| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Tümü münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 17.12.2021 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin saygıdeğer mensupları; hepinizi İYİ Parti adına saygıyla selamlarım.
Çok değerli arkadaşlar, son konuşmacılık zordur; yorgundur izleyiciler, dinleyiciler ama kolay bir tarafı da son konuşmacı olduğu için dikkatleri biraz toplarlar, öyle de bir avantajı vardır.
Şimdi, eski zamanlarda, bu köy hikâyeleri çok meşhurdur. Adam anlatıyor kurban olayını, kurban vakasını "Hazreti Musa kızını aldı, baltayla beraber kurban etmeye gitti. Azrail bir dana getirdi." deyince genç diyor ki: "Ya, amca, ben bunun neresini düzelteyim? Musa değil, İbrahim. O, kızı değil, oğlu. Balta değil, bıçak. Azrail değil, Cebrail." Adam demiş ki: "Ya, 'kurban' da dedim ya."(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu nedenle birkaç düzeltme de bizim yapmamız lazım; birinci olarak, bir kere, AK PARTİ sözcülerine, ta başından beri ama Meclisin açılışından beri ve özellikle de siyasi olmamasına rağmen, bir devlet insanı olmasıyla birlikte, olmasına rağmen Sayın Fuat Oktay'a. Şimdi, sözler şu: 19'uncu AK PARTİ bütçesi. 20'nci AK PARTİ bütçesi, AK PARTİ hükûmetleri.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar, Tayyip Erdoğan 2018 seçimlerinde Cumhur İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayıdır. Dolayısıyla, bugün bir irade vardır. Bu irade Cumhur İttifakı'dır. Bu kararları alırken Milliyetçi Hareket Partisinin eli kalkmadığında burasını saymıyorlar bile. Ama bu şudur yani: Bu -Milliyetçi Hareket Partisinin bakışı tabii ki kendilerini alakadar eder ama- millî iradeyi yanlış okumaktır, en kibarcası; hak etmediğini alma çabasıdır. Dolayısıyla, böyle bir millî irade okumasını AK PARTİ neden yapsın? Yüzde 52 civarıyla bir seçim kazanmış ve 2 parti, en az 2 parti diğer partilerle beraber; onun için bu düzeltmeyi yapmak lazım. Bakın, Sayın Oktay'ın bütün konuşmalarında, kendisi yok. Bugün, baktım, yine Sayın Elitaş da, Sayın Numan Kurtulmuş da bütün... Bu yeni sistemi anlıyorum, oturtturamadık, inşallah da tasfiye edip gideceğiz, hiç olmazsa, tasfiye edene kadar millî iradeyi hakkıyla okumak ve kabul etmek lazım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Çok değerli arkadaşlar, ikincisi, lütfen, milleti korkutmayın. Bakın, evet, bugün Türkiye'deki siyasi yönetim olayların arkasından koşuyor; doğru. Önüne geçip dizginleme gücü yok, kudreti yok, hatta heyecan ve azmi de yok ama özgürlük, hürriyet, yasakları kaldırma, zenginlik, ahlak, fikir hürriyeti söylemleriyle gelen bir siyasal hareket ve liderliğin "ekonomik kurtuluş savaşı" "içeride düşmanlar" "dışarıda düşmanlar" gibi Maduro diliyle konuşması hepimizi üzüyor. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Hepimizi üzüyor ve bu bir talihsizliktir, bu talihsizliği milletimizin kaderi yapamayız.
Şimdi, bakın, Türkiye bugün 12'nci Cumhurbaşkanı... Türkiye'yi 13'üncü Cumhurbaşkanı daha iyi yönetir. Bugün Türkiye'de 77'nci İçişleri Bakanı... 78'inci İçişleri Bakanı daha iyi yapar kesin, daha iyi de terörle mücadele eder. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) 45'inci Dışişleri Bakanı... 46'ncısı da Türkiye'yi şeref ve onurla temsil eder. Niçin insanları Maduro diliyle ürkütüyor ve korkutuyoruz? Bu siyaset böyle yürümez, onun için burada da önemli bir düzeltme yapmamız lazım.
Üçüncü düzeltme değerli arkadaşlar, özellikle -Sayın Kurtulmuş burada yok- gerçeklerle kavga etmeyin. Gerçeklerle kavga etmek ve geçmişle rekabet etmenin kazandıracağı bir şey yok. Şimdi duyuyoruz: Efendim, bu 2013'ten itibaren bir model varmış, Türkiye gidiyormuş. Rakamlar, resmî rakamlar bunu demiyor.
Sayın Elitaş bir şey söyledi: "220 milyar dolar ihracat..." Doğru. Eğer bölgede dış politikayı ülkenin tarihî kodlarına göre yapsaydık 250 milyardı ama bu, pandeminin de getirdiği bir süreç. Bunu kalıcı yapmak için uğraşalım, bu doğru. Ama bakın, yıl 2000, dünyada 30 trilyon dolarlık bir millî gelir var, 30 trilyon, Türkiye'de de millî gelir 4.300 dolar. Yıl 2012, Türkiye'deki millî gelir 12.500 dolar olmuş. Yıl 2022, 30 trilyon 90 trilyon olmuş, 4.300 dolar 8.600 dolar olmuş; öyle mi efendim? Öyle. 2012 yılında 950 milyar dolarlık bir Türkiye var, 75 milyonluk Türkiye, 950 milyar dolar üretmişiz. Ee, 2018'de partili Cumhurbaşkanlığını teslim alırken 881 milyar dolarlık bir Türkiye var, 2018'i 790 milyar dolarla bitiriyoruz; pandemi yok. Biraz daha düşüyoruz, 2019'u 761 milyar dolarla bitiriyoruz; yine pandemi yok.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Türkiye'de hiçbir şey olmadı mı?
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - 2020'yi 717 milyar dolarla bitiriyoruz. Yüzde 10'luk ve 12'lik -inşallah daha çok olur- büyümeyle beraber 760 milyar dolarları... 2012'nin tam 5 bin dolar gerisinde bitiriyoruz. Bunu yazarken, çalışmayı yaparken 5 bin dolar 60 bin liraydı, şimdi 85-90 bin lira. Resmî rakamlarınız söylüyor, yedi yıldır devletin nominal geliri... Reel anlamda geliri düşen bir ekonomiyiz, ülkeyiz. Türkiye'nin 2007'sine bir şey diyen var mı? Bu neden oluyor diye bakmak gerekir.
Şimdi, bakın "Efendim, 2018'den itibaren dünya böyle." Hayır, dünya böyle değil; Amerika Birleşik Devletleri 2018 yılından itibaren her vatandaşının cebine -2018-2021- 6 bin dolar koymuş arkadaşlar; daha çok olacakmış, 2020'de bu düşmüş.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) - Karşılıksız para basmış.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Ne çok da bildiniz, hemen bildiniz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) - İyi bilirim bu konuyu.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Sen de bas o zaman.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Ben, Amerika'nın nasıl para kazandığını şimdi söyleyeceğim. Söyleyeceğim biraz sonra.
Peki, Romanya ne koymuş, Romanya da mı para bastı? Romanya 2 bin dolar koymuş. Polonya? O da 2 bin dolar koymuş. Romanya da 2 bin dolar koymuş. Romanya'nın parasını bilen var mı içinizde, para bastı mı? Polonya?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Polonya...
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Polonya da 2 bin dolar koymuş vatandaşına.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Bizim otuz kırk yıl öncemiz.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Çin 2018'den beri 1.300 dolar koymuş vatandaşının cebine. Türkiye bin dolar eksiltmiş. Bu rakam... Tabii ki bunu Türk lirasına çeviriyorduk ama işte -pazartesi, salı- her gün farklı rakamlar olduğu için artık çeviremiyoruz yani oradan buraya gelene kadar bile değişiyor. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Şimdi, pazartesi 14'müş, salı 15, çarşamba 16, bugün 17 lira... Böyle gidiyor.
Şimdi, çok değerli arkadaşlar, bakın, dünya öyle değil; dünya, kurduğumuz gibi duran... Geçmişle rekabet ediyoruz "2000 yılı" diyoruz. Dünya bizi 2000 yılında beklemiyor, dünya 2022 yılında, Türkiye'ye "Neredesin?" diyor; zenginler, fakirler, yoksullar, üreticiler bizi 2000 yılında beklemiyor. Bakın, 2000 yılına geldiğimizde, Türkiye'de o zaman konuşuyorduk "Ya, Çin bizi geçti, Güney Kore bizi geçti." Evet, doğruydu. "Ya, biz 1980'lerde onlara uyanamadık." Doğru. 2000 yılında bizim gerimizde olan ülkeler var ya. Mesela, Malezya 4 bin dolar, mesela Romanya -Doğu Avrupası- 1.600 dolar, mesela Uruguay, mesela Şili, Çin zaten 900 dolar. Arkadaşlar, bunların hepsi bizi geçti.
Bakın, 2000 yılında Bulgaristan 1.621 dolar, bugün kaç dolar biliyor musunuz? 10.500 dolar. 2000 yılında Bulgaristan'da herkes Türk pasaportu ve kimliği için ayağa kalkıyordu, şimdi 1800'lü yılların tapu kayıtları aranıyor ki Bulgaristan vatandaşlığına da geçilsin, çift vatandaş olunsun. Bu bize son on yılın, özellikle partili Cumhurbaşkanlığı döneminin fakirliğinin etkisi ve katkısıdır.
Şimdi, çok değerli arkadaşlar, dördüncüsü, dövize müdahale etmeyin. Bakın, faizi düşürüyorsunuz, dövize müdahale ediyorsunuz. 6 milyar dolar olmuş. Dövize müdahale etmeyin, Türkiye'nin önünü açın. Sayın Kesici çok güzel bir şey söyledi: "Derhâl millete gidelim, millet partili Cumhurbaşkanlığıyla gidecekse sizi tercih etsin, bir iman tazelensin; yoksa bizi tercih etsin, yeni bir imanla yola çıkılsın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Türkiye bunu taşımaz, bunu taşımaz. Bugün, burada ne yazık ki güne ait, bugüne ait konuşan bir parti sözcüsünü görmedik, bugünü konuşan. Bakın, bugünü konuşan bir parti sözcüsünü görmedim. Bugünün siyasi sorumluluk sahipleri bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde konuşmadı arkadaşlar çünkü biz bugünün konularını hiç duymadık. Bir hikâye var: İngiliz Müslüman olmuş, Pakistanlılar Müslüman yapmış. Kurban Bayramı, kurban kesmeyi öğretmişler, kesememiş, eli kolu kanlı. "Ne yapayım?" demiş. "Ya, işte, burada Pakistanlılar, Afganistanlılar var." demişler. Gitmiş oraya, demiş ki: "İçinizde Müslüman var mı?" Adamı öyle görünce herkes birbirine bakmış. Bugün AK PARTİ hep birbirine baktı; bugünün meselelerine bir yorum yok, bir dil yok. Yarına dair, yarına dair... Yarını bırakın da muhalefet konuşsun, yarını bırakın da -kendi projeksiyonlarını, kendi dünyalarını- Türkiye'ye, ülkeye nasıl bir projeksiyon, nasıl bir hizmet, nasıl bir ekonomi, nasıl bir siyaset öngörüyorlar, bunu konuşsun.
Çok değerli milletvekili arkadaşlar, bakın, bu, Cumhur İttifakı'nın 4'üncü bütçesi, biz de İYİ Parti olarak 4'üncü bütçemizi yapıyoruz. Gerçekten bir ortak akıl üresin diye çalışıyoruz, bütün gayretlerimiz öyle, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Genel Kurulda, bütün gayretlerimiz. Siyah beyazcı değiliz, hiçbir konuda yeminli gelmedik. Baktık, arkadaşlarımızla ortak akıl ürettik ve bunu Sayın Genel Başkanımızın bilgisine sunduk ve böyle karar verdik. En son savunma sanayisine de böyle karar verdik, Sayın Dervişoğlu'nun önerisi ve Sayın Dursun Ataş Bey'in önerileriyle. Millî Savunma Bakanlığının, Emniyet Genel Müdürlüğünün, Sahil Güvenliğin, Jandarmanın, Millî İstihbaratın bütçelerine, bu bütçelerin çok iyi yapılmasından ziyade güvenlik güçlerimizin, askerimizin hep beraber yanında olalım diye bunları yaptık, bu sorumluluğu gösterdik. Ama hiçbir konuda bir adım bile benzer bir davranış görmedik. Bütün konuşmalarımızda âdeta bir duvar var AK PARTİ tarafında. Sadece bu son Plan ve Bütçe Komisyonunda, Sayın Erhan Usta ve Durmuş Yılmaz'ın 19 tane önergesi var. Ülkenin sorunları, insanımızın sorunları, emeklinin sorunları, öğretmenin sorunları, polisin sorunları, EYT'lilerin sorunları için bir kere de "Arkadaş ne diyorsunuz? Sizin gördüğünüz yerden nasıl oluyor? Gelin bunlara bir bakalım." diye bir irade yok, böyle bir irade yok. Çok net olarak belirteyim: Ben Plan ve Bütçe Komisyonunda da görev aldım ve burada 2018'de 2019 yılının bütçesini görüştük, dedim ki: "Arkadaşlar, AK PARTİ ve Cumhur İttifakı AK PARTİ'nin 2007 yılının gerisine düşüyor; böyle giderse... Bakın, Türkiye geri gidiyor." Biraz önce söylediğim rakamlar nasıl doğruluyor; hiç dinleyen yok. 2020 yılının bütçesinde dedim ki: "Bakın, 2002'nin gerisine düşürüyorsunuz." Bunu Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri de söyledi ama ben bizzat bu konuyu ciddi analizlerle huzurunuza koydum. Yok ve en son, geçen sene dedim ki: "Bakın, 2002'nin gerisine gittiniz, çok kötü gidiyorsunuz, çarparsınız ve bu, Türkiye'ye çok ağır mal olur." Yine yok ve çarptık; cumhuriyet tarihinde görülmemiş şekilde yapısal bir tıkanma. Bakın, bunu 5 Nisan ve 21 Şubatla karıştırmayın, onlar ekonomik bir arıza, bu, bir yapısal tıkanma. Hep beraber göreceğiz, bunun ucundan inşallah Millet İttifakı'nın iktidarıyla en kısa sürede en düşük maliyetle çıkacağız. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Ve çarptık. Ne oldu? Şoför indi, duvarı suçluyor, şoför diyor ki: "Bu duvarı kim çekti?" Muavin arabayı suçluyor, yandan da model önerileri var. Modele de bakıyoruz değerli arkadaşlar, yumurtasız omlet. Olur mu? Oluyor işte, yumurtasız omlet; model!
Kıymetli arkadaşlar, bugün bütçeyi konuşuyoruz. Herhâlde bundan sonra, bütçenin sahibi de Sayın Nureddin Nebati mi olacak? Bugün piyasa yok, fiyat yok; yerinde duran, sadece Türkiye'yi yönetenler, saray ve yönetim katı, onlarda da hiçbir kıpırdama yok. Şimdi, dolayısıyla bu bütçe -dolarla çok söyledi arkadaşlar ama işin doğrusu şu- 6 Eylülde orta vadeli plan ilan edilirken Sayın Nebati, 211 milyar dolar; 1,750 trilyon... Küresel anlamda entegre olmuş bir ülke olarak Türkiye'ye bu bütçedeki mal ve hizmetler için bugün bu ortalama kur hesabından 3,5 trilyon gerekiyor. Şimdi, önümüzdeki yıl bugünkü kurdan -yarın bilemiyoruz- 3,5 trilyonun altındaki harcama yani diyelim ki 3 trilyonluk harcama orta ve dar gelirlilerin daha da fakirleşmesi demektir; bak, bunu çok dikkatinize sunuyorum. Bu bütçenin temel faturası, orta ve dar gelirlilere fukaralık olarak çıkar. O nedenle, gelin, içinde hemen seçim takvimi olan, Millet İttifakı'yla birlikte kısa vadeli bir çıkış planı yapalım. Gelin, bu ilkbaharda da seçim olan ortak bir çıkış planı yapalım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Bunu siz mevcut yapısıyla buraya getirdiniz ama ülke bizim, bu ülke hepimizin. Madem bu ülke hepimizinse buna hep beraber omuz atalım ve Türkiye'nin önünü açın, bu kadük bir bütçe.
Şimdi, 4.250 lira asgari ücret hesabı yaptık, hayırlı olsun; tabii 2021 yılındaki hesaba göre asgari ücretin 6.200 lira olması lazım. Bu, o günkü dolar kurundan. Bu bütçe hesap edilirken asgari ücret hesapları 3.500'dü; inanın, önümüzdeki ay asgari ücret hesaplansa 6.500 olur arkadaşlar, 4.250 rakamını içinde bulunduğumuz derin ekonomik krizin dalgası yaptırdı. O dalga bizi nereye götürüyorsa oraya geldik, 4,250'ye getirdi, 4,250'ye geldik; bir ay sonra yapalım 5.500-6.000'e gelinir.
Bugün borsa kapandı değerli arkadaşlar, borsa işleme kapandı. Neden kapandı? Bunu burada söyleyen bir Allah kulu çıkmadı ya. Türkiye Cumhuriyeti borsası bugün aşırı düşüşten otomatik... Hâlbuki dolar yükseliyor değil mi? Dolar yükseliyor, döviz yükseliyor. Bakın, bu tür kriz dönemlerinde bir kısım insan dövizden borsaya geçer, normali bu. Anormal, daha vahim okunabilecek olayların gelişimini gösteriyoruz, daha vahim. Bunlarla ilgili bir yorum bile işitmedik çünkü gerçekten Türkiye Cumhuriyeti'nde siyasi sorumluluk sahipleri, bugün olayların arkasından koşuyor. At önde seyis arkada; buna yetişecek, binecek de buna hükmedecek, yol gidecek. Siyaseten, bakın, siyasi sorumluluk, siyasetin en önemli unsurlarındandır. Bugün bu işin siyasi sorumluluğunu kim alıyor? Bu şartlarda muhatabımız, milletin muhatabı olarak bu işin önünü açmak Türkiye'ye maliyetini minimize edecektir.
Çok değerli arkadaşlar, bakın, bugün ekonomik anlamda geldiğimiz nokta Türk lirasının piyasadan kovulma hikâyesidir ve bizzat devlet tarafından kovulma hikâyesidir. Şimdi, hasta, doktora gitmiş, yanık. Doktor demiş ki: "Ya, bu yanıkları anlıyorum da, bu ağır kırıkları anlamıyorum." Hasta aşağıdan demiş ki: "Doktor bey, kürekle söndürdüler." (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Aynen böyle arkadaşlar.
Şimdi, bakın, devlet ne yaptı? Devlet ne yapar? Millî parasına, kendi kurumlarına, kendi itibarına yatırım yapar. Biz 2005'te başladık, elektrik üretim alımları döviz garantili, on yıllık yetki aldık. 2015, yetkiliydi Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak, Başbakan olarak, Hükûmet olarak; beş yıl daha uzattı. 2020 Aralık, Cumhurbaşkanı olarak yetkisizdi; altı ay daha uzattı; artık önemi de yok, anayasasızlaşmış bir dönemde yetki olmuş olmamış. Sadece bu beş yılda tam 47 milyar dolarlık bir piyasaya dolar hükmetti; bu, piyasaya dolar üretti ve burada tam bir döviz piyasası oluştu ve bunların firmaları oluştu.
Bakın, ben size bunların ilk 10'unundan birkaç firma sayayım; bakalım, acaba tanıdık gelecek mi? Cengiz Enerji, Limak Enerji, İçtaş Enerji, Çelikler Enerji, Kolin Enerji.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Çok tanıdık, çok!
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Sonra dağıtımları verdik; Sayın Erhan Usta'nın birkaç gündür gündeme getirdiği bir konu. Yatırım için para alıyorlar hem de 3 misli arttı, 7 milyardan 22 milyara ama yatırım yok. Bakın, ne demek bu? Çip üreticileri, bazı sanayiciler bir ülkede yatırım yaparken elektrik kesintisi oranlarına bakıyorlar; Türkiye'nin elektrik kesintisi oranı Fas'tan daha fazla olduğu için yatırımcıyı caydırıyor, yatırım ikliminden çıkıyor. Peki, ona bakalım kimler var? Cengiz, Kolin, Limak, Sabancı.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir başka dolarizasyon hikâyesi... Bakın, devlet ekonomiyi dolarize ediyor, devlet. KÖİ projeleri 156 milyar dolar, 156 milyar ve buradaki müteahhitlerin tamamı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Şimdi, asgari ücrete yüzde ne verdik? 50,4 değil mi efendim? Bu özel sektör asgari ücretli çalışanlara yüzde 50,4 veriyor. Peki, siz ne vereceksiniz arkadaşlar bu müteahhitlere? 1 Ocakta başlıyor değil mi asgari ücret? 1 Ocakta başlayacak, 1 Şubatta 4.200 lira alacak yüzde 50,4 zamla. 2 Ocak 2021'de başlayan Osmangazi Köprüsü müteahhidi 2 Ocak 2022'de yüzde kaç zam alacak? Bugünkü parayla yüzde 157. Ücretliye yüzde 50,4; zaten gitmiş ama müteahhide sadece bugünkü kurla yüzde 157. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ne kadar ediyor? Bakın, ben bu çalışmaları yaparken 650'den başladık falan, bugün 825 lira ediyor. Şimdi, buraya geliyorlar arkadaşlar -bugün de söylediler- Enerji Bakanı "Efendim, biz enerji fiyatlarının dörtte 3'ünü hazineden karşılıyoruz." Bu bir zorunluluk çünkü sizin yaptığınız enerji satış fiyatı ödenemeyecek duruma geldi aynı Osmangazi Köprüsü gibi. Bakalım, şimdi bu 825 liranın kaç lirasını alacaksınız geçenden? Bakın, bu sene 320 lira; geçenden ne alıyorsunuz? 147 lira. Yarısından fazlasını almıyorsunuz, alamıyorsunuz. Şimdi 2022 yılının 2 Ocağından itibaren 825 liranın ne kadarını alacak? Bunlar tahsil edilebilir fiyat olmaktan çıktı arkadaşlar. Hani, eleştiriyordu arkadaşlarımız daha önce, ben katılmıyordum bu eleştiriye. "Geçmeyenlerden de alınıyor." geçmeyenleri zaten devlet veriyor, şimdi geçenleri de veriyor. Gelin bir şey yapalım, bakın, 688 milyon dolar bu; bugünkü kurdan kaç lira yapar bilmiyorum ama 12 milyar lira yapıyor. 12 milyar lira devlet... Hepsi geçse, 14 milyon 600 bin araç geçse devlet buradan 12 milyar Türk lirası geçiş ücretinin zaten 9 milyar lirasını ödeyecek. Gelin 2-2,5 milyar lirasını daha ödeyelim bedava yapalım bu köprüleri; bu soygun gişelerini kaldıralım, gelin. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Şart olsun, Allah bize nasip etsin, milletimiz kredi versin 100 lira... Çünkü dünyada 1 milyar 200 bin lira olan bu köprünün -geçen sene bunları konuştuk- 2035 yılına kadar bize maliyeti 13 milyar 15 milyon; zaten ödüyoruz fazla fazla.
Çok değerli arkadaşlar, şimdi, yine, çeşitli konuşmacılar var, bir düzeltme daha yapalım. Efendim, pandemi var, bütün dünyada bu işler var, Türkiye'de de bu var, bu çok eski bir dildir. Biliyorsunuz, yani bu, kimlerden kaldı biliyorsunuz.
Bakın, arkadaşlar, şu tablo, şu aşağıdaki Türk lirasının durumu; Türk lirası 2021'in başından itibaren nasıl değer kaybetmiş. Değerli arkadaşlar, yukarıdakiler Alman veya Avrupa eurosu değil, Japon yeni değil, Kanada doları, İngiliz poundu değil; yukarıdakiler Rus rublesi, Meksika pezosu, Güney Afrika randı ve Brezilya reali. Bunlar "kırılgan 5'li" olarak geçiyor. Eğer bizim paramız... Dünyadaki konjonktür nedeniyle, Türkiye'deki kötü yönetimin dışında "Mevsimlik etkilerden arındırılmış" diyoruz ya, kötü yönetim etkisinden arındırılmış şekilde değerlendirirsek, 2018'in başından itibaren bunlar yüzde 31 değer kaybetmiş "Bizim paramız ne olurdu?" dersek, 5 lira 5 kuruş oluyor dolar; üstü, Erdoğan maliyeti; üstü, partili Cumhurbaşkanlığı sistemi maliyeti; üstü, Mehmet Uçum'un deyimiyle "Tek kişilik hükûmet maliyeti." (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Evet, bizimki de Brezilya kadar kötü olsun, bizimki de Güney Afrika kadar kötü olsun! Türkiye'nin önünü tıkayan ve gerçekten Türkiye'nin kaynaklarını bertaraf eden bir yapı.
Çok değerli arkadaşlar, Türkiye bu şartlardan çıkmak zorundadır ve millî iradeye gidersek Türkiye bu şartlardan çok hızlı bir şekilde çıkacaktır. Bugün, Türkiye'de demokrasi krizi hukuk kriziyle başlamış, yönetim kriziyle devam etmiş ve bütün aşamalarıyla bir devlet krizi hâli vardır ve Türkiye buradan çıkmak zorundadır. Var olanın devamıyla bir yere gelemeyiz, Cumhur İttifakı var olanın devamından yanadır, var olanlar buradadır; millî iradeye gidelim, eğer milletimiz var olandan mutluysa sizinle devam etsin ama bizler, değişimin ve yeninin kurulması taraftarıyız. Elbette ki istediğimiz: Türkiye'ye ve zamana yakışır, iyileştirilmiş, güçlendirilmiş bir parlamenter sistemdir. Bırakın, Türkiye'nin 28'inci Başbakanı olsun, Türkiye'yi yönetsin; bırakın, Türkiye'nin temsilden sorumlu bir Cumhurbaşkanı olsun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bakın, bugün Türkiye Cumhuriyeti devletinin temsil anlamında bir Cumhurbaşkanının olduğu çok açık. Evet, biz kabul ediyoruz, meşruiyetle ilgili hiçbir sorunu yok ama kim diyebilir devleti, 84 milyonu kucaklayacak yapıda bir Cumhurbaşkanımızın var olduğunu.
Çok değerli arkadaşlar, şuradan söylemek istiyorum ki, biraz önce galiba Sayın Elitaş bahsetti IMF (Uluslararası Para Fonu) raporundan. Çok sayıda uluslararası rapor yayınlanmakta. Bu uluslararası raporlardan bir tanesi Türkiye'yi sağlam ata binmiş şaşkın bir biniciye benzetiyor; oradaki kavram biraz daha farklı, şaşkın binici. Biz buna katılıyoruz; Türkiye sağlam bir attır, Türkiye, bütün zamanların sağlam bir atı olmuştur. Türkiye bu problemi çözüp 21'inci yüzyıla taşıyacak potansiyele sahiptir ama Türkiye'de hızla buradan çıkarak yapmamız gereken çok sayıda işlem ve süreç vardır. Hukukun üstünlüğünü tesis etmeli ve liyakati bu ülkeye Kapıkule'den içeri almalıyız. Bakın, hukukun üstünlüğü kalkınmanın bismillahıdır ve bugün dünyanın temel kuralı budur. Biraz önceki konuşmacılar tasarruf açığından bahsetti, bunlar eski şarkılardır. Bugün kalkınma, bir tasarruf meselesi değildir; bugün kalkınma, bir bilgi meselesi bile değildir. Neden? Çünkü dünyada tasarruf çok ucuz ve bilgi de çok yaygındır. Ama bugün kalkınma bir organizasyon meselesidir, bir veri yönetimi meselesidir. Türkiye'nin beşerî sermayesi ve Türkiye'nin coğrafyadaki hacmi böyle bir organizasyonu yapma konusunda çok beceriklidir. Türkiye'nin içeride ve dışarıda, bugün yurt dışına gitmek için çırpınan gençleri, yüzde 70 olarak tarif ettiklerimizi Türkiye'ye döndürdüğümüzde... Bir hikâye kurduğumuzda, yeni bir hikâye yazdığımızda, yarınlara yönelik umutlar yarattığımızda döneceklerdir yurt dışındaki varlıklarıyla beraber. Türkiye bu anlamda büyük başarılar elde edecektir.
Bugün Türkiye'nin sanayisi yüzde 20'lik bir üretime sahip, Türkiye bununla bir yere gidemez. Türkiye üretimde sanayisini yüzde 30'lara çıkarmak durumundadır ve bunun için gerekli çağdaş altyapı yatırımlarını yapmak zorundadır. Mesela Türkiye 3 milyon kilometre fiber optik kablo döşemek zorundadır. Bugün siz de gidiyorsunuz İstanbul'a, Ankara'ya; bu şehirden çıktığınız andan itibaren dünyayla irtibatınız kopuyor. Siz büyük firmaları düşünün, 500-600 bin kilometrede kalmış bir Türkiye var. Türkiye bugün bütün şehirlerine demir yolunu, limanlarını ulaştırmak zorundadır. Yapmadınız mı? Yaptınız. Yirmi yılda 2 bin kilometre demir yolu, evet, doğrudur; 11 bin kilometreden aldığınız demir yolunu 13 bin kilometreye çıkardınız ama bunu, inşallah bizlere nasip olur, 17 bine... Türkiye'nin normal kapasitesi 27 bin kilometredir ve Türkiye bunları yapmak durumundadır.
Bu çerçevede, Türkiye, tarımını dönüştürmek zorundadır. Bakın, kim yönetirse yönetsin, Türkiye'nin istihdamı nüfusunun yüzde 45'i olmak zorundadır. Dünyada gelişmiş ülkelerin istihdamı nüfusun yüzde 55'idir; biz genç nüfusuz, öyleyiz, yüzde 45 olmak zorundadır; bu da 40 milyon kayıtlı istihdam demek. Buna yürümenin yolları vardır. Buna yürümenin yolları bu konuda yoğunlaşmadır, doğru ve iyi yönetişimdir; Türkiye'de eksik olan budur.
Bir iki konuyu daha vurgulamak istiyorum arkadaşlar. Birincisi, bu 128 milyar konusu. Bakın, paranın kovulmasıyla alakalı. Değerli arkadaşlar, 128 milyar elbette ki kayıtlardadır ve şu Meclis, bu siyaset, 128 milyar doların ne olduğuyla ilgili bir rapor görmeyi hak etmiyor mu? Hak etmiyor muyuz biz? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu, Türkiye'de toplam siyasetin eksiği ve mahcubiyeti değil mi? Ne oldu arkadaş? 6,32'den satıldı. Ne demek 128 milyarın satılması? Kış günü bir çocuğun gece dışarı bırakılmasıdır ve Türk lirası öyle bırakıldı ve Türk lirası böyle bırakıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tatlıoğlu, buyurun.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Sayın Erdoğan "bayrak gibi" diyordu, yaprak gibi oldu ve sürükleniyor.
Millî Güvenlik Kuruluyla ilgili söylemek istiyorum... Millî Güvenlik Kurulu geçenlerde ekonomik konuyu gündemine almış, güzel ama eğer Millî Güvenlik Kurulu bu 128 milyar dolarla ilgili bir rapor almamış, bir brifing almamışsa Millî Güvenlik Kurulu görevini eksik yapmıştır. Samimiyetle söylüyorum, Türkiye'de hiçbir konu 128 milyar dolar kadar bir güvenlik açığı yaratmamıştır, bunu hep beraber göreceğiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Tekrar ediyorum: "Alındı." "Çalındı." demiyoruz.
Bir başka konu değerli arkadaşlar, bakın, Sayın İçişleri Bakanı ve oradan kaynaklanan konular, 10 bin dolar konusu, benim çok ağırıma gidiyor arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tatlıoğlu, buyurun.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - İçişleri Bakanı tarafından toplumun huzurunda beyan edilmiş bir söz var. Bu siyasetçinin hangi partiden olduğu merak edilmiyor, kim olduğu ve yargıya intikali merak ediliyor. Ben Plan ve Bütçe Komisyonundaydım ve sabahleyin Sayın Soylu'ya bununla ve Sezgin Baran Korkmaz'la ilgili soru sordum -ben çok bilen biri değilim Sezgin Baran Korkmaz'ı ama bu konu ağırıma gidiyor- ve Sayın Soylu da dedi ki: "Bekleyin akşamı." Soranlar bekledi, beklemedi, bilmiyorum; ben gittim değerli arkadaşlar, gittim, bekledim, hiçbir cevap yok; burada da bekledik.
Çok değerli arkadaşlar, bizler siyaset yapıyoruz, çok değişik görevlerle ilgili yurt dışına gidiyoruz, misafirlerimiz geliyor, hepimizin eline yapışıyor, hepimizin üzerine etiketleniyor bu tür konular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Bu konuların açıklığa kavuşturulması Türk siyasetinin sorumluluğudur. Türkiye bununla, 528 milyar dolarla, sözleşmeleri ortada olmayan ihalelerle asla ve kata yürüyemez ve yürüyemiyor.
Bakın, bugün çektiğimiz konu gerçekten hukuksuzluk ve yolsuzluğun getirdiği bir süreçtir. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in dediği ve konuyu açtığı gibi, Türkiye, bu millet, evrensel hukuk normlarına en az başka ülke insanları kadar layıktır ve bizim borcumuz o liyakati yerine getirmektir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tatlıoğlu...
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Paris'te, Londra'da, Tokyo'da birisi sokağa çıkarken nasıl devletine ve hukukuna güveniyorsa İstanbul'da, Ankara'da çıkanlar da böyle güvenmek zorundadır.
Çok değerli arkadaşlarım, bu çerçevede bu bütçe... Bu sürecin bence en önemli faydası -şüphesiz üzerinde konuşulacak bir bütçe yok, bunda hepimiz mutabıkız ama- bütçe üzerinden ekonomiyi, bütçe üzerinden hâlimizi, bütçe üzerinden durumumuzu, bütçe üzerinden Türkiye'yi, bütçe üzerinden Türkiye'nin nerede olduğunu konuşuyoruz ve buradan bir şeyler çıkarmak zorundayız, Türkiye'yi ileriye taşımak zorundayız. Türkiye'yi ileriye taşımak, bu siyaset sorumluluğunun bir gereği ve mecburiyetidir. Buraya getirip...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Son...
BAŞKAN - Sayın Tatlıoğlu, tamamlayalım.
Son, zaten beşinci...
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, ben kırk dakika konuştum, biraz bana oransal olarak fazla verin.
BAŞKAN - Onu biraz, Sayın Erhan Usta kullandı fazlalığı.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Bu, siyaset sorumluluğudur. Devlete saygısı olan bir siyasetçi grubuyuz biz, millete sevgisi olan bir siyasetçi grubuyuz biz ama Türkiye'yi 21'inci yüzyıla taşıma mecburiyetimiz var. Türkiye'yi 21'inci yüzyıla taşımak buradan, bu şartlardan çıkmayı gerektirir. Türkiye'yi 21'inci yüzyıla taşımak, Türkiye'yi bu ucube tek adam sisteminden çıkarmak gerekir. Bakın anketlere, AK PARTİ seçmeninin yüzde 24'ü de bu kanaattedir.
Allah, devletimizi ilelebet payidar etsin, milletimizi de ebedî müddet mutlu ve mesut etsin.
Saygılar sunarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)