| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 22.12.2021 |
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sıra sayısı 299 olan Kanun Teklifi üzerinde Grubum adına söz aldım.
Değerli arkadaşlar, pazartesi günü Plan ve Bütçe Komisyonunda maraton bir görüşme yaptık. Sabah başladı, aşağı yukarı gece yarıma kadar sürdü. Çok da önemli konular vardı, Türkiye gündeminde çok yer tutan asgari ücretin vergi dışı bırakılması konusu vardı. Bir de, bir ek bütçe, 300 milyar liraya yakın bir tutarın -bunu daha sonra öğreniyoruz teklifte yok- 2021 yılı bütçesine eklenmesiyle ilgili bir teklif vardı, toplam 13 madde. Gece, o gün sadece bunlar değildi, yani bu önemli konular değildi; herkesin, basının dikkati bu konular üzerindeydi ama o gün gelişen olaylar nedeniyle ekonomide çok önemli bir gündem tuttu. Biliyorsunuz, o gün dolar kuru, döviz kuru rekor kırdı, dolar 18 liraya ulaştı. Daha sonra Kabine toplantısı sonrası Cumhurbaşkanının açıklamalarıyla kurda önemli bir düşüş yaşandı, kur tekrar 12 liralara düştü. Şimdi, iki günden beri de bu durumu yaşıyoruz. Ancak bu kurdaki düşüş AK PARTİ milletvekilleri arasında da, çevrelerinde de çok önemli bir sevinç yarattı, âdeta 2023 hedefleri tutmuş gibi bir sevinç yaşandı ve bununla ilgili olarak da muhalefet suçlandı bir anlamda.
Değerli arkadaşlar, bizler muhalefetiz, muhalefet partileriyiz ama iktidar olmak amacındayız; ülkeyi daha iyi yönetiriz iddiasındayız; daha iyi işler, daha hayırlı işler yapacağız iddiasındayız; biz ülkeyi, devleti yönetme iddiasındayız ama ülkenin batmasını, ekonominin çökmesini, Türkiye'nin batmasını asla istemeyiz. Dolayısıyla yani bizim kötülenmemiz, işte, olumsuz ifadelerle suçlanmamız gibi bir durum asla söz konusu olamaz, bunun için üzüldüğümü belirtmek istiyorum. Sonuçta hepimiz aynı gemideyiz, bu ülke batarsa hepimiz batacağız. Ülkenin ekonomik gidişatının bozuk olmasından, ülkede bir buhran olmasından kimsenin memnuniyet duymaması gerekir. Evet, bununla ilgili olarak "Müsebbibi iktidardır." deriz, iktidar suçlanır ancak kimse ülkenin ekonomisinin çökmesinden, ülkenin batmasından mutluluk duymamalıdır, duyamaz da; bu ülkeyi seven, bir nebze bu ülkenin vatandaşı, bireyi olan hiç kimse bundan mutluluk duyamaz.
Sonuçta o gece ne yapıldı biraz ona da değinmek istiyorum, biraz önce de bu tartışıldı. Sonuçta pazartesi günü yapılan kısaca şudur: Faizler dolaylı olarak artırıldı ve kurun yükselmesi engellendi. Zaten ekonomi teorisine göre yapılması gereken de buydu ama tam tersi sürekli olarak söyleniyordu; faizlerin yükselmesinin yanlış olduğu, dinen de yanlış olduğu söyleniyordu, inat ediliyordu. 19'dan 14'e düşürülmüştü biliyorsunuz faizler. O gün Kabine toplantısı sonrası yapılan açıklamayla dolaylı olarak faizler yükseltildi, kur çıkışı da engellendi; olay bundan ibaret. Ha, bu neden yapıldı, neden yapılmak zorunda kalındı? Çünkü istikrar bozulmuştu, devleti yönetenlere güven kalmamıştı, çok büyük bir çöküşe doğru gidiliyordu, bunun durdurulması gerekiyordu. Durdurulması da geçici de olsa iyi olmuştur, memnuniyet duyuyoruz bundan. Hiç olmazsa, insanlar iki günden beri, en azından fatura kesebilecek, maliyet hesaplayabilecek, fiyat verebilecek duruma geldiler. Bundan tabii ki memnuniyet duyarız. Öbür türlü, dengeler bozulmuş, her şey altüst olmuştu. Bunu isteyerek söylemiyorum ama dolaylı da olsa faiz yükseltilmesiyle kurun çıkışının durdurulması iyi olmuştur. Ancak şu var: Bu kadar sevinmeye de gerek yok yani davul zurnayla bayram etmeye de gerek yok. Sonuçta enflasyon durmadı, enflasyon artışı devam ediyor, dolarizasyon devam ediyor, daha şiddetli bir şekilde dolarizasyon devam edecek, yapısal reformlar yapılmadı, üretim artırılmadı sonuçta; nedir bu? CDS'ler -biraz önce gelmeden baktım- 577'nin üzerinde arkadaşlar, faiz 22'nin üzerinde bugün itibarıyla, enflasyon da -3 Ocakta göreceğiz- Aralık için 10'un üzerinde olacaktır göreceksiniz. Şimdi, bu şartlar altında her şey halloldu diyebilir miyiz? Nedir bu davul zurna onu anlamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, hepimiz için bu ekonomik krizin ciddiye alınması gerekir. Ekonomik kriz ciddiye alınması, ciddi mücadele edilmesi gereken bir sorundur. Yalnız, bu kadrolarla, iktidar kadrolarıyla, bu yönetenlerin zihniyetiyle bu krizin çözülmesi de mümkün değil arkadaşlar. Ayrıca, krizin müsebbibi olan zihniyetin bu işi çözmesi de mümkün değil.
Şimdi, dolaylı faiz artışıyla getirilen önlem bir kere geçicidir. Birkaç ay sonra, ocak ayından sonra bunun geçici olduğunu, sıkıntı getireceğini, yeni sıkıntılar getireceğini göreceğiz, yetersiz olduğunu da göreceğiz; ayrıca, adaletsiz olduğunu da göreceğiz arkadaşlar. Şimdi, döviz tevdiat hesaplarında 1 milyon dolar ve üzeri hesabı olan -hatırımda kaldığına göre- 82 bin kişi var, 82 bin kişinin 1 milyon dolar üzerinde hesabı var. 90 milyonluk bir ülkeyiz biz mültecilerle beraber. 90 milyonda 82 bin kişi, bunlar Türkiye'de dövizi arttıran sebep olarak görüldü, bunlara yönelik olarak bu önlem geldi. Yani, bunların döviz hesabından vazgeçmesi, TL hesabına geçmesi, kur garantisi de verilmesi söz konusu bu 82 bin kişi için. Peki, bunlar zaten 1 milyon doların üzerinde hesabı olan binde 1'in altında bir kitle. Kimden alınıp kime verilecek? Fakirden fukaradan alınıp bunlara verilecek yani bu, çok da büyük bir adaletsizlik getiriyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, zengini zengin eden bir politika arkadaşlar. Bunun sevinilecek bir tarafı var mı, davul zurnayla karşılanacak bir tarafı var mı Allah aşkına? Zengini daha zengin eden bir politika. 82 bin kişi dolar milyoneri var, bunlara yeni kaynak aktarma "Sizi garanti ediyoruz, kur garantisi veriyoruz, daha fazla para vereceğiz, hazineden de yardım edeceğiz." anlamında. E, hazineden yardım ediyorsun, nereden alacaksın? Fakir fukaranın ekmek için, su için, elektrik için, otobüs için ödediği paraları, vergileri hazineden alıp bunlara vereceğiz demektir. Şimdi, bu adaletsizlik var; ilave olarak bunun altyapısı da yok. Biraz sonra anlatacağım ama Sayın Elitaş -buradalar- Grup Başkan Vekili olarak o gün kendisi de ifade etti, bu konuyla ilgili olarak yani özel bankalar da...
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Sisteme dâhil.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - ...ödemeler yapacak bu tasarruf mevduatı sahiplerine, kamu bankaları da yapacak. Bu kamu bankalarına görev zararı olarak verilmesini gerektiren, bir de özel bankalara yine aynı şekilde o farkın ödenmesini gerektiren bir düzenlemenin yapılması lazım. Onun için kanun gerekiyor, onun da Meclisten çıkması lazım, çok haklı olarak Sayın Elitaş da onu ifade etti ancak gelmedi, şimdi uygulamaya bugün geçildiği söyleniyor. Nasıl olacak, ben onu anlayamadım, gerçekten anlayamadım. Türkiye'de kanun, nizam, Anayasa varsa bir yerden bir yere ödeme yapılabilmesi için bir kanun olması gerekir, bütçeden ödenek ayrılması gerekir. 2022 bütçesinde ödenek yok, bununla ilgili yasal bir düzenleme yapılmamış, nasıl yapılacak bu aktarma işi? Kurun yükseldiği yere kadar özel bankalar ödeme yaptığında tasarruf sahiplerine, mevduat sahiplerine; o ödeme hazineden bankalara nasıl yapılacak, özel bankalara veya kamu bankalarına nasıl yapılacak? Bununla ilgili bir düzenleme var mı? Yok. Bunu anlamak mümkün değil yani bu yönetim kadroları, ülkeyi yönetenler bunları bilmiyor mu bilemiyorum.
Dövize çevrilebilir mevduatla -DÇM'lerle- karşılaştırıldı bu konu. Değerli arkadaşlar, dövize çevrilebilir mevduat olayında döviz getiriliyordu Türkiye'ye yani Almanya'daki o tarihte Alman markının Türkiye'ye kazandırılması söz konusuydu ve Türkiye önemli ölçüde döviz kazandı o işlerle. Evet, ondan sonra onun maliyeti çok yüksek oldu, büyük sıkıntılar getirdi o kur farklarını ödeyebilmek için Türk hazinesi yani dolayısıyla Türk vergi mükellefleri önemli ödemeler yaptılar, önemli sıkıntılara katlandılar ama hiç olmazsa döviz geliyordu, buradaki formülasyonda döviz de gelmiyor, Türkiye döviz de kazanmıyor ama mevduat sahibine döviz kadar para ödüyoruz. Böyle bir formül olamaz yani bu kadar haksız, adaletsiz, mevzuatsız ve ekonomik olarak da yanlış olan bir düzenleme olamaz. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Sadece pazartesi günü kurun çıkışını önledi, o kadar. Ondan sonra getireceği her şey hemen hemen sıkıntı olacak arkadaşlar, çok büyük adaletsizlikler getirecek; bunu görmemiz lazım ve hukuksuzdur, mevzuatı yoktur bunun.
Şimdi, o gün asgari ücretle ilgili bir düzenleme yapıyorduk -asgari ücretin vergi dışı bırakılması, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim gerçekten yıllardan beri söylediğimiz, muhalefet partilerinin de hep dillendirdiği bir konu- tarihî bir olaydı ancak bununla ilgili işin Komisyona gelişi, teklifleştirilişi, oradaki görüşmeler de gösterdi ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi iflas etmiştir. Neden arkadaşlar? Çünkü hatırlarsanız asgari ücretin tespitiyle ilgili açıklama Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yapıldığı zaman, Sayın Çalışma Bakanı asgari ücretin tüm ücretliler için vergi dışı bırakıldığını açıklamıştı, gelen teklifte ise sadece asgari ücret alanlarla ilgili getirildi; böyle bir çelişki söz konusu oldu. Yapılan açıklama sırasında Sayın Cumhurbaşkanı şu ifadeyi kullandı: "Asgari ücret kadar tutarı vergiden muaf kıldık, damga vergisinden de muaf kıldık." Şimdi, böyle bir muaf kılma Cumhurbaşkanı ya da yürütme erkinin yetkisinde değil, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olan bir husustur. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Cumhurbaşkanın da böyle bir söz söylememesi gerekirdi, en azından nezaketen "Türkiye Büyük Millet Meclisi kabul ederse, millet iradesi kabul ederse biz yürütme erki olarak asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını sağlamak istiyoruz." demeliydi ve ondan sonra da değerli milletvekillerine, teklif sahiplerine bu konuyu bırakmalıydı, Türkiye Büyük Millet Meclisine bırakmalıydı. Ancak değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini, bu tartışma sırasında gördük ki hükûmet de bir ihtiyaçtır, hükûmet tasarısı da tasarı da bir ihtiyaçtır yani kanun ihtiyacını en iyi bu konuyla ilgili olan yürütme erki bilir; hangi alanda boşluk var, neye ihtiyaç var, ne zaman var? Dolayısıyla o ihtiyacı tespit eden ve kanun tasarısı vermesi gereken Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden önce olduğu gibi yine hükûmettir. Hükûmet olmalı -şu anda hükûmet yok, bir kabine var- hükûmet gerektiği konularda tasarı verebilmeli Meclise. Ha, Meclisin iradesidir, istediği gibi onu düzenler, şekillendirir, renklendirir, o ayrı bir konu ancak hükûmetin icrayla uğraşan, ihtiyacı bilen organ olarak buraya tasarı verebilmesi gerekir, bu çok açık olarak görüldü. Nitekim daha sonra, Komisyonun ilerleyen saatlerinde gördük ki konu tekrar değişti, asgari ücretin tümünden vergi alınmaması gerektiği ortaya çıktı; bu, yürütmenin iradesiydi. Ancak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine göre bakanlar gelemiyorlar, bütçe dışında komisyonlara ya da Meclise gelemedikleri için bir açıklama yapılamadı. Siyasi olarak olayı üstlenen kimse de yoktu. Sayın Elitaş iktidar partisi Grup Başkan Vekili olarak ve Sayın Levent Bülbül yine aynı şekilde geldiler, açıklamayı onlar yapmak zorunda kaldı yani ilgili Bakanın, Hazine ve Maliye Bakanının gelip yapması gereken bir açıklamayı, siyasi iradenin nasıl tecilli ettiğini, ne düşündüğünü söylemesi gerekirken orada, maalesef bizim gibi milletvekili arkadaşlarımız bu açıklamaları yapmak zorunda kaldı yani bu sistemin ne kadar sakat olduğunu gösteren örnekler. Sonuçta muvazaayla yasa geçmiş oldu, daha öncekilerde olduğu gibi.
Şimdi, bir diğer önemli konu da "bütçe hakkı" mevzusudur arkadaşlar; bu, 7'nci maddede var. Bütçe hakkı Anayasa'nın 73'üncü maddesinde ve 87'nci maddesinde düzenlenmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisindedir bütçe yapmak, vergi koymak, kaldırmak. Bu hakkı 7'nci maddeyle maalesef alıyoruz, değerli milletvekili arkadaşlarım anlatacaklar, bu hakkı alıyoruz, maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisinin anayasal hakkını alıyoruz, Sayın Cumhurbaşkanına veriyoruz. Bütçe hakkı, millet iradesinin, demokrasinin tecelli ettiği noktadır, beşikliğini yaptığı noktadır. Verilmemesi gereken... Çok büyük bir yanlıştır, çok iyi düşünülmesi gereken bir konudur çok değerli arkadaşlarım, çok dikkat etmemiz lazım.
Yine bir diğer maddeyle BOTAŞ -ki çok önemli bir şirketimiz biliyorsunuz, kamu şirketi- ekonomik krizin şirketlerimizi ne hâle getirdiğinin çok önemli bir örneğini teşkil ediyor. İfade edildiğine göre 33 milyar liraya yakın hazineye amme alacağı olarak borcu var, 33 milyar BOTAŞ'ın, 27 Aralık itibarıyla. 50 milyara yakın da BOTAŞ görev zararı nedeniyle alacaklı hazineden. Bakın, ekonomik krizin bir şirketi getirdiği noktaya bakın. Ancak asgari ücret nedeniyle vazgeçilen vergiden daha fazladır bu meblağ, biliyor musunuz bu 50 milyar. Maalesef asgari ücretten daha fazla bir yük getirmektedir, görüyorsunuz arkadaşlar. Ben şunu diliyorum: Kriz nedeniyle bu değerli şirketlerimizi, BOTAŞ ve onun gibi çok değerli olan şirketlerimizi inşallah satmayız, satmak zorunda kalmayız.
Değerli arkadaşlar, bu vesileyle ifade edeyim: Şimdiye kadar "Devlet bakkal olmasın, devlet bakkallık yapmaz, devlet yatırımcı olmaz." denildi. Değerli arkadaşlar, öyle değil, dünyada çok şey değişti. Bir İtalyan asıllı Amerikalı ekonomist Mariana Mazzucato -kitapları da var- o da IMF de Dünya Bankası da dünyadaki ekonomiyle ilgili kuruluşlar da devletin artık yatırımcı olması gerektiğini, yatırımcı olabileceğini, yatırımları desteklemesi gerektiğini, bu konuda farklı yöntemler uygulanması gerektiğini, devletin ekonomide müdahaleci olabilmesi gerektiğini söylüyorlar. Bizim gibi tümüyle, tüm yatırımlar artık özel sektöre bırakılmıyor; daha farklı bir mantaliteyle, zihniyetle ekonomi konusuna yaklaşmamız gerekiyor. Devletin özellikle sağlık, tarım, eğitim, AR-GE ve enerji konularında yatırımcı olabilmesi lazım; biraz önce söylediğimiz bu BOTAŞ örneği gibi örneklerin artması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bölgesel yatırımların da olabilmesi için bunun yapılması lazım.
Değerli arkadaşlar, daha önceki konuşmalarımda da ifade ettim; Türkiye'nin, Türklerin yurt dışında önemli meblağları var, en az 200 milyar dolar Türklere ait bir meblağ vardı yurt dışında, en az. Bu paraların getirilebilmesi lazım, Türkiye'nin IMF'ye, başka kurumlara muhtaç olmaması için onların gelebilmesi lazım, bunun için de güven vermek lazım yatırımcılara. Bu dönemde kazanılan paralar maalesef yurt dışına çıktı. Bunların getirilebilmesi, Türkiye ekonomisinin ayağa kaldırılabilmesi lazım. Her şeyin çaresi var, bu ekonomik krizi de hallederiz ama bu zihniyetin de değişmesi lazım. Bununla ilgili örneklendirme yapmak istedim.
Sabrınız için teşekkür ediyorum.
Teşekkür ediyorum ayrıca Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)