GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:43
Tarih:05.01.2022

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinin 1'inci maddesiyle "işletme devri" adıyla özelleştirilen limanlarımızın sözleşme sürelerinin kırk dokuz yıllığına uzatılması amaçlanıyor. Kanun teklifinin geneli üzerinde yaptığım konuşmamda bu maddeyle ilgili bazı çekincelerimi sıralamıştım, tekrara girmeden konuyu farklı bir açıdan değerlendirmek istiyorum.

Küresel ticaretin yüzde 90'ına yakınını oluşturan deniz yolu taşımacılığı, ülkenin dış ticaretinde önemli bir rol oynamaktadır. Covid-19 pandemisi lojistik sektörünü doğrudan etkilemesine, tedarik zincirinde büyük çapta kırılmalara yol açmasına rağmen, dünya taşıma koridorlarında yer alan limanlarımız bu olumsuz dönemde avantajlı hâle gelmiştir.

Limanlarımızın 2010 yılında indirme bindirme kapasitesi 200 milyon tondu. Türk limanları 521 milyon tonun üzerinde elleçlenen yük tonajlarıyla 2021 yılını küresel büyüme rakamının üstünde, yüzde 5 büyümeyle kapatmış, 2022 yılı için de 540 milyon tonun üzerinde hedef koymuştur. Bir de kruvaziyer yolcu taşımacılığına hizmet veren limanlarımız var. Mart 2020'de kapatılan, Ekim 2021 itibarıyla yeniden açılan limanlarımız 2022 yılı için de rezervasyon almaya başladılar. Öyle ki liman sektörü gelmiş geçmiş en yüksek yolcu sayısına ulaşmak konusunda iddialı. Bu durum yerli ve yabancı yatırımcılar açısından limanlarımızı daha çekici hâle getiriyor, pazarın kızışma nedeni aslında bu. Bugün limanları işleten hiçbir grup bu kazançtan vazgeçmek niyetinde değil, hatta birçoğu kendilerine buldukları yabancı ortaklar sayesinde özelleştirme bedeli için kamuya ödedikleri paranın katbekat üzerinde kâr elde ettiler. İktidarın elinde ise boşalan kasayı doldurmaya yetecek, özelleştirilecek liman kalmadı neredeyse. Kalanlar ise Türkiye Varlık Fonu aracılığıyla alıcısını bekliyor ki alıcısı da belli neredeyse. Bu nedenle iki tarafı da memnun edecek bir formül bulundu: İşletme devriyle özelleştirilen ve sözleşme bitim süresi birkaç yıl kalan limanların işletim süresini kırk dokuz yıla çıkarmak. Bahane belli; limanlarımızın iş yükü fazla, kapasite artışı lazım, bunun için yatırım gerek, yatırım maliyetleri çok yüksek. Evet, liman yatırımı iki yılda ruhsat izni alınabilen ve dört beş yıllık inşaat süresine sahip bir yatırım ama bu süreler sıfırdan yatırım yapılacak limanlar için geçerli. Yani 1997 yılında otuz yıllığına işletme hakkı verilen birçok liman için bu bahane geçerli değil. Daha sonra özelleştirilen ve hatta otuz dokuz yıllık işletme süresi olan limanlar bugün yatırım yapsa yapacağı yatırımın karşılığını alacak durumda. Ayrıca, liman özelleştirmeleri göstermiştir ki liman işletmecileri yatırım konusunda sınıfta kalmışlardır. Bu saatten sonra da hedefleri yatırım değil kazançlarını mevcut düzen üzerinden artırmaya devam etmektir.

Bu arada bazı limanlarımız kime, kaça devredilmiş, birkaç örnek vereyim: Giresun Limanı 3,2 milyon dolara Çakıroğluna, Dikili Limanı 4,2 milyon dolara Koline, Trabzon Limanı 22,4 milyon dolara Albayraka, Mersin Limanı 755 milyon dolara PSA-Akfen ortaklığına, İskenderun Limanı 2010 yılında 372 milyon dolara Limaka. İşletmeler tanıdık geldi değil mi? Tekrarlıyorum, dünya ticareti yön değiştirirken limanlarımız para basmaya başladı dolayısıyla da değerleri de artmaya başladı. Bakın, Mersin Limanı'nın Hollandalı Genel Müdürü ne diyor: "Teorik kapasitesi 2,6 milyon TEU olan limanımızda 2020'de 2 milyon konteyner barajı aşılarak yüzde 76 kapasiteye ulaştık, hatta bazı aylarda yüzde 90 seviyelerini zorladık. İlk sekiz aylık dönemde yüzde 11'lik büyüme kaydettik." Bu liman en büyük ihracat limanımız, 21 rıhtımı bulunuyor ve aynı anda 30 gemiye yük ve boşaltma hizmeti verebiliyor, yıllık elleçleme kapasitesi 9 milyon ton dökme yük. Böyle bir limanı için Akfen ve Singapurlu ortağın kasasından çıkan 755 milyon dolar idi. Akfen 2017 yılında kendi yüzde 50'lik hisse payının yüzde 40'ını 869 milyon dolara Avustralyalı bir fona devretti; tamamının değeri 2,1 milyar dolara tekabül eder ki o dönemden bu yana Covid-19 sonrası limanların artan önemi ve cirosunu da düşünürsek değeri hayli katlandı. Yani işletme hakkı için ödediği paranın 2 katından fazlasını birkaç yıl içinde hisse satış yoluyla kendi kazanç hanesine ekledi; arada limandan kazandığı paraları hesaba bile katmadık daha. Yine, LimakPort da benzer bir açıklama yapıyor ki özellikle dökme yükte ve Ro-Ro'da pandemi döneminin 2 katına yakın artış yaşadık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Limanlarımızın bu kadar kıymetlendiği böyle bir durumda sözleşme bitim süreleri beklense, yeniden ihale açılsa, açık ihaleyle rekabet unsuru işletilse devletin bu limanlardan elde edeceği geliri tahmin edebiliyor musunuz? Bırakın alıcı artsın, rekabet çoğalsın. Devlet ille de limanları özel sektöre işletecekse yeni ihale yoluyla milyarlarca dolar kazansın; bunun için de Arap'a avuç açmaya gerek kalmasın. Ancak, kasa boş, iktidarın en erkeni 2028'de bitecek sözleşmeyi bekleyecek zamanı da yok. İşte, bu yüzden, amacı günü kurtarmak olan sermaye bağımlısı iktidarın tek çıkış yolu kasaya gelecek kaynakları önceden nakde çevirmek, seçimlerde finansmanına ihtiyaç duyacağı yandaşlarına diyetini peşinen ödemektir. Açıkça söylüyorum: Bunun adı çifte peşkeştir, katmerli peşkeştir. Ama şükür, oyun bitiyor, perde de yakında kapanacak. Az kaldı, İYİ Parti iktidarında 84 milyon kişinin hakkını hukukunu kim gasbettiyse hesabı sorulur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)