| Konu: | Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 281 sıra sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin yedinci tur görüşmelerinde yürütme adına yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 13.12.2021 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Turizm Bakanı konuşmasında kültürle ilgili herhangi bir şey söylemedi, o yüzden ben de kendisini "Sayın Turizm Bakanı" diye tanımladım. Aslında, tabii, bu yanlış, böyle olmaması lazım, kültür konusu son derece önemli bir konudur. Fakat Sayın Cumhurbaşkanının Ocak 2021'de bir ifadesi oldu, hatırlarsanız: "İktidarlarımız döneminde kültür alanında arzu ettiğimiz gelişmeyi gösteremedik." dedi. Sayın Kültür Bakanının, Turizm Bakanının veya Kültür ve Turizm Bakanının da bu konuda bundan sonra bir şey yapmaya zannediyorum niyeti yok çünkü biz burada kendisinden Türk kültürüyle ilgili, Türk diliyle ilgili, millî kültürle ilgili, toplumdaki ahlaki çöküntüyle ilgili bir şeyler duymak isterdik; yaptığı işleri veya ne yapacağını anlatmasını beklerdik; maalesef bunlarla ilgili herhangi bir değerlendirme kendisi yapmadı.
Şimdi, hepimiz biliyoruz ki, bağımsız dış politika ile güçlü ekonomi arasında çok yakın bir ilişki vardır. Maalesef, bugün Türkiye ekonomisi, son derece kırılgandır. Türkiye ekonomisi, AK PARTİ hükûmetlerinin özellikle son dönemlerinde son derece güçsüzleştirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Usta.
"İki artı bir" şeklinde gidiyoruz efendim.
ERHAN USTA (Samsun) - Dolayısıyla, ekonomik güvenlik konusu, AK PARTİ hükûmetlerinin son derece yüksek derecede ıskaladığı bir konu olmuştur. Şimdi, dolayısıyla, dışa bağımlı olan bir ekonominin bağımsız bir dış politika uygulayamayacağını da maalesef biz zaten son zamanlarda yaşayarak görüyoruz. Birleşik Arap Emirlikleri'yle ilişkiler, Katar'la ilişkiler, Trump'ın mektupları, rahip meselesi, bunların hepsi birer örnektir yani Birleşik Arap Emirlikleri'ni 15 Temmuzun finansörü gibi tanımlayıp sonradan, işte, paraya bu kadar sıkışıldığı dönemde 5-10 milyar dolar oradan -nasıl geleceğini de bilmediğimiz şekilde- gelecek bir para için önceki bütün sözleri unutmak bağımsız bir dış politika anlamına gelmez, bunu görmemiz lazım. Katar Emîrinin söylediği şeyler, tabii, son derece yakışıksız veya daha doğrusu, Türkiye açısından talihsiz, Türkiye ekonomisinin sıkıntıda olduğunu ve bu fırsatları değerlendireceğini ifade eden bir konuşması olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
ERHAN USTA (Samsun) - Tabii, bu da yine ekonomideki güçsüz durumumuzdan kaynaklanan bir durumdur.
Bir diğer örnek, mesela, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Exxon ve Katar anlaşıyorlar. Bu anlaşmaya KKTC itiraz ediyor ama Türkiye Cumhuriyeti devleti, Sayın Dışişleri Bakanı buna itiraz etmiyor, itiraz edemiyor; bu da yine aynı bağlamda değerlendirilecek bir husustur diye düşünüyorum.
Dolayısıyla, mali açıdan köşeye sıkışmış bir ülkede ne kadar bağımsız bir dış politika uygulanabilir diye bir soru sormak maalesef bugün çok anlamlı hâle geliyor. Hatta buna benzer bir soruyu da bir gazeteci Katar'da Sayın Çavuşoğlu'na sordu biliyorsunuz; "Türkiye'nin yaşadığı ekonomik kâbusa Katar nasıl katkıda bulunabilir? Türkiye'nin yaşadığı ekonomik kâbusu aşması için mi, aşması için Katar'dan mali destek talep etmek için mi geldiniz?" diye bir soruya Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı muhatap olmuştur Türkiye ekonomisindeki bu başarısızlıklar nedeniyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Başkanım yeter ya! Başkanım, yeter bu kadar konuşma ya!
BAŞKAN - Tamamlayalım efendim.
ERHAN USTA (Samsun) - Dolayısıyla, bağımsız bir dış politika yapabilmemiz için ekonomide de dışa bağımlılığı azaltmamız lazım. Son yirmi yılda AK PARTİ hükûmetleri bu anlamda bu bağımlılığı azaltmak yerine hep artırmıştır yani hem mal açısından hem de finansman açısından Türkiye son derece yüksek bir şekilde dışa bağımlı hâle gelmiştir.
Bakın, hep 2002'yle mukayese ediliyor. 2002 yılında Türkiye'nin rezervi, evet, 27.500 dolardı. Düşük müydü? Bugünkü rakamlara bakınca düşüktü ancak rezerv, kısa vadeli borçlar için özellikle -orası önemlidir- tutulur fakat aynı dönemde Türkiye'nin kısa vadeli borcu 16,2 milyar dolardı sadece; dolayısıyla, rezerv bölü kısa vadeli borç rasyosu yani bir para girişi olmazsa rezervlerinizle kısa vadeli borçların ne kadarını ödeyebilirsiniz rasyosu 1,7'ydi yani Türkiye'nin kısa vadeli borcunun 1,7 katı rezervi vardı. Bugün rezervlerimiz eksi; onu da bir kenara bırakıyorum yani brüt rezerv üzerinden bile gitsek bu rasyo 1'e düşmüştür. Sadece swapları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Bitiyor Sayın Başkan.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Başkanım, bu, Dışişleri Bakanlığı bütçesi ya; Maliye Bakanlığı bütçesi değil ki.
BAŞKAN - Sayın Usta, lütfen tamamlayın efendim.
ERHAN USTA (Samsun) - Tamam.
Ekrem Bey zannediyorum ne anlattığımı anlayamadı, kavrayamadı. Tam da onu söylüyorum, şunu söylüyorum, şunu iddia ediyorum, diyorum ki: Bir ekonomi güçlü olmazsa o ülke bağımsız bir dış politika sergileyemez. Sayın Cumhurbaşkanının sözleri bunlar arkadaşlar. Yani dolayısıyla, bizim elimizi kolumuzu bağlayan hususlar buradaki kırılganlıklar; bunlar azaltılmalı, ekonomiyi güçlü tutmalıyız diyoruz ve buna ilişkin teknik bilgiler veriyorum, bunun neresinden rahatsız oldunuz?
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ya, Erhan Bey, lütfen, bakın, sadece Grup Başkan Vekilleri... Herkes burada beşer dakika konuşmuş. Milletvekilleri burada...
ERHAN USTA (Samsun) - Rakamlar konuşulduğu zaman rahatsız oluyorsunuz; hamaset olduğu zaman aynı şekilde cevap verebiliyorsunuz ama rakamlara diyecek bir şeyiniz yok.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sayın Bakan iki dakika konuşuyor, siz on dakika konuşuyorsunuz ya!
ERHAN USTA (Samsun) - Bakın, swaplar hariç tutulduğunda bugün aslında eksi olan rezervler -bir kısım yükümlülükleri yine hadi içeride rezerv gibi saysak bile- yarıma düşmüştür yani Türkiye'nin, bir "sudden stop" olması durumunda, para girişinde bir sıkıntı olması durumunda kısa vadeli borçlarının yarısını dahi karşılayacak bir rezervi yoktur. O beğenmediğiniz 2002'de burası 1,7'ydi arkadaşlar, dikkat çekmek istediğim husus bu.
Şimdi, rezervlere sürekli Sayın Cumhurbaşkanı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Ya, uzatma Başkanım, yeter ya.
ERHAN USTA (Samsun) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Bitmiyor Sayın Usta, teşekkür ediyoruz.
ERHAN USTA (Samsun) - Son şey olsun.
BAŞKAN - Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Cumhurbaşkanı, bugüne kadar -şimdi zaten rezerv kalmadı, rezervler ekside- geçmişi hatırlarsak hakikaten ciddi ölçüde rezervlerle hep övündü değil mi? Günlük rezerv verdi. Biz de devlette çalışırken öyle, "Bugün rezervler ne kadardı?" Sayın Cumhurbaşkanına bilgi gönderiyorduk "Rezerv şu kadar falan." diye. Şimdi, bu rezervleri, o gelen paraları böyle çatır çatır yiyeceksiniz veya rezerve koyacaksınız, o zaman övüneceksiniz. Şimdi, geldiğinizde de on dokuz yıldan sonra bugün geriye dönüp "Türkiye, maalesef geçmişteki politikaların hiçbirinden bir sonuç alamadı." diye itirafta bulunacaksınız. Yani burada biraz tutarlı olmak gerekiyor. Ya rezervle övünmeyi bir kenara bırakacaksınız ya da o geçmişte olan her şeyi bir anda silip atmayacaksınız. Bu şekilde tutarlı olmak gerekiyor.
Son konu olarak da Sayın Başkan, bu Ermenistan'la ilgili olarak Sayın Bakan "Karşılıklı büyükelçi atacağız." dedi. Ben bunu tam olarak anlayabilmiş değilim. Yani bir yere göz mü kırpılıyor, iyi niyetle ticaret imkânlarından yararlanmak için yapılmış bir şey mi? Bir de, tabii, merak ediyor insan; Ermenistan hangi olumlu adımlar atmıştır da biz bununla büyükelçi atayacak duruma geldik?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.