unutuluyor ve farkına varılamayabiliyor. Çocuk yaşta evlilik pek çok sosyal ve teknik çözümlemeler gerektirmektedir ancak önümüzdeki yolsuzluk ve yoksulluk bütçesi, bunlara cevap vermekten uzaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Toplumun ileri gelenleri örnek olmalıdır. Tıbbın gerçekleri ortada iken "profesör" unvanı taşıyan birisi, televizyon mülakatında "12-17 yaş çocuk doğurmak için ideal." beyanında bulunurken RTÜK'ün bu televizyon işletmesine ceza vermemesi şanssızlıktır. RTÜK, siyasi ön yargılarla yayınları takip etmek yerine toplumun çıkarlarının gerektireceği şekilde müdahil olmalı ve sorumluluğunu yerine getirmelidir. Çocuk yaşta evlilik konusunda toplumun ileri gelenleri kötü örnek olmamalıdır, göz önündeki kimseler, hiçbir zaman böyle bir evlilik yapmamalıdır. Bunu ne muhtar yapmalıdır ne belediye başkanı yapmalıdır ne kaymakam ne vali ne... Hiç kimse böyle bir evliliğe tavassut etmemeli ve bu evliliği yapmamalıdır, özellikle yönetici kademesindekiler çok dikkatli olmalıdırlar.

Yine, isminin başında "profesör" titri taşıyan birisinin çocuk yaşta evliliği gayretullahla ilişkilendirmesi bir şanssızlıktır. Dini kullanmak, dinin içini boşaltmak, son yirmi yılda en sık rastlanan argümanlardandır. Bunu söyleyenler sağlık sorunları için de eminim tabibe değil, başka yerlere gidiyorlardır.

Bir siyasi parti liderinin 14, 15 ve 16 yaşlarını cinsel olgunluğa erişmiş yaş olarak görmesi ayrı bir garabettir. Yukarıda söylediğim ve benzeri yaşlarda yakınlarının evliliklerine ne derler acaba? Biz zaman zaman empati de kurmalıyız ve kendimizi de bunlarla özdeşleştirmeliyiz, yakınlarımızı düşünmeliyiz, çocuklarımızı düşünmeliyiz. Bunun önüne bir şekilde devletin geçmesi lazım, toplumun geçmesi lazım.

Sosyal hayatı doğrudan etkileyen bu kampanyalar, çocuk yaşta evliliklerin önünü kesmekte önemli bir sosyal araca dönüşmektedir. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, 6 Ekim 2021 tarihinde grup toplantısında okula gidemeyen her 10 çocuktan 1'inin okula kaydolmasını sağlayacak Rüzgârgülü Projesi'ni önermiştir ve İYİ Parti iktidar olduğu vakit bu proje hayata geçirilecektir. Bununla çocuklarımız ve tüm yetişkinler; sağlık, eğitim, eşitlik ve istihdam konusunda memleketin ihtiyacı olan ve kendilerinin arzu ettikleri kademeye geleceklerdir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Çocuklar topluma ekonomik yük değildir, toplumun önemli bir yapısıdırlar ve toplumunun geleceğidirler. Toplum bu çocuklara sahip çıkmak için elinden gelen her şeyi yapmalıdır. Tüm siyasi partilerimiz konuya kafa yormalı, çözüm üretici projeler geliştirmelidirler.

2020 yılında 13 bin çocuk yaşta evlilik gerçekleşmiştir. Devlet bu çocuklara ayda 100 lira para verse ve bu çocuklara üç yıl ödemede bulunsa vereceği para sadece 46 milyon liradır, 46 milyon lira para. Bu çocukların hayatı kurtulacak, bu çocuklardan sonra gelecek çocukların hayatı kurtulacak ve ülkenin geleceği kurtulacaktır. Sayın Bakan, bence bu, ihmal edilmemesi gereken bir durumdur. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bu konuya gerekli önemi vereceğini umuyorum. Devletin şefkatli eli bu neviden ailelere uzanmalıdır.

2022 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)