GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:47
Tarih:18.01.2022

OYA ERSOY (İstanbul) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu maddeyle kamu emekçileri ve kamu emekçileri emeklilerinin ücretlerine yüzde 30,95 zam yapıyorsunuz; zaten asgari ücreti de yüzde 50 artırarak 4.250 liraya çıkardınız. Doları 18'lerden 12 liraya düşürdünüz bir gecede; zaten çarşı, pazar enflasyonunu, gıda zamlarını yapan marketler, onların suçu; zamlar karşısında "Geçinemiyoruz." demek iktidarı itibarsızlaştırma çabası, şer ittifakının zam kumpası; evet, kiralardaki artış ise o açgözlü ev sahiplerinin suçu. Sizin işte bu yaratmaya çalıştığınız yalan dünyası var ya, bu, geçen hafta evlere gelmeye başlayan elektrik faturalarıyla tuzla buz oldu.

Evet, 2022'nin ilk saatlerinde elektriğe yüzde 127, doğal gazda yüzde 25, vergi, resim ve harçlarda yüzde 36, köprülerin geçiş ücretlerinde yüzde 25 oranında zam yaptınız. Temel gıda maddelerindeki -son bir yıldaki- zam yüzde 80'leri buldu. Ülkede 4 kişilik bir ailenin hem açlık hem de yoksulluk sınırı yüzde 55 arttı ve açlık sınırı 4 bin lira, yoksulluk sınırı ise 13 bin lirayı aştı. Şimdi, bu teklifte kamu çalışanlarına, kamu emekçilerinin emeklilerine yüzde 30,95 dediğiniz zam var ya, önümüzdeki yılın altı ayı için yüzde 7,5'luk maaş zammını ve enflasyon farkını öne çekmekten ibaret olan yüzde 2,5'luk artışı refah payı diye yutturmaktan ibaret. 2020 başında 4.450 lira, 2021 yılında 5.156 lira olan ortalama kamu emekçisi maaşı bu ocakta 7.151 liraya çıkmış olacak.

Değerli arkadaşlar, Türkiye tarihinin en yüksek artışını yapmakla övündüğünüz asgari ücret de bu teklifteki işte bu düzenleme de daha yasalaşmadan bırakın erimeyi, buharlaştı uçtu gitti. Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir yoksullaşma tehdidiyle karşı karşıyayız. Saray rejimi ülkeyi ekonomik bir felakete sürüklerken 5'li çeteyi, yandaş sermayeyi, bankaları korumakta üstüne yok ve bütün bunları yaparken de tüm faturayı halka kesiyor. Döviz krizine çare diye getirdiğiniz o kur korumalı TL vadeli mevduat hesabı, birkaç yüz bin servet ve sermaye sahibini, zengini daha fazla zengin, yoksulu daha fazla yoksul edecek bir düzenlemeden ibaret. 80 milyon yurttaşı, sayısı birkaç yüz bin olan zenginlere borçlandırıyorsunuz ve ülkenin geleceğini ipotek altına alıyorsunuz. Saray iktidarı diyor ya, o "ekonomik kurtuluş savaşı" sloganı var ya, bu slogan memleketin geleceğini dolara ve avroya bağlamaktan ibarettir.

Geçen hafta evlerimize, iş yerlerimize, esnafa gelmeye başlayan devasa elektrik faturaları -5'li çetenin- enerji şirketlerinin kârı için halka kesilen faturalardır. Dağıtım şirketleri devletten kilovat saatini 31,86 kuruşa aldığı elektriği 134,88 kuruşa satıyor, yaklaşık 4 katından fazla bir al-sat kârı koyuyor -bu, bu demek- Üzerine de dağıtım bedeli olarak yüzde 32,95 koyuyor; tüketiciye geldiğinde bu fiyat 206 liraya çıkıyor yani halkın cebinden neredeyse yaklaşık 7 katına yakın bir para çıkıyor. Bu açıkça, adı adınca bir soygundur. Özelleştirmelerle birlikte bu alana bir sürü şirket devasa yatırım yaptı -şimdi, bu soygunun nedeni bu- ve bu yatırımlar için de dövize endeksli krediler kullandı ve şu an dövizdeki artışla beraber ve Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik krizle beraber bu borcu ödeyemez hâlde. Barajlar yapıldı, binleri aşan küçük ölçekli HES projeleri kuruldu, kömürlü termik santraller açıldı; dolayısıyla, çok fazla elektrik üretildi ama bunu karşılayacak bir tüketim talebi şu an bu ülkede yok. İktidar, tüketimi artırmak için yaz saati uygulamasını kalıcı hâle getirdi, şirketler teşvik edildi, alım garantisi, yatırım teşvikleri, vergi muafiyetleri verildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

OYA ERSOY (Devamla) - Şu anda da halka kesilen bu faturalarla onların kârdan zarar etmesinin önüne geçilmeye çalışılıyor çünkü özelleştirmeden sonra doğal gazla ve ithal linyit kömürüyle çalışan termik santrallere yatırım yapıldı. Biz az üretimden değil tam tersi çok üretimden kaynaklı sorunla karşı karşıyayız. Bu elektrikteki enflasyonun nedeni budur. O kadar çok arz var ki karşılayacak tüketim yok, şirketlere alım garantisi verildiği için hem şirketlerin zararlarını karşılamak için teşvik veriliyor hem de iktidar zamlarla piyasayı dengelemeye çalışıyor. Yani, ölü yatırımların bedelini halk ödüyor; ihtiyacımız olmayan enerjinin, gereksiz yatırımların parasını ödüyoruz biz. Bütün kurulu güç arttıkça da hem doğa ekokırıma uğruyor hem de elektriğe daha fazla para ödemekle uğraşıyoruz. Bütün bu soygun düzeni ancak ve ancak bu özelleştirmelerin ve enerji şirketlerinin payının düşürülmesiyle mümkün.

Öncelikle, bu kara kış koşullarında halkın cebinden elinizi çekin ve bu zamları derhâl geri alın. (HDP sıralarından alkışlar)