GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Tümü münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:39
Tarih:17.12.2021

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2022 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 4'üncü bütçesinin milletimizin birliğine, huzur ve refahına katkı sağlamasını temenni ediyor, sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Küresel salgına da bağlı olarak dengelerin yeniden şekillendiği bir konjonktürde Türkiye ekonomisinin yükselişini sürdürmesini amaçlayan 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, orta vadeli programda yer alan makroekonomik hedef, politika ve önceliklerle uyumlu olarak hazırlanmıştır. Bütçe giderlerinin, bir önceki yıl bütçe kanununa göre yüzde 30,1 artışla 1 trilyon 750 milyar 957 milyon liraya çıkması ve gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 22,2 olması öngörülmüştür. Bütçe gelirlerinin yüzde 33,7 artışla 1 trilyon 472 milyar 583 milyon lira, bütçe açığının ise 278 milyar 374 milyon lira olarak gerçekleşmesi planlanmıştır. 2022 yılı bütçesi, ekonomiyi yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelinde büyütme ve gelir dağılımı adaletini gözetme, bütçe açığı hedefine mali disiplinden taviz vermeden ulaşma ve millî teknoloji hamlesiyle yenilikçiliği yaygınlaştırma hedeflerini desteklemektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, güçlü bir üretim ekonomisinin tesisi ve istikrarlı ekonomik büyümenin sağlanması suretiyle, üreten, istihdam yaratan ve üretilen değerden her kesimin adil pay almasını sağlayan, yoksulu gözeten sosyal refah düzeninin teşekkülünü, dış bağımlılığı azaltmak için millî kaynak potansiyelimizi harekete geçirmeyi öngörüyoruz. "Küresel Güç Türkiye" vizyonumuz, ülkemizin imkân ve kabiliyetleri ile sahip olduğu potansiyelin gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesi esasına ve Türk milletini geleceğe birlikte taşıma iradesini ortaya koyan bir siyaset anlayışına dayanmaktadır. İnanıyoruz ki bu bütçe, ülkemizin en ücra köşesinde yaşayan vatandaşlarımızın nitelikli sağlık ve eğitim hizmeti almasına, adil ve hızlı adaletin tecellisine, huzur ve güvenliğin sağlanmasına, kalkınma hedeflerinin desteklenmesine, bekamızı koruma kararlılığına, millî ve yerli dirilişe ve lider ülke olma ülkümüzün adım adım gerçeğe dönüşmesine katkı sağlayacaktır.

Konuşmamın başında, ilgili tarafların ittifakıyla karara bağlanarak dün açıklanan yüzde 50,54'lük artışla net 4.253 lira olan yeni asgari ücretin ve asgari ücretin vergi dışı bırakılması kararının toplumsal beklentilere uygun, tarihî önemde olduğunu ve bundan duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek istiyorum. İşçimize, işverenimize, devletimize ve milletimize hayırlı olması dileğiyle emek ve katkıları için, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza, işçi ve işveren temsilcilerine teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, en temel kamu hizmetlerinden biri olan eğitimin ülkemizin her yerinde, milletimizin her ferdi bakımından yaygın ve erişilebilir olması eğitimin ana amaçlarından biridir. Bu kapsamda, eğitime, eğitim yatırımlarına ve eğitim çalışanlarına verilen önemin göstergesi olarak bütçede en çok pay, yüzde 15,6'yla eğitime ayrılmıştır. Böylece, eğitim bütçesi yükseköğretim de dâhil edildiğinde yüzde 29,4 artışla 273,5 milyar liraya yükseltilmiştir.

Türkiye'nin yaşanılan zorlu salgın sürecinde yakaladığı başarının arkasında, zamanında alınan tedbirler yanında önemli sağlık yatırımları, teknoloji ve insan gücü kapasitesindeki artış yatmaktadır. Salgınla mücadelede, Türkiye, güçlü sağlık altyapısı ve kapsayıcı sosyal güvenlik sistemi sayesinde hiçbir vatandaşını hastane kapılarında bekletmemiş, ilaç ve tıbbi cihaz sorunu yaşamamış, dünyanın gıpta ettiği bir mücadele yürütmüştür. Az sayıda ülkenin aşı üretmeyi başarabildiği bir ortamda, yerli aşımız Türkovac için Acil Kullanım Onayı için başvurulması ülkemiz adına gurur verici olmuştur. Sağlıktaki bu ve benzeri gelişmelerin sürdürülebilmesi için bütçeden ayrılan kaynak yüzde 47,3 oranında arttırılarak 122,6 milyar liraya çıkarılmıştır.

Devleti yaşatmanın yolunun insanı yaşatmaktan geçtiğine, ülkelerin değerinin insanlarına verdiği değerle artacağına ve istikbale güvenle bakabilmek için muhtaçların, dezavantajlı grupların ve yaşlıların onurlu bir yaşam sürmesinin temin edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu anlayışla, Türkiye, şehit yakını ve gazisine, muhtaç ve yoksuluna, engelli ve emeklisine sahip çıkmakta; sosyal destek ve sosyal koruma amacıyla attığı önemli adımlarla her daim onların yanında olmaktadır. Bu doğrultuda, sosyal yardım harcamalarına ayrılan kaynak bir önceki yıla göre yüzde 28 oranında artırılarak bütçenin yüzde 6'sını oluşturan 104,2 milyar liraya yükseltilmiştir. Türkiye'nin insani yardımda gayrisafi yurtiçi hasılaya oranla en cömert ülkeler arasında olması, Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan İnsani Gelişme Endeksi'nde "Çok Yüksek İnsani Gelişme" kategorisinde yer almayı başarması, insan merkezli politikalarıyla tüm insanlığın refahı için de çaba sarf ettiğini göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, bütçe teklifini değerlendirirken temel ilkemiz, ekonomik, mali ve sosyal politikalarla birlikte son yıllarda yaşanan iç ve dış gelişmelerin, terörle ve salgınla mücadelenin ekonomik ve sosyal maliyetinin de dikkate alınması ve Türkiye ekonomisini etkileyen olağan dışı olayların hesaba katılmasıdır.

Son iki yılda küresel ekonomiyi derinden sarsan Covid-19 salgınının etkisiyle tüm dünyada bütçe açıkları, borçluluk, işsizlik, yüksek enflasyon, gelir dağılımı eşitsizliği ve yoksulluk daha fazla yaşanır hâle gelmiştir. Salgın, ekonomik ve sosyal anlamda iş yapış modellerini ve klasik politika reaksiyonlarını da değiştirmiş ve dönüştürmüştür. Birçok ülke temel hedef olarak büyüme ve istihdama daha fazla odaklanmıştır. 2020 yılında, küresel ekonomi yüzde 3'ün, küresel ticaret hacmi yüzde 8'in üzerinde daralmış, dünya genelinde 255 milyon tam zamanlı istihdam kaybı yaşanmıştır.

Salgının etkisiyle 2020 yılının ikinci çeyreğinde daralan Türkiye ekonomisi, normalleşme ve aşılamanın yaygınlaşmasıyla birlikte gösterdiği yüksek performans sonucu hızla toparlanma sürecine girmiştir. 2020 yılını yüzde 1,8 büyüme oranıyla kapatan Türkiye, güçlü yatırımlar ve dış talebin desteğiyle, 2021 yılının ilk dokuz ayında yüzde 11,7 oranında büyüyerek oldukça güçlü bir performans sergilemeyi başarmıştır. Bu dönemde, ihracatın sürüklediği dış talep ve sanayi üretiminde yaşanan güçlü artış büyümeye belirgin şekilde katkı vermiştir.

Temmuz ayından itibaren başlayan normalleşme süreciyle birlikte turizm ve hizmet sektörünün kazandırdığı katkıyla ekonomi daha da canlanmıştır. Türkiye'nin küresel turizmden aldığı pay ilk defa İspanya'nın önüne geçmiştir. 2020 yılında 12 milyar dolar seviyelerine düşen turizm gelirimiz, 2021 yılında güçlü bir toparlanma kaydederek 17 milyar dolar olan orta vadeli program hedefinin de üzerinde yaklaşık 24 milyar dolar seviyesinde tamamlanması beklenmektedir.

Ekonomide uzun dönemli istikrarlı bir büyümenin sağlanması sürdürülebilir sanayi üretiminden geçmektedir. Büyüme oranlarında görülen bu başarının arkasındaki asıl itici güç, kuşkusuz, güçlü sanayi altyapımızdır. Ekim ayı itibarıyla sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 8,5 oranında artmıştır. Kasım ayında imalat sanayisi genelinde kapasite kullanım oranı yüzde 78,1 seviyesinde gerçekleşmiştir. İmalat, Satın Alma Yöneticileri Endeksi kasım ayında 52 puanla, üst üste altıncı ay eşik değer olan 50'nin üzerinde gerçekleşerek imalatçıların faaliyet koşullarının iyileştiğine ve büyümedeki kararlı gidişe işaret etmiştir. Güçlü ve sürdürülebilir büyüme açısından önemli bir gösterge olan makine teçhizat yatırımları da 2019 yılının son çeyreğinden itibaren sekiz çeyrektir büyümektedir.

Gerek güvenlik gerekse ekonomik açıdan büyük öneme sahip olan savunma sanayisinin gösterdiği performans gurur vericidir. Güçlü sanayi altyapımız ve artan küresel talep ihracat performansımızı da olumlu etkilemiş, 2021 yılı, ihracatta büyük başarıların yakalandığı bir yıl olmuştur. Ekim ayı itibarıyla Türkiye'nin dünya ihracatından aldığı pay ilk defa yüzde 1'in üzerine çıkmıştır. 21,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşen kasım ayı ihracatıyla en yüksek aylık ihracat değerine ulaşılmış, kasım sonu itibarıyla yıllıklandırılmış ihracatımız 221 milyar doları aşarak yeni bir rekor kırılmıştır. İhracatın ithalatı karşılama oranı ocak-kasım döneminde yüzde 83,8'e yükselmiş, enerji hariç tutulduğunda ise bu oran, yüzde 98,3'e ulaşmıştır. Yüksek büyüme, üretim ve ihracatta yaşanan artış istihdama da yansımış, iş gücü piyasasında salgının meydana getirdiği kayıplar telafi edilmiştir. Nitekim, ocak-eylül döneminde 2,2 milyon yeni istihdam sağlanmıştır. İstihdam edilenlerin sayısı, 2021 yılı Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre 2 milyon 561 bin kişi artmıştır.

Türkiye, bir taraftan yüksek oranda büyüme sağlarken diğer taraftan "ikiz açık" olarak ifade edilen bütçe açığı ve cari açıkta da önemli oranda düşüş sağlamayı başarmıştır. Dış ticaret açığımız, ocak-kasım döneminde geçtiğimiz yıla göre yüzde 13,6 azalışla 39,2 milyar dolara gerilemiştir. Bir önceki yılın ekim ayında 93 milyon dolar açık veren cari işlemler hesabı, bu yılın aynı ayında 3 milyar 156 milyon dolar, son üç ayında da 5,7 milyar dolar fazla vermiştir. Büyümenin sürdürülebilirliği açısından önemli bir risk faktörü olan cari açık, ocak-ekim arasında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 70,5 oranında azalmıştır. Cari dengede yaşanan iyileşme, ülkemizin dış finansman ihtiyacının azalmasına, aynı zamanda yapısal cari açığın kapatılmasına katkı sağlayacak, cari dengeyi belirli seviyede tutarak yatırımları artırmak önemli bir başarı olacaktır.

Avrupa Birliği ülkelerinde genel yönetim borç stokunun millî gelire oranı yüzde 90'ın üzerindeyken Türkiye'de bu oran ikinci çeyrek itibarıyla yüzde 38,4'tür; 2021 sonunda ise yüzde 36,6 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu çerçevede, ülkemiz, genel yönetim borç stoku açısından en az borçlu ülkeler arasında yer almaktadır. Küresel borçluluk 2020 yılında küresel hasılanın yaklaşık yüzde 360'ına ulaşırken küresel borç açığı da yine millî gelire oranla yüzde 10'un üzerine çıkmıştır. Ülkemizde ise bu oran yüzde 3,5 gibi düşük bir seviyede gerçekleşmiştir. 2021 yılında da bütçe performansı oldukça olumlu seyretmektedir. Kasım ayında bütçe dengesi 32 milyar lira, faiz dışı bütçe dengesi ise 47,3 milyar lira fazla vermiştir. Yılın ilk on bir ayında, ekonomik aktivitedeki güçlü toparlanmanın etkisiyle, bütçe gelirleri bütçe harcamalarından daha hızlı artış kaydetmiştir. Böylece, 2020 yılının ilk on bir ayında 132 milyar lira olan bütçe açığı, bu yılın aynı döneminde yüzde 64,8 oranında azalarak 46,5 milyar lira düzeyinde gerçekleşmiştir. Küresel ekonomideki güçlenmeye bağlı olarak artan talep ve sınırlı kalan arz nedeniyle enflasyon oranları tüm dünyada artarak son otuz, kırk yılın en yüksek seviyelerine çıkmıştır.

2021 yılında olumsuz iklim koşulları, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, küresel tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklar, artan taşımacılık ücretleriyle, kur geçişkenliği ülkemizde de fiyatların genel düzeyinde artışa neden olmuştur. Enflasyonla mücadele kapsamında, para ve maliye politikalarıyla önemli adımlar atılırken eşelmobil sistemi etkin bir şekilde kullanılarak başta doğal gaz, elektrik ve akaryakıtta uygulanan desteklerle küresel düzeyde yaşanan artışların vatandaşlarımıza daha az yansıtılması sağlanmıştır. Bununla birlikte, fiyat artışlarından olumsuz etkilenen dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın vergi ve sosyal destek programlarıyla desteklenmesi, çiftçimize, KOBİ'lerimize ve yurt içinde üretim yapan işletmelerimize çeşitli mekanizmalarla ilave katkı verilmesi yerinde olacaktır.

Sermaye piyasalarında son dönemde yapılan düzenlemelerin piyasaya olumlu yansıması ve sermaye piyasalarına olan yatırımcı ilgisinin artmasıyla halka arz tarihinin yıllık bazda en yüksek seviyelerine ulaşılmıştır. Kasım ayı itibarıyla, ortaklık payları, borçlanma araçları, yatırım fonu, bireysel emeklilik sistemi kapsamında sunulan fonlar ve diğer sermaye piyasası araçları yoluyla yaklaşık 19 milyon yatırımcıya ulaşılmıştır. Borsa İstanbulun işlem hacmi 3,5 kat, şirketlerin piyasa değeri 2 kat artmıştır. Yatırım fonları ve emeklilik yatırım fonlarının portföy büyüklüklerinde de dikkat çekici bir yükseliş görülmüştür.

Küresel finans piyasalarını olumsuz şekilde etkileyen salgın sürecinde bankacılık sektörü de sağlıklı yapısını korumuştur. Sektörün toplam aktif büyüklüğü 2000-2021 itibarıyla 7,4 milyon lira seviyesindedir. Krediler toplamının yaklaşık yüzde 78'i, üretimi ve istihdamı destekleyecek şekilde reel sektör firmalarına kullandırılan kredilerden oluşmaktadır. Bankacılık sektörünün en önemli sağlamlık göstergelerinden biri olan sermaye yeterliliği oranı ise yüzde 17,3'le yasal sınırların oldukça üzerindedir. Likidite karşılama oranı, yabancı para pozisyonu ve kaldıraç oranı gibi göstergeler de uluslararası standartların öngördüğü asgari düzeylere göre oldukça yüksek seviyelerde bulunmaktadır. Bu gelişmelerin yanı sıra, işlem ve bilgi bazlı piyasa dolandırıcılığına, finansal piyasalarda manipülasyon ve yanıltıcı işlemlere tevessül ederek istikrarsızlık yaratmak isteyenlerin tespitine yönelik denetimlerin etkinleştirilmesini piyasaların sağlıklı işlemesi bakımından önemli görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, kısa vadeli dalgalanmalara rağmen, makroekonomik veriler Türkiye ekonomisinin giderek güçlendiğini, Türkiye'nin çekici bir ülke olmaya devam ettiğini ortaya koymaktadır. Türkiye, büyüyen, güçlenen ve zenginleşen bir ülke olarak hayata geçirdiği reformlarla pek çok uluslararası yatırımcının dikkatini çekmeyi başarmıştır. Ülkemiz, 2019 yılında gelişmekte olan Avrupa ülkeleri arasında en çok tercih edilen 3'üncü uluslararası doğrudan yatırım destinasyonu olurken, 2020 yılında yüzde 16'lık payla en çok tercih edilen 2'nci ülke olmuştur. Türkiye, yaptığı önemli yasal ve idari düzenlemelerle yatırımcı için hızlı işleyen, öngörülebilir, teşvik ve destekleri de içeren uluslararası standartlarda bir yatırım iklimini oluşturmuştur. Nitekim, Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde Türkiye, 60'ıncı sıradan 2020'de 30'uncu sıraya çıkmıştır. Reel ekonominin dayandığı yatırımların miktarıyla birlikte niteliği de önem arz etmektedir. Bu doğrultuda, sektörlerin yenilikçi ve rekabetçi yapısını güçlendiren, istihdamı artıran bir anlayışla, 2022 yılı için yatırım bütçesi 147,6 milyar lira öngörülmüştür.

Türkiye, sanayi ve teknoloji alanında güçlü bir vizyon ortaya koyarak birçok yeniliğe imza atmıştır. Millî teknoloji hamlesinin çıktıları alınmaya başlanmış, başta savunma sanayisi olmak üzere, enerji, yazılım, ilaç ve tıbbi malzeme gibi birçok alanda yerli ve millî üretim artmıştır.

Savunma ve güvenliğe bütçeden ayrılan payın gayrisafi yurt içi hasılaya oranının 2018'de yüzde 2,6 iken 2022 yılında yüzde 2,3'e düşmesi, savunma sanayisindeki yerli ve millî dönüşümün ve devreye sokulan ürünlerin olumlu etkisiyle ulaşılan verimliliğin ve başarının sonucudur.

Kalkınmanın temel dinamiklerinden biri olan enerji, büyük ölçüde kendi imkânlarımızla temin edemediğimiz ve ithal etmek zorunda kaldığımız, üretimin önemli bir girdisidir. Türkiye'nin enerji talebi, büyüyen ekonomisine paralel olarak gelişim göstermektedir. Dış ticaret açığımızın büyük bölümünü oluşturan enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için yerlileştirme oranının artırılması önem arz etmektedir. Son yıllarda yapılan hamleler, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarındaki artış, nükleer santraller, aynı zamanda yerli üretime dönük keşifler enerji arz güvenliğini sağlamanın yanında dış ticaret açığımızın orta ve uzun vadede kalıcı olarak azaltılması bakımından önemli bir politika aracı hâline gelmiştir.

Ulaştırma sistemleri ve hizmetleri, modern ekonomilerin ve toplumsal gelişmenin temel ögesidir. Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında ekonomik, çevresel ve sosyal boyutların tamamına etki etmesi bakımından ulaştırma sektörü kritik bir öneme sahiptir. Dünya ticaretinin değişen ekseni, tüketim ve üretim merkezlerine olan coğrafi yakınlığı ve üretim kapasitesi nedeniyle ülkemize önemli fırsatlar sunmaktadır. Stratejik konumu itibarıyla ülkemiz, hava, deniz, kara ve demir yollarının bölgesel kesişme ve "hub" noktası hâline gelmektedir. Bu kapsamda, Türkiye, İstanbul Havaalanı gibi ulaştırma ve lojistik alanında yaptığı dünya çapındaki yatırımlarla ön almış, fırsat yakalamış ve rekabet üstünlüğü elde etmiştir.

2021 yılının ilk yarısında ortalama yüzde 4,7 büyüyen tarım sektörü ülkemize güç katmaya devam etmektedir. Türkiye, tarımsal üretim bakımından dünyanın ve Avrupa'nın önde gelen ülkelerinden biridir. Tarımsal hasılamız, son üç yılda yüzde 78 oranında artış göstermiştir. Sürdürülebilir bir ivme yakalayan tarım sektörü, üçüncü çeyrekte daralsa da önceki on iki çeyrektir kesintisiz büyümüştür. Bütçeden 2022'de tarıma ayrılan kaynak yüzde 35,8 oranında artırılarak 57,6 milyar liraya yükseltilmiştir. Tarımsal destek programları için 25,8 milyar, tarım sektörü yatırım ödenekleri için de 16,3 milyar lira kaynak ayrılmış, sulama yatırımları ödeneği de bir önceki yıla göre yüzde 39 oranında artırılmıştır. Ayrıca, yapılan yasal düzenlemeyle tarım destekleri gelir vergisinden istisna tutulmuştur. Türkiye, OECD tarımsal destek hesabına göre 2020 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1,61 oranıyla üye ülkeler arasında tarıma en çok destek vermekle birlikte, tarımsal girdi maliyetlerini azaltıcı ilave tedbirlerin devreye alınması, tarımsal üretimin ve çiftçimizin refahının artırılmasına katkı sağlayacaktır.

Salgın tedbirleri kapsamındaki kapanmalardan en çok esnaf ve sanatkâr kesimi etkilenmiştir. Bu çerçevede, esnafımıza yönelik gelir kaybı desteği, kira desteği, borç yapılandırması, faiz destekli kredi gibi birçok destek tedbiri uygulanmıştır. Ayrıca, basit usulde vergilendirilen mükelleflerin kazançları gelir vergisinden istisna tutularak yaklaşık 835 bin esnafımızın yıllık beyanname verme yükümlülüğü de kaldırılmıştır. Devletimiz salgınla mücadele kapsamında bütçe içi ve dışı kaynakları kullanarak vatandaşlarımızın ve işletmelerimizin yanında olmuştur. Salgının ekonomik etkilerinin azaltılması amacıyla uygulanan doğrudan ve dolaylı tedbirlerin ekonomik büyüklüğü kasım sonu itibarıyla 717,8 milyar liraya ulaşmıştır.

Bu süreçte, salgınla mücadelenin yanı sıra kamu hizmetlerinin sunumunda ve terörle mücadelenin finansmanında da zorluk yaşanmamıştır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı etkin icra sayesinde birçok yıpratıcı operasyonlara karşı koyabilen Türkiye, atılan yerinde adımlar sonucunda üretim, imalat, tedarik, lojistik, gıda sevk zincirinde herhangi bir aksama yaşamamış, üretim çarkları döndürülmüştür. Önümüzdeki süreçte küresel ekonomideki gidişatta Covid-19 salgınının seyri etkili olacaktır. O sebeple Türkiye ekonomisi değerlendirilirken tüm dünyayı sarsan krizler yokmuş gibi davranmak, ekonomik güvenliğimizi tehdit eden gelişmeleri görmezden gelmek, Türkiye'nin belki de hiçbir ülkenin bu kadar uzun süre maruz kalmadığı terör mücadelesini dikkate almamak gerçeklikten uzak bir değerlendirme, aynı zamanda insafsızlık olacaktır.

Sayın milletvekilleri, toplumsal ihtiyaçların başında huzur ve güvenlik gelmektedir. Güvenliğin olmadığı yerde özgürlükten, demokrasiden ve insan haklarından söz etmek de mümkün değildir. Türkiye'nin yıllardır mücadele ettiği başta PKK/YPG, FETÖ, IŞİD, DHKP-C olmak üzere terör, bekamızı ve milletin birliğini tehdit ederken Türkiye'ye yönelik düşmanlığın da en etkili aracı hâline getirilmiştir. Bugün hem terörle hem de terörü besleyen unsurlarla yapılan mücadele sonucu ülkemizin her yerinde huzur ve güven iklimi hâkim olmuş, ekonomik ve sosyal hayat canlanmıştır. Yapılan etkin mücadele sonucunda, inşallah, milletimiz yakın zamanda terör belasından tüm unsurlarıyla kurtulacaktır. Bu vesileyle terörle mücadele şehitlerimizle birlikte tüm şehitlerimizi rahmetle ve saygıyla anıyor, güvenlik güçlerimizin her zaman yanında olduğumuzu bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Küresel ölçekte yaşanan olayların büyük çoğunluğunun yakın coğrafyamızda cereyan ettiği, bu çatışmaların yol açtığı göç ve diğer sorunların ülkemizi yakından etkilediği kaotik ortamda, çok şükür, Türkiye bir huzur ve güven adasıdır. Ülke olarak bazı sıkıntılarımız olsa da alınan tedbirler sayesinde bunların üstesinden gelinecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak toplumsal meseleler ve çözümü önceliğimizdir. Bu anlayışla, 81 ilimizi dolaşarak vatandaşlarımızla buluştuk, dertleştik, sorunlarını dinledik. Vatandaşlarımız, devrevi sorunlardan kaynaklı bazı sıkıntıları olsa da bunu bir istismar aracı ve sokakları karıştırma vesilesi yapma emellerinden son derece huzursuzdur; yalan ve istismar siyasetinden, aklıyla alay edilmesinden bıkmış, usanmıştır; önümüze set çekmek isteyenlerin her yolu denediği bir ortamda Türkiye'nin terör, salgın, diplomasi ve ekonomi mücadelesine, Kıbrıs'ta, Libya'da, Karabağ'da atılan tarihî adımlara, dünya çapındaki yatırımlara, Batılı güçlerin karşı çıktığı Ayasofya Camisi'nin ibadete açılmasına, kısacası, samimiyetle verilen beka ve kalkınma mücadelesine kara çalınmasından rahatsızdır. Allah'ın izniyle, ahlaki ve ekonomik temeli olmayan, fiyat ve döviz kuru artışlarından kaynaklı konjonktürel sorunlar el birliğiyle giderilecek, ekonomideki bazı yapısal sorunların çözülmesiyle de bu sıkıntılarla tekrar karşılaşılmayacaktır. Cumhur İttifakı kararlılığıyla aşılamayacak sorunumuz, çözülemeyecek problemimiz yoktur. Önemli olan, millî birlik ve beraberliğimizin korunması, güçlü demokrasimizin, siyasi istikrarımızın muhafazasıdır; Türkiye'yi kaosa sürüklemek isteyenlere, amaçları uğruna ülkemizi yangın yerine çevirmekten çekinmeyenlere fırsat verilmemesidir. İnanıyoruz ki Türkiye, bölgesel ve küresel risk ve tehditleri bertaraf etmeye, fırsat ve imkânları değerlendirmeye ve millî kaynaklarımızı harekete geçirmeye devam ederek lider ülke ve küresel bir güç olma hedefini adım adım gerçekleştirecektir. Bunun için kin ve öfkeyi yarıştırmak yerine, Türk milleti ortak paydasında buluşarak tarihimize, kültürümüze, kurumlarımıza, hukukumuza sahip çıkmak, Türkiye'nin kutlu geleceğinin inşasına odaklanmak yeterli olacaktır.

Bu düşüncelerle, bütçenin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tüme kabul oyu vereceğimizi belirterek Gazi Meclisi ve muhterem vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)