GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:48
Tarih:19.01.2022

CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün, 303 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni görüşüyoruz. Teklif 4 maddeden oluşuyor; 2 maddesi yürürlük ve yürütme yani düzenleme yapılan aslında 2 tane madde var, iki ayrı kanuna geçici madde eklenerek değişiklikler yapılıyor.

Öncelikle genel bir değerlendirme yapacak olursak, Türkiye, bugün aslında hem devlet krizini hem de ekonomik krizi iç içe yaşamaktadır.

Değerli arkadaşlar, bugün, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati Plan ve Bütçe Komisyonumuza sunum yaptı. Bu sunum esnasında bugün yüzde 36 olan enflasyonun önümüzdeki aylarda yüzde 40'ları bulacağını ve yıl sonunda yüzde 30'a düşürmeyi hedeflediklerini, öngörülerinin bu olduğunu ifade etti. Şimdi, buradaki sorun ne? Daha yeni, Cumhurbaşkanı Erdoğan "2022 yılı bizim en parlak yılımız olacak." şeklinde bir açıklama yapmıştı, daha yakında yaptı bunu. Şimdi, iki açıklamaya baktığımız zaman, birbiriyle bu kadar çelişen açıklamaların yapılabiliyor olmasını gerçekten anlamak mümkün değil. Aslında, bu neyin göstergesi biliyor musunuz? Kurumların, ülkeyi yönetenlerin ne kadar birbirinden habersiz olduklarını, birbirleriyle ne kadar koordinasyonsuz olduklarını gösteriyor; yaşananlar da bu çelişkiyi doğrular nitelikte aslında.

Şöyle bir göz attığımız zaman, ekonomi modeliniz çok sorunlu; üretime dayalı değil, ranta, inşaata ve tüketime dayalı. Dolayısıyla da ithalata bağımlı bir ekonomi modelini yirmi yıldır bu ülkeye dayattınız. Ülkenin 2007'den sonra sıcak paranın girdiği dönemlerini iyi değerlendiremediniz. Uyguladığınız ekonomik politikalar sonucunda, ülke enflasyon, cari açık, döviz ve faiz denkleminin içerisine sıkışıp kaldı. Şimdi "yeni Türkiye ekonomi modeli" diye tanımladığınız bir süreçte, önce ihracat odaklı büyüme modeli ile rekabetçi yüksek kuru savunup faizleri indirdiniz, dövizi uçurdunuz, enflasyonu uçurdunuz. Ne oldu? Halk birdenbire fakirleşti. Sonra da 20 Aralık kur krizinde "Kur Garantili TL Mevduat Hesabı" adında bir finansal ürün getirerek "Kuru düşürdük." diye övündünüz. Şimdi, hem topluma hem piyasalara hiç güven vermeyen bu zikzaklı, birbiriyle hiç uyuşmayan açıklamalarınızı yapmaya ve uygulamalarınıza devam ediyorsunuz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, TÜİK tarafından ilan edilen 2021 yılı enflasyon oranı neydi? Yüzde 36,08; üretici enflasyonu yüzde 79,89 seviyesine ulaşmıştı, öyle değil mi? Bir yandan da Cumhurbaşkanı Erdoğan, enflasyon yangınını seçmenlerinin de kafasında soğutmak için gelişmiş ülkelerin ne kadar büyük bir enflasyon felaketiyle karşı karşıya olduğunu anlatmaya çalışıyor. Bakalım öyle mi? Amerika Birleşik Devletleri'nde enflasyonun yüzde 1'lerden yüzde 7'ye çıkmasını "enflasyonun 7 kat arttığı" biçiminde sunuyor tabii ki. Hâlbuki, Amerika halkı on yıldır fiyat artışı diye bir şey görmemiş, fiyatlar hep sabit kalmış ve birdenbire böyle bir artış olunca tabii ki onlar için de bu, büyük bir enflasyon. Hâlbuki bizde enflasyon sürekli artıyor, yüzde 14-15'lik enflasyonun yüzde 36'ya çıkmasını da biz normalleştirmeye çalışıyoruz, hâlbuki normalleştirilemez. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiği Temmuz 2018'den bu yana, üç buçuk yılda, TÜİK verilerine göre birikimli enflasyon yüzde 91 olmuş. Amerika Birleşik Devletleri'nde 2012'den 2021 sonuna kadar olan sekiz buçuk yılda gerçekleşen birikimli enflasyon oranı ise Türkiye'de tek ayda, aralık ayında gerçekleşen yüzde 13,6'lık artışa denk. Şimdi, Türkiye'de tek başına aralık ayında gıda fiyatları yüzde 16,5 artarken Amerika'da, bu enflasyon patlamasına karşın, son üç buçuk yıldaki gıda fiyat artışı yüzde 11, Almanya'da yüzde 8, "Raflarda ürün yok." diye anlattığınız Britanya'da yüzde 4 olmuş yani bizdeki başkanlık rejiminin başından bu yana geçen sürede oranlar bu şekilde. Ülkeyi yönetenlerin yani sizlerin önceliği enflasyonla mücadele etmek olmalı. Yaşanan enflasyon kriziyle birlikte hayat pahalılığı da maalesef kök salmış durumda. Yoksulların yanında orta sınıf da çöktü, öyle bir sınıf kalmadı. Enflasyon karşısında ezilen halkın ve kurumların enflasyona karşı korunmasını sağlayacak önlemler alınmalı değerli arkadaşlar.

Şimdi, kanun teklifine gelecek olursak bu 2 madde, aslında geçen hafta görüştüğümüz kanun teklifine çok rahat eklenebilirdi. 2 tane madde var ve daha yeni bir kanun teklifi görüştük ve içerikler de birbirine benzer içerikler. Hatta biz 1'inci maddeyle ilgili bir önceki kanun teklifi görüşülürken önerge de vermiştik ama reddedildi, içeriğine birazdan değineceğim. Neden yapılmadı bu? Evet, aslında, biraz önce söylediğim gerekçelerle yine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin uygulanmaya başlanmasıyla beraber bir yandan da Komisyonumuz, Plan ve Bütçe Komisyonu ve hatta diğer komisyonlar ve Türkiye Büyük Millet Meclisi maalesef yasama yetkisini kaybetmiştir değerli arkadaşlar, bu yetki devredilmiştir. Daha önce, parlamenter sistemde, tasarı olarak Hükûmetten gelen konular bu dönem o şekilde gelmiyor, yok. Kanunlar, sadece teklif olarak milletvekilleri tarafından getiriliyor, e tabii, bu da neyi getiriyor? Getiren milletvekilleri kendi getirdikleri kanun tekliflerini yeteri kadar savunamıyorlar, bir eleştiri getirildiğinde de yorum yapamıyorlar çünkü önerileri değerlendirme yetkileri yok.

Şimdi, uygulamacı olan yürütme bu teklifleri eskisi gibi getirse, örneğin bakan olsa görüşmelerde, sorulan sorulara daha net cevaplar verebilirler, hatta bu tekliflere neden ihtiyaç duyulduğunu çok daha net anlatabilirler ve tekliflerini savunabilirler. Eğer bir değişiklik yapma ihtiyaçları var ise de çok daha rahat bu kararları alabilirler.

Şimdi, aslında, ucube bir sistemin içerisindeyiz. Yani yine son kararları aslında yürütme veriyor ama ben bu durumu şöyle tanımlıyorum artık: Sanki böyle araya bir ek durak gibi milletvekillerinin kanun teklifi getirmesi sunulmuş, yine son kararı yürütme veriyor ama teklifleri milletvekilleri getiriyor. Nedir? Arada bir ara durak. Tamam, tek tanımı budur şu andaki bu ucube sistemin. Örneğin, geçtiğimiz hafta kanun teklifi Genel Kurulda görüşülürken hiç müzakere edilmeden emrivaki bir şekilde TOKİ'yle ilgili Cumhurbaşkanına muazzam yetkiler veren, yetki sınırlaması olmayan bir önerge getirildi, böyle bir önergeyle karşı karşıya geldik ve sonuç ne oldu? Genel Kurul kapandı. Bu durum bile gelen tekliflerin ne kadar hazırlıksız, plansız olduğunu, nitelikli yasama yapma sürecinden ne kadar uzaklaşıldığını bize gösteriyor.

Şimdi, maddelere gelecek olursak zaten 2 maddemiz var. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na geçici bir madde eklenmekte ve enflasyon düzeltmesi uygulaması 2023 yılı sonuna kadar ertelenmekte.

Şimdi, enflasyon muhasebesi nedir? Bilmeyenlerin de anlayabileceği şekilde bir örnekle anlatmaya çalışayım: Esnaf ya da şirket sahibi diyor ki: "Sattığım malın yerine yenisini alana kadar fiyatı artıyor enflasyondan dolayı." Tabii, önceden almış olduğu malın da değerini bilançolarında düşük göstermek zorunda kalıyor, düşük görünüyor. Bu da onların kredibilitelerini etkiliyor, kredibilitelerini düşürüyor. Enflasyon muhasebesinin amacı, bunları, bilançolarda duran bu kıymetleri yeniden tarihi değerleriyle bugünkü değerlerine endekslemek. Şimdi, enflasyon düzenlemesi en son ne zaman yapılmış? On yedi yıl önce, 2003 ve 2004 yıllarında uygulanmış ve sonraki dönemden günümüze kadar şartların gerçekleşmemesi nedeniyle enflasyon düzeltmesi uygulanmamış. Enflasyon düzeltmesi yapılabilmesi için bazı şartların oluşması gerekiyor. Nedir o şartlar diye baktığımızda; Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi'nin son yıl yüzde 10, son üç hesap yılında ise yüzde 100 artmış olması gerekiyor.

Şimdi, geçmişe, 2003, 2004 yılına gidelim. İlk uygulamada birçok kurumda eksik, fazla, hatalı bazı işlemler yapılmış. Maliye de pek fazla inceleme yapmamış bu işlemlerle ilgili. Firmalar tarafından eksik ya da fazla kurumlar vergisi ödenmesi gibi durumlar oluşmuş o dönemde, bir daha da uygulanmamış ama şimdi, bu Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi'ne baktığımızda, bu endekste otuz beş aylık süreç içerisindeki artış yüzde 103 olmuş yani enflasyon düzeltmesi, enflasyon muhasebesi için gerekli şartlar oluşmuş.

Maddenin Komisyondaki görüşmeleri sırasında görüşlerine başvurulan meslek grubu ve sivil toplum temsilcileri söz konusu düzenlemeyi uygun bulduklarını ifade etmişlerdi. Ancak uzun süredir uygulanmayan enflasyon düzeltmesiyle ilgili olarak meslek mensuplarının tam olarak hazır olmadıkları ve uygulamanın ilave eğitim çalışması ve bilgisayar programlarında yeni düzenlemeye ihtiyaç gerektirdiğini belirtmeleri üzerine ve TÜRMOB temsilcisinin Komisyonda uygulamanın 2022 yılı sonuna kadar ertelenmesinin daha uygun olacağı görüşü üzerine tartışmalarımızı yürüttük; sivil toplum örgütlerinin ve meslek gruplarının görüşleri böyle.

Aslında konuşmamın başında da söylemiştim, bir önceki kanun teklifinde bu konuyla ilgili önerge vermiştik, hakikaten bu düzenlemenin aynısını, bir farkla... O fark da nedir? 2023 yılı sonu yerine biz 2022 yılı sonuna kadar erteleme önermiştik. Geçen hafta görüşülen bu 301 sıra sayılı Kanun'da önergeyle bunu dile getirmiştik ama Komisyondaki görüşme sırasında da yine TÜRMOB yetkilisinin bizim önergemizi desteklemesine rağmen AKP ve MHP oylarıyla önergemiz reddedilmişti. Şimdi, hop bir hafta sonra bu şekilde bir yıl farkla yeniden getirildi.

Değerli arkadaşlar, bu söz konusu düzenlemeyi olumlu bulmakla birlikte, enflasyon düzeltmesi uygulamasının 2022 yılı sonu yerine 2023 yılı sonuna kadar ertelenmesinin mükelleflerin kazanılmış haklarının korunması bakımından uygun olmadığını düşünüyoruz çünkü 2023 yılına kadar, 2021 yılında 7326 sayılı Kanun'la ve 7338 sayılı Kanun'la düzenlemesi yapılan yeniden değerleme uygulaması yüzde 2 oranında vergi ödenerek yapılmaya devam edecek. O nedenle, bu şekilde, bu hâliyle uygun bulmasak da yine de uygulamayı taraflar uygun gördüğü için tabii ki biz de kabul ediyoruz.

Şimdi 2'nci maddeye gelecek olursak; 2'nci maddeyle ilgili en önemli konulardan bir tanesi yine teklifin bu maddesinin öncelikle Anayasa'ya aykırılık içeriyor olması. Anayasa'nın geriye yürümezlik ilkesi ve eşitlik ilkesine aykırılık içermektedir bu madde. Bizim Anayasa'ya aykırılık itirazlarımız yine birçok torba kanunda yapıldığı gibi görüşmelerde maalesef dikkate alınmadı; kabul edilmedi bu önerimiz, bu tartışmanın yapılması ve her zaman olduğu gibi yine Anayasa'ya aykırı bir maddeyi Genel Kurulda şu anda görüşüyoruz ve yine oylayarak tabii ki geçirilecek ne yazık ki.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'na geçici madde eklenmesi suretiyle mevduat ve katılma hesaplarında bulunan yabancı paralarını ve altın hesabı bakiyelerini Türk lirasına çeviren kurumlar vergisi mükelleflerine bu kapsamda açılan vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarından elde edecekleri oluşan kur farkı kazançları da dâhil olmak üzere, faiz ve kâr paylarının vergiden muaf tutulması amaçlanmakta. Maddenin komisyonda görüşülmesi sırasında verilen bir önergeyle madde düzenlemesinin aynı şartları geçerli olmak üzere bilanço esasına göre defter tutan gelir vergisi mükelleflerinin kazançları hakkında da uygulanması yönünde değişiklik yapılmıştır.

Şimdi, bu düzenleme, bir önceki görüştüğümüz 301 sayılı Kanun Teklifi'nde gerçek kişilere kur korumalı Türk lirası mevduat hesabı düzenlemesinin tüzel kişiler için yapılmış olan uygulamasıdır yani tüzel kişiler için getirilmiş olanıdır. Belli ki gerçek kişilerden toplanması gereken döviz mevduatı yeterince toplanamamış. Verilere şöyle bir baktığımız zaman, 17 Aralıkla biten haftada gerçek kişilerin yüzde 71'i mevduatını yabancı para cinsinden tutarken TL'yi destekleyecek önlemlerin açıklandığı 20 Aralık sonrasında, 24 Aralıkla biten haftada bu oran yüzde 64'e düşmüş ancak 31 Aralık itibarıyla yine gerçek kişilerin yabancı para mevduatının toplam mevduatlara oranı tekrar yükselişe geçmiş ve yüzde 67'ye çıkmış.

Şimdi, 7 Ocak haftasına geldiğimizde biraz daha iyimsermiş gibi görünen bir tablo var. Gerçek kişilerin döviz hesaplarında 1,6 milyar dolarlık bir düşüş yaşanmış. Ama toplam döviz hesabı hâlen ne kadar arkadaşlar? 145,5 milyar dolar. Yani dönüşen miktar devede kulak hatta kulaktan da daha düşük.

Şimdi, üzerine konuştuğumuz bu maddeyle de tüzel kişiler için uygulamayı 2'ye ayırmışlar. 1 Ekim 2021 ile 31 Aralık 2021 tarihleri arasında bilançolarında kayıtlı olan yabancı paralarını 17 Şubat tarihine kadar Türk lirasına çevirmeleri ve en az üç ay vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarında değerlendirmeleri durumunda bu tarihler arasındaki üç aylık dönem için -bakın, dikkat edin- kur farkı kazançları ve vade sonunda elde edilen faiz ve kâr payları vergiden muaf. Daha ne istesinler? Bunu yapmayan kurumlar için de 1 Ocak 2022 itibarıyla hesaplarındaki yabancı paralarını 2022 yılı sonuna kadar dönüşüm kuru üzerinden -yani ilk anlattığım 2021 yılının son üç ayıydı, şimdi bu ikinci uygulama 2022 yılının 1 Ocağından başlayarak 2022'nin sonuna kadar- yine aynı şekilde Türk lirasına çevirmek suretiyle en az üç ay vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarında değerlendiren kurumların bu hesaplardan elde edecekleri kazançları da -aynı şekilde faiz, kâr payı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca yapılan destek ödemeleri dâhil- kurumlar vergisinden istisna edilmekte.

Şimdi, tüzel kişilerin yaklaşık 90 milyar dolar civarında döviz tevdiat hesabı olduğu biliniyor değerli arkadaşlar. Söz konusu düzenlemeyle ne kadar bir dönüşüm beklendiği konusundaki sorularımıza net bir rakam, net bir cevap verilemedi. Ancak teklif sahibi tarafından, Sayın Aydemir tarafından sadece 1 milyar dolar tutarında bir mevduatın bozdurulması durumunda hazinenin vazgeçtiği vergi miktarının 1 milyar 387 milyon olacağı şeklinde bir değerlendirme yapıldı. Şimdi, bozdurulan yabancı döviz mevduatının artması hâlinde hazinenin vazgeçmek zorunda kalacağı vergi miktarının da çok artacağı çok net bir şekilde görülüyor.

Şimdi, bazı belirsizlikler de var. Döviz tevdiat ve katılma hesaplarında bulunan yabancı paraların yurt içinde mi yoksa yurt dışında mı olduğu da kanun teklifinde çok belirli değil. Merkez Bankasının tebliğinde tüzel kişilerin altı ay veya on iki ay vadeli hesap açmaları gerekliyken kanun teklifinde en az üç ay vadeli hesap açılması ve vadeden önce çekim yapılmaması yeterli görülmüş, diğer altı ay ve on iki ay vadeyle ilgili herhangi bir belirlilik yok.

Değerli arkadaşlar, şimdi, yapılan bu düzenlemeler, normal vatandaşa hiçbir şey getirmiyor, yine para sahipleri için getirilmiş bir düzenleme yani parası olanın parasından para kazanacağı düzenlemeler. Kur farkı bir kamu geliri değildir değerli milletvekilleri. Öncelikle, eğer dönüş çok fazla olursa bu düzenleme hazineye yüksek oranda yük bindirecek ve gelen yükü de normal vatandaştan toplayacağınız vergilerle 85 milyonun üzerine yıkacaksınız. Bu, kesinlikle eşitlik ilkesine aykırı ve kabul edilebilir bir şey değildir. Bu düzenleme kabul edilebilir bir düzenleme değildir.

Şimdi, kimler ödüllendiriliyor bu düzenlemeyle? Yakın geçmişte 128 milyar dolarlık Merkez Bankası rezervinin finans cambazlıkları ve kamu bankaları aracılığıyla arka kapıdan satışı sırasında döviz alanlar. İkinci olarak, 20 Aralıkta 18 liradan döviz satıp gece operasyonuyla 11 liradan, 9 liradan yeniden döviz satın alanlar. Üçüncü olarak, 2016 yılından beri Kredi Garanti Fonu olanakları çerçevesinde dağıtılan kaynakları, yağmalayarak aldıkları kredileri yatırımlara değil...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Emecan.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Çünkü yatırımları desteklemiyorsunuz ancak döviz alımında kullanan kesimler ödüllendiriliyor ve bütün yük yine hazine üzerinden 85 milyonun, fakir fukaranın sırtına biniyor; öncelikle bunu belirtelim.

Maddelerin Anayasa'ya aykırılık tartışması... Olağan yasa yapma sürecinin dışına çıkılarak Plan ve Bütçe Komisyonunda acele geçirilmek suretiyle yasa yapma alışkanlığını genel demokratik ilkelere ve Türkiye Büyük Millet Meclisi geleneklerine aykırı bulduğumuz bu kanun teklifinin bu şekilde kanunlaşmasına biz karşıyız, bunu da belirtmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, siz para peşindesiniz, para peşinde olduğunuz için de başka gelir kaynaklarının peşindesiniz, o başka gelir kaynaklarını -sürem yetmediği için, uzun uzun tabi konuşmak isterdim, bir başka konuşmada inşallah- Varlık Fonu üzerinden satışlar yaparak elde etmek istiyorsunuz. Bunları da bir dahaki konuşmalarda dile getireceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)