GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:34
Tarih:12.12.2021

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hazırunu ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, ÖSYM, YÖK ve üniversiteler konusundaki düşüncelerimizi halkımızla paylaşacağım.

Şimdi, öncelikle ÖSYM'den başlamak istiyorum. ÖSYM, özellikle cemaat-AKP iş birliği döneminde önemli ölçüde güven kaybetti ve ÖSYM şu anda bir darphane gibi, para basıyor resmen. Bakın, 2020'de öğrencilerden, sınavlardan topladığı para 860 milyon 500 bin. Bütçesi de artırılmış ama bu bütçe nedense öğrencilerin sınav başvurusuna yansımamış. Bakın, ÖSYM'de attığınız her adım para. Örneğin, başvuru hizmet ücreti 10 TL, şifre edinme 10 TL, her soruya itiraz 20 TL, soru kitapçığını inceleme 20 TL ve -faize karşılar ya hani- geç başvuru yaptığında başvuru ücreti yüzde 20 faizli. TYT, AYT gibi sınavlarda başvuru ücreti 500 liraya yaklaşıyor.

Değerli arkadaşlar, ÖSYM bu hâliyle gerçekten bir darphane, bacasız bir fabrika. Peki, öğrenciler bu pahalı ücrete rağmen ezkaza ÖSYM'de sınava girdi, üniversitelere geldi. Üniversitelerin durumu nedir, biraz bunu sizinle paylaşmak istiyorum. AKP üniversite sayısının artmasıyla övünüyor; evet, Türkiye'de apartmankondu üniversiteler arttı. Tekrar söylüyorum: Apartmankondu. Çünkü "üniversite" dediğinizde laboratuvar yok, kütüphane yok, literatüre erişim imkânı yok, hoca yok, hatta çoğu yerde öğrenci yok.

Sayın Başkan, sayın üyeler; bakın, bu yokların bir de Cumhurbaşkanı tarafından atanan süper yetkili rektörleri var. Bu rektörlerin, bakın, çoğunun bir yayını yok; yayını olanın yayınına yapılan atıf sıfır ama çok yetkililer. Bu rektörler görevlerini kimseyle paylaşmıyorlar, öğretim üyesine güvenmiyorlar. Bakın, bir rektör 10 ayrı görevde; rektörlüğün yanında fakülte dekanlıkları, meslek yüksekokulu müdürlükleri, enstitü müdürlükleri de devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, üniversitelerde akademik kurullar tamamen lağvedilmiş durumda yani ana bilim dalından üniversite senatosuna kadar hiçbir yetki bu kurullarda değil, rektörün iki dudağı arasında; rektör isterse kadro verir, rektör istemezse kadro yok. İtaat vardır; özgürlük yoktur, bilim yoktur.

Üniversitelerin kangreni nepotizm. Bakın, on yıllardır bekleyen öğretim üyelerine kadro yok ama aile bireylerine kadrolar son sürat verilmeye devam ediliyor. Sayın YÖK Başkanı, Sayın Millî Eğitim Bakanı; bu durumdan rahatsız değil misiniz? Bakın, size örnekler vereyim: Kızını atayanlar, oğlunu atayanlar, eşini atayanlar. Bu manşetler sizi rahatsız etmiyor mu değerli arkadaşlar? "Akraba saltanatı, üniversitede akraba saltanatı." Üniversitede ağabey, kardeş, baba, oğul, ne ararsanız var.

Değerli arkadaşlar, üniversite rektörlerinin bir tek ilgilenmediği nedir peki? Öğrencilerle, bilimle ilgilenmiyorlar. Mesela, öğrencileri nerede barınıyor, habersizler. Mesela, öğrenciler ne yer ne içer, habersizler. İyi eğitim aldılar mı, habersizler. Üniversiteden mezun olduktan sonra iş bulabildiler mi, habersizler.

Üniversite rektörlerinin bir önemli görevi para kazanmak. Bakın, bir rektörün ifadesini size okuyacağım değerli arkadaşlar, diyor ki: "Rektör olunca, para nasıl kazanılır, onu öğrendim. Devletin bana verdiği yıllık bütçe kadarını kazanmasam da ona yakın para kazanıyorum." Sanırsınız ki bilimden kazanıyor, değil mi arkadaşlar? "Uluslararası öğrencilerden kazanıyorum, formasyondan kazanıyorum, kiralardan kazanıyorum, gayrimenkul varlıklarından kazanıyorum, yaz okulundan kazanıyorum. Nereden bakarsanız bakın, 14-15 milyon para kazanıyorum. Geçen yıl sadece yaz okulundan 4 milyon kazandım." Sanırsınız ki rektör değil bir şirketin CEO'su. Bunlar sizi rahatsız etmiyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, her dönem bir mottoyla anılır. Bu dönemin, AKP'nin mottosu "Üniversiteye vurulmuş kelepçedir." Boğaziçi Üniversitesine kelepçe vurdunuz. Öğretim üyeleri haklarını talep ettikleri zaman -bir de bu rektörler gammazcıdır değerli arkadaşlar- öğretim üyelerini gammazlarlar. Bakın, üniversiteye kayyum atanmasını protesto eden Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri sırtlarını rektörlüğe dönmüşler. Rektör efendi bundan rahatsız olmuş, hemen başvurmuş savcılığa, haklarında soruşturma başlatılmış. Ya, millet size sırtını dönmüş. Eğer size sırtını döneni arıyorsanız, millet sırtını dönmüş; bunun farkında olun. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakın, bu gammazlık burada bitmiyor. Bu rektörler daha önce de öğretim üyelerini gammazladılar. Ne zaman gammazladılar? Bakın, öğretim üyeleri "Bu suça ortak olmayacağız." diye bir barış bildirisi imzaladılar. Bazı rektörler direndi buna; öğretim üyelerini bildirmedi, haklarında soruşturma açılmadı ama o üniversiteye kayyum atadılar, Boğaziçi gibi. Ama bazı rektörler Hükûmete yaranmak için kendi öğretim üyelerini oraya şikâyet ettiler. Anayasa Mahkemesi "Bu, ifade özgürlüğü kapsamındadır." dedi, öğretim üyeleri beraat etti; yerel mahkemelerde de beraat aldılar. Ama "oyalama komisyonu" diye bir komisyon kurdunuz, biliyor musunuz? Beş yıl beklettiniz ve oyalama komisyonu nihayet sonunda dedi ki: "Bu öğretim üyelerini biz göreve iade etmeyiz." Niye? "Üniversitelerden, kurumlardan gelen bilgilerde bize 'İade etmeyin.' deniliyor." dediler. Değerli arkadaşlar, peki, bu arkadaşlar nereye başvuracak? Mahkemelere. E, mahkemeler karar vermiş yani ihsasırey var. Peki, siz daha burada neyi arıyorsunuz, neyi soruşturacaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bunun en nihayetinde gideceği yer Anayasa Mahkemesi ama Anayasa Mahkemesi zaten "İfade özgürlüğü" demiş.

Şimdi, bu öğretim üyelerine işkence ettiniz. "Kul hakkı" diyorsunuz her fırsatta, çoğu yurt dışına kaçarken, yurt dışına giderken boğuldu Meriç'te, denizlerde; çoğu intihar etmek zorunda kaldı. Daha dün bir hemşire kardeşimiz, ihraç hemşire kardeşimiz Diyarbakır'da intihar etti. Siz bu ahı nasıl ödeyeceksiniz? Bunu gerçekten sizlere bir daha sormak istiyorum değerli arkadaşlar.

Şimdi, üniversite rektörlerinin sorumlu olmadıkları bir kesim var. Kimler? Üniversitenin asli unsurları öğrencilere, öğretim üyelerine, idari ve teknik personele karşı kendilerini sorumlu hissetmiyorlar ama üniversitelerine bir siyasi gittiğinde hemen önlerini ilikliyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Tamamlayın.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Son, selamlama yapayım Başkanım.

BAŞKAN - Peki, selamlayın lütfen.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Selamlayacağım Başkanım.

Masalarını yani koltuklarını siyasilere bırakıyorlar.

Üniversite bir ticarethane, her yerde üniversite zulüm altında. Şunu unutmayın: Özgürlüğün olmadığı yerde biat olur, biatin olduğu yerde de bilim olmaz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)