| Konu: | (10/77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840 ) No'lu Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 01.02.2022 |
AK PARTİ GRUBU ADINA VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, Komisyonumuz güzel bir çalışma yaptı, hatta süresi de yetişmediği için bir ay ilave süre aldık ve neticede gördüğünüz rapor hazırlandı.
Ben, bu arada Komisyonda çalışma yapan bütün milletvekillerimize, Komisyon üyelerine, ayrıca, Komisyona bilgi veren kurum ve kuruluşların tamamına, ayrıca -çalışma grubumuz var 30 kişilik- çeşitli kurumlardan aldığımız çok değerli arkadaşlarım, uzmanlarım var, onlara ve tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisinin uzmanlarına gönülden teşekkür ediyorum, hayırlı olmasını diliyorum. Efendim, özellikle, Komisyon çok uyumlu çalıştı yani hep birlikte, zaten bu rapor da ortak olarak çıktı yani o bakımdan bütün Komisyon üyelerine gönülden teşekkür ediyorum. Ayrıca, Meclis Başkanımıza teşekkür ediyorum çünkü bu raporu Sayın Meclis Başkanımıza sunduğumuz zaman -burada gerçekten çok önemli tespit ve teklifler var kurumlara yaptığımız, hangi kurumun ne yapacağını da belirledik- Sayın Meclis Başkanımız dedi ki: "Birkaç ay sonra Komisyon üyelerimizle birlikte kurumları da davet ederek bir çalıştay yapalım ve bunun takipçisi olalım." Ben de bu bakımdan Meclis Başkanımıza teşekkür ediyorum.
Özellikle, tabii, küresel iklim değişikliği dünyanın en önemli meselelerinden biri malum olduğu üzere. Bilhassa son iki yüz yıldan bu yana birtakım faaliyetler, sanayi faaliyetlerinin artışı dolayısıyla, sera gazı dediğimiz gazlar dünyanın atmosferinde birikiyor ve neticede bu gazlar, aynen sera etkisi dolayısıyla güneşten gelen ışınlar geriye yansımadığı, içeride hapsolduğu için dünyanın sıcaklığı artıyor, mesele budur. Dolayısıyla, dünyanın sıcaklığının artmasının ne gibi etkileri var? Dünyanın sıcaklığının artması, bildiğiniz gibi dünyada yağış rejiminde büyük değişikliklere sebep oluyor. Bakıyorsunuz, bazı yerlerde hortumlar, ani yağışlar meydana geliyor, hatta Türkiye'de de gördük bunu. Bir yılda yağacak yağışın yirmi dört saatte neredeyse üçte 1'inin yağdığını gördük. Dolayısıyla bu gibi durumlar ortaya çıktı ve dünyanın bu konuda tedbir alması gerekir diye düşünüyoruz.
Tabii, Türkiye ne yapıyor? Türkiye'nin özellikle bu küresel iklim değişikliğindeki -cirmi diyeyim- suçu çok cüzi. Elimde notlar var, 1750 ile 2019 yılları arasında, baktığımızda, ülkemizdeki sera gazı emisyonlarının etkisi sadece yüzde 0,6 yani binde 6 ama diğer ülkelere baktığımız zaman, Amerika'daki yüzde 24,8; Avrupa Birliği ülkelerindeki yüzde 17, Çin'deki yüzde 13, Rusya'daki yüzde 7 civarında, İngiltere'deki yüzde 5 civarında; bu şekilde sera gazında onların etkileri var, bunu özellikle vurgulamak gerekiyor.
Dolayısıyla bu dünyada önemli bir mesele olduğu için Birleşmiş Milletler bunu ilk defa 1992 yılında Rio'da ele aldı. Rio Konferansı'nda denildi ki... Bu İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ortaya konuldu ve Türkiye de özellikle o toplantıya katıldı. Yalnız orada şöyle bir hata yapıldı bana göre: Ek-I listesi ülkeler, Ek-II listesi ülkeler, bir de Ek dışı ülkeler olmak üzere 3'e ayrıldı. Bunlardan Ek-I listesi özellikle emisyonu azaltmak için taahhütte bulunacak ülkeler, Ek-II ise özellikle hem emisyonu azaltacak zengin ülkeler hem de Ek dışı ülkelere finans ve birtakım teknoloji desteği verecek ülkeler, Ek dışı ülkeler de geri kalmış ülkelerdi ama bizim oraya katılan komisyon, Rio'ya katılan komisyon... Biz de gelişmiş ülkeyiz diye Ek-I ve Ek-II'ye dâhil olmuşuz. Ancak Türkiye'den Rio'ya katılan heyet Türkiye'ye döndüğü zaman işin vahameti anlaşılmış, bizi sanki Amerika'yla aynı seviyede gibi gösteren Ek-I ve Ek-II'ye dâhil olmuşuz. Neticede, Marakeş'te 2001'de yapılan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı'nda Türkiye Ek-I'de kaldı ama Ek-I'den çıkarak bu şekilde... Ancak Türkiye, 2004 yılında, AK PARTİ Hükûmeti zamanında, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'na özellikle katıldı, imzaladı ve Ek-I ülkesi olarak biz dâhil olduk.
Özellikle, Ek-I ülkesine dâhil olduk ama daha sonra Kyoto Protokolü ortaya çıktı. Ama biz şunu teklif etmiştik: "Tamam, biz Ek-I ülkesiyiz ancak bizim küresel iklim değişikliğine etkisi olan salım miktarımız çok cüzi dolayısıyla bizim özel şartlarımızı dikkate alın." diye teklif etmiştik, dolayısıyla bu uzun süre askıda kaldı. Kyoto'ya taraf olmamıştık ancak -o tarihlerde ben de Çevre ve Orman Bakanıydım- Kyoto'ya taraf olmamamız sebebiyle bizi Amerika'yla aynı seviyede görüyorlardı, toplantılarda büyük sıkıntıya sebep oldu; bunu bir tarihte Bakanlar Kuruluna arz ettim, Kyoto'ya taraf olmamız gerektiğini ifade ettim. Neticede, biz de 26 Ağustos 2009 tarihi itibarıyla Kyoto Protokolü'ne dâhil olduk, dolayısıyla Türkiye burada önemli bir mesuliyeti de almış oldu iklim değişikliğinde. Daha sonra, tabii, değişik taraflar konferansları oldu, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Mesela, Kopenhag'daki toplantıya katıldığımız zaman -ben de toplantı Heyet Başkanıydım- orada Türkiye'nin durumunu izah ettik. Daha sonra Meksika'nın Cancun şehrinde yapılan Taraflar Konferansı'nda ilk defa taraflarla konuşarak bizim cirmimizin yüzde 1'den daha az olduğunu, dolayısıyla bu konuda Türkiye'ye özel şartlar tanınması gerektiğini... Bütün taraflarla bizzat görüşerek neticede Cancun'daki toplantıda "Türkiye'nin özel şartları tanınır." diye bir madde koydurduk ancak bu konuda daha sonra -biliyorsunuz- çeşitli taraflar konferansları oldu. Neticede, özellikle şunu ifade edeyim: Son Paris toplantısında, Taraflar Konferansı'nda Paris Mutabakatı ortaya çıktı. Bildiğiniz üzere, Türkiye aslında bunu imzaladı fakat Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi zaman aldı; onunla alakalı safahatı sizlere arz etmek istiyorum. Malum olduğu üzere, Türkiye, şu bakımdan, Meksika Cancun Taraflar Konferansı'nda tanınan özel şartların tanınmaması sebebiyle Paris Konferansı'nı uzun süre Meclise getirmedi; imzaladı fakat yüce Meclisten onaylanmadı. Bunun üzerine, malum olduğu üzere, bütün grupların teklifiyle bir araştırma komisyonu kuruldu; gerçekten bu da çok faydalı oldu. Neticede, Paris Konferansı'nın onaylanması gereği ortaya çıktı.
Şimdi, efendim, ben Türkiye'nin şu anda ne kadarlık bir karbon salımı var, karbondioksit eş değeri... Tabii, sera gazı sadece karbondioksit değil, diğer gazlar da var; metan vesaire ama bunlardan biz karbondioksidi eş değer olarak tarif edersek Türkiye'nin şu anda 506 milyon ton karbondioksit eş değeri bir salımı var. Bunun yüzde 72'si enerji, yüzde 13'ü tarım, yüzde 11'i sanayi, yüzde 3'ü de atık su sektörü olarak görülmektedir. Ancak şunu ifade edeyim: Türkiye bu anlaşmalara taraf olmadan önce de önemli çalışmalar yaptı çünkü biz milletimizin özellikle güzel bir çevrede yaşaması için gerekli her türlü tedbiri Hükûmet olarak almaya başlamıştık.
Bir; hava kirliliğinin en önemli sebebi olan kömür kullanımı azaltıldı, Türkiye'deki bütün şehirlere ve ilçelerin çoğuna doğal gaz getirildi.
İkincisi; termik santrallere özellikle birtakım emisyon giderici filtreler takıldı. Ayrıca, bölünmüş yollar var ya, özellikle birtakım tüneller vesaire gibi yapılan inşaatlarla toplu ulaşım araçlarının emisyon değerleri düşürüldü. Ayrıca, biliyorsunuz, hukuki bir düzenleme yaptık, bu düzenlemede yaşlı ve emisyon miktarı yüksek olan araçlar trafikten çekildi; ayrıca, ısı yalıtım için bir seferberlik başlatıldı. Dahası, biliyorsunuz, emisyonların büyük kısmı enerji üretiminden kaynaklandığı için yenilenebilir, temiz enerji kaynaklarına yöneldik. Ve şu anda gururla ifade ediyorum, Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynakları kurulu gücün yüzde 52'sini teşkil ediyor -ki Avrupa'da 2'nci sıradayız- gerçekten bu da çok önemli bir rakam, hatta hidroelektrik enerjide malum olduğu üzere 32 bin megavata yükselttik kurulu gücümüzü. 2002 yılında hidroelektrik enerjiden üretilen enerji miktarı 26 milyar kilovatsaat iken bugün, şu anda, 110 milyar kilovatsaate yükseltildi ki bu, hidroelektrik enerjide yaptığımız gerçekten çok önemli bir hamledir, bunu da ifade etmek istiyorum.
Katı atık bertaraf tesisleri kuruldu, rüzgâr ve güneşten enerji üretimi başlatıldı vesaire vesaire. Ayrıca, çok önemlisi, biz çevrede büyük adımlar attık. Öyle ki -tabii, vaktimiz sınırlı, bunu uzun uzadıya anlatacak değilim ama- Avrupa Birliği sürecinde, Avrupa Birliğine katılan ülkeler çevre faslını en son açabilmişlerken biz Türkiye olarak çevre faslını 21 Aralık 2009 tarihinde açmaya muvaffak olduk. Bu fasıl hakikaten en zor açılabilecek bir fasıldır.
Şimdi, tabii, burada, yutak alan dediğimiz, karbondioksidi tutan, havaya oksijeni veren orman alanları var; bu, hakikaten en önemli zenginliğimiz. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Esasen, zaten ağaç dikmenin önemini Peygamber Efendimiz işaret de buyurmuştur, "Elinizde bir fidan varsa yarın kıyamet kopacağını bilseniz o fidanı dikiniz." diye buyurmuştur. Dolayısıyla bakın, biz, şu anda, on dokuz yılda orman varlığını -dikkat edin- 20,8 milyon hektardan 22,9 milyon hektara yükselttik yani 2,1 milyon hektar alan arttı. Bununla ilgili şunu da söylemek istiyorum: Daha önce ormanların tapusu yoktu, orman kadastrosu ayrı çalışırdı -ve burada ormancılarımız var- tapu kadastro ayrı çalışırdı; ilk defa birleştirdik ve neticede ormanlarımıza sahip olduk. Ormanların artık tapusu var, nerede orman olduğu belli. Bir de fidan üretimine ve fidanların dikilmesine çok büyük önem verdik; 5,5 milyon fidan toprakla buluşturuldu, bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Değerli milletvekillerim, hatta şunu vurgulamak istiyorum: Bu ağaçlandırma seferberliği Birleşmiş Milletlerin de dikkatini çekti. Ben Birleşmiş Milletlerde bir toplantıya, Birleşmiş Milletler Orman Forumu'na katıldığım zaman, toplantının İstanbul'da yapılmasını teklif ettiğim zaman Birleşmiş Milletler oy birliğiyle Birleşmiş Milletler Orman Forumu'nun 2013 yılında İstanbul'da yapılmasını kararlaştırdı.
Ayrıca, biliyorsunuz erozyonla mücadele çok önemlidir. Dünyada erozyon.... Yılda yaklaşık 500 milyon ton toprak kaybı olurken -topraklarımız akıp gidiyordu- biz bunu özellikle çok azalttık ve neticede üçte 1'e indirdik; hatta bu sebeple, Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Konferansı ilk defa New York dışında, Türkiye'de -Ankara'da- yapıldı. Hatta o toplantıda 170 ülke oy birliğiyle Türkiye'yi 12. Taraflar Konferansının Başkanı ilan etti, iki yıl süreyle biz de onu yürüttük; onu özellikle vurgulamak istiyoruz.
Tabii, bu arada şunu belirtmek istiyorum: Küresel iklim değişikliğinin en çok vuracağı husus bildiğiniz gibi kuraklık. Kuraklıkla mücadele çok önemli, bunun için yapılacak şey şudur... Onu zaten raporda tespit ettik; hep birlikte hazırladık, gerçekten bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum, tekliflerini rapora koyduk.
Netice itibarıyla, suyumuzun yüzde 77'sini sulamada kullanıyoruz. Bu çok büyük bir orandır. Dolayısıyla, mutlaka, bizim bu suyu tasarruflu kullanmamız için kapalı sistem dediğimiz yağmurlama, damlama sulamaya geçmemiz gerekir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Kapalı devre sulama sistemine geçmeliyiz ama her yerde geçilmedi hemşehrim, Yakasinek'te geçilmedi hemşehrim.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bu konuda bir seferberliğin yapılmasının şart olduğunu söyledik.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Çay'da köylerde yok, Yakasinek'te yok, birçok köyde yok.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Esasen, tabii, Türkiye'de yağışlar bölgelere göre çok değişiyor ancak şunu ifade edeyim: Tabii, bazı bölgelerde yağışlar çok fazla, bazı bölgelerde az; bir de yaz aylarında sulama olduğu için, su kullanımı fazla olduğu için dolayısıyla bizim coğrafi durumumuz ve özellikle Türkiye'nin durumu sebebiyle mutlak surette suların biriktirilmesi gerekiyor yani barajların ve göletlerin inşası gerekiyor. Bu maksatla biz suyla alakalı on dokuz yılda, bakın, 9.189 tane tesis inşa etmişiz; dile kolay, 9.189 tane tesis, 654 tane baraj.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Menteş ve Soğucak göletlerini ne zaman yapacaksınız?
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Dünyanın en büyük barajlarını biz yapıyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Niğde'de göletler yapılmadı Sayın Bakan.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - 605 tane hidroelektrik santral, 462 gölet ve bent, 51 tane yer altı depolaması, 1.561 sulama tesisi, 289...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Afyon'da Menteş göletini soruyorlar hemşehrim.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bakın, Covid döneminde...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Soğucak göleti, Menteş...
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Ya, bırak, Tekirdağ'ın ihalesini yaptın, olmadı.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Sayın Vekilimiz Behiç Bey çok güzel ifade etti "Planlama yapılması, uygulama yapılması gerekir." dedi.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Çay Barajı, Yıprak Göleti ne durumda hemşehrim, bir bakalım isterseniz. Menteşliler "2010'dan beri barajımız yapılmadı." diyor.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Evet, daha önce 76 şehirde su yoktu, biz bütün Türkiye'de, 81 ilimiz ve ilçelerin tamamında büyük bir eylem planı hazırladık -içme suyu eylem planı- otuz, kırk, elli yıl sonrasının ihtiyaçlarını belirledik ve şu ana kadar 289 içme suyu tesisini tamamladık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Atık su, taşkın koruma tesisleri...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Küçükkalecik köyünde su yok hemşehrim, arıyorlar.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Yani şu ana kadar bunlar olmasaydı çok daha büyük felaket olacaktı. 5.249 tane taşkın koruma tesisiyle bir rekora imza attık.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki bu konuda -özellikle bu rapor hazırlanırken- 82 tane kurum ve kuruluştan kişiler Komisyona bilgi verdiler.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Afyon'un köylerinin yüzde 50'sinde su sıkıntısı var. Daha demin Küçükkalecik köyünden aradılar -Afyon'a 20 kilometre uzaklıkta- "Suyumuz akmıyor." diye.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Ayrıca, 37 kişilik uzman ekip de destek verdi. Neticede Komisyonumuzla birlikte teknik gezi de yaptık; Seyfe Gölü, Sultan Sazlığı, Ereğli Sazlıkları, Meke Gölü, Burdur Gölü, Afyonkarahisar Eber Gölü gibi.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Eber'i kurtaralım hemşehrim, Eber Gölü kuruyor.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Yani netice itibarıyla, değerli milletvekilleri, bu raporda şunu yaptık: Daha önce bir rapor vermekle kalmadık...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Eber Gölü kurudu hemşehrim, gölün üçte 2'si gitti, kalanını bari kurtaralım.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bakın, burada, 842 sayfadan oluşan raporda iklim değişikliğiyle alakalı yapılması gerekenler, teknikler ve tavsiyeler de var.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Altı yıldır ben söylüyorum hemşehrim, gölün kalanını bari kurtaralım.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - İnşallah, bunları hayata geçireceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tabii, bu konudaki yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatı. Afyon'da da...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Üçte 2'sini kuruttunuz hemşehrim. Akşehir ve Eber Göllerini kurtaralım lütfen. Akşehir ve Eber Göllerini kurtaralım, bölgemiz için çok önemli biliyorsunuz.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Şimdi, şöyle, inşallah...
HASAN TURAN (İstanbul) - Burcu Hanım, fazla saydınız, almıyor, hepsini almıyor, yavaş biraz; yavaş sayın, hepsini almıyor.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Şimdi, bakın, yaptıklarımız ortada.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Sayın Bakanım, saysalar sayamazlar, konuşuyor işte.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Beni münakaşaya zorlamayın, yani neler yaptık. Afyonkarahisar'da 3 tane baraj yoktu, gölet yoktu ya, şu anda 62 tane var. Ne konuşuyorsun? Allah aşkına ya! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Su tutulumu nasıl? Su tutulumu nasıl?
BAŞKAN - Sayın Köksal, bakın, müsaade edin...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Yıprak Göleti'ne bakalım, Çay Barajı'na bakalım. Su tutulumlarına bakalım, buyurun gidin.
BAŞKAN - Burcu Hanım, sizin arkadaşlarınız konuştu, kimse müdahale etmedi ya! Yapmayın ama; yakışmıyor.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Şimdi, bakın, şunu ifade edeyim: Arkadaşlar...
BAŞKAN - Bakın, 3 milletvekiliniz konuştu, hiç kimse müdahale etmedi.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Ben Komisyondaki arkadaşlar adına konuşuyorum, çok uyumlu bir çalışma yaptık, çok güzel tespitler yapıldı, onları dinleyeceğine...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Ama "Afyon'a yaptı." diyor...
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Hemşehrin, dinle ya, hemşehrin ya! Dinle, yaptıklarını dinle!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Esas siz dinleyin, 10 kişisiniz!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Hikâyeye karnımız tok, hikâyeye!
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Dinle, dinle.
Bakın, tabii, yapılacaklar var elbette. Dedik ki... Sulamada büyük bir seferberlik yapılmasını talep ettik. Tamam. Atık suların tekrar sulamada kullanılmasının faydası var; evet, buna başladık, Edirne'de başladık ve Akarçay'da başladık. Az su tüketen bitkilerin ekiminin teşvik edilmesi lazım. Suya göre bir bitki deseni oluşturulması lazım. Yollar yapılırken özellikle dere yataklarının işgal edilmemesi lazım. Ayrıca, imar planlarında dere yataklarının asla işgal edilmemesi gerekir. Biz, burada, raporda da belirttik, dere yataklarıyla alakalı aynen kentsel dönüşüm gibi, mutlaka dere yatakları ıslahı seferberliği yapılması, bu şekilde bir seferberlik yapılması gerekir diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bir dakika lütfederseniz...
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın Eroğlu.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Neticede, Komisyonumuz gerçekten çok önemli bir vazife yaptı, bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız, biliyorsunuz, Birleşmiş Milletlerdeki konuşmasında Paris İklim Anlaşması'nın özellikle yüce Meclise sevk edileceğini ifade etti. Ekim ayının başında -hatırladığım kadarıyla 7 Ekim- Paris İklim Anlaşması'na katılmaya bütün milletvekillerimizin oy birliğiyle karar verildi. Bu bakımdan teşekkür ediyorum.
Şimdi, tabii, yapılacak çok iş var, bunu da raporda belirledik, arkadaşlarımız da mutlaka ifade edecek. Ayrıca şimdiye kadar konuşma yapan milletvekillerimize de teşekkür ediyorum. Onların tenkit ve tavsiyelerini de dikkate alacağız.
HASAN TURAN (İstanbul) - Helal olsun Sayın Bakanım, size de o yakışır.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Ve neticede, önümüzdeki günlerde, çalıştaylarda bu işi bizzat takip edeceğiz.
Son olarak hepinizi saygıyla selamlıyorum, çalışmada emeği geçen, bire bir saydığım herkesi yürekten selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)