GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:06.02.2013

CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı aslında 23'üncü Dönemden kalma. 22 Şubat 2013'e kadar yasalaşmazsa kara listeye alınacağız ve ekonomik güvenilirlik konusunda zorluk çekeceğiz. İktidar bu süreyi önceden biliyor muydu? Elbette biliyor. Peki, bu tasarı neyin nesi ve neden bunca zaman beklendiği konusunu değerlendirmeye çalışacağım.

Kasım 2012'de uluslararası derecelendirme kuruluşu olan Fitch, Türkiye'nin kredi notunu yabancı para cinsinden BB+'dan BBB-`ye çıkararak yatırım yapılabilir seviyeye yükseltmiş, not görünümünü ise durağan olarak belirlemişti. Fitch'in not raporunda dikkati çeken nokta ise Türkiye'nin kara para aklama ve terörün finansmanı konusunda ev ödevini yerine getirmediği ve bu nedenle de kara listeye gireceği öngörüsüydü. Kısa adı FATF olan yani Mali Eylem Görev Gücü, OECD bünyesinde çalışan ve kara para aklamayla mücadeleyi esas alan hükûmetler arası bir kuruluştur. Ülkemiz de bu kuruluşun üyelerinden biridir.

Son yıllarda ve özellikle 11 Eylül 2001'de El Kaide'nin Dünya Ticaret Merkezine yönelik saldırıları sonucu yeni bir kavramla karşılaştık ki o da terörün finansmanıdır. Türkiye, yıllardır terörle mücadele etmektedir. Dolayısıyla terörün finansmanı konusunda en duyarlı olması gereken ülkelerden biriyiz. Kaldı ki 11 Eylül saldırıları sonrası Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyince saptanan listeler dâhilinde gerekli yükümlülükleri yerine getirmiştik. Hatta listede bulunan Yasin El Kadı konusunda yaşananlara hep beraber tanık olmuştuk. Terörün hedefi konumundaki ve teröre duyarlı bir ülkeden neden böyle bir düzenleme ısrarla ve hatta tehditle istenmektedir? Acaba, Türkiye, gerçekten de dışarıdan gelen tüm talepleri kabul etmiş midir? İşte, işin aslı buradadır. Sorun, mevcut iktidar ile Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri arasında terör örgütlerine bakışta yatmaktadır.

Tabiidir ki bu konuyu İsrail'i de işin içine katarak değerlendirmek gerekmektedir. Açıkça söylemek gerekirse sorun, Hamas ve Müslüman Kardeşler örgütlerini nitelemede yaşanan ayrılıktır. Zira, Hamas, bizim iktidara göre seçimle iş başına gelmiş ve terörü yöntem olarak benimsememiş siyasi bir partidir. Oysa Hamas, Avrupa Birliği ülkeleri açısından terörist bir örgütlenmedir. Keza, Müslüman Kardeşlerin bu açıdan konumu tartışmalıdır. Dolayısıyla, bu örgütlere ilişkin olarak gelen talepler mevcut iktidar tarafından yerine getirilmemektedir. İşte bu nedenle, tasarı günümüze kadar rafta tutulmuştur. Peki, bu tasarı geldiğine göre "İktidar ekonomik kaygılarına öncelik vererek Hamas ve Müslüman Kardeşleri defterden sildi ve Batı'nın talepleri karşısında boyun eğdi." diyebilir miyiz?

Müslüman Kardeşler örgütü, sözde Arap Baharı döneminde etkin rol oynamış ve kimi ülkelerde iktidar olmuştur. Belirgin olan husus ise bu dönemde örgüt ile Batı dünyası arasında yaşanan uyumlu ilişkilerdir, yani yıllardır Batı'yı şeytanla eş değer gören yapısı birden değişivermiştir. Tunus, Mısır, Libya'da iktidar olan örgüt ne hikmetse Amerika Birleşik Devletleri'nin uydusu konumundaki Katar ve Ürdün'de eylemlerini bir çırpıda durdurmuş lakin Suriye'de aslan kesilmiştir. Hamas, aslında Müslüman Kardeşlerin Filistin koludur ancak İsrail'in saldırgan tutumu ve Gazze'ye uyguladığı insanlık dışı ambargoya karşı silahlı mücadele içine giren Hamas bir türlü ehlileştirilememiştir.

Kısaca: Müslüman Kardeşlerin işi tamamdır. Onlar artık ılımlı, daha doğrusu "uyumlu İslamcı" olmuşlardır. Geriye kalan ise Hamas'ı munisleştirmektir. Zira, yeni Orta Doğu'da İsrail'i rahatlatacak formül arayışında kilit yapı Hamas hâline gelmiştir.

Günümüzde para en önemli siyasal baskı aracıdır. Hamas'ı zapturapta almanın yollarından biri de finans kaynaklarını kontrol altında tutmaktır lakin AKP iktidarının Hamas'a bakış açısı finansal kontrol mekanizmasının işlemesini engelleyen bir neden olarak ortaya çıkmıştır. İşte bu nedenle, AKP iktidarı küresel egemenlerin isteğine boyun eğmek zorunda kalmıştır. 6 Ocak 2013 günü Orta Doğu basınına sızdırılan haberlerde Gazze'de İsrail ambargosunun hafifletildiği ve Hamas'ın uluslararası terör örgütleri listesinden çıkarılacağı öne sürülüyordu. Bu açıklamaların hemen ardından, rafta bekletilen tasarının Genel Kurula getirilmesi anlamlıdır. Dolayısıyla, Hamas'ın İsrail ve Batı'ya uyumlaştırılması aşamasında Türkiye de işin bir parçası hâline dönüştürülmek istenmektedir. Lakin, bu tasarının yasalaşması hâlinde iktidarı bekleyen bir tehlike vardır: Hamas terör örgütleri listesinden çıkmazsa ve iktidar, mal varlığını dondurma işinde çekingen davranırsa Batı'nın ekonomik gazabına uğrayacak, yasanın gereğini yaparsa da Hamas ve Gazze'yi bir nevi satmış olacaktır.

Günümüz dünyasında ve özellikle ülkenizin ekonomik bağımsızlığını ipotek verdiğiniz bir ortamda "kardeşim" muhabbetlerinin, gözyaşı dökmelerin, külhanbeylik taslamanın ve Gazzeli çocuklara ağıt yakmanın bir anlamı yoktur. Günü gelir, birileri çıkar ve de sizi parayla terbiyeye kalkışır; siz de dayatmalara boyun eğersiniz. Olan biten budur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasanın ilk bölümünde yer alan 11 maddeye ilişkin genel bir değerlendirme yapacak olursak: Tasarıyla bir yandan küresel istekler yerine getirilirken bir yandan da AKP Hükûmetinin iç siyasete yönelik olarak da bir şeyler yaptığına tanık oluyoruz. Bir kez FATF tarafından mal varlığının dondurulması anlamındaki talepler, Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme'si çerçevesinde ve tasarının 3'üncü maddesinin (1)'inci fıkrasının (a) ve (c) bentlerinde belirtilen hâllerdir. Keza, (a) ve (c) bentlerinde belirtilen hâller somut olgulara bağlı, ağır suçlara yöneliktir. Lakin, şark kurnazlığı yapılarak, maddenin b bendiyle, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu olarak kabul edilen fiiller de tasarı kapsamına alınmıştır. Oysa, 3713 sayılı Yasa'nın 1'inci maddesinde yer alan terör tanımı son derece müphem olup benzer örneklerle ortaya çıktığı üzere kötüye kullanıma, en azından geniş yorumlanması hâlinde, imzasız bir ihbarla dahi bireylerin mülkiyet hakkına doğrudan ve haksız bir müdahaleye yol açacak bir düzenlemedir.

Taslağın 4'üncü maddesindeki belli bir fiille ilişkilenmese dahi ibaresiyle "fon sağlayan" ve "toplayan" tanımlaması belirsizlik içermektedir. Sosyal bir faaliyet kapsamında toplanan her türlü paranın bu kapsamda değerlendirilmesi olası bulunmaktadır. Aslında yapılması gereken, tasarının 3'üncü maddesinin (1)'inci fıkrasının (b) bendini, 4'üncü maddeyi, 7'nci madde ile 18'inci maddeleri tasarıdan çıkarmaktır. Böylelikle, iç hukukumuza yönelik kaygılar önemli ölçüde bitecektir. Şu unutulmasın ki kötü bir yasanın ona olumlu oy verenlere de bir gün silah gibi dönme olasılığı her zaman vardır.

Tasarının 6'ncı maddesinin (5)'inci fıkrasında yer alan ve mal varlığının dondurulmasını talep eden devletin bir yıl içinde soruşturma başlatmaması hâlinde dondurma kararının takdir hakkına dayandırılması keyfîlikten başka bir şey değildir.

Tasarının 7'nci maddesinde yer alan makul sebeplerin varlığının idari mekanizmanın takdir hakkına bırakılması da kuvvetler ayrılığı ilkesiyle çelişen bir olgudur.

Dondurma kararlarının Resmî Gazete'de yayımının tebligat yerine geçmesi de açıkça tebligat mevzuatına aykırılık teşkil etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temmuz 2011'de Türkiye'ye gelen eski CIA Başkanı ve "çuvalcı general" Petraeus, terörizmin finansmanının önlenmesine ilişkin tasarının bir an önce görüşülüp kanunlaşacağı konusunda umutlu olduğunu açıklamış ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone ise Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçek'i ziyaretinde "Terörizmin finansmanına karşı çok önemli olan bu düzenlemenin kanunlaşacağını umuyorum." demişti. Yani bu diplomatik sözlerin Türkçe karşılığı "İstiyoruz arkadaş, o kadar!" demektir. Lakin, küresel istek yerine getirilirken iç siyasete dönük olarak, soyut kavramlarla uygulama alanı genişletilmiştir.

Dolayısıyla, taslağın yasalaşması hâlinde "terör örgütü" yaftalamasıyla, muhalif olan her gerçek ve tüzel kişiliğin yurt dışı mal varlığı dondurma konusu olabilecektir diyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aldan.