GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:51
Tarih:02.02.2022

CHP GRUBU ADINA YILDIRIM KAYA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında merakla bizi bekleyen sevgili meslektaşlarım, öğretmen arkadaşlar; Adalet ve Kalkınma Partisinin 58 milletvekili tarafından imzalanmış bir yasa teklifi buraya geldi; şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında 11 milletvekili var.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Çok (!)

YILDIRIM KAYA (Devamla) - İmzası olan 58 milletvekili yok.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Neredeler?

YILDIRIM KAYA (Devamla) - Umarım Sayın Mahmut Hoca kuliste bekliyordur çünkü Komisyon toplantılarına katılmadı; hem imza sahipleri hem de Millî Eğitim Bakanı öğretmenlere vermediği değeri bir kez daha göstermiştir. Gün gelecek öğretmenler bunun hesabını mutlaka ve mutlaka soracaktır(CHP sıralarından alkışlar)

Bir meslek kanunu, o mesleği yapanlar tarafından, onların temsilcileriyle, örgütleriyle birlikte yapılır. Oysa Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun, saray duvarları arasında, konuya hâkim olmaktan çok açık uzak görünen, konunun içeriğine bakmadan, öğretmenlik mesleğini bilmek bir yana öğretmenleri dahi tanımayan birkaç bürokrat tarafından hazırlandığı görülmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde öğretmenlere yaptığı konuşmada ve de sözde Millî Eğitim Şûrası açılışında Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun tamamlandığı müjdesini verdi ve bunu, bu teklifin altında imzası olanlar -benim gibi onlar da- bu açıklamadan öğrendiler. Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi yok sayılarak hazırlanmış, emirle Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş ve Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri tarafından imzalanarak kanun teklifine dönüştürülmüştür. Aynı durumu bilirsiniz, geçmişte yaşadı bu Türkiye Büyük Millet Meclisi; 4+4+4 ucube sistemi geldiğinde de yine Bakanlığın bu tekliften haberi yoktu, yine Bakanlık öğretmenleri, eğitim sistemini yalnız bırakmıştı.

İşte, Millî Eğitim Bakanlığının dahi haberi olmadan hazırlanan bu teklifin sonuçları ortada. Çocuklarımızın eğitim hayatı darmadağın. Şimdi de aynı kaotik durumu öğretmenleri ayrıştırarak yapmak istiyorsunuz diyeceğim ama kimse yok. Bir kez daha, Anayasa'nın arkasından dolaşarak Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletvekillerimize ait olan kanun hazırlama görevi yok sayılmıştır. Bu nedenle 84 milyonu ilgilendiren bu kanunun adı "Öğretmenlik Meslek Kanunu" olamaz, olsa olsa saray kanunudur. (CHP sıralarından alkışlar) Tabii ki sarayda hazırlanan bu kanun teklifinden eğitim öğretim alanında örgütlü olan sendikaların da haberi yok. Millî Eğitim Komisyonuna gelen EĞİTİM-BİR-SEN, TÜRK EĞİTİM-SEN, EĞİTİM SEN, EĞİTİM-İŞ, ANADOLU EĞİTİM-SEN, Öğretmenler Sendikası, hep bir ağızdan: "Bu kanun teklifi öğretmenlerin sorununa çözüm getirmiyor." dediler ve karşı çıktılar. Yetti mi? Yetmedi. Ayrıca, TEDMEM Başkanı, saray eğitim kurulu üyesi olan Selçuk Pehlivanoğlu'nun yazılı açıklaması var, Eğitim Reformu Girişimi kurulunun yazılı açıklaması var; bunlar eğitimin bileşenleri. Bunların açıklamalarında da bu kanun teklifinin öğretmenlerin sorunlarını çözmekten uzak olduğu söylendi. Bu kanun teklifi, sendikaların, eğitim bileşenlerinin itirazı ve görüşleri dikkate alınmadan Adalet ve Kalkınma Partili ve Milliyetçi Hareket Partili milletvekilleri tarafından Komisyondan Genel Kurula sevk edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi görüşülürken Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer görüşmelere katılmadı, bir bakan yardımcısı geldi. Öğretmenine bu derece yabancılaşan bir Millî Eğitim Bakanı öğretmenlerimizin gözünde yok hükmündedir, Millî Eğitim Bakanlığı gözünde yok hükmündedir çünkü öğretmenine değil, tarikatlara, cemaatlere ve vakıflara Millî Eğitim Bakanlığını teslim etmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

Komisyon görüşmelerinde Anayasa'ya aykırılığını yazılı ve sözlü olarak anlattık, dedik ki: Anayasa'ya aykırılık konusunu Anayasa Komisyonuna havale edelim, burada bunun üzerinde bir görüşme yapılsın. Bunun için Komisyon üyelerimiz Anayasa'ya aykırılık konusunda da düşünce belirtmek istediler, ne yazık ki Komisyon Başkanımız, AK PARTİ'li ve MHP'li üyeler tarafından bu teklifimiz de kabul edilmedi.

Hâl böyleyken 58 milletvekili tarafından Meclise sunulan bir kanun teklifini görüşeceğiz. Bu kanun teklifi öğretmenlerin dağ gibi birikmiş sorunlarına hangi çözümü getiriyor bir bakalım. Atanmayan 700 bin öğretmenin sorununa çözüm var mı? Yok.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Yok.

YILDIRIM KAYA (Devamla) - Peki, Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinde atanmayan, yüksek lisansını yapmış 28 yaşındaki Öğretmenimiz Mustafa Kaya intihar etti. Mustafa Öğretmenimizin bize mesajı var 29 Ocakta, diyor ki Mustafa Öğretmen: "Hayata veda ediyorum. Üniversitemi, askerliğimi, özel sektörde çalıştım ve okudum. Ağabeyimi ve annemi çok seviyorum. Babamı özledim." Duydunuz mu bu mesajı, okudunuz mu bu mesajı? Bu Mustafa Öğretmenin katili kim? Görmediniz değil mi? Görmediniz, görmezsiniz. Görmüyorsanız o zaman Ağrı Dağı'na çıkın. Ağrı Dağı'na çıkın, Ağrı Dağı'nda Recep Akkuş'u dinleyin. 5 bin metre yüksekliğe çıkıyor Recep Akkuş, kimya öğretmeni; 276'ncı olmuş, atama bekliyor ama mülakatta Recep Öğretmeni de elediniz. Bakın, Recep "5 bin metreden sesleniyorum: Biz ne için elendiği bilinmeyen öğretmenleriz. Sınav bitti, mülakat bitti; çocuklarımıza kavuşacağız, görevimize başlayacağız diye beklerken böyle kötü bir sürprizle karşılaştık." diye haykırdı. 5 bin metreden haykıran Recep Öğretmenin sesini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz duyuyoruz. Açın kulaklarınızı, açın gözlerinizi, Recep Öğretmeni de Mustafa Öğretmeni de duyun. (CHP sıralarından alkışlar)

Peki, sözleşmeli öğretmenleri kadroya alacak mısınız, eşlerine ve çocuklarına kavuşabilecekler mi? Öğretmenlere il emri tayin hakkı var mı? Engelli, ücretli, PIKTES öğretmenlerinin sorunu çözülüyor mu? Özel okullarda ve özel rehabilitasyon merkezlerinde çalışan öğretmenlerin sorununa çözüm getiriyor mu? Okul idarecilerinin sorununa bir çözümünüz var mı? Bakanlık ve ilköğretim müfettişlerinin sorununa dair bir çözüm öneriniz var mı? Peki, okul öncesi öğretmenlerine, sınıf öğretmenlerine, halk eğitim merkezlerinde çalışan usta öğreticilere çözümünüz var mı? Öğretmenlik mesleğinin hak ettiği değeri verecek bir öneri var mı? Öğretmenlerin maaşlarında, ders ücretlerinde artış; özlük haklarına, sosyal statülerine iyileştirme getiriyor musunuz? Maalesef ki bu sorunlara herhangi bir çözüm önerisi sunulmazken öğretmenler arasında hiyerarşik bir yapılanmayı dayatıyorsunuz. Öğretmen kariyer basamakları, zaten 2004 yılında kabul edilen 5204 sayılı Kanun'la 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu'na eklenmiştir. Bazı maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından 2008 yılında iptal edilmiştir ama diğer maddeleri yürürlüktedir. Yürürlükte olan nedir biliyor musunuz? Uzman öğretmenlik için sınav yapabilirsiniz, başöğretmenlik için sınav yapabilirsiniz ama on yedi yıldır siz bu sınavı niye yapmadınız, neyi beklediniz? Hangi yasa bunun önünde engeldi? Hiçbir yasa bunun önünde engel değildi. Çünkü derdiniz öğretmen değil, öğretmenin statüsü de değil, öğretmenin yaşam koşulları da değil; sizin tek derdiniz var, seçim; sizin en büyük derdiniz seçim ve sandık korkusu. Bu korku başınıza eninde sonunda gelecek, o öğretmenlerin yetiştirdiği öğrenciler bunun hesabını sizden soracaklar. (CHP sıralarından alkışlar) Biz, öğretmenlere "Çalışıyorlar, az çalışıyorlar, on beş saat derse giriyorlar." dediğiniz dönemleri unutmadık.

İsim değişikliğini yaptınız, bu işin üstünü örtemezsiniz. Bu, Öğretmenlik Meslek Kanunu değil. Öğretmenliğin "aday öğretmen" "öğretmen" "uzman öğretmen" "başöğretmen" olarak unvanlara ayrılması öğretmenlik mesleğinin ilerlemesini sağlayamayacaktır. Her türlü müdahale ve usulsüzlüğe yol veren bir çalışma yapıyorsunuz. Başöğretmeni okul müdürü mü denetleyecek? Öğretmen ve uzman öğretmen okul içinde başöğretmenden mi emir alacak? Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlerin getirdiğiniz hiyerarşide yeri neresi? Aday öğretmen mi, öğretmen mi, uzman öğretmen mi?

Peki, siz velileri hiç düşündünüz mü? Birçoğunuz velisiniz, ya torunlarınız okuyor ya da çocuklarınız. Okula, 1'inci sınıfa kayıt olan öğrenciyi hangi öğretmene vereceksiniz? Aday öğretmene mi, öğretmene mi, uzman öğretmene mi başöğretmene mi? Başöğretmende okuyan çocuğun velisi başveli mi olacak? Sizin aklınız burada nereye geldi, nereyi dayatıyorsunuz? Bundan dolayıdır ki okullarda daha fazla kayırma, daha fazla karmaşa, daha fazla kaos olacak.

1994 yılında öğretmenliği kariyer basamaklarına ayıran bir zihniyet vardı. Bu zihniyet, Adalet ve Kalkınma Partisinin ikinci kez uyguladığı bir zihniyettir. Biz 1994'te de karşıydık, 2004'te de karşıydık, şimdi de karşıyız. Kanunun düzenlediği kariyer basamaklarının uygulamada yer aldığı süreçlerin olumsuzluklarını yaşayarak gördük. Akademisyenlerin bu konudaki inceleme ve araştırmalarında kariyer basamaklarına ayırmanın öğretmenler arasında başarıyı değil, başarısızlığı getirdiği kamuoyu anketlerinde de görülmüştür.

Adına "meslek kanunu" denilen bir kanunun öğretmenlik mesleğinin her aşamasını düzenlemesi gerekiyor ancak bu kanun teklifi öğretmenlerin seçilmesi, yetiştirilmesi, istihdamı, çalışma koşulları, iş tanımı, sosyal hakları, örgütlenme hakları, özlük hakları, iş başında denetim ve disiplin durumları, emeklilik gibi temel konuların hiçbirine yarar getirmiyor. Peki, bu kanun teklifi neyi düzenliyor? Adı dışında öğretmenlik mesleğiyle ne alakası var? Öğretmenlerin hangi derdine derman oldunuz? Öğretmenlere dün el kaldırdınız, öğretmenleri copladınız, öğretmenleri konuşturmadınız ama bu eller o öğretmenlerin hakkını alıncaya kadar mücadeleye devam edecek, hiç kimse unutmasın. (CHP sıralarından alkışlar)

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, 23 Kasım 2018'de tüm eğitim bileşenleriyle hazırladığımız bir Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi'ni Türkiye Büyük Millet Meclisine verdik. Tam otuz sekiz aydır bu kanun teklifi bekliyor. Komisyonda "Bir teklif getirdiniz, bizim de bir teklifimiz var; gelin, bu teklifleri bir alt komisyonda ortaklaştıralım, yeni bir çalışma yapalım." dedik, ne yazık ki dinlenmedi.

Anayasa'nın 42'nci maddesinde devletin gözetim ve denetim yetkisi kapı gibi ortada duruyor ama öğretmenliğin özel ihtisas mesleği tanımında "devletin" çıkarılması ne anlama geliyor? Biri çıksın, açıklasın. "Devletin" sözcüğü buradan niye çıktı? Merdiven altı okullara, gayrimeşru yerlerde eğitim veren öğretmenlere yol açmak için mi yapıyorsunuz? Devletin denetlemediği yerlerde Eneslerin başına gelenleri biliyoruz, Mehmetlerin başına gelenleri biliyoruz, Karaman'da çocuklarımızın başına gelenleri biliyoruz. Devlet, denetimi elden bırakmayacak. Eğer öğretmenlik mesleğinin hakkıyla yapılmasını istiyorsanız devlet denetimi devam edecek.

Bakın, özel öğretim kurumlarında 250 bine yakın öğretmen çalışıyor. Bu öğretmenlerin statüsüne, çalışma koşullarına dair en ufak bir düzenleme yok. Bunlar ne yapıyor biliyor musunuz? Belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışıyorlar, asgari ücretle uzun süreli çalışıyorlar; kıdem tazminatı hakkı gasbı var; belirli süreli iş sözleşmeleriyle birlikte istifa dilekçeleri alınıyor; asgari ücretle çalışanların parası veriliyor, asgari ücretin altında ücret ödedikleri için para elden geri alınıyor ama bunları denetleyen hiç kimse yok.

Bu kanun teklifi 2 temel konuyu belirliyor. Biri bizim temelden karşı çıktığımız kariyer basamakları, biri 3600 ek gösterge. 3600 ek göstergeye ilişkin 10 Temmuz 2018'de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bir teklif vermiş, daha sonra da 19 Kasım 2021 yılında bir teklif daha vermiş. Bizim dışımızda, İYİ Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve HDP'nin de verdiği teklifler var. Bu zorlamalarla siz 3600 ek gösterge teklifini getirdiniz ama bir hile daha yaptınız, 2023'e sarkıtıyorsunuz. Aceleniz ne? Burada yoksunuz, gelmediniz, niye acele ediyorsunuz? 2023'te vereceğiniz 3600 ek gösterge için bugün aceleniz ne? Bunun nedenini bize açıklar mısınız?

Öğretmenlerimize 3600 ek gösterge verilmeli. Burada 2 maddeyi ayıralım. Sözleşmeli öğretmenler ile 3600 ek gösterge maddesini ayıralım, geri kalan maddeleri iade edelim. Gelin, bu 2 maddeyi bu Parlamentoda öğretmenlerimiz için, emeklilerimiz için oy birliğiyle çıkaralım. Var mısınız buna? Yoksunuz, yoksunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Kanun ortada, görüşülüyor.

YILDIRIM KAYA (Devamla) - Öğretmenlik mesleğini icra edenler diyor ki: "Eşit işe eşit ücret verin."

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Biz varız.

YILDIRIM KAYA (Devamla) - Varsanız, tamam, buyurun. Söz söyleyebiliyorsanız gelelim.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Biz varız. Devam ediyor kanun, devam ediyor; varız.

YILDIRIM KAYA (Devamla) - Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir açıklama yaptı, diyor ki: "Sözleşmeli öğretmen ayrımını kaldırıyoruz." Bu müjdeyi verdi. Soruyorum size: Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu açıklamayı yaptı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan mı yalan söylüyor, siz mi onu dinlemiyorsunuz? Getirdiğiniz teklifte sözleşmeli öğretmen ayrımı yok, kaldırmıyorsunuz, devam ediyor. Onların eşlerinin birleşmesi hakkı yok. Toplumu kandırmaya gerek yok. Genel Başkanınızı dinleyin bizi dinlemiyorsanız, öğretmenlerinizi dinlemiyorsanız. Genel Başkanınızın söylediği doğruysa, samimiyse, gerçekten samimi olarak eş durumundan ve sözleşmeli öğretmen ayrımını kaldırıyorsa lütfen dinleyin. Öğretmenlik Meslek Kanunu okul öncesi kurumları da kapsamıyor.

5 Ekim 1966'da ILO ve UNESCO tarafından alınan öğretmenlerin statüsüne ilişkin tavsiye kararı öğretmenlik mesleğiyle ilgili önemli standartlar ortaya koyuyor. Bu belgeye de itibar etmediniz. Bu belge ne diyor? Öğretmenlerin sadece okul içinde değil, toplum içinde de yerine getirdiği görevler, taşıdığı önem, uluslararası düzeydeki ilişkiler; bunların tümü öğretmenlerin sorunlarına dair çözüm önerileri getiriyor. 145 paragraftan oluşuyor ve bu paragraflar temel ücret, çalışma süreleri ve koşulları, özel izinler, araştırma izinleri, tatil, eğitim öğretim yardımcı personeli, sınıf mevcutları, öğretmen değişimi, uzak bölgelerde ve kırsal kesimde çalışan öğretmenlerle ilgili özel hükümler, aile yükümlülükleri gibi çok önemli maddeleri içeriyor. Sadece öğretmenlerin değil; kurumlarda çalışan, özel kurumlarda çalışan tüm eğitim ve bilim emekçilerinin haklarını da bu kararda çok net görürüz. Gelin, 5 Ekim 1966'da bizim de altına imza attığımız bu sözleşmeyi olduğu gibi kabul edelim.

Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlerin sendikalarıyla görüşülmeden gelen hiçbir teklif bizim teklifimiz olamaz, kabul edemeyiz. Böyle yapılması hâlinde, eğer onların sözünü dinlersek 1 milyon 250 bin öğretmen mutlu olacak diyoruz.

Bu yasa teklifi Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır, Anayasa Mahkemesinden dönecektir. Bu duruma düşmemek için sözleşmeli ve 3600 ek gösterge maddesini getirin, hep birlikte çıkaralım. Diğer maddeleri yeniden tartışarak bir süreç elde edebiliriz.

"Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum." diyen bir anlayıştan geliyoruz değil mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

YILDIRIM KAYA (Devamla) - Eğer bu anlayışı savunuyorsak... "Kırk yıl kölesi olurum." anlayışından öğretmenleri kırk yıl köleliğe mahkûm ediyorsunuz.

Bakın, TÖS Genel Başkanı, devrimci Öğretmen Fakir Baykurt hâkim karşısında ne diyor: "Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir."

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Fakir Baykurt kim, siz kim!

YILDIRIM KAYA (Devamla) - Öğretmenlik bireysel yapılan bir meslektir, özü iletişimdir. Ne yaparsanız yapın, bu özü bozamayacaksınız, öğretmenlerimiz ders vermeye devam edecek. Selam olsun "Ferman sarayınsa okullar bizimdir." diyen öğretmenlere, selam olsun ders vermeye devam eden öğretmenlere, selam olsun alanlarda direnen eğitim emekçilerine! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Siz merak etmeyin, geliyor gelmekte olan! Hep birlikte, sizin haklarınızı alıncaya kadar bu mücadele devam edecek.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)