GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:34
Tarih:12.12.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2022 yılı Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi içinde yer alan üniversiteler, Yükseköğretim Kurulu, ÖSYM ve Yükseköğretim Kalite Kurulu bütçeleriyle ilgili İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kurumlarla ilgili olarak üç yıldan beri konuşma yapmaktayım. Tenkitlerimiz ve önerilerimiz dikkate alınmasa da sorumluluklarımız gereği sorunları dile getirmeye devam edeceğim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Konuşmamın ana bölümü yine üniversitelerle ilgili olacak. Üniversitelerimiz, bütçelerinden fiziksel imkânlarına, eğitimden araştırmaya, öğrencisinden öğretim üyelerine, asistanından rektörüne kadar sorunlar yumağı içinde. Bütçeyle başlayalım. 127 devlet üniversitemizin toplam bütçesi 57 milyar 740 milyon TL'dir. Bu miktar, İngiltere'de sadece Oxford Üniversitesinin bütçesinin üçte 2'si kadardır. Değerli milletvekilleri, bu yoksulluk bütçesiyle üniversitelerimiz ne yapabilir, gelişmiş ülke üniversiteleriyle nasıl yarışabilir; takdirlerinize sunuyorum.

Öğrenci sayısına bakalım. Öğrenci sayısı 8 milyonun üzerinde. Öğrenci kontenjanları ihtiyaca göre ve istihdam alanları göz önüne alınmadan artırılmaya devam ediliyor. Öğretim üyesi başına düşen 94 öğrenci var, bu da gelişmiş ülkelerdeki sayının 3 katıdır. Buna karşılık, öğretim elemanlarının özlük hakları istenilen düzeyde değil. Araştırma görevlileri ders ve laboratuvar yükleri altında ezilmektedir, akademik çalışmalarını yapamıyorlar, 50/d'ye göre atananların kadro sorunları var. Tıp fakültesinde uzmanlık yapanlar otuz altı saatlik nöbetle sanki bir zulüm altındalar.

Ortaöğretimdeki sınavlardan bunalmış olarak üniversiteye başlayan öğrenciler, yurt, burs, kredi gibi sorunlarla boğuşarak sıkıntılı bir eğitim sürecinden sonra mezun olsalar da büyük bölümü iş bulamamaktadır. Yurt sorunu gittikçe büyüyor. Özel yurtlar çok pahalı, ailelerin gücü yetmiyor, gençlerimiz bazı vakıf ve cemaat yurtlarına yönlendiriliyor ki bu durum geleceğimizle ilgili endişeler yaratmaktadır. Barınma sorunu için Ankara'ya gelen öğrencilere yapılanların yakışıksız olduğunu da burada belirtmeliyim.

Değerli milletvekilleri, işsiz üniversite mezunu sayısı 1 milyon 200 bini aşmıştır. En son, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, Belediyeye iş için müracaat edenlerin sayısını 181.221 olarak açıkladı. Bunların 11.120'sinin yüksek lisans ve 658'inin doktora derecesine sahip olması gerçekten düşündürücü. Genç işsizlik, iktidara su sesi gibi geliyor. Bir defa daha hatırlatmalıyım ki sıkıntı büyük, gençlerin ve ailelerin psikolojileri bozuk, ilaveten ekonomik kriz, hayat pahalılığı sebebiyle de ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar; sosyal patlamanın eşiğindeler. Bu arada, nitelikli eğitim almış gençlerimizden fırsat bulanlarının yurt dışına çıkmakta olduklarını Hükûmetin dikkatine sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, eğitimin kalitesine gelince, birçok üniversitedeki eğitimin lise düzeyini bile aşamadığını, vakıf üniversitelerinin büyük bir bölümünün fiziksel imkânlarının yetersiz olduğunu, uygulamalı eğitime yeteri kadar önem verilmediğini görmekteyiz. Araştırma ve derecelendirmeye geldiğimizde, birçok üniversitede nitelikli araştırma ortamının yaratılmadığını, ülkemizde tez hazırlama ve yazım merkezleri oluştuğunu ve tez jürilerini ayarlayarak geçme garantisi verildiğini, jürilerin de genellikle ahbap çavuş ilişkisiyle kurulduğunu, tezlerin niteliklerinin yeteri kadar tartışılmadığını, akademik yükselmelerde standardın düştüğünü, doçentlik için üniversitelerin sözlü sınav talebinin seçenek hâline getirildiğini, üniversitelerimizin dünya üniversiteleri sıralamasında ilk 500'e giremediklerini, ayrıca dünyada yayımlanan bilimsel dergiler sıralamasında da ilk 5 bin içinde yer alan dergimizin olmadığını esefle görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, gelişmiş ülkeler Endüstri 4.0 devrimini tamamlamış, dev adımlarla ilerleyip artık Endüstri 5.0'ten bahsederlerken bizim bir üniversitemizde "Ben daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış, hatta ilkokul bile okumamış cahil halktır." diyen rektör yardımcısının ilk önce istifa ettirilip daha sonra YÖK Denetleme Kurulu üyesi yapıldığını ve zekâmızla alay eden buna benzer daha nicelerinin olduğunu ibretle izliyoruz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Rektörlere gelince akademik ve idari kadro ilanlarını adrese teslim yapıyorlar; YÖK'ün ikaz ettiğini biliyorum ama dinleyen yok. Bazı rektörlerin ilk yaptıkları iş makam odalarının tefrişatlarını değiştirmek; milletin yani yetimin parasıyla caka satıyorlar. Televizyonlarda boy gösterip üniversitesine arada sırada uğrayan rektöre de bir şey diyen yok; müdahale etmesi gereken YÖK suskun. Rektörlerin bir kısmının uluslararası yayını yok, bir kısmının hiç atfı yok. Üniversitelerde kurulların bir önemi ve yetkisi kalmadı, rektör birçok fakülte dekanlığına vekâlet ediyor veya aynı kişilere sayısız görev veriliyor. Bu uygulamalar göstermektedir ki denge ve denetlemeden uzak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemindeki şahsım hükûmeti gibi üniversiteler de rektörlerin şahsım üniversitesi hâline gelmiş durumdadır. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bütün bunlar olurken YÖK ve Denetleme Kurulu görevlerini neden yapmaz diye sormak istiyorum. Millî Eğitim Komisyonu görüşmelerinde Sayın YÖK Başkanı, rektörlerin ve üniversitelerin performansını ölçtüklerinden bahsetmişti ve ben de "Performansı kötü olan rektörlerle ilgili ne tür bir işlem yapıyorsunuz?" diye sormuştum, şimdi, bu soruyu, biraz önce saydığım kural tanımaz diğer rektörler için de yeniden sormak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, siyaset, maalesef, üniversiteleri tam olarak abluka altına almıştır. Hep söylediğim gibi, birçok üniversitede liyakatten eser kalmamıştır. Plansız, programsız ve en önemlisi, adaletsiz uygulamalar gençlerin umudunu kaybetmelerine yol açmaktadır; toplum yorulmuştur, heyecan kalmamıştır. Cennetmekân 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, üniversitelerimizi cumhuriyetin yüz akı olarak tanımlardı. Üniversitelerimizi bu tanıma uydurmak için makamları ve görevleri ehline ve ahlaklı olanlara verin, sorunlar yumağı birdenbire çözülecektir. İktidara diyoruz ki: Siz çözemezseniz biz çözmeye talibiz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bir konuyu daha bilgilerinize sunmak istiyorum. 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesinden bugüne, üç buçuk yılda, Cumhurbaşkanı kararıyla bazı üniversitelerde fakülte, yüksekokul ve enstitülerle ilgili olarak 65'inin ismi değiştirilmiş, 311'i kapatılmış, 3'ü birleştirilmiş, 295'i de yeni kurulmuştur. Böyle bir ülkede kurumlarda istikrardan bahsedilebilir mi?

Sayın YÖK Başkanımız, Sayıştay raporlarında bahsedilen tüm konularda üniversiteleri uyarmanızı ve hatta, yetkilerini kötüye kullandıkları aşikâr olanlar hakkında gerekli işlemleri yapmanızı beklemekteyiz. Ayrıca, Sayıştay raporunda vurgulandığı gibi, üniversitelerin kütüphane veri tabanı alım hizmetlerinde Yükseköğretim Kurulu Üniversite Kütüphaneleri Çalışma Grubunun koordinasyon ve iş birliğini sağlaması, veri tabanı aboneliklerinin daha ucuza temin edilmesini sağlayacak ve önemli ölçüde tasarruf sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, ÖSYM'yle ilgili olarak, 2013 ve öncesinde, dokuz yılda 12 sınavda yapılan hırsızlıkların yüz binlerce gencimizi mağdur ettiği, geleceklerini yok ettiği, toplumun manevi değerleri nezdinde açtığı büyük yaraların bilincinde, sahtekârlığa hiçbir şekilde müsaade edilmemesi gerektiğini Sayın Başkana hatırlatmak istiyorum. Yükseköğretim Kalite Kurulunun çalışmalarını çok önemsiyorum ve mümkün olduğu takdirde kriterleri yerine getiren ve getirmeyen üniversitelerin hangileri olduğunu öğrenmek istiyorum.

Sayın Bakanım, siz, Türkiye'de en önemli Bakanlığın başındasınız. Ülkemizde 16 milyon 596 bin okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise öğrencilerinin yani nüfusumuzun yüzde 20'sinin istikbalini tayin etme makamındasınız. Eğer gerçekten Bakanlık yapacaksanız, Atatürk'ün "Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk hâlinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder." sözünü referans alarak, Türk milletinin bütün fertlerini millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen iyi yurttaş ve fikrî hür, vicdanı hür, irfanı hür kişiler olarak yetiştirmek hedeflerine ulaşmak için gerekli tedbirler alınmalıdır. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - Sayın Bakan, Sayın YÖK Başkanı; Güney Afrika'da bir üniversitenin girişindeki yazıyı dikkatlerinize sunmak istiyorum: "Bir ülkeyi yok etmek için atom bombasına ya da uzun menzilli füzelere ihtiyaç yoktur. Bunun için eğitimin seviyesini düşürmek ve kopya çekilmesine müsaade etmek yeterlidir. Bunun sonucunda, hastalar doktorların elinde ölür, binalar mühendislerin elinde yıkılır, para ekonomistlerin elinde kaybolur, insanlık dinci akademisyenlerin elinde ölür, adalet hâkimlerin elinde yok olur. Eğitimin çöküşü bir milletin çöküşüdür." diyor bu yazı. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Kopya çekmek pratik hayatta hak etmediğini almaya karşılık gelir ki hırsızlığın, yolsuzluğun, rüşvetin, tek kelimeyle tüm pisliklerin kaynağı budur; bunun toplumdaki yansımalarını her gün sayısız örneklerde görüyoruz. Bunlarla başa çıkmanın yolu, Yüce Allah'ın "Kul hakkıyla karşıma gelmeyin." anlayışını eğitimde bir değer olarak yaşatmaktır. Ayrıca, çocuklarımıza kendi kafasıyla düşünmeyi, kendini bilmeyi öğretin. Aksi takdirde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - Sayın Başkanım, çok az bir şey kaldı.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - 2022 yılı bütçesinin milletimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)