| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 13.12.2021 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dışişleri Bakanlığı bütçesi bugün itibarıyla, Komisyona geldiği güne göre yaklaşık yüzde 35 azalmıştır dolar ve avro bazında. Harcamalarının çok önemli bir kısmını döviz cinsinden yapan Dışişleri Bakanlığının bu açığının telafi edilmesini diliyorum.
Ekonomik kriz hızla derinleşirken uluslararası ilişkilerimizde de durum giderek daha vahim bir hâl almaktadır. Dış politikadan bahsedemiyorum, zira dış politika yapılandırılmış bir yaklaşım gerektirir, böyle bir yaklaşımdan maalesef yoksunuz. İktidar sözcülerinin dilinde varsa yoksa boş hamaset. Gerçek ile sanrı arasındaki fark büyüdükçe felaket yaklaşır. Bu nedenle, uluslararası ilişkiler kavramını kullanacağım.
Bölgemizde ve dünyada millî güvenliğimizi, ulusal çıkarlarımızı ve geleceğimizi son derece yakından ilgilendiren olaylar yaşanmakta; sorunlar, krizler çıkmaktadır. Bilindiği gibi, ABD, askerî kabiliyetlerini Pasifik ve Avrupa'ya kaydırırken Çin, Bir Kuşak, Bir Yol Projesi'yle totaliter rejimin etki alanını genişletmektedir, bir tehdit kutbu oluşturmaktadır; Avrupa Birliği ise bölgesel çıkarlarını daha geniş bir coğrafi bakışla, Çin'in İpek Yolu'na alternatif projelerle yeniden yorumlamaktadır. Rusya'nın kaygı, arayış, hamle ve hedefleri malumdur. ABD ve Rusya Başkanları birkaç gün önce Ukrayna odaklı önemli bir görüşme yapmışlardır. Bu görüşmenin yapılmış olması hiç yapılmamasından iyidir; neticelerini bekleyeceğiz.
Dünyada bunlar yaşanırken ülkemiz Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Karabağ, Irak, Afganistan, Karadeniz ve tabii, Ukrayna gibi çok sayıda sorunun ortasında sürekli savrulmalar girdabındadır. Balkanlar, Bosna Hersek başta olmak üzere istikrarsızlıklara gebedir, Yunanistan, Ege'de silah gücü dengesi açısından önemli adımlar atmaktadır. Dışişleri Bakanlığı ise Türkiye'nin uluslararası ilişkilerinin yönlendirilmesi ve yürütülmesi işlevini yitirmiştir, iktidarın durup dururken yapılan hatalarının vahim sonuçlarını kısmen onarma göreviyle yetinmektedir. Bakanlık, bazen kendi yaktığımız yangının itfaiyecisi, bazen ülkemize yönelik istiskal edici tavırların muhatabı durumunda kalmaktadır; son hadise Katar'da yaşanmıştır.
İdlib ve Suriye'nin ülkemiz açısından yarattığı ağır tehditler sürmektedir. Birkaç hafta önce büyük bir aceleyle ve millî güvenlik kaygılarıyla Suriye'nin kuzeyine bir operasyon konuşulmaktayken iktidar, bu konuyu unutuvermiştir; belki de henüz AK PARTİ iktidarı ABD ve Rusya'dan icazet alamamıştır. Suriye'de dengeler ve denklemler değişmekte, iktidar, krizin başından beri intibak ve intikal güçlüğü yaşamaktadır. PKK/PYD-YPG, Rusya'nın gözetiminde Esad'la temasları yoğunlaştırmıştır, ABD de bu sürece sıcak bakmaktadır. Suriye'de bir PKK antitesi tasavvuru her geçen gün daha da somutlaşmaktadır. Ayrıca, tüm bölge ülkeleri Esad'la ilişkilerini normalleştirmektedir, bunu çok kez söyledik; Esad'ın rehabilitasyonu bir realitedir. İktidar, Suriye'de en başından itibaren yanlış pozisyon alarak ve daha sonra vaziyetin gerçeklerine uyum sağlayamayarak Türkiye'nin rolünü ve etkisini azaltmıştır.
Değerli arkadaşlar, biz bir süredir iktidarın stratejik iş birliği tercihini Şanghay İşbirliği Örgütünü kuran totaliter ülkelere doğru kaydırmaya niyetlendiğinden şüphe ediyoruz. Ülkenin varlığını haraç mezat, Körfez sermayesi başta olmak üzere yabancı sermayeye sorumsuzca pazarlamak sanki bu tasarının bir parçası. İktidarın dış dünyayla irtibat sarsıntılarına yeni iktisadi politika hezeyan ve söylemleri zaviyesinden de baktığımızda karşımıza üzücü bir uluslararası çırpınma tablosu çıkıyor; esasen daha büyük hatalar yapmanızdan da endişeleniyoruz.
Birleşik Arap Emirlikleri'yle bugün kurulan ilişki doğruysa dünkü bozuşma yanlıştır; dünkü bozuşma doğruysa bugünkü vuslat yanlıştır; dünkü bozuşma yanlışsa niye BAE'yi yıllarca kendimize karşı zarar verici bir husumet içine soktuk? Bu sürede Birleşik Arap Emirlikleri'nden gördüğümüz zarar saymakla bitmez: BM Güvenlik Konseyi 2015-2016 dönemi adaylığımız, sizlerin ifadesiyle 15 Temmuz hain darbe girişimi, Doğu Akdeniz, Libya, Suriye, daha nice yer ve noktalar; uzar liste.
Libya'da bulunan Vatiyye Hava Üssü'ndeki tesisimize 5 Temmuz 2020 tarihinde gerçekleşen saldırıda BAE uçaklarının görev yaptığı ulusal ve uluslararası basında yer almıştır. Sayın Millî Savunma Bakanı konuyla ilgili o tarihlerde sorduğum sorulara verdiği cevapta saldırının hangi ülkenin uçakları tarafından yapıldığını yanıtlayamamıştı. Geçmişte bu denli husumet içinde olduğumuz BAE'ye ülkemizin bazı savunma sanayi kuruluşlarının satılacağı iddiaları gündemdedir. İktidarın ulusal varlıklarımızı kelepir fiyatına satabileceğine dair kaygılarımı veliaht prensin ziyareti öncesinde bu kürsüden dile getirmiştim. ASELSAN, yayınladığı son açıklamaya göre kendini kurtarmışsa benziyor. Savunma sanayisi olsun olmasın, ya diğer kuruluşlarımız? Sayın Bakan savunma sanayimizin öncü şirketlerinin ve başka ulusal varlıklarımızın BAE'ye kelepir fiyatına satılması söylentilerinin gerçekle bağdaşmadığını bugün burada taahhüt edebilir mi? Evet, BAE'yle geçmişte ne uğruna husumet içine girdik, ne uğruna bugünkü adımları atıyoruz? Aynı konuyu Mısır ve İsrail için de irdeleyebiliriz, başka ülkeler de var. BAE üzerinde durmam güncel ve belirgin bir örnek oluşturulmasından kaynaklanıyor. Sakın yanlış anlamayın, biz, bozduğunuz ilişkilerin onarılmasına karşı değiliz, bilakis hayalî düşmanlıklardan kurtulup sağlıklı yaklaşımlar geliştirmenizi teşvik ediyoruz ama bozmuş olduğunuz ilişkilerin ağır maliyetinin hesabını da vermenizi istiyoruz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Güney Kafkasya'da kalıcı barış ve istikrarın tesisine yönelik Bölgesel İşbirliği Platformu'nun ilk toplantısı geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilmiştir; bunu tabii ki destekliyoruz. Karanlık tabloda olumlu olarak gördüğümüz elle tutulur tek işaret budur. Evet, Ukrayna kritik bir meseledir. İktidarın Ukrayna'ya ilişkin pratikte güncel tutumu nedir? Açıkçası bunu bilmiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı Ukrayna ile Rusya arasında ara buluculuk gibi ciddi bir göreve talip olduğunu açıklamış, bunu tekrarlamıştır. Bu niyeti aleni bir şekilde açıklamadan önce Dışişleri Bakanlığına danışmış mıdır? Altyapısı hazırlanmamış, ilgili taraflarla görüşülmemiş bu tür sürpriz çıkışlar ancak stajyer devlet insanları tarafından yapılır, sonucu ise itibar aşındırıcı bir hüsran olur. İkazlarımıza rağmen Kırım'ın ilhakından sonra Karadeniz'de başat konumumuzu korumak için hiç adım atılmamıştır. Buna mukabil, Montrö Antlaşması hakkında saçma bir tartışma başlatılmıştır. 2019 yılının Kasım ayında gerçekleştirilen Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısında Millî Savunma Bakanı Sayın Akar "NATO, Türkiye'nin uluslararası kimliğinin bir parçasıdır." ifadelerini kullanmıştı. Sayın Bakan, siz de Dışişleri Komisyonunda benim sorum üzerine bu görüşü doğrulamıştınız. Bu görüşünüzü muhafaza ediyor musunuz? Bunu şu nedenle soruyorum: İktidarınız son dönemde iptidai Batı düşmanlığı vurgusunu artırmıştır, oysa daha bir yıl önce Sayın Cumhurbaşkanı "Kendimizi Avrupa'da görüyor, geleceğimizi Avrupa'yla birlikte tasavvur ediyoruz." ifadelerini kullanmıştı.
Sayın Bakana şu suali de sormak istiyorum: Türkiye'nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi ve taraf olduğu ancak sürekli ihlal ettiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Türkiye'nin hangi kimliğinin parçasıdır? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ülkemiz hakkında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uymadığı gerekçesiyle ihlal prosedürü başlatmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı da "Bu kararları yok farz ediyoruz, ne biliyorlarsa onu yapsınlar." demiştir. Avrupa Konseyi, demokrasi ve insan hakları konusunda kurumsal bağlantı içinde olduğumuz yegâne işlevsel müessesedir. Sayın Bakan, bu kurumla bağlarımızı kopartmak mı istiyorsunuz? Siz, AKPM'nin önceki Başkanlarındansınız. Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizin mevcut hâle gelmesinde AB'nin elbet büyük hataları vardır ama siyasi kriterlerle ilgili yükümlülüklerimizin tam aksini yaparak ilişkilerin bugünkü sefil düzeye, istiskal edici bir al-ver ilişkisine dönüşmesine iktidar da bolca katkıda bulunmuştur.
Değerli arkadaşlar, hatırlayalım, rotamız Avrupa Birliğiyken hem ekonomimiz hem demokrasimiz gelişiyordu. Kopenhag Kriterleri'ni tutturabilmiş olsaydık, İslamofobi belasına karşı mücadelemiz daha güçlü ve etkin olurdu, totaliter bir rejimin kendi ayıbını örtme bahanesi gibi yorumlanmazdı.
Sayın Bakan, bugün bazıları yanınızda da bulunan Dışişleri kariyer memurları Türkiye'nin en iyi yetişmiş kadrolarından birini oluşturmaktadır. Osmanlı tecrübesini devralmış, yüz yıllık bir anlayışın beslediği bu kadronun yetenekleri de potansiyeli de en üst düzeydedir. Bu yüz yıllık anlayışın tatbiki yani diplomasi, yaklaşık yüz yıl boyunca en kritik dönemler de dâhil olmak üzere ülkemizi savaşların dışında tutmayı, çıkarlarımızı ve itibarımızı korumayı başarmış bir öğreti ve gelenektir. Türkiye'nin ulusal gücünün parçası olan bu değerli kurumun kültürü ve işleyişi aşınıyor, yıpranıyor.
Bize sıkça şu soru geliyor: Dışişleri Bakanlığı çok tahrip oldu, mensupları istiskal edildi. İktidara geldiğinizde toparlayabilecek misiniz? Buna cevaben, Bakanlık bünyesinde kurum kültürünü özümsemiş, cumhuriyetin geleneklerine bağlı, dış politika ve diplomasinin anlamını bilen yeterli sayıda ve tecrübede özverili arkadaş bulunduğunu söylüyoruz. Bu arkadaşların, Türkiye'nin normalleşme sürecinde yani bir sonraki seçimlerden hemen sonra, kurumu ve işleyişini onaracaklarından emin olduğumuzu ifade ediyoruz. Biz, cumhuriyetin kurumlarına ve onları yeniden ayağa kaldıracağımıza yürekten inanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, bu bağlamda, Bakanlığa giriş ve başkâtiplik sınavlarının düzenlenmesi ve değerlendirilmesi konusunda endişe verici duyumlar aldığımızı belirtmek istiyorum. Son 4 aday meslek memuru ve başkâtiplik sınavlarında komisyon başkanı ve üyesi olarak fiilen kimler görev almıştır? Bu konuların aydınlığa kavuşturulması gerekmektedir.
Sayın Bakan, Bütçe Komisyonunda Bakanlık bütçesi üzerindeki görüşmeler sırasında "Bu Bakanlığa adalet getirdim, adalet." ifadelerini kullanmıştınız. Samimi niyetiniz bu olabilir, ne var ki gerçek farklı. Dışarıdan bu kadar büyükelçi tayin edilirken, büyükelçilik görevi ulufe gibi dağıtılırken adaletten söz edilebilir mi? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Son olarak, Çin'de yapılacak olan olimpiyatlara dikkat çekmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Başkanım, bir dakika daha istirham ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Çok teşekkürler.
Doğu Türkistan'da -birçok saygın örgütün tespitlerine göre- soykırım yaşanan bir dönemde, diktatörlük rejimi ve rejimin insan hakları ihlalleriyle kirlenen Çin Halk Cumhuriyeti topraklarında düzenlenecek bu etkinliğe Türkiye'nin katılım durumu ne olacaktır?
Değerli arkadaşlar, uluslararası ilişkilerimiz fevkalade tahrip olmuştur. Yapılması gereken, yeniden akıl ve ölçüyle buluşmaktır. Aksi takdirde ulusal çıkarlarımız üzerindeki tehditler katlanarak artmaya devam edecektir. Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını esas alan iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem hayata geçirildiğinde Dışişleri Bakanlığına ve dış politikamıza eski itibarı ve ulusal çıkarlara odaklanma ihtiyatı yeniden kazandırılacaktır. Türkiye'nin dış politikada güvenilirliği, inandırıcılığı ve caydırıcılığı Türkiye'nin büyüklüğüne yakışır düzeye gelecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)