GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:06.02.2013

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın geneli üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarı, ülkemizin terörle mücadelesi açısından çok önemli bir tasarı. Muhalefete mensup milletvekillerimiz değerlendirmelerde bulundular ancak üzülerek söylemek gerekirse bu önemli kanun tasarısını bile başka taraflara çekerek yorumlamaya çalıştılar. Hâlbuki, bu çatı altında tüm siyasi partilerimizin, terörizmden uzun yıllardan beri acı çeken bir ülkenin milletvekillerinin bu konuda daha yapıcı bir değerlendirmede bulunmalarını beklerdik. Özellikle, benden önce konuşan Milliyetçi Hareket Partisi sözcüsünün iktidarda oldukları dönemde imzalanan bir uluslararası sözleşmenin gereğini, uyum yasasını şu anda görüşüyoruz.

Tabii, görüşmekte olduğumuz tasarının amacı açık. Terörizmin finansmanının suçunu düzenliyoruz. Terörizme finansman sağlayan kişi ve kuruluşların mal varlığının dondurulmasına ilişkin esas ve usulleri belirliyoruz. Bu amaçların dışında tasarıya başka amaçlar atfedilmesi konuyu saptırmaktan ibarettir.

1999 tarihli Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Sözleşme, 27 Eylül 2001 tarihinde ülkemiz tarafından imzalanmış ve 10 Ocak 2002 tarihinde de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından uygun bulunarak iç hukukumuzun bir parçası hâline gelmiştir. O tarihlerde AK PARTİ henüz iktidarda değildir. Aslında muhalefet, Hükûmete, 1999 tarihinde imzalanan ve 2002 yılında uygun bulunan bu sözleşmenin bugüne kadar neden iç hukuktaki uyarlamasını yapmadığı yönünde eleştiride bulunması gerekirken, her zaman olduğu gibi, bu konuda da sanki ortada farklı amaçlar güdülüyormuş izlenimi vermeye çalışarak yanlış bir politika izlemektedirler.

Değerli milletvekilleri, insanlığı tehdit eden terörizm tüm dünya ülkeleri açısından önemli bir sorundur. Dünyada da terörizmden en çok etkilenen ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. O nedenle, Birleşmiş Milletlere üye ülkeler arasında bu konudan en fazla zarar gören bir ülke olarak konunun uluslararası iş birliği çerçevesinde çözümüne katkıda bulunmamız ve bütün dünyayı bu konuda duyarlı olmaya davet etmemiz gereği açıktır.

Terör örgütleri, faaliyetlerini yürütebilmek için büyük miktarda finansmana ihtiyaç duyarlar. Bu finansmanı yasal ve yasal olmayan birçok faaliyet ve yöntemle elde etmeye çalışırlar. Finans kaynakları kesilen bir terör örgütünün uzun süre ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, terörle etkin bir mücadele için, teröristlere lojistik destek sağlayan ulusal ve uluslararası mali kaynakların kurutulması gerekir. Bu mali kaynakların kurutulması için Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Sözleşme taraf devletlere, gerekli önlemleri alma yönünde sorumluluklar yüklemektedir. Sözleşmeye göre, her taraf devlet, terörizmin finansmanı suçlarını, iç hukukunda cezai kovuşturma gerektiren suç kapsamına alacak, bu suçların ağırlığını göz önünde bulundurarak uygun şekilde cezalandırmanın sağlanması için gerekli önlemleri alacaktır.

Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Sözleşmesi'nin imzalandığı 99 yılından itibaren AK PARTİ iktidarına kadar, diğer birçok alanda olduğu gibi bu önemli konuda da maalesef, atılması gereken adımlar atılmamıştır. 2006 yılına kadar mevzuatımızda "terörizmin finansmanı suçu" diye bir suç türü yoktur. Uzun yıllardan bu yana değişik terör örgütleriyle mücadele eden Türkiye'de terörizmin finansmanı suçu 2006 yılında, Terörle Mücadele Kanunu'muzun 8'inci maddesine eklenmiştir. Bununla da kalınmamıştır, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun'la da Mali Suçları Araştırma Kuruluna terörün finansmanının önlenmesi kapsamında önemli görevler verilmiştir. Yeni Türk Ceza Kanunu'muzda da suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunun yaptırımları mevzuatımıza girmiştir. Görüşmekte olduğumuz tasarıyla da, iç hukukumuzun bir parçası hâline gelen ve uymak zorunda olduğumuz bir uluslararası sözleşmenin gereği olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyiyle yabancı devletler ve ülkemiz tarafından terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla mal varlıklarının dondurulması yönünde alınan kararların ve bu yöndeki taleplerin yerine getirilmesine ilişkin esaslar belirlenerek terör ve terörizmin finansmanı ile etkin mücadele kapsamında mevzuatımızdaki eksiklikler giderilmektedir.

Terör örgütüyle mücadelede teröristleri etkisiz hâle getirme anlayışının tek başına yeterli olmadığı, günümüzde anlaşılmıştır. Bu nedenle, teröre finansman sağlayanlar hakkında gerekli önlemlerin vakit geçirilmeksizin alınması ve uygulamaya konulması gerekir. Terör örgütlerinin dünya çapındaki finansal hareketlerinin önüne geçmek için uluslararası iş birliği şarttır. Bütün dünya ülkeleri bu konuda birlikte hareket etmezse ülkelerin tek başlarına bunu başarmaları mümkün değildir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu konudaki kararlarında belirtilen ilgili tedbirleri üye devletler gecikmeksizin almak zorundadır. Anayasa'mızın 90'ıncı maddesi gereğince, ülkemiz açısından bağlayıcı olan bu kararların aksine bir düzenleme yapılması da söz konusu olamayacaktır.

Suç gelirlerinin aklanması ve bunlarla mücadele konusunda ulusal hukuk sistemlerinin geliştirilmesi, mevzuatların uluslararası hukukun gerekleriyle uyumlaştırılması ve üye ülkeler arasında bu konularda devamlı bir iş birliğinin temin edilmesi amacıyla kurulan ve görev alanı terörizmin finansmanının engellenmesini de kapsayacak şekilde genişleme kaydeden ve ülkemizin de üyesi olduğu Mali Eylem Görev Gücü tarafından alınan önlemler ve tedbirlerin iç hukuka aktarılması tasarı sayesinde gerçekleştirilmiş olacaktır. Aksi takdirde ülkemiz, şu anda gri listesinde bulunduğumuz Mali Eylem Görev Gücü'nün kara listesine girme tehlikesiyle karşı karşıya gelecek, Mali Eylem Görev Gücü'nün tavsiye kararlarında ön görülen yaptırımlara muhatap olmamız kaçınılmaz olacaktır. Bu yaptırımlar finansal kuruluşların bu listedeki ülkelere ait şirketler ve finansal kuruluşlarla yapacakları iş bağlantıları ve ilişkilerinde daha dikkatli olmaları yönünde uyarılması ya da bu tür ülkelerde şubeleri veya hisse çoğunluğuna sahip oldukları iştirakleri olan finansal kuruluşların dikkatini çekmek gibi uyarılar olabilmektedir. Bu uyarıların yetersiz kaldığı durumlarda ise listede yer alan ülkelerdeki bankaların ya da şirketlerin diğer Mali Eylem Görev Gücü'nün ülkelerinde şube açmasının risk taşıyacağı ve bu ülkelerle yapılacak ticari ilişkilerde kara para aklama ihtimalinin var olduğu yönünde uyarılacağı hususunda tavsiye kararları bulunmaktadır.

Terörizmin finansmanının önlenmesiyle ilgili iç hukuk düzenlemesini gerçekleştirmediğimiz için gri listeye alınan ülkemizin kara listeye alınması durumunda ekonomimiz olumsuz yönde etkilenecektir. Bu durumda yabancı sermayenin ülkemize olan ilgisi azalacak ve var olanının ülke içerisinde kalması zorlaşacak, diğer taraftan da son yıllarda dünya çapında büyük başarılar elde eden Türk şirketlerinin zarar görmesine yol açacaktır. O nedenle, tasarının ekonomik etkisini göz ardı edemeyiz ancak Türkiye için, Mali Eylem Görev Gücü'nün ekonomik yaptırımlarından daha önemli olan, PKK terör örgütünün yurt dışındaki finansal kaynaklarının kesilmesidir.

Amerika Birleşik Devletleri, PKK'yı her ne isim altında olursa olsun terör örgütü olarak açıklamıştır. Avrupa Birliği de PKK'nın terörist bir örgüt olduğunu açıklayarak Birleşmiş Milletler Terörizmle Mücadele Kararları doğrultusunda, üye ülkelerde örgütün finansal kaynaklarına el konulmasını kararlaştırmıştır. PKK terör örgütünün yabancı ülkelerdeki mal varlığının dondurulmasını talep edebilmemiz için, öncelikle, Türkiye olarak, bu konudaki mevzuat eksikliğimizi tamamlamamız gerekir. İç hukukumuzu Birleşmiş Milletler sözleşmesine uygun hâle getirdiğimizde terör örgütlerinin yabancı ülkelerdeki mal varlığının dondurulmasını talep edebilmemiz için ülkemizin eli güçlenecektir. Yabancı ülkelerin teröre mali destek veren kişi ve kuruluşların mal varlığının dondurulması için Türkiye'den talepte bulunması durumunda bizim de karşılıklılık ilkesi gereğince onlardan talepte bulunmamız söz konusu olacak, böylece PKK terör örgütünün yabancı ülkelerdeki finans kaynaklarının kesilmesi sağlanacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhalefete mensup milletvekillerimizin tasarıyla ilgili olarak en önemli eleştirileri mal varlığının dondurulmasını değerlendirecek olan Değerlendirme Komisyonunun bir idari kurul olduğu, mal varlığının dondurulmasıyla ilgili olarak alınacak tedbirlerin yargı kararıyla gerçekleşmesi gerektiği yönündeki eleştirilerdir. Bu eleştirilerin yerinde olmadığını öncelikle belirtmek istiyorum. Mal varlığının dondurulması kararının hukuki niteliğine baktığımızda bu bir tedbir kararıdır, bunu bir ceza yaptırımı olarak nitelendirmek doğru değildir. Dondurma kararı mal varlıklarının bir suç getirisi olarak müsadere edilmesi sonucunu doğurmadığından, bir ceza yaptırımı veya bir suç isnadı olarak değerlendirmek mümkün değildir. Bu nedenle, tedbirin muhakkak yargı kararıyla alınması zorunluluğu söz konusu değildir. Kaldı ki Anayasa'mızın 125'inci maddesi gereğince de idarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabi olacağından, mal varlığının haksız bir şekilde dondurulmasını iddia edenler yargıya başvurabileceklerdir. Eğer mal varlığının dondurulması kararının idari bir kurul tarafından verilmesinin mülkiyet hakkına aykırı olduğunu savunuyorsak o zaman idarenin kamulaştırma kararı da almaması gerekir, alamaması gerekir. Kamu yararı gerektiren hâllerde bu kararları idari kurullar alabilmekte ancak yargının denetimine tabi olduğunu da unutmamak gerekir.

Değerlendirme Komisyonu üyelerine baktığımızda, ülkemizin güvenliği açısından en önemli kurumların üst düzey yöneticilerinden oluşmakta olduğunu görüyoruz. Kurulun başkanı (MASAK) Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanı. Üyelerine baktığımızda: Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürü, MİT Müsteşar Yardımcısı, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü, Dışişleri Bakanlığı Güvenlik İşleri Genel Müdürü, Hazine Müsteşarlığı Mali Sektörle İlişkiler Genel Müdürü. Bu önemli görevlerin tevdi edildiği üst düzey yöneticilerin en az 5'inin kabul oyuyla mal varlığını dondurma kararı alınabilecektir. Değerlendirme Komisyonu üyelerini iktidarın güdümünde bir kurul olarak nitelendirmek ve onların yanlış kararlar alabileceği yönünde ön yargılarla eleştirmek, öncelikle ülkemizin güvenliği açısından çok önemli görevleri emanet ettiğimiz bu kurumlarımızı ve onların temsilcilerini, bu temsilcilerimizi yıpratacak bir tutumdur.

Sonuçta, idarenin tüm eylem ve işlemleri de yargı denetimine tabi olacağından bu eleştirilerin hiçbir değeri bulunmamaktadır. Tasarıyla hukuk sistemimize dâhil edilmeye çalışılan mal varlığının dondurulması tedbirinin mülkiyet hakkına açık ve orantısız bir müdahale niteliğinde olduğu yönündeki eleştirilere katılmak mümkün değildir. Kişinin malı üzerinde istediği şekilde tasarrufta bulunabilmesi kamu yararı söz konusu olduğunda sınırlandırılabilmektedir. Mal varlığının dondurulması kararı da mülkiyet hakkını sınırlayan bir tedbirdir. Terörizmin finansmanında kullanılan mal varlıklarının başkasına zarar verme amacına yöneldiği ve dondurulmalarında kamu yararı bulunduğu açıktır. Yine, muhalefete mensup milletvekillerimizin, Türkiye'de bulunan mal varlığı hakkında dondurulma kararı verilebilmesi için hâkim kararı aranırken, yabancı devlet talebi söz konusu olduğunda hâkim kararına ihtiyaç duyulmamasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu yönündeki görüşleri vardır, bunlar da doğru değildir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarıyla listelenen kişi ve kuruluşların mal varlığının dondurulması kararları doğrudan uygulamaya konulacak kararlar değildir. Güvenlik Konseyi kararları Bakanlar Kuruluna gelecektir ve Bakanlar Kurulu bu konuda karar verecek ve bu karar Resmî Gazete'de yayınlandıktan sonra uygulanabilecektir. Yabancı devletlerin Türkiye'den talepte bulunması hâlinde ise Değerlendirme Komisyonunca değerlendirilen talep yine Bakanlar Kuruluna gelecek, Bakanlar Kurulu bu konuda karar alırsa uygulanabilecektir. Yabancı devletlere yapılacak mal varlığının dondurulması taleplerinde ise Değerlendirme Komisyonu Bakanlar Kuruluna öneride bulunacaktır. Türkiye'de bulunan mal varlığıyla bağlantılı olarak da ilgililer hakkında Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma açılması talebiyle cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır. Burada iki farklı durum söz konusudur. Türkiye'de bulunan mal varlığı hakkında dondurulma kararı verilmesi durumunda terörün finansmanı suçu Türkiye'de işlenmiştir. Bu durumda Türk kanunlarının uygulanması gerektiğinden, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun el koymaya ilişkin hükümleri uygulanacak ve hâkim kararı gerekecektir. Yabancı bir devletin talebi söz konusu olduğunda ise, suç yabancı bir ülkede yabancı bir ülkeye karşı işlenmiş, dolayısıyla yargı süreci yabancı ülkede devam edeceğinden Türkiye'de CMK'ya göre bir işlem yapılması söz konusu olmayacaktır. Muhalefete mensup arkadaşlarımız bu iki farklı durumu birbirine karıştırmaktadırlar. Bu nedenle, eşitlik ilkesine aykırı bir durum söz konusu değildir.

Değerli milletvekilleri, yabancı ülkelerin mal varlığını dondurma talepleriyle ilgili olarak, tasarının içerisinde, ülkemiz açısından önemli güvenceler de bulunmaktadır. Karşılıklılık ilkesi bunlardan biridir. Yabancı ülkeden teminat talep edilmesi, mal varlığının dondurulmasından itibaren bir yıl içerisinde yabancı ülkede soruşturma açılmadığında kararın kaldırılması önemli güvencelerdir.

Terörizmin finansmanı suçunun yabancı bir devlet veya uluslararası bir kuruluş aleyhine işlenmesi durumunda soruşturma ve kovuşturma yapılmasının Adalet Bakanlığının iznine tabi olması da önemli bir güvencedir. Terör örgütünün mali kaynaklarını kurutabilmeyi uluslararası hukukun içinde başarmanın yollarını aramak zorundayız. Uluslararası kuruluşların yapısını eleştirmek, adaletli bir sistemin olmadığını iddia etmek mümkün olabilir. Ancak mevcut sistemin ortaya çıkardığı kurallara uymamayı savunmak ve imzalayarak iç hukukumuzun bir parçası hâline gelen sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirmemeyi savunmak doğru değildir. Birleşmiş Milletler ve uluslararası örgütlerin yapısını ve aldığı kararların bazılarını dünya kamuoyunda tek eleştirebilen AK PARTİ'dir ve Sayın Başbakanımızdır. Uluslararası sistemi eleştirmek ayrı, altına imza attığımız sözleşmeye uymak ayrı bir konudur. Bu tasarının hem uluslararası sistemin bir dayatması olduğunu söyleyen hem de terörle mücadele ve uluslararası hukuk kurallarıyla ilgisinin bulunmadığını belirten arkadaşlarımız oldu. Bu tasarının, Hükûmetin, kendisine muhalif olan, istediği kişilerin mallarına el koymak için çıkarıldığı yönündeki eleştirilerin hiçbir inandırıcı tarafı bulunmamaktadır. AK PARTİ iktidarından önceki dönemlerde ülkemizde sermayeyi rengine göre ayıranlar olmuştur. Ticari kuruluşları sahiplerinin düşünce yapısına göre fişleyenler olmuştur. Geçmişte yanlışlık yapanlar, haksızlık yapanlar iktidardan düşünce bugün de aynı yanlış ve haksızlığın devam ettiğini düşünüyorlarsa bu yanlış bir düşüncedir. Çünkü iktidarda, haksız uygulamaları sona erdiren bir parti vardır, AK PARTİ'yi öncekilerle karıştırmamak gerekir.

Milletimiz geride bıraktığımız on bir yıllık süreç içerisinde AK PARTİ iktidarının ülkemizin biriken tüm sorunlarını çözmek için çalıştığına inanmaktadır ve bu sorunların önemli bir bölümünü çözdüğünü de görmektedir. Ülkemizin otuz yıldan bu yana başına musallat olan terör sorununun da çözüleceğine inanan milletimiz bu konuda attığımız adımlara da destek vermektedir. Terörün sosyal, kültürel, ekonomik sebeplerini tek tek ortadan kaldırmaya çalışan Hükûmetimiz bugün görüşmekte olduğumuz tasarıyla da terörün finansal kaynaklarını kurutacak önemli bir adım atmıştır. Ülkemiz AK PARTİ iktidarına kadar terörün kaynaklarını kesmeye dönük etkili, kapsamlı ve yeterli bir çalışmaya sahne olmamıştır. Bugün ise terör örgütünün paravan kaçakçılık şirketlerinin çökertilmesi, uyuşturucu tarlalarına yapılan baskınlar ve görüşmekte olduğumuz Terörün Finansmanının Önlenmesi Tasarısı'nın gündeme alınması bu konudaki kararlılığın göstergeleridir. Tasarının yasalaşmasıyla artık ülkemiz terörün finansmanının önlenmesi açısından uluslararası hukuk ile uyumu sağlarken terörle mücadelede de elimize güçlü ve önemli bir imkân geçmiş olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle tasarının hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tunç.