GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:37
Tarih:15.12.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin 8'inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyada gelişmiş ülkeler, bütçe süreçlerini nisan ayında başlatmaktadır yani nisan ayında birtakım politikalar ortaya konur, ondan sonra, kurumlar, bu politikaları dikkate alarak bütçe tekliflerini hazırlarlar. Sonra da orta vadeli programlar ortaya çıkar ve bütçe süreçleri bu şekilde başlar. Ülkemizde ise orta vadeli programın Eylül ayında başlaması anlaşılabilir durum değil.

Değerli milletvekilleri, yüce Mecliste sunulan bütçenin hedefler bölümünde, "Refahın tüm toplum kesimlerine yaygınlaştırılmasına yönelik politikalara devam etmek." ifadesindeki toplum, refah içinde mi? Çöpler içerisinden yiyecek arayan yok; üniversite mezunları zincir marketlerde çalışmıyor; atanamayan öğretmenler yok; çiftçinin dünya fiyatları üzerinde geliri artıyor; işçi ve memur emeklisi, asgari ücretli hâlinden memnun; öyle mi? Bu bütçeyle refahı topluma yaratmayan politikalar 2022 yılında da -çok üzülerek söylüyorum- devam edecek. 2016-2021 Ocak-Eylül dönemleri sonunda ulusal net katma değerde ücret payı 6,2 puan gerilemiştir. Bu, Türkiye iktisat tarihinde benzerine nadir rastlanacak boyutta işçi sınıfının tümünü etkileyen bir bölüşüm şokudur. Yıllık olarak baktığımızda, şokun sürekliliği de ortaya çıkmaktadır. 2022 yılı bütçesinde gözlenen adaletsizlikler, hem vergi hem de harcamalarda devam ediyor. Vergi tarafında, çoğunda firmaların vergi harcamaları, istisnalar; vergi muafiyetleri bütçede de toplanması hedeflenen vergilerin dörtte 1'ini oluşturuyor. 2022 yılında toplanacak verginin üçte 2'si her bütçede olduğu gibi dolaylı vergilerden yani ağırlıkla tüketim vergilerinden oluşacak; toplam vergi geliri içinde yüzde 18,5 payı olan gelir vergilerinin tamamına yakını yine ücretlilerin bordrolarından stopaj yoluyla elde edilecektir.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber ekonomimizin hızlı bir ivme kazanacağı ve bu sistemin ekonomide büyük sıçramalara yol açacağı gibi söylemlerin yanında, yeni sistemde istikrarın kalıcı hâle geleceği, hızlı karar, gecikmeyen icraat ve etkili yöntemle ekonomik büyümelerden söz edilmekteydi fakat günümüzde, bırakın hızlı ivmeyi, sıçramayı, ekonomi gün geçtikçe güvenilirliğini yitirmektedir. "Faiz sebep, enflasyon sonuç." diye bir teori çıkardınız. Merkez Bankası üzerinde baskı kurarak faiz indirimini zorladınız. Sonuç ne? Döviz tırmanışa geçti, zamlar karşısında vatandaşın alım gücü azalmaya başladı fakat yaşananlardan ders almayarak, inatçı bir politika izleyerek, sözde teorinizi sürdürerek faiz indirimine devam ediyorsunuz. Zam gelmeyen ürün yok. İktidar tarafında, zamlar karşısında geçinemeyen insanlarımıza dalga geçer bir vaziyette "Eti kiloyla değil, gramla; meyveyi ve sebzeyi de taneyle alın." cümlelerinizden sonra vatandaşı tuvalet kâğıdına bile muhtaç ettiniz, alım gücü diye bir şey kalmadı.

Değerli milletvekilleri, artan döviz karşısında akla mantığa gelmeyen cümleler sarf edilmeye başlanmış. Japonya'da 114 yen olan dolar kuru gösterilerek garip algılar oluşturulmaya çalışılmıştır fakat hatırlatmak isterim, Japonya'da saatlik asgari ücret -altını çizerek ifade edeyim, saatlik asgari ücret- 8 dolar civarındadır, bizim ülkemizde ise bırakın saatlik ücret hesabını, günlük asgari ücret dahi 8 dolar etmemekte. Kısacası, hesap yapacağınız zaman oraya buraya bakmayın, vatandaşa bakın, vatandaşa. Size kalsa "Böyle büyüdük, şöyle büyüdük." Büyüyen ne biliyor musunuz? Vatandaşın sırtındaki yük, cebindeki delik.

Değerli milletvekilleri, coronavirüs salgınının geçtiğimiz yıl mart ayında ülkemize sıçraması sonunda yaşanan sıkıntılar birçok sektörde olduğu gibi tarım sektörünü de bir hayli etkilemeye başlamıştı. Günümüzde ise artan döviz kurunun, yaşanan kuraklıkların girdi maliyetlerini artırması ve Toprak Mahsulleri Ofisinin de yıllardan beri uyguladığı ithalata dayalı politika çiftçimizi canından bezdirmiştir. Bankaya ve Tarım Kredi Kooperatiflerine borçlarını ödeyemez hâle gelen çiftçimiz traktörünü ve diğer ekipmanlarını satıyor; bunu da herhâlde biliyorsunuzdur. Bu piyasada en hayırlı işin üretmemek olduğunu düşünerek üretimden uzaklaşmaya başlamıştır çiftçilerimiz.

Değerli milletvekilleri, bölgem olan Trakya'da buğday ekim döneminde çiftçilerimizi ziyaret ettim. Çiftçilerimiz artan gübre fiyatları ve genel gider maliyetleri karşısında yüzde 10-yüzde 30 civarında eksik gübre attıklarını söylediler, bazı tarlalara da hiç gübre atamadıklarını ifade ettiler. Artan girdi maliyetleri ve açıklanan alım fiyatları sonrası çiftçi zaten buğday ekmek istemiyordu, bu yıl buğday ekim alanlarında çok büyük daralmalar yaşanmıştı, gübresiz ekimler de düşünülünce verim bir hayli düşecek.

Sayın Cumhurbaşkanı, yaklaşık iki ay önce "Almanya'da, Fransa'da yiyecek bulamıyorlar." demişti. O zaman Sayın Cumhurbaşkanı, herhâlde Victor Hugo'nun Sefiller romanında Jean Valjean'ın ekmek çaldığı için beş yıl kürek mahkûmu olduğunu unutmuş diye düşünüyorum. İki ay sonra yaşanacak zamlarla beraber ekmeğin kaç para olacağını bilmiyorum; sonradan fiyatlarla ilgili vatandaşlara nasıl bir açıklama yapacaklar onu da çok merak ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk lirasının her geçen gün yaşadığı sert değer kayıpları sonunda Bulgarların Edirne'ye akın etmesi... Eskiden bizler Bulgaristan'a gidip mazotu, birtakım gıda ve yiyeceklerimizi ve kıyafetlerimizi alırdık, oradan yapardık alışverişimizi. Ekonomide atılan hatalı adımlar sonucunda durum şimdi tam tersine döndü. Edirne ilinde trafikte, otoparkta, mağazalarda, benzin istasyonlarında, birçok yerde 22 plakalı araç görmek mümkün değil, Bulgar plakalı araçlar daha fazla. Nasıl olmasın ki? Leva 8 lira olmuş. Kendi vatanımızda geçim derdiyle uğraşırken sabahın ilk saatlerinde şehre gelen Bulgarlar, poşet poşet arabalarının bagajlarını doldurmaktadır, kendi vatanımızda yaşayamaz hâle geliyoruz. Bulgarların Edirne'ye gelmesinden şikâyetçi değiliz, esnafımız için nefes alma vesilesi oldular. Bizim üzüldüğümüz, geldiğimiz bu noktada vatandaşımızın cebindeki paranın pul olmasıdır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener ülkemizi karış karış gezmekte; esnafın, çiftçinin, işçinin, emeklinin, vatandaşın problemlerini gündeme taşımaktadır. Ziyaretlerimizde görmekteyiz ki ülkemizde yaşanan ekonomik buhran aşırı yoksulluğa sebep olmaktadır. Bu bütçe yokluk, yoksulluk bütçesidir.

Değerli milletvekilleri, eski Hazine ve Maliye Bakanı -şu, Instagram'dan istifa eden- "Dolar 10 lira olacak, 15 lira olacak, çok beklersiniz." demişti. Siz de hâlen "İktidar olacağız." diye bekliyorsunuz, çok beklersiniz. Getirin sandığı milletin karşısına.

Bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)