| Konu: | Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 20.01.2022 |
ORHAN YEGİN (Ankara) - Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 2'nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; bu maddenin, daha doğrusu kur korumalı mevduat enstrümanına neden geçtiğimizin, buna neden ihtiyaç duyduğumuzun kısaca bir özetini yapmak isterim sizlere.
Salgınla birlikte tüm dünya ekonomilerinde yaşanan sıkıntılara, Türkiye'ye karşı özellikle 2013 yılından sonra başlatılan siyasi ve ekonomik saldırılara bir de döviz cephesini eklemiştir. Ülkemizin siyasi ve ekonomik yönü sistemin sahipleri tarafından, kendilerinin siyasi uydusu, ham madde ve insan kaynağı, sıcak para ve askerî, ticari pazarı olarak tasarlanmıştır. Bu tasarımı yıllardır yaptığı hamlelerle kabullenmeyip kendi yolunda yürüme iradesini ayakta tutan ülkemizi, ekonomimizi bugün darboğaza sokmak istedikleri alan; evet, işte, yüksek faiz alanı olmuştur. Bu alanda Türkiye sıkışsın, imalat sanayisi küçülsün ithalatı artsın, insanımız işsiz, iş dünyamız kârsız, devletimiz de vergisiz kalsın istenmektedir. Yüksek faizle devletin borcu artsın, cari açık yükselsin, milletin ve devletin geliri yüksek faizle ve sıcak parayla dışarıya aksın, ondan sonra da ülkemizdeki tüm sosyal ve siyasal taraflar sonu gelmez, çare üretmez bir kısır döngünün içinde eli kolu bağlı debelenip dursun istenilmektedir.
Son dönemde, özellikle bölgemizde ve dünyada oluşturdukları istikrarsızlığa ve kaosa meydan okuyup, yaptığı müdahalelerle büyük devletlerin planlarını bozan ülkemizi yola getirmek isteyen çevrelerin amacı; Türkiye'yi sömürülecek bir pazar olarak konumlamak, tırnak içinde haddini bilen, onların hesabına göre bölgede ve dünyada pozisyon alan bir uydu devlet olmaya razı etmektir. Bu defa kullandıkları en belirgin araç ise kur ve yüksek faizdir.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; gelişmiş ülkeler, ellerindeki sıcak parayı ve biriken fonları yüksek faizle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere satmak için enflasyon-faiz-kur ilişkisini bilimsel dayanak kılıfıyla âdeta bir dayatmaya dönüştürmüşlerdir ve bu dayatmayı her zamanki çifte standartçı tutumlarıyla istedikleri ülkede istedikleri gibi dozunu değiştirip, genişletip, esnetmişlerdir.
Bunu neye bakarak söylüyoruz? Bunu yüzde 7'yi aşmış bir enflasyon varken faizin 0,3'te yani enflasyonun yaklaşık 25 kat altında tutulduğu Amerika'ya bakarak söylüyoruz. Bunu yüzde 6'yı aşmış bir enflasyon karşısında eksi faizin de uygulandığı Almanya'ya bakarak söylüyoruz. Bunu, yüzde 8'i aşmış bir enflasyon var iken yüzde 2,1 faiz uygulaması olan Macaristan'daki kur değişmemelerine, bunu yüzde 9'lara ulaşmış bir enflasyon varken faizin yüzde 1,3'te tutulmasına rağmen kurun köpürtülmediği bir başka örnek olan Polonya'ya bakarak söylüyoruz. Bunun benzer örneklerini çoğaltabileceğimiz, enflasyon oranlarının altında faiz oranlarının uygulandığı İtalya'ya, İngiltere'ye, Şili'ye, Çekya'ya, Fransa'ya ve daha nicelerine bakarak söylüyoruz. Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; ortada bu rakamlar varken peki neden bize "Enflasyon üzerinde faiz olacak kardeşim!" diye dayatılıyor? Bunu sormamız gerekmiyor mu?
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; işin özü, bu çifte standartçı ekonomi bilimine karşı aldığımız kararlı tavır ve tutum sonucu politika faizlerinin düşürülmesiyle dize getirme çabaları yoğunlaşmış ve ülkemizde kur üzerinden bir tansiyon oluşturulmuştur. Böylece, kurda suni bir yükseliş ortaya çıkmış, vatandaşımız da haklı olarak elindeki TL'nin eridiğini düşünerek dövize yönelmiştir, bu yönelim kurdaki köpüğün daha da artmasına sebep olmaya başlamıştır. Bunun önüne geçmek için Cumhurbaşkanımız, Hükûmetimiz, vatandaşın kur yükselmesi karşısında mağdur olmayacağı, millî parada kalarak risklerden korunacağı ve bu düzene karşı alınan tavra ortak olacağı bir alan oluşturmuş, kur korumalı mevduat ve katılım enstrümanını yeni bir araç olarak devreye almış ve böylece, kurda ortaya çıkan bu suni ve aşırı oynaklık önemli ölçüde gerilemiştir. Kapasite kullanım oranlarının maksimum düzeylere çıktığı, organize sanayilerde yer bulunamadığı için yeni organize sanayi alanlarının aranıldığı, ihracatta tüm zamanların rekorlarına ulaşan, istihdamını pandemi öncesine göre...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ORHAN YEGİN (Devamla) - ...bugün 3 milyonun üzerinde artıran bir ülkede kurun bu derece oynaklığının, ekonomik gerekçelerle değil stratejik ve politik gerekçe ve amaçlarla köpürtülen oyunları bozan ülkemizi ve iktidarımızı âdeta bir terbiye etme yöntemi olduğu bu hamleyle artık resmen anlamını bulmuştur.
Kıymetli milletvekilleri, teklifimizin 2'nci maddesiyle, daha önce bireylere getirilen bir imkânı, kur korumalı mevduat ve katılım hesabı imkânını kurumlar, şirketler açısından da mümkün hâle getiriyoruz. Bu yeni ekonomik model, iktidar-muhalefet, özel-tüzel, birey-kurum, hepimiz için, geleceğimiz için bir modeldir. Ülkesinin, milletinin çıkarını düşünen herkes artık bu saatten sonra bu politikaya gerçekten sahip çıkmalıdır. Bu yeni modelle yatırımın, istihdamın, üretimin, ihracatın ve refahın artacağı, çok daha müreffeh bir Türkiye'nin başarısına omuz vermeli ve bu başarıya atılan imzaya hep beraber ortak olunmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)