| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 12.12.2021 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA KORAY AYDIN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının 2022 yılı bütçesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Gazi Meclisi ve ekranları başında bizi izleyen Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kamu-özel iş birliği finansmanıyla yapılan müşteri garantili projelerin kazancı özel sektöre yani yandaşlara aktarılırken zararı ise kamuya yani bütün milletimize yüklenmektedir. Bu nasıl kamu-özel iş birliğidir ki devlet zararı tek başına karşılıyor ama kazanca ortak değil. Böyle iş birliği, böyle ortaklık olur mu? "Olur." diyorsanız, size millet ve tarih önünde ciddi bir uyarıda bulunmak istiyorum. Müşteri garantili projeler, her geçen yıl daha da artan bir şekilde Türk ekonomisinin ve dolayısıyla ülkemizin geleceğini ipotek altına alacaktır. Müşteri garantili projeler, Türkiye Cumhuriyeti devleti için yeni bir Düyun-ı Umumiye faciası olacaktır. AK PARTİ iktidarının gelecek iktidarlara ve gelecek nesillere bıraktığı müşteri garantili proje borçları belki yirmi beş senede bitecek ama ülke bütçesine yaptığı zarar, tahribat en az yarım asır sürecek. Bu kötülüğü bu millete yapmaya ne hakkınız var? Millet, geçmediği köprünün, tünelin, otoyolun, hastanenin parasını neden ödesin? "Cebinden 1 lira çıkmayacak." denilerek çıkılan bu yol, 2022 yılı bütçesine köprü, tünel gibi projeler için 21 milyar lira ödenek konulmasına sebep olmuştur. Kur düzeltilmesi yapılacak olursa bu rakam 25 milyara çıkmaktadır. Üstelik, bu rakama, hasta garantili şehir hastaneleri için konulan ödenek de dâhil değildir; üstelik bu ödemeler dövize bağlıdır ve kur yükseldikçe borcumuz da artmaktadır yani bu ucube yönteminiz ülkeyi hızla dipsiz bir kuyuya çekmiş ve bataklığa saplamıştır.
Değerli arkadaşlar, Kütahya Zafer Havalimanı yapan ve işleten için tam bir zafer, kamu için yani vatandaş için ise tam bir hezimete dönüşmüştür. 2021 yılının ilk dokuz ayında havalimanını kullanan yolcu sayısı 7.397 olmuştur, devletçe garanti edilen yolcu sayısı ise 988.299'dur. Garanti edilen yolcu ile kullanan yolcu sayısı arasındaki hata payı oranı ise tam yüzde 99'dur. Bu yanılmayı salgın şartlarıyla açıklayamayız. Yüzde 99'luk bir hata bir yanılma değil, olsa olsa bu ülkenin kaynaklarını bilerek ve isteyerek yandaşlara yağmalatmak, peşkeş çekmektir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Biz, İYİ Parti olarak projeye değil, ranta karşıyız. Her projede ranta öncelik verirseniz, bize yerlilik ve millîlikten asla söz edemezsiniz. Zafer Havalimanı örneği, iktidarın vizyonsuz, öngörüsüz politikasının açık bir göstergesidir ve belgesidir. Bu örnek, müşteri garantili bütün projeler için de geçerlidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisine bu konularda soru önergesi verdik, cevap alamadık; meydanlarda, ekranlarda, basında sorduk, yine cevap alamadık; şimdi, buradan, Gazi Meclisten bir kez daha soruyoruz: Bu nasıl yerlilik ve millîliktir ki müşteri garantili projelerde uyuşmazlıkların çözümünde Türk mahkemeleri yerine Londra mahkemeleri yetkilidir? Bu nasıl yerlilik ve millîliktir ki Hazine tarafından garanti ödemeleri Türk lirası yerine dolar veya avroyla yapılıyor? Türk mahkemelerine güvenmiyorsunuz, Türk lirasına güvenmiyorsunuz, sonra da lafa gelince "yerliyiz ve millîyiz" diyorsunuz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) "Ticari sır." diyorsunuz, soru önergelerimize bile cevap vermiyorsunuz. Garanti ödemelerini milletin parasıyla yapıp milletten neyin sırrını saklıyorsunuz? Siz, milletin aklıyla alay mı ediyorsunuz? Aklıyla alay ettiğiniz bu millet, göreceksiniz bunun hesabını size sandıkta soracaktır.
Değerli milletvekilleri, soru önergeleri konusunda Sayın Ulaştırma ve Altyapı Bakanının hakkını yemeyelim, biraz önce bahsettiğim soru önergesine Sayın Bakan lütfedip cevap vermiş. Soru önergemde tam 16 madde ve 38 soru vardı; şimdi o soruları burada tek tek sayıp zamanınızı almayacağım ama sabrınıza ve anlayışınıza sığınarak cevaplarının tamamını okumak istiyorum, uzatırsam da lütfen kusura bakmayın. Cevap aynen şöyle: "Yap-işlet-devret projelerinde tüm iş ve işlemler mevzuatına uygun olarak uygulama sözleşmelerinde yer alan hükümler çerçevesinde yürütülmektedir."
Değerli milletvekilleri, uzun uzun diyerek şaka yaptım, soru önergesinin cevabı bu kadar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Evet, şaka gibi ama tam 16 maddelik önergeye 16 kelimelik bir cevap vermiş, tam da denk düşmüş. Milletin aklıyla alay ettiğiniz gibi, milletin vekilleriyle de dalga geçiyorsunuz ama, aslında dalga geçtiğiniz millî iradedir ve ilk seçimde milletimiz size kendisiyle alay edilmeyeceğini sandıkları patlatarak gösterecektir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Öyle bir dip dalga geliyor ki o milletin şamarını yiyip -göreceğiz Allah'ın izniyle- bu seçimde de yerle bir olacaksınız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu iktidar döneminde Kamu İhale Kanunu delik deşik edildi, değişiklik sayısı 190'ı aştı. Kamu İhale Kanunu'nda yapılan her değişiklikle kanunun amacı yerle bir edildi; kurallar istisna, istisnalar ise kural hâline getirildi. İktidar, neredeyse tüm ihaleleri, neredeyse yüzde 90 çoğunluğunu 21/b maddesine göre yapıyor. Kamu İhale Kurumu Kamu Alımları İzleme Raporu'na göre, 2020 yılında pazarlık usulüyle yapılan yaklaşık 38 milyar liralık alımın yaklaşık 34 milyar liralık bölümü 21/b'ye göre yapılmış. 2020 yılında pazarlık usulüyle yapılan ihalelerin toplam tutarının yüzde 90'dan fazlasının da 21/b'ye göre yapıldığını tespit etmişler. 2021 yılı bitmedi ama bu yılki 21/b oranı da yüzde 88'i aşmış durumdadır. Oysaki bu madde çok açık; doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması üzerine, ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu olması durumlarını içeriyor. İdarenin uygun olmayan ihale usulleriyle alımlarını gerçekleştirmesi, kanunun rekabet ve eşit muamele ilkelerine aykırıdır. Dolayısıyla, bu yapılanların hepsi suçtur. Bu iktidar elbet değişecek ve bu yağmanın hesabı, millet, tarih ve hukuk önünde mutlaka ama mutlaka sorulacaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Mecburi hâllere bağlı olan uygulamanın keyfî hâle getirilmesine ses çıkartmayan ve bu ihalelerin altına imza atan bürokratları buradan uyarmak istiyorum: Arkadaşlar, bu kul hakkıdır, milletin hakkıdır ve tüyü bitmemiş yetimin hakkıdır. Attığınız imzalar peşinizden gelecek, attığınız her yanlış imza yargıya taşınacaktır. O zaman "Ben talimat aldım." diyerek kendinizi kurtaramazsınız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Milletimiz şundan emin olsun: Bu hukuksuz uygulamaların talimatını verenlerden ve bu talimatları kanuna ve hukuka aykırı bir şekilde yerine getirenlerden -Cenab-ı Allah da nasip edecek- adalet önünde hesap soracağız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Sayın Erdoğan'ın bu aldanma ve aldatma kısır döngüsünden milletçe bıktık usandık. Sayın Erdoğan aldanıyor ama bedelini millet ödüyor. Dış politikada, terörle mücadelede, ekonomide hep aynı kısır döngü sürüp gidiyor. Şimdiki aldanma ve aldatmanın başlığı da faiz ve enflasyon ilişkisidir. Sayın Erdoğan diyor ki: "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur." Yahu, Allah aşkına, bu söz her söylendiğinde döviz kurunun yükseldiğini görmüyor musunuz? Son grup toplantımızda, Genel Başkanımız, Sayın Erdoğan'ın "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur." tezi, en az "Şemsiye sebep, yağmur da sonuçtur." kadar saçma sapan bir tezdir... (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Sayın Erdoğan, çıkmış, bir de diyor ki: "Faiz konusunda nas var." Sayın Erdoğan, 18 Nisan 2004 tarihinde, MÜSİAD'ın 13'üncü Genel Kurul toplantısında "Faiz dünya gerçeği, reddedemeyiz." demişti. Şimdi, sormak gerekiyor: 2004'te nas yok muydu? Bir zamanlar "Paranın dini, imanı olmaz." derken nas yok muydu? Faizde nas var da yolsuzlukta, rantta, haksız kazançta nas yok mu? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Faizde nas var da torpilde, insan kayırmada, ayrımcılık yapmada, nas yok mu? Faizde nas var da lükste, şatafatta, israfta nas yok mu? Size sadece şu kadarını söyleyeyim: Yüce Allah "Yiyiniz içiniz israf etmeyiniz çünkü Allah israf edenleri sevmez." diyor. Tutturmuşlar bir "İtibardan tasarruf olmaz." safsatası, sarayda Lale Devri'ne tam gaz devam ediyorlar. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir israf ve yağma görülmemiştir. İleride tarih yazılırken bu dönem cumhuriyet tarihinin Lale Devri olarak anılacaktır ve tarihteki yerini alacaktır.
Değerli arkadaşlar, biz, muhalefet olarak "Hayat pahalılığını önleyeceğiz, ezilen kesimlerin haklarını teslim edeceğiz." dediğimizde, iktidar sözcüleri koro hâlinde "Kaynak nerede?" diyorlar. Bu ülkenin kaynakları, ülkemizdeki tüm açları doyurmaya yeter ama sarayın ve iktidar yandaşlarının azgın iştahını doyurmaya yetmez. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Rakamlara boğmadan tek bir örnek vermek istiyorum: Bakınız, 2022 yılı bütçesinde milyonlarca çiftçiye ayrılan pay yaklaşık 25 milyar liradır; buna karşılık, iktidarın, bir elin parmaklarını geçmeyen yandaş müteahhitlere müşteri garantili projeler için ayırdığı kaynak ise yaklaşık 42 milyar liradır. Bu rakamlar geçen yıl da adaletsizdi ancak bu yıl adaletsizlik daha da katmerlenmiş. İktidar, 2022 bütçesinde milyonlarca çiftçiye yaptığı destek ödemesini bir önceki yıla göre yüzde 12,5 oranında artırırken müşteri garantili projeler için bir avuç yandaşa ayrılan ödeneği ise yaklaşık yüzde 36 oranında artırmıştır. Yani yandaşın ödeneğindeki artış oranı vatandaşın artış oranını 3'e katlamıştır. Aynı adaletsizlik, milyonlarca memur, işçi ve emekliye yapılan zamlar için de geçerlidir. Maaşlara sıra gelince enflasyon yüzde 21 ama vergilere sıra gelince enflasyon yüzde 36 oluyor. İktidar sosyal devleti ters yüz etti, artık fakirden alıp zengine veriyor. İktidar yüzde 36 zamla topladığı vergileri, yüzde 36 oranında artırdığı müşteri garantili projelere yani yandaşlara aktarıyor. Arkadaşlar, böyle ölçü, böyle hesap, böyle adalet olur mu?
Büyük şair Necip Fazıl'ın tam da bu konuda çok güzel bir dörtlüğü var, büyük şair şöyle söylüyor:
"Allah'ın on pulunu bekleyedursun on kul,
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa,
Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!" (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Bugüne ne güzel de uymuş aslında. Sözün özü: Sarayda Lale Devri, kamuda yandaşının da sülale devri sürüyor.
Sayın Cumhurbaşkanı, hatırlarsınız, vakti zamanında "Türkiye'yi bir anonim şirket gibi yönetmemiz lazım." demişti. O zaman devlet ciddiyetinden uzak bu ifadeleri eleştirmiştik. Ancak geldiğimiz noktada ülkede anonim şirket olmak dahi bir lüks hâline geldi. Sayın Erdoğan Türkiye'yi bir şahıs şirketi hâline getirdi.
Şunu iyi bilmelisiniz: Türkiye sizin ve yandaşlarınızın kâr amacı güttüğü bir şirket değil, kimsesizlerin kimsesi, yoksulların umudu olan bir sosyal devlettir. Türkiye, sizin kafanıza göre herkese üçer beşer maaş dağıtabileceğiniz bir ticari kurum değildir. Türkiye, sizin muhasebe kayıtlarıyla oynadığınız bir şahsım şirketi değil, temelinde şehitlerin kanı, milletin alın teri olan kutsal bir devlettir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ekranları karşısında bizleri izleyen kıymetli kamu çalışanları; söz adaletsizlikten açılmışken dikkatinizi çekeceğim güncel iki konu daha var. Hepimiz küresel coronavirüs salgınında fedakârca görev yapan sağlık çalışanlarımıza minnettarız. Sağlık hizmetleri ve kamu hizmetleri bir bütündür ve bir ekip işidir. Bütçeden sonra Meclisin gündemine gelecek olan iyileştirme tüm sağlık çalışanlarını ve tüm kamu çalışanlarını kapsayacak şekilde yapılmalı, kamu çalışanları arasındaki maaş adaletsizliği derhâl giderilmelidir. Meclis kulisinde, basının önünde Sayın Erdoğan'ın doktorlara yapılan zam konusunda Sağlık Bakanına yönelik tavrı bu sistemin devletin bakanlarını düşürdüğü durum açısından hakikaten ibretlik bir vakadır. Sayın Erdoğan kendi Bakanına inanmıyor, basından teyit istiyor, "Para pul söyledi mi?" diye soruyor. Bakan da "Siz izin vermeden söyler miyim?" diyor, ezilip büzülüyor. Görüntüleri izleyince, samimiyetle söylüyorum, içim acıdı, üzüldüm. Yani arkadaşlar, bu ucube sistemde bakanlar "Bakanlığımla ilgili bir düzenlemede gazeteci arkadaşlara açıklama yapıyorum, bu yetki bana kanunla verilmiştir." demiyor, ama ne yazık ki diyemiyor. Bakanlar kendi alanlarında açıklama yapmak için bile Sayın Erdoğan'dan izin, icazet ve işaret bekliyor; sonra da birbirimize soruyoruz: "Bu ülke neden bataklığa saplandı? Niye uçurumdan aşağı uçuyoruz?" Bunun tek sebebi var, gerçekleri görelim; o da bugünkü tek adam düzenidir, değişmesi gereken tek adam düzenidir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke ekonomik krize sürüklenmişken, vatandaş yokluk ve sefalet içinde boğuşurken iktidar hiç sorumluluğu yokmuş gibi hareket etmeye devam ediyor. İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanımız Profesör Doktor Ümit Özlale iktidarın uyguladığı politikaları "ekonomide cahiliye devri" olarak nitelendirdi. İktidarın gerçeklerden, bilimden ve milletten kopuk politikasını cahillikten başka bir gerekçeye inanın bağlayamıyoruz ama iktidar hemen her konuda olduğu gibi ekonomide de konuyu getirip dış güçlere bağlıyor. Dolmabahçe Sarayı'nda Bakara suresinden alıntı yapıp millete sabır tavsiye ediyorsunuz ama milyonların yaşadığı sefaletin ve ağır ekonomik krizin siyasal sorumlusu sizsiniz. Beceriksiz ve başarısız yönetiminizin sorumluluğunu alın ve perişan ettiğiniz milletten de af dileyin. Bakın, Yüce Allah, Kur'an'da Şûrâ suresinin 30'uncu ayetinde de şöyle buyuruyor: "Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettiklerinizin yüzündendir." Aynanın karşısına geçerseniz bu gerçekle de yüzleşirsiniz, sorumluluğunuzun da farkında olursunuz.
Değerli arkadaşlar, iktidarın ekonomi politikası bir usule ve kurala bağlanmadığı için herkes kendine göre bir tanım getiriyor: "Faiz, kur, enflasyon politikaları..." Âdeta şaka gibi. Söz şakadan açılmışken sosyal medyada "Zaytung" diye bir hesap var, şaka ile mizah karışımı paylaşımlar yapıyorlar, çok da keyifli bir yer. Geçenlerde, iktidarın ekonomi modelini ifşa etmişler. Ben de kendilerine aynen katılıyorum. Bu modelin esası şudur: "Ülkeyi öyle bir batıralım ki kimse seçilmek istemesin, iktidara talip olmasın." Yani arkadaşlar, iktidar ekonomide bu Zaytung modelini uyguluyor ancak ne yaparlarsa yapsınlar o sandık gelecek ve bu iktidar gidecek, her şey de iyi ve güzel olacak.
Değerli milletvekilleri, daha önce de ifade ettik: Biz projeye değil, ranta karşıyız. Bu projeler yapılırken nasıl yapıldı, kaça mal oldu, bu projeler daha ucuza yapılabilir miydi sorularına cevap aramak millet adına bizim hakkımızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydın, tamamlayalım lütfen.
KORAY AYDIN (Devamla) - Bağlıyorum Başkanım.
Bu bütçe yoksuldan alıp zengine veren bir bütçedir; özetle, bu bütçe, vatandaş için yokluk, kıtlık ve kanaat; iktidar ve yandaşları için de bolluk, lüks ve şatafat demektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının 2022 bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, İYİ Parti Grubu adına da hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)