| Konu: | Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 03.02.2022 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmenler ne istiyor? Atanmak. Öğretmenler ne istiyor? Eşit işe eşit ücret. Bu teklifte bunlar var mı? Yok. Meslek kanunuyla ilgili olabilecek tek bir yenilik yok, aksine piyasacı bir mantığı okulların içine, öğretmenlerin arasına sokuyorsunuz. Bu düzenlemeyle zaten var olan sözleşmeli, kadrolu, ücretli öğretmen ayrımlarına yenileri ekleniyor, aynı okulda öğretmenler arasında rekabet ortamı tetikleniyor. Onlar "Eşit işe eşit ücret." dedikçe yaptıkları işler farklı olmasa da uzman öğretmenlere ödenen eğitim öğretim tazminatının yüzde 20'den yüzde 60'a, başöğretmenlere ödenen eğitim öğretim tazminatınınsa yüzde 40'tan yüzde 120'ye yükseltilmesi teklif ediliyor. Ayrıca, yine övünmüş Cumhurbaşkanı, Avrupa'da son yirmi yılda öğretmen maaşlarını en çok iyileştiren bizmişiz. Doğru bir kıyaslama için önce enflasyon oranlarını kıyaslamak gerekir; iyileştirme olup olmadığını da alım gücü değerlendirmesi ortaya çıkarır. Sürekli "Biz iktidara geldiğimizde..." diyorsunuz ama siz iktidara geldiğinizden beri ürünlerin fiyatı tam 7 kat artmış. TÜRK-İŞ'in son raporuna göre, açlık sınırı ile asgari geçim arasında ise 3 kuruşluk bir fark kalmış. OECD'nin 2021 öğretmen maaşlarıyla ilgili hazırladığı verilerde de Türkiye 33 ülke arasında 28'inci sırada. Yani çok iyi yapıyorsunuz, buna devam edin, öğretmenler de sizi alkışlamaya devam edecek!
Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi'ni okuduğunuzda elinizde sıradan bir kariyer geliştirme broşürü tutuyor gibisiniz; bir dizi sertifika programıyla sadece para odaklı bir motivasyon. İhtisas tanımını kanunla yapamazsınız; öğretmenlerin yaşam koşullarını iyileştirirsiniz ve öğretmenler kendileri uzmanlık geliştirmek istedikleri konuya zaman ve alan ayırabildiklerinde kendilerini zaten eğitirler. Öğrencilere bunu aktarmak, bilimsel bilgiyi doğru ve tarafsız aktarmak da zaten öğretmenlerin temel görevidir.
Bir de eğitim sisteminin felsefesine bakalım. Cumhurbaşkanı öğretmenlere seslenmiş ve "Sizlerden öğrencilerimizi dinamik, açık fikirli, üretken, sorumlu olarak yetiştirmenizi bekliyoruz." demiş. Burada "dinamik" ve "açık fikirli" kelimeleri dikkat çekici. Daha 1 Aralık 2021'de yapılan Millî Eğitim Bakanlığı Şûrası'nda Okul Öncesi Eğitim Programı'nda din eğitimi eklenmesi tavsiye kararı kabul edilmişti. Henüz soyut düşünme biçimini kazanamamış, ona yüklenen ideolojik eğitimin farkına varamayacak, dolayısıyla bu konuda muhakeme de yapamayacak çağdaki çocuklara okul öncesi -hangi neden ya da gerekçeyle olursa olsun- dinî eğitim verilmesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin çocuğun üstün yararı ilkesiyle temelden çelişmektedir.
Öte yandan, tüm kademelerde yazılı ve görsel medyada bir hadsizliktir gidiyor. Ülkenin Millî Eğitim Bakanına bakıyorsunuz, Şanlıurfa'daki okul ziyaretinde okul müdürüne öğrencilerin yanında "Siz ne biçim adamsınız ya, siz ne iş yapıyorsunuz? Para istediniz de para mı vermedik? Gösterdiğiniz okullar böyleyse göstermedikleriniz neler?" diyebiliyor. Bakana soruyoruz, tüm çocukların evrensel ahlak ilkelerini öğrenmesiyle, saygılı bir kişilik kazandırılmasıyla sorumlu biri olarak bu mudur sizin çocuklara örnek olacak davranışınız? Cumhurbaşkanına bakıyorsunuz, o da almış, söylediği lafın anlamını dahi bilmeyen bir çocuğu siyasi malzeme olarak kullanıyor ve incitiyor o çocuğu. Onun ardından da bir yayın kuruluşu çocuğa dün aynısını yapıyor. Ben tek bir şey söyleyebilirim size: Çocuklardan elinizi çekin, bırakın kendi özgür iradelerini kendileri geliştirsinler. Bu tarz ve anlayış maalesef her yere, her kademeye sirayet ediyor.
Bugünlerde, bir de gündüz kuşağı programlarında stüdyoya âdeta mahkeme kuruluyor. Yurttaşlar burada yargılanıyor, azarlanıyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - ...mahremiyetleri ihlal ediliyor, zaten travma yaşamış olan insanları şovun figürü olarak kullanıyorlar. İşte, son olarak Esra Erol'un yaptığı; yüzünün görünmesini istemeyen 18 yaşında bir genç kadına canlı yayında hakaret etti, psikolojik şiddet uyguladı, kişilik haklarını ihlal ederek kadının görüntülerini yayınladı. Asıl olan şudur: 18 yaşın altındaki herkes çocuktur ve çocuklara karşı işlenen suçlarda rıza aranmaz. Failden adli kurumlarda hesap sorulacağına, aksine, bu "reality" şovlarda mağdur suçlanıyor ve yaşadıklarından sorumlu tutuluyor, cezalandırılıyor. Bu tutum da şiddet uygulayanı teşvik ediyor ve şiddetle mücadeleyi sekteye uğratıyor. Sonrasında ise özrü kabahatinden büyük, sözde o kızı koruyormuş. İfşa ederek hiçbir çocuğu koruyamazsınız, kendinize gelin.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)