GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:37
Tarih:15.12.2021

CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu kürsüde her zaman gayet açık ve net konuşmamız gerekiyor, gerçeği ifade etmemiz gerekiyor; ben de gayet açık ve net söylemek istiyorum: Bugün, maalesef, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve saray iktidarı memleketi batırdı. Evet, gerçek bu; memleketi batırdınız. Tarihin en ağır ekonomik buhranıyla toplumu karşı karşıya bıraktınız; toplumu büyük bir işsizlikle, derin bir yoksullukla, enflasyonla baş başa bıraktınız. Nasıl olmansın ki? Bakın, yarın Merkez Bankası faizle ilgili bir karar verecek; bugün Hazine ve Maliye Bakanının kardeşi Sayın Seyidullah Nebati açıklama yapıyor "Yarın Merkez Bankasının pas geçmesi gerekir ama benim tahminim, faizi 1 puan indirecekler." diyor. İşte, böyle bir tablo yarattınız maalesef. Bunu söyleyen Hazine ve Maliye Bakanının kardeşi, herhâlde yarın Merkez Bankasının vereceği karar da belli oldu.

Değerli milletvekilleri, bugün görüştüğümüz bütçenin de bir anlamı kalmadı maalesef. Çünkü saray, yürütme bütçeyi Meclise sunduğunda dolar 9 liraydı, işte bugün 15 liraya dayandı, ek bütçeyi de herhâlde bu arada hazırlıyorsunuzdur. Nasıl bu duruma geldik? Sorun sistemde değerli milletvekilleri. Bakın, bir hatırlatma yapacağım 2014'ten. Bugün de sarayın iktisatçısı olan, Cumhurbaşkanının danışmanı olan Yiğit Bulut 12 Mayıs 2014'te ne demiş? "Her vatandaşın varlığı en az 3 katına çıkacaksa başkanlık sistemi olmazsa olmaz ilk şarttır." Ne büyük bir gaflet, ne büyük bir cehalet. Vatandaşın varlığı artmadı ama gerçekten Türkiye'yi yönetenlerin mal varlıkları kaç kat arttı kimse bilmiyor çünkü siyaset bir zenginleşme aracı olmuş, siyasi ahlak maalesef çökmüş. Zaten 2014'te fiilen bu tek adam sistemine geçtiniz. OHAL döneminde OHAL'i fırsat bilip Nisan 2017'de de hukuken geçirdiniz memleketi ve maalesef, bu sistemle, Türkiye, 83 milyon, freni patlamış kamyon gibi uçuruma sürükleniyor.

Değerli milletvekilleri, bu laflar edilirken, başkanlık sistemi güzellemeleri yapılırken 1 Bulgar levası 1 liraydı, bugün 1 Bulgar levası 8 lira, 8 lira. Memleketi getirdiğiniz hâle bakın. Dolarla maaş almıyor kimse ama vatandaşın aldığı her şey dolara endeksli, her şey. Yoksul Afrika Kıtası'nda, Mali'de, Tanzanya'da asgari ücret ne kadar biliyor musunuz? 200 dolar, yoksul Afrika ülkesinde, Mali'de, Tanzanya'da, Orta Asya'nın Türki Cumhuriyetlerinde ortalama 400 dolar. Bugün Türkiye'de ne kadar? Şu an itibarıyla 190 dolar, yarın belki 150 dolar olacak. Siz asgari ücreti artırın ama önce gerçek tehlike olan enflasyonla, hayat pahalılığıyla mücadele edin, gerçek tehlike o çünkü. Faizle uğraşıyorsunuz ya, insanların alım gücü eridi. Ne diyordu Genel Başkanınız Sayın Erdoğan, taahhüdünüz neydi millete: "2023 yılında kişi başına düşen millî gelir 25 bin dolar olacak." Taahhüdünüzdü bu, taahhüt, söylem değil. Ne oldu, nerelere geldik? Çünkü sorun sistemde.

Merkez Bankamızı bile, milletin Merkez Bankasını bile maalesef iflas noktasına getirdiniz ve çok acı bir şey var; bugün ekonomiyi batıranlar, ağır ekonomik bunalımın sorumlusu olanlar, kendi kusurlarıyla bu ekonomik tabloyu yaratanlar, maalesef, bugün sarayın koridorlarında ne diyor? "Ağır ekonomik bunalım sebebiyle OHAL ilan edilebilir, hazırlanın." Neden? Anayasa bu yetkiyi veriyor mu yürütmeye? Kendin batıracaksın, sonra OHAL ilan edeceksin! Neden istifa etmeyi düşünmüyorsun da OHAL'i düşünüyorsun? Sorumlu sensin, ekonomiyi sen batırdın. (CHP sıralarından alkışlar) Öyle diyordunuz ya: "Benim ben bu ekonominin sorumlusu." E, o zaman istifa et, istifa et, memleket seçime gitsin ya da Meclis seçim kararı alsın. OHAL mi, seçim mi; olağanüstü hâl mi, seçim mi? Hangisi vatandaşın lehine, hangisi?

Bakın, burada ifade edildi; anneler, babalar bebek maması çalmaya teşebbüs ediyor marketlerde. Ne kadar acı bir tablo değil mi? 1 liraya ekmek alabilmek için; 1,25 liraya ekmek alabilmek için kilometrelerce kuyrukta emekliler bekliyor. Ağlıyor insanlar, ağlıyor; Türkiye'nin gerçeği bu. Okullarda, sınıflarda açlık sebebiyle bayılan öğrenciler var. Kim bu tablonun sorumlusu, dış güçler mi? Büyüklere masallar, küçüklere gerçekler... Ne güzel değil mi? Harika, şimdi de OHAL. Ya, bizim OHAL'e değil, demokrasiye, hukuka, özgürlüklere ihtiyacımız var. Bizim OHAL'e değil, güven ve siyasi istikrara ihtiyacımız var. Eğer bu, bilinçli söyleniyorsa gaflettir, cehalettir, aynı zamanda da Türkiye'ye ihanettir. OHAL'i düşüneceğinize gelin, sandığı getirin, milletten korkmayın.

Bu sistem, demokratik hukuk devletini de çökertti, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi. Öğrenciler cezaevinde, akademisyenler, gazeteciler, siyasetçiler cezaevinde, Boğaziçinde okuyan 2 öğrenci hâlâ cezaevinde. Niçin? Eylem yapmışlar! Ya, gençlere bile tahammülünüz yok artık, gençleri bile terörist yaptınız.

İstanbul İl Başkanımıza -İstanbul'u kaybettiniz ya, nasıl bir kin ve intikamsa- 5 ayrı dosyadan toplam on yıl hapis cezası verildi, Yargıtayda bekliyor. Bu da yetmedi, bugün derdest, devam eden 4 tane soruşturma, 3 tane ceza davası, 3 tane tazminat davasıyla 1 milyon 400 bin lira talep ediliyor. Ya, bu ne korkudur? İstanbul'u kaybettiniz, ilk seçimde ne olacağını da biliyorsunuz, Sayın Genel Başkanınız söyledi. Yalnız değerli milletvekilleri, adalet yoksa akıl, vicdana danışmaz; merhamet, zihinden uzak durur, uzak.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - İstanbul Belediyesinde 20 bin işçiyi kapıya koydunuz, ondan bahset.

MUHARREM ERKEK (Devamla) - Bakın, yıl 1998, Genel Başkanınız Erdoğan -dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı- halkı kin ve düşmanlığa tahrikten hapis cezası aldı, Yargıtay onadı, değil mi? Sonra Amerikan Başkonsolosu kendisini ziyaret etti, Amerikan Başkonsolosuyla beraber Türk yargısının kararını eleştirdiler. Biz de eleştirdik; doğru değil. O zaman "Ya, benim yargımın verdiği karardır. Devletimin yanındayım, sorun değil." demedi. Amerikan Başkonsolosuyla birlikte basın toplantısı da yaptı. Tam 3 kere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu Erdoğan, tam 3 kere. Şimdi, bugün ne diyor? "Ben AİHM kararını tanımıyorum, Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum."

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Siyasi karar.

MUHARREM ERKEK (Devamla) - AİHM kararını da Anayasa Mahkemesi kararını eleştirebilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz ama "Tanımıyorum." diyemezsiniz. "Tanımıyorum." demek, hukuk devletini tanımıyorum demektir. Hukuk devletini tanımadığınız zaman işte, böyle bakın; doların hâlini, ülkenin hâlini görün. Dolar 10 lira mı olur diyorduk, şimdi keşke 10 lira olsa diyoruz. Memleketi ne hâle getirdiniz, maalesef. Şimdi, daha önce de seçim bildirgelerinizde Erdoğan, millete ne diyordu? "Evrensel hukuk, AİHM kararlarına göre reformlar yapıyoruz. Yol haritamız Avrupa kıstasıdır." Nereden nereye? Şimdi Afrika ligi, Orta Asya ligi oldu herhâlde.

Değerli milletvekilleri, çok samimi bir şey söyleyeyim, Nobel Barış Ödülü sahibi Elie Wiesel'in sözü bu, güzel bir söz: "Adaletsizliği önleyecek gücümüzün olmadığı zamanlar olabilir ama adaletsizliğe itiraz etmeyi beceremeyeceğimiz bir zaman asla olmamalıdır." (CHP sıralarından alkışlar) Bari itiraz edin, adaletsizlikleri önleyemiyorsunuz, bari itiraz edin ama edemezsiniz çünkü bir gerçek var herkes gibi siz de sarayın vesayeti altındasınız. Ağır bir vesayetle karşı karşıyayız.

Ve tarihten bir ders: Atina kentinin Anayasası'nı ve yasalarını yapan Solon; biliyorsunuz bir devlet adamı ve şair. Atina'dan tiran olmamak için uzaklaşıyor, Mısır'a gidiyor, Kıbrıs'a gidiyor, sonra Anadolu'ya geliyor sonra Sicilya'da bir kent kuruyor. Atinalıları, hemşehrilerini de bu kente taşıyor. Sonra bir bakıyor, aradan zaman geçiyor, kenti yöneten kişi; tiran olmuş, bir diktatör olmuş. Atinalılara sesleniyor, şöyle diyor: "Eğer bugün çok sıkıntı çekiyorsanız suçu tanrılarınızın üstüne atıp söylenmeyin. Kendi yaptığınız hatayı kabul edin. Kimilerine o kadar büyük bir güç tanıdınız ki o güçle sizlerin boynuna mutlak itaat boyunduruğunu takmalarına izin verdiniz ve size yalanlar söyleyen bir adamın tatlı sözlerine kandınız, kötülüklerini görmezden geldiniz."

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Kılıçdaroğlu'nu tarif ediyor.

MUHARREM ERKEK (Devamla) - İki bin beş yüz yıl önce söylenmiş bu sözler, bugün de nedense aklımıza geldi. Buradan söylememiz gerekti. Tarihten güzel bir ders.

Değerli milletvekilleri, sistem iflas etti, siz de iflas ettiniz, saray iktidarı da iflas etti. Bunu asla unutmayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

MUHARREM ERKEK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yeni bir sisteme ihtiyacımız var. Güçlü kurallara, güçlü kurumlara, güçlü kadrolara ihtiyacımız var. Gücü bir kişiye bırakırsanız sonuç ortada. Vatandaş kan ağlıyor, kan, sizin yüzünüzden; siz hâlâ bu ucube sistemi dayattığınız ve desteklediğiniz için. Yeni bir sisteme ihtiyacımız var ama hiç kimse merak etmesin, hiç kimse umutsuz olmasın. Bu tek adam sistemini ve bu adaletsiz düzeni mutlaka değiştireceğiz ilk seçimde.

HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay) - Rüyanda görürsün.

MUHARREM ERKEK (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)