GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:36
Tarih:14.12.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millet iradesinin ortaya konulmasını sağlayan temel mekanizmalardan bütçe hakkı Cumhurbaşkanlığı sistemiyle maalesef Millet Meclisinden alınmıştır. Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütçe görüşmeleri de etkisiz hâle getirilmiştir. Komisyondaki sorulara bakanlar tarafından ya hiç yanıt verilmemekte ya da baştan savma cevaplar verilmektedir, Genel Kurulda da durum aynıdır. Örneğin, dün Sayın Çavuşoğlu bize bir hayal tablosu çizmiş, hiçbir sorumuza yetkin ve yeterli cevap verememiştir. Yazılı soru önergelerinde de durum böyledir. Yeni sistemle Meclise yönelik bu tutum Meclisimizin ve demokrasimizin itibarını ihlal etmekte, millete saygısızlık olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ne acıdır ki ülkemiz artık bazı uluslararası rejim sınıflandırmalarında "sultancı rejim" olarak değerlendirilmektedir. Bu tiranlığın başka bir tarzıdır.

2017'de yeni bir Anayasa kabul edildi ama o Anayasa kabul edilip 2018 seçimleri yapıldıktan sonra Türkiye'nin anayasasızlaştırılması ivme kazandı. Norm devleti, değerler devleti olma özelliği iyice aşındı, önlem devleti boyutu öne çıktı. Keyfilikle birlikte önlem devleti vasfı başat hâle geldi. Bunun için "sultanizm" kavramını kullanıyoruz, bunun için "Totaliter devlete gidiş." diyoruz. Ülkemizde demokrasi ve insan haklarının yeniden doğuşu ve geliştirilmesi ancak yeni bir iktidar ve iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistemin tesisiyle mümkün olabilir. Türkiye, tarihiyle, kültürel birikimiyle, halkının olgunluğuyla demokrasiyi hayli hayli hak etmektedir. Ülkemizi yükseltecek temel zemin demokrasi ve hukukun üstünlüğüdür. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay bütçenin sunuş konuşmasında Suriye sınırımızda oluşturulmak istenen terör devletini önlediklerini belirtmiştir. Yanlış bilgilendirildiği anlaşılıyor. Suriye'de, Suriye Demokratik Güçleri ile Esad yönetimi arasındaki diyalog giderek gelişmekte; Rusya ve ABD'nin uzlaşısı ve desteğiyle Suriye'nin kuzeyinde bir PKK/PYD-YPG "antite"si kurulması ihtimali her geçen gün güçlenmektedir. Örgütün yöneticileri, Washington'da ve Moskova'da üst düzey kabul görmektedir. Malum, biz Suriye'de ABD ve Rusya'ya tabi duruma düşürüldük; önleme kapasitemizden ziyade, önlenme hâlimiz ve rızaya maruz konumumuz öne çıkıyor.

Sayın Oktay "Ermenistan işgaline karşı Karabağ'da Azerbaycan'ın yanında olduk." ifadelerini de kullandı. Hepimiz can Azerbaycan'ın yanındayız ama Azerbaycan'da elde edilen zafer neticesinde yapılan anlaşmada Türkiye, ateşkesi izleme göreviyle yetinirken; Rusya, hiçbir zaman olmadığı kadar Ermenistan'a ve de Azerbaycan'a nüfuz etmiş, bölgede gücüne güç katmıştır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Zengezur Geçidi yani Türkiye-Azerbaycan bağlantısı bile Rusya'nın denetiminde olacaktır.

Sayın Oktay, Libya'yla yaptığımız anlaşmaların Doğu Akdeniz'deki varlığımızı tescillediğini belirtmiştir, oysa izlenen yanlış politikalar nedeniyle Türkiye Doğu Akdeniz'de tarihte hiç olmadığı kadar aşınmış ve etkinliği zayıflamıştır. İktidar bölgede birbirleriyle husumet içindeki ülkelerin Türkiye'nin tezlerine karşı bir araya gelmelerini ve yakınlaşmalarını sağlamıştır. İktidarın, Varlık Fonunu peşkeş çekme gayreti içinde olduğu Katar bile -biraz önce arkadaşlarım değindi- bugün Rum kesimiyle hidrokarbon arama iş birliği yapabilmektedir. On dokuz yıllık iktidar Doğu Akdeniz'de uluslararası hukuk bağlamındaki egemen haklarımızın hukuki güvence altına alınmasında ve hidrokarbon kaynaklarına ilişkin ciddi arama ve sondaj çalışmalarının başlatılmasında hayli gecikmiştir.

Bölgede 2000'lerin başından beri doğal gaz rezervleri üzerinde çalışılıyor. İlk büyük gaz rezervi ise 2009'da keşfedildi, siz ise Yunan adalarının Türkiye kıta sahanlığını engelleyecek bir etki oluşturmayacağını Birleşmiş Milletlere bildirmek için Kasım 2019'u beklediniz; gecikme çok açık değil mi?

Ege'de Türkiye ile Yunanistan arasındaki güç dengesi bağlamında Yunan tarafı önemli adımlar atmaktadır. Yunanistan'a karşı üstünlüğümüz tabii ki sürmektedir ancak iktidar S-400 yanılgısında bocalarken, Rusya'dan ikinci teslimatla ilgili kinayeli açıklamalar gelirken Yunanistan son dönemde hem askerî kapasitesini geliştirmekte hem de ittifak zeminini genişletmektedir. Bu, iktidarın öngörüden ve sağduyudan yoksun uluslararası ilişkiler anlayışının sonucudur. Türkiye, eskiden kritik meselelerde bölgesinde yaşanan sorunları yatıştırmaya yönelik adımlar atar, tarafları tarafsızlığına ikna ederek söylediklerinin itibarını temin ederdi. Türkiye, cumhuriyet tarihi boyunca bölgedeki ülkelerle hem ekonomik ve kültürel bağlarını geliştirmiş hem de bu yakınlıkları pozitif gündem yaratan bir siyasi iş birliğine dönüştürmüştür. Bugün ise normal koşullarda bir araya gelmesi mümkün olmayan ülkeler Türkiye'ye karşı ittifak yapıyorlar. İktidar, ülkemizi durup dururken gereksiz risk ve tehditlere maruz bırakıyor.

Filistin davasına da değinmek istiyorum, bu da bir başarısızlık örneğidir. Türkiye, Filistinlilerin haklarının korunması konusunda hiçbir dönemde bu dönemdeki kadar zayıf kalmamıştır. Filistinli kardeşlerimizin durumu son on yılda gerilediği kadar hiç gerilememiştir. Bosna Hersek'te de durum farklı değildir. Sayın Erdoğan'ın geçtiğimiz ay Türkiye'de ağırladığı Dodik'in öncülüğünde toplanan Sırp Meclisi, 10 Aralık 2021 tarihinde aldığı kararla Bosna Hersek'in bölünmesine giden kapıyı ardına kadar aralamıştır. Silahlı kuvvetler gibi Bosna Hersek devletine ait bazı kritik kurumların yetkilerinin Sırp Cumhuriyeti'ne devredilmesi tasarısı kabul edilmiştir. Dışişleri Bakanlığımız istediği kadar açıklamalar yapsın, itiraz etsin; atı alan Üsküdar'ı geçmektedir. Bu, Dodik projesi de Rusya tarafından desteklenmektedir.

Dün Sayın Dışişleri Bakanına sordum, bugün de size soruyorum Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı: Onlarca yıllık emek ve çabanın eseri olan savunma sanayimizin öncü şirketlerinin veya başka önemli sanayi kuruluşlarımızın Birleşik Arap Emirlikleri'ne yahut da başka ülkelere kelepir fiyatına satılması iddialarının gerçek dışı olduğunu taahhüt edebiliyor musunuz?

Biz, yabancı sermayeye karşı değiliz. Bir avuç dolar için veya siyasi ve diplomatik hataları onarma adına varlıklarımızın haraç mezat pazarlanmasına itiraz ediyoruz. Sayın Genel Başkanımızın da belirttiği gibi "Devletimizin en kritik kurumlarının peşkeş çekilmesine müsaade etmeyeceğiz." Bunu bir defa daha hatırlatmak istiyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Sayın Oktay, bütçenin ilk gününde muhalefetin millî menfaatler yönündeki eleştiri ve önerilerini "tükenmişlik ve çarpıtma" olarak tanımlamış, "Gidin, bunları ağlayarak günlüğünüze yazın." ifadelerini kullanmıştır. Bunu küstahlığa uzanan bir üslup olarak nitelendiriyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Sizin yaptığınız küstahlık.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Sayın Oktay'ın TBMM'ye bir özür borçlu olduğunu düşünüyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Arkadaşım Sayın Çıray da Cumhurbaşkanlığı Kabinesi konusuna değindi. Sayın Oktay'dan 25 Mayıs 2021 tarihli yazılı bir soru önergesiyle "Cumhurbaşkanlığı Kabinesi" kavramı hakkında hukuki bir açıklama rica etmiştim, cevap alamadım.

Değerli arkadaşlar, İYİ Parti olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda asgari ücret, EYT'liler, 3600 ek gösterge, şehit ve gazi aileleri, sağlık çalışanları gibi pek çok konuda verdiğimiz önergeler reddedilmiştir. Vatandaşı gözetmeyen 2022 bütçesi, yokluk ve yoksulluk bütçesidir. Övündüğünüz büyüme rakamlarıysa Türkiye'yle sınırlı değildir; Covid döneminde daralan bütün dünya ekonomileri, 2021 yılını büyümeyle kapatacaklardır. Avrupa'da da Türkiye'dekine benzer büyüme oranları vardır. Örneğin, Fransa'da beklenen büyüme, yüzde 6,5 gibi on yıllardan beri görülmemiş bir düzeydedir. İktidar, döviz kurunu ve ekonomiyi yönetememekteki beceriksizliğini, hezeyanlı hesaplarla, dikkatleri büyüme rakamlarına çekerek gizlemeye çalışmaktadır. Heyhat! Türk lirasının değer kaybı durdurulamamaktadır, bugün 1 dolar 15 TL'ye doğru gidiyor.

Çin Halk Cumhuriyeti'yle ilgili yeniden bir öykünme hikâyesi gündeme geliyor. Çin'e öykünürken asıl arayışın kalkınma boyutu değil totaliterlik boyutu, toplum üzerinde üç beş kişinin hatta tek bir kişinin tahakkümünün tesis edilmesi olduğunu bilecek kadar anladık bu rejimi. Doğu Türkistan'da yaşanan mezalimle ilgili yıllardır ufak bir eleştiri bile ortaya koymama nedeniniz de bu hayranlık olsa gerek. Batılı ülkelerin Çin'i kınama metnine geçtiğimiz ekim ayında zar zor taraf oldunuz. Doğu Türkistan'daki soydaşlarımızın uğradığı zulüm bu kadar açıkken Çin'de düzenlenecek olimpiyatlara katılma durumumuz ne olacak? Bir daha soruyorum bunu, kamuoyu yanıt bekliyor. Bugün Sayın Genel Başkanımızın himayesinde "İnsan Hakları ve Doğu Türkistan" toplantısını gerçekleştirdik, durumun vahametini bir defa daha tüm açıklığıyla gördük.

Değerli arkadaşlar, vatandaşımız, Türkiye'nin geleceğini Çin, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar gibi ülkelerle ilişkilerde değil, Avrupa Birliği istikametinde görmektedir. Türk milleti kendisi için neyin iyi olduğunu çok iyi tespit edebilmektedir. Anketlerde AB üyeliğine olan destek yüzde 70 dolaylarında çıkmaktadır. Oysa bizim AB'yle ilişkilerimiz her zamankinden daha donuk ve bozuk bir noktadadır. Avrupa Birliği de Türkiye'ye karşı birçok hata yapmıştır elbette, bugün bunların muhasebesine girmiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Ama Türkiye'nin mevcut iktidarla vatandaşımıza yönelik demokrasi, hukuk, insan hakları taahhütlerinin çok gerisine düşmüş olması, İYİ Parti olarak bizleri fevkalade üzen bir gerçekliktir.

Kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyiyle ilişkilerin gerilemesinin de iktidarın işine gelen bir olay olarak gözüktüğü ortaya çıkıyor. Her hâlükârda ekonomide, hukukta, siyasette ve uluslararası ilişkilerde yaşadığımız bu kâbus dönemi elbette bitecektir. İlk seçimlerde iktidara geldiğimizde evrensel değerlerle uyumlu ve ayakları yere basan bir yaklaşımla milletimizi ekonomik ve sosyal açıdan refaha kavuşturacağız, sahici demokrasiyi ve hukuk devletini tesis edeceğiz "Büyük Türkiye" hedefine doğru hızla ilerleyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Türkiye'nin bütün bunları gerçekleştirme ve sağlama gücü ve potansiyeli vardır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)