GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:52
Tarih:03.02.2022

CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; öğretmenlik mesleğinin farkı nedir? Bütün meslek mensuplarını yetiştiren, daha genel olarak, gelecek kuşakların yetiştirilmesinde temel taşı olan öğretmenlik mesleğini tartışıyoruz. Neye göre yetiştirecek? Anayasa'mıza göre, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre. Yasa teklifi de "uzmanlık" diyor; atama, mesleki gelişim ve kariyer basamakları buna göre belirleniyor. Şimdi, buradaki sorun; yasa, aslında Anayasa'dan sonra geliyor, yönetmelikten önce geliyor.

Şimdi, bu yasa, Anayasa'ya göre düzenlenen bir yasa ve yönetmelikler de bu yasaya göre çıkarılması gereken hukuki işlemler. Şimdi, bu açıdan, bu metnin örneğin Anayasa madde 42'ye göre düzenlenmesi gerekiyor, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre. Ama bu yasanın yönetmeliğe bırakacağı hususlar da kendisi tarafından ilkeler belirlendikten sonra bırakılacak olan hususlar olacaktır, olmalıdır. Çünkü yasanın koyduğu ilkelere göre yönetmelik çıkarılmak durumundadır. İşte, bu nedenle, hukuk devletinde, bizde olduğu gibi, Anayasa madde 2'de olduğu gibi, normlar hiyerarşisi temel kavramdır, normlar hiyerarşisi olmadan hukuk devletini ihdas etmek mümkün değildir; Anayasa, kanun ve yönetmelik. Hatta, o kadar önemlidir ki Anayasa madde 137'ye göre, eğer amir Anayasa'ya, kanuna, yönetmeliğe aykırı emir verirse, memur "Bu kanuna aykırıdır." der. "Efendim, yönetmeliğe aykırı değil." derse amir, "Hayır, efendim, kanun yönetmelikten üstündür." der. Anayasa daha üstündür, dolayısıyla üstün olanı memur bilmek durumundadır. Yönetmeliğin ne düzenlediğini memur bilmek durumundadır. Yasa-yönetmelik ayrımı bu bakımdan gerçekten temeldir, hukuk devletinde temeldir.

Şimdi, böyle bir yasanın, öğretmenlik yasasının önemi ise sıradan bir yasanın ötesinde, belirleyici olan bilim -Anayasa'nın belirttiği gibi- öğrenciler açısından insan hakları bilimi, çocuk hakları bilimi -çünkü özgür birey yetiştirecek geleceğe yönelik olarak- ve Anayasa. Yani Anayasa her şey değildir, sonuç olarak bilime göre ve insan hakları bilimine göre yorumlamamız gerekiyor. Şimdi, bu nedenle, zaten bu tür önemli yasalar -bütün yasalarda olduğu gibi- çok titizlikle ve özenle çıkarılsın diye yüce Meclise 3 aşamalı tekelci yetki verilmiş bulunuyor:

1) Öneriyi yalnızca vekiller önerebilir, hazırlayabilir.

2) Komisyonlar 38'e göre Anayasa'ya uygunluğunu inceler.

3) Eğer Anayasa'ya, bilimsel ölçütlere aykırılık varsa Genel Kurul burada ayıklar çünkü çağdaş bilim ve eğitim esasları belirleyicidir. Bu bakımdan, burada iki gündür dile getirilmekte olduğu üzere, Komisyonda da sürekli tartışıldığı üzere temel birtakım sorunlar bu yasanın içeriğinde kendini göstermektedir. Örneğin, tanım olarak tek bir tanım var bu koca yasada, bu temel yasada; öğretmenlik mesleğini "ihtisas" olarak tanımlıyor ama öğretmenleri uzmanlık dışında tutuyor. İşte, yasada, dil de onun için önemli; 3'üncü maddeye "Resmî dil Türkçedir." diye boşa konulmamış. Yasanın da dili var. Siz bir maddeye, iki maddeye Türkçe, Arapça, Latince, Fransızca, İngilizce sözcükleri yerleştirirseniz o zaman dil bakımından da bu şekilde çelişkiye düşme riskiniz ortaya çıkar, tıpkı burada olduğu üzere. Bu bakımdan, dil yönünden sorunlu, içerik yönünden sorunlu, bu kadar kısa olmaması gereken bir temel yasa -hep dile getirildi- 8 maddelik bir temel yasa olamaz, mümkün değil; bu, başlı başına öğretmenleri aşağılamak demektir. Belki öğretmenlerin sadece mali açıdan tatminine yönelik birtakım sonuçlar doğurabilir, o da seçimleri beklemek kaydıyla.

Şimdi, buradaki ana sorunlar nelerdir? Giriş, adaylık, öğretmenliğe geçiş ve öğretmenliğe geçtikten sonra uzman öğretmen, başöğretmenliğe geçiş. Burada, özellikle Anayasa Mahkemesinin de denetiminde belirlediği üç kural var, üç temel ölçüt. Bu üç temel ölçütten yasada öngörülen sadece kurumdur, değerlendirme kurumu ama kural yok, ilke yok; iki eksik. Peki, hukuk-liyakat diyalektiğinde ise nesnel olması gereği, eşit olması gereği ve uzmanlık bilgisine dayalı olması gereğinden hiçbirinin güvence altına alınması söz konusu olamıyor.

Anayasa sorunu gündeme geldiğinde -komisyonlardan bu yana- şöyle bir tarihsel belleğe -İkinci Meşrutiyet'te olacak- gidiyoruz: "Yok kanun, yap kanun..." Burada da Anayasa dediğimiz zaman: "Git Anayasa Mahkemesine..." Böyle bir yaklaşım, böyle bir mantık yüce Meclisin yüceliğine kesinlikle gölge düşürür. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir mantık olamaz çünkü Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Avrupa modeli üzerine inşa edilen, tam altmış yıl kadar önce çalışmaya başlayan ama denetimi sonradan olan bir mahkemedir. Önceden denetim söz konusu olsaydı o zaman bu anlaşılır bir şeydi ama sonradan, tıpkı burada olduğu gibi. 2004'te yasa çıkarılmış, karar 2008'de verilmiş, sonraki yasa da şimdi yapılıyor. İfrat ve tefrit. İfrat nedir? On sekiz yıllık gecikme. Tefrit nedir? On sekiz saat bile ayırmamak. Bu da yüce Meclisin yüceliğine yaraşmıyor hiçbir biçimde. Peki, o zaman acaba bu yasadaki zaaflar, eksikler yalnızca 2008 kararından mı kaynaklanıyor. Hayır. Yalnızca 2008 kararı değil, Anayasa Mahkemesinin kamu görevlileri konusunda vermiş olduğu kararlarda belirlediği ölçütlerle de bağlayıcı. Nelerdir onlar? Onlar, liyakat temelinde güvenlik soruşturması mesela, hâkim ve savcıların göreve alınması veyahut da bekçiliğe kadar uzanan mesleki bilgi, mesleki liyakat. O nedenle, birçok hatip Anayasa madde 70'i ve 128'i yasayla düzenleme gereğini vurguladı. Ama buradaki bu yasada dile getirilen örnekler hep keyfîliği ve öznelliği, Türkiye'yi âdeta o felakete getiren süreçleri açabilecek riskleri bağrında taşıyan keyfîlikler. Şimdi, bu bakımdan, Anayasa Mahkemesine göre, yasayla düzenleme ölçütünde temel ilkeler, ölçüler ve sınırlar yasayla gösterilecek, uzmanlık ve teknik konulara yönelik ayrıntılar yürütmeye yani yönetmeliğe bırakılacak. Ama burada baktığımız zaman, sayın vekiller, esasen, ilkeler yönetmeliğe bırakılmış, ayrıntılar değil. Bu bakımdan, her zaman çok açıkça "Şu Anayasa'ya aykırıdır." demek zorunda değiliz. Anayasa yargısının denetimini anlamsız kılan, anlamsızlaştıran bir düzenleme söz konusudur. Bu, Anayasa Mahkemesi kararında açıkça belirtilmiş bulunuyor. (CHP sıralarından alkışlar) İşte bu nedenle, adaylarda aranacak niteliklerin tanımı belirlenmemiştir, genel tanım çerçevesi çizilmemiştir; hukuki belirsizlik söz konusudur, eşitlik ve liyakat bakımından, birçok hatibin belirttiği gibi, Anayasa madde 2, 7, 70 ve 128'e aykırılık söz konusudur.

Şimdi, burada adaylık değerlendirilmesi, komisyon oluşumu, komisyonun değerlendirmesi, bütün bu sorunlar dile getirildi ama kendi içinde de çelişkiler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Belirttiğim gibi siz öğretmenliği ihtisas mesleği olarak tanımlıyorsunuz, maddelerde "öğretmen ve uzmanlık" diyorsunuz; o zaman, acaba siz "ihtisas" ile "uzmanlık" kavramlarının sinonim olduğunu, özdeş olduğunu bilmeden mi yazdınız? İşte bu, yasanın ne kadar özensiz yazıldığını ve yasa dilinin ne denli önemli olduğunu göstermesi bakımından tipik örnektir veyahut da adaylar ile öğretmenler arasında yaratılan ciddi farklılıklar burada ayrıca dile getirilebilir. Bu bakımdan, Meclisin, sahip olduğu bu tekelci yetkiyi bu şekilde kullanmaması dilenirdi; bizim, Komisyon aşamasından bu yana yaptığımız tartışma, konuşma buna yönelikti ve yorum konusu değil bunlar arkadaşlar. Anayasa'nın sözüne aykırılık söz konusu, Anayasa'nın açık hükümlerine aykırılık söz konusu. Eğer yorum söz konusu olsaydı o zaman tartışırdık hangi yorum yönteminin söz konusu olduğunu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Son söz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Süreniz bitti, uzatma da verdim ama açayım mikrofonu, selamlama yapın.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Çok teşekkür ederim, tamam.

Hukuk devletinde normlar hiyerarşisi var, öğretmenler içerisinde hiyerarşi kurulamaz. Üniversitede kırk yıl kürsü başkanlığı yaptım, bölüm başkanlığı yaptım. Üniversite ile öğretmenlik benzetilemez, aynısı değildir. Öğretmenliği mahvetmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Öğretmenlik öğretmenliktir, orada hiyerarşi yaratmaya kalkışmayın.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Evet, demokratik meşruluk eksikliği var, gerekçe yokluğu söz konusu ama bu yasa sayesinde burada bir anayasal demokrasi bloku oluşmuştur; tek olumlu tarafı da budur.

Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)