GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:52
Tarih:03.02.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin yetiştirdiği büyük değerlerden Profesör Doktor Mümtaz Turhan "Toplumun hakiki ihtiyaçlarına uygun bir maarif sistemi meydana getirilmek veya mevcut sistem ıslah edilmek istendiği takdirde işe iyi öğretmen yetiştirmekle başlamak gerekir. Özgür bireyler yetiştirmede en kutsal görevi yerine getiren öğretmenlerimizdir. Dolayısıyla, öğretmenlerimizin çok iyi yetiştirilmiş olması gerekir." demiştir. Üzerine konuştuğumuz Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi bu açıdan çok önemlidir. Ülkemizin geleceğini tayin eden eğitim sisteminin vazgeçilmez uygulayıcıları öğretmenlerimizle ilgili olması bakımından üzerinde titizlikle durulması ve aceleye getirilmemesi gereken önemli bir kanun teklifi olarak görmekteyim.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ'nin 2018 Seçim Beyannamesi'nde öğretmenlik meslek kanunu çıkarılacağı sözü verilmiş olmasına rağmen bu çok önemli konu ancak dört yıl sonra ele alınmıştır. Hemen söylemeliyim ki maddeleri incelendiğinde kanun teklifi, öğretmenlik meslek sorunlarının çözümleri konusunda maalesef çok yüzeysel ve yetersiz kalmıştır. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 40'ıncı ve 45'inci maddeleri biraz değiştirilerek, biraz daha detaylandırılarak yeniden sunuluyor.

Değerli milletvekilleri, kamuoyunun yıllardan beri beklediği Öğretmenlik Meslek Kanunu bu kadar kısır ve kapsamsız olmamalıydı. Böyle bir kanun teklifi, öğretmen yetiştiren kurumların yapı ve işleyişini geliştiren, bu kurumların öğrenci kaynaklarını ve öğrenci alımını yeniden ele alıp düzenleyen, öğretmenlik mesleğinin görev ve sorumluluklarını belirleyen, öğretmenlerin toplumsal statülerini ve saygınlığını yükselten, meslek standartlarını ortaya koyan, nitelikli öğretmen yetiştirilmesinin ve hizmet içi eğitimin esaslarını belirleyen, öğretmenlerin özlük haklarını daha geniş ve bağlayıcı temellere oturtan, adil bir atama ve nakil sistemini ortaya koyan, öğretmenler arasındaki ücretli, sözleşmeli, kadrolu ayrımını ortadan kaldıran, özel eğitim kurumlarındaki öğretmenlerin durumlarını da kapsayan hükümleri içeren bir teklif olmalıydı.

Peki ne var, ona bakalım: Bu teklifte aday öğretmenlik süresi bir yıldan iki yıla kadar uzatılıyor ancak öğretmenliğe geçiş yine hep eleştirdiğimiz mülakatla olacak. Başka ne var: Öğretmenlik; aday öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen şeklinde basamaklandırılarak atama şartları belirleniyor.

Kanun teklifindeki tek olumlu gelişme, öğretmenlere tanınacak 3600 ek gösterge ve tazminatların sağlanacağı 8'inci maddedir. Ancak bu maddenin 15 Ocak 2023 tarihinden itibaren yani bir yıl sonra yürürlüğe gireceği belirtilmiştir ki bunu da anlamak mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, teklifin kabul edilen 6'ncı maddesinde uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik için öğretmenlerin onar yıllık hizmetten sonra uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik eğitim programlarını tamamlamaları ve yazılı sınava katılarak sınavdan en az 70 almaları gerektiği belirtiliyor. Bu şartlarla, zaten problemli olan kariyer basamakları konusu daha da içinden çıkılmaz hâle getirilmiş oluyor.

Değerli milletvekilleri, uzman öğretmen ve başöğretmenlik için belli bir süre çalışmış olma şartı prensip olarak doğrudur ve on yıllık süre makul bir süredir. Bunu tartışmıyorum. Gelelim uzman öğretmen ve başöğretmen eğitimi programlarının uygulanmasına. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî kurumlarda görev yapan ve hizmet süresi on yıl ve üzeri olanların sayısı 500 bin, uzman öğretmen sayısı ise 75 bin civarında. Şimdi sormak istiyorum: Yüz binlerce öğretmene yüz seksen ve iki yüz kırk saatlik uzman öğretmen ve başöğretmen eğitimlerini ne zaman vereceksiniz, fiziksel olarak bunu nasıl gerçekleştireceksiniz, bu eğitimleri kimler verecek, on-line eğitim mi vereceksiniz, şu anda hizmet süresi on yıl olan birisi ile yirmi yıl olan arasında adaleti nasıl sağlayacaksınız? Bu konular açıklığa kavuşturulmalıdır.

Sınav konusuna gelirsek; sınav yazılı olacağına göre, akademik bir sınav niteliğinde olması muhtemeldir. Gelişmiş ülkelerde, öğrenciler 8'inci sınıfa kadar sınava tabi tutulmazken ve hatta öğretmenler öğrencilerini notla değerlendirmezken öğrencilerini sınavlarla hayatından bezdiren eğitim sistemimiz öğretmenleri de ayrı bir sınav stresine sokacaktır. Bu durumda sağlıklı eğitimden bahsedilemez. Çok iyi ve başarılı bir öğretici olduğu hâlde sınavdan 69 alarak uzman ya da başöğretmen olamamanın yaratacağı psikolojik durumu ve bu öğretmenin öğrencileri karşısında ne hâle geleceğini düşünebiliyor musunuz? Yıllardır hizmet veren öğretmenlerimizi bu hâle sokmaya hiç kimsenin hakkı yok.

Değerli milletvekilleri, bir hatıramı nakletmek istiyorum. 1986 yılında ODTÜ Gaziantep Mühendislik Fakültesi dekanlığım sırasında Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesince hazırlanan lisans tamamlama sınavlarını Gaziantep'te de yaptık. Yaşlı başlı öğretmenlerimizin perişanlıklarını gördüm, sınavda kriz geçirenler oldu, her binanın önünde bir ambulans bulunduruyorduk. Öğretmenleri standart bir memur gibi görme zihniyetiyle bir derece ya da bir kademe vererek maaşlarında birazcık artış yapmak için onları sınav sıralarına oturtmak, çile çektirmek doğru değildi. Şimdi, bu teklifle de benzer şeyler yapılıyor.

Değerli milletvekilleri, yine 6'ncı maddede yüksek lisans yapanlar uzmanlık yazılı sınavından, doktorasını tamamlayanlar ise başöğretmenlik yazılı sınavından muaf tutulmaktadır. Eğer bu teklif yasalaşırsa uzmanlık sınavına girmek yerine çok fazla sayıda öğretmen akademik çalışmanın içine girebilir. O zaman üniversitelerde lisansüstü kayıtları patlama yapacaktır. Bu durumda yüksek lisans konusunun ticari bir meta hâline geleceğinden endişe duymaktayım, YÖK'ü şimdiden uyarıyorum. Eğer akademik çalışmalar ciddi yapılacaksa bir akademik yıl boyunca haftada on iki saat civarında derse girmeleri gerekir. Bu, haftada bir buçuk gün izinli sayılmak demektir. Bir taraftan kendi okulunda derslere girecekler diğer taraftan lisansüstü derslerini yürütecekler ve ayrıca tez ya da proje yapacaklar; sıkıntılı bir süreç olacaktır ve eğitim aksayacaktır. Tez yazım şirketlerinde olduğu gibi uyduruktan yüksek lisans dereceleri verilebilir, ilgilileri şimdiden uyarıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu teklifi sunanlara söylüyorum: Öğretmenliğin basamaklaştırılması, 2006 yılında olduğu gibi, yine öğretmenlerimiz arasında huzursuzluk kaynağı olacak, çalışma barışını bozacaktır; veliler çocuklarını uzman ya da başöğretmenin girdiği sınıflara kaydettirmek isteyecekler, bu da veli, öğretmen ve okul yöneticileri arasında yeni sorunlar ortaya çıkmasına neden olacaktır. "Hatırlatmadınız." demeyin, bu teklifi geri çekin ve belirli bir süre liyakatle hizmet etmiş, mesleğinde başarılı öğretmenlere kıdemlerine bağlı olarak maddi avantajlar sağlayın.

Millî Eğitim Bakanlığınca tertiplenen kurslara ve hizmet içi eğitimlere katılıp başarılı olan öğretmenlerimize her on hizmet yılı için bir derece verilmesiyle ilgili teklif getirdik yani çocuklarımızı emanet ettiğimiz ve her 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde "eli öpülesi" dediğimiz öğretmenlerimize aylık bin ya da 2 bin TL maddi katkı sağlayalım. Öğretmen camiamızı ücretli öğretmen, sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere 5 parçaya bölmeyin ama illa da sınıflandırma yapacaksanız ben size şöyle bir sıralama yapayım: Aday öğretmen, öğretmen, yüksek lisanslılara uzman öğretmen, doktora yapanlara doktor öğretmen, okul müdürlerine de eskiden olduğu gibi başöğretmen diyelim, sorun kökünden hallolur.

Değerli milletvekilleri, iktidara seslenmek istiyorum: Gelişmiş ülkeler nesilleri daha iyi yetiştirmek için çareler arayıp yeni sistemler denerken siz öğretmenleri basamaklandırmakla uğraşıyorsunuz. Size tavsiyem: Nitelikli öğretmen nasıl yetiştirilir, eğitim fakültelerinde eğitimin niteliği nasıl artırılır, çalışkan öğrencileri nasıl öğretmen yapabiliriz, onlara bakın. "Kendine güvenen, kul hakkı yemeyen, fikri, vicdanı ve irfanı hür nesilleri nasıl yetiştiririz?" diye çaba sarf edin, düşünmeyi öğretin. Ama her şeyden önce siyasi elinizi eğitimden çekin, kadrolaşmayı bırakın. Sayıları 700 bine varan işsiz öğretmenlerimizin atamalarını nasıl yapacağınızı söyleyin. İşsiz öğretmen sayısı bu seviyeye ulaşırken hiçbir tedbir almadınız. 118 eğitim fakültesi var, büyük çoğunluğunda eğitimin kalitesi düşük, her yıl 40 binin üzerinde kaydolan öğrenci var. İlaveten, fen edebiyat fakülteleri ve diğer bazı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - ...fakültelerden pedagojik formasyon alan mezunlarımız ne yapacaklar? Bunlara YÖK'le beraber bir çözüm getirin.

Değerli milletvekilleri, görüyoruz ki iktidar çözmek yerine, sorunları karmaşıklaştırıyor. Biz hazırız, iyi eğitim politikasıyla sorunların üstesinden gelir, Türkiye'yi aydınlığa çıkarırız diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)