| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 15.02.2022 |
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Merhabalar.
Evet, Türkiye derin bir kriz yaşıyor ve bu krizin yükü de maalesef yoksullara, emekçilere, kadınlara çıkarılmaya devam ediyor. Halk gerçekten kelimenin tam anlamıyla yarı aç yarı tok yaşamak zorunda bırakılıyor. Elektrik ve doğal gaz faturaları artık ev kirasına denk geldi, ev sahipleri "Çokça zam var, öyleyse ben de kiraya çok daha yüksek zam yapacağım." diyerek kiracıları zorlamaya, evden atmaya ya da yüksek kiralar ödetmeye çalışıyor. İnsanların evlerinde artık ısınma gibi bir lüksleri kalmadı, montlarıyla, kabanlarıyla oturarak, evlerinde birbirlerine sarılarak ısınmaya çalışıyor. Tüm ışıkları söndürdüler, siz ise, sermaye gruplarınız ise, yandaşlarınız ise saraylarda şatafatlı hayatlarınızı yaşamaya devam ediyorsunuz. Sayenizde -bir ampulünüz var- bir ampulle tüm ülkeyi karanlığa çevirmeyi becerdiniz, başardınız, gerçekten tebrik etmek lazım. Sadece kendiniz değil, tam destekli sermaye gruplarınız da kâr üstüne kâr katarken ağlamaya devam ediyorlar "Zarar ettik, zarar ettik." demeye devam ediyorlar. Oysaki bu süreç boyunca milyarlarca lira kazandılar, ekonomik krizi fırsata çevirdiler, pandemiyi fırsata çevirdiler, işçilere esnek, güvencesiz çalışma biçimlerini dayattılar, sendikasızlığı dayattılar, güvencesizliği dayattılar, çalışma yaşamının gereği olan her türlü işçi hakkını yok saymayı dayattılar, sizse buna karşı sessiz kaldınız. Sesli olduğunuz tek yer vardı, o da işverenleri, 5'li çeteleri, patronları desteklemek oldu. Ekonomik paketlerle, teşviklerle, vergi indirimleriyle, aflarla işverenleri desteklerken, patronları desteklerken sizin desteğinizle patronlar işçilere kısa çalışmayı, çağrı üzerine çalışmayı, son dönemin modası olan esnaf kurye çalışmasını yani kölelik çalışma düzenini dayattılar; sizin sayenizde oldu bütün bunlar.
Türkiye, işçi haklarında dünyanın en kötü 10 ülkesinden 1'i hâline geldi. Geçmişte çok mu iyiydi? Değildi ama bugünkü kadar da hiçbir zaman kötü koşullarda çalışmamışlardı. Keyfî işten çıkarma, gasbedilen özlük hakları, enflasyon altında ücret dayatmalarıyla işçiler şu an kan ağlıyor farkında mısınız? Elbette farkındasınız, sadece görmezlikten geliyorsunuz. Sendikalaşan işçiler, işveren tarafından baskıya uğruyor; kendi sendikasından istifa etmeye, sarı sendikalara, devlet sendikalarına, sizin yandaşınız olan sendikalara üye olmaya zorlanıyorlar. Bunlar da kabul edilmezse işçiler işlerinden çıkarılıyor ya da çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya bırakılıyorlar.
AKP, halkı zamlarla uyandırırken öte yandan sırtını iktidara dayayan patronlar ise sefalet zamlarıyla işçi ve emekçilere yoksulluk ve açlığı dayatıyor. Ne kadar benzeşiyorsunuz değil mi? Biriniz zamları dayatıyorsunuz, diğerleri de işçi ve emekçiye açlık ve yoksulluk, kölelik koşullarını dayatıyor. İşçiler rafa dizdiği peyniri satın alıp evine götüremiyor, kendi diktiği elbiseyi giyemiyor, bir saat çalışmaya 1 ekmek dahi alamayan işçiler var, farkında mısınız? Götürdüğü yemeği kendisi yiyemeyen işçiler var, farkında mısınız? Ürettiği televizyonu, buzdolabını kendisi alamayan işçiler var. Üretiminde yer aldığı elektriği, doğal gazı kendi evlerinde kullanamayan insanlar var; işte bu, sizin kapitalist sömürü düzeninizin sonucu.
Bütün bunlara karşın, isteseniz de istemeseniz de, görmezlikten gelseniz de ülkenin dört bir yanından işçiler insanca yaşayabilecekleri ücret için ağır sömürü düzenine karşı iş durduruyorlar; işçiler sömürüye ve kölece çalıştırılmaya "hayır" diyorlar. Kuryeden metal işçisine, çorap işçisinden lojistik işçisine, gıda sektöründen tekstilde çalışana, birçok sektördeki emekçi diyor ki: "Yeter artık, bıçak kemiğe dayandı! Sizin sefalet ücretinizi de kölelik koşullarınızı da kabul etmiyoruz. İnsanca yaşayabilecek bir ücret, insanca çalışabilecek çalışma koşulları istiyoruz." Patronların koruyucusu iktidar ise ne yapıyor? Tabii ki çok bildik bir şey yapıyor, direnen işçilere polisiyle, jandarmasıyla saldırıyor, gözaltı yapıyor. Sendikalaşan, hak talep eden işçilerin işten atılmasına maalesef Bakanlık hiçbir şey demiyor, göz yumuyor, onay veriyor, destekliyor.
İşçilerin emeğinden ve üretiminin sırtından büyüyen sermaye grupları "inovasyon" "üretkenlik" "teknoloji" "katma değer" ve benzeri kavramlarla işçi sınıfına ucuz iş gücünü, sendika düşmanlığını, işsizlik ve sömürüyü dayatarak diyor ki: "Köle olacaksınız, köle koşullarında çalışacaksınız." İşte bütün bunlara karşı da direnen işçiler var. Bunlardan bir tanesi Migros Depo işçileri. Migros Esenyurt Depo'da çalışan işçiler sefalet zamlarına karşı, primlerinin sürekli kesilerek haklarının gasbedilmesine karşı, sendikalaşmak istedikleri için işten atılma tehditlerine karşı eylemdeler. Migros'un bağlı olduğu Anadolu Grubunun 1 Ocak-30 Eylül 2021 dönemindeki toplam net kârı 6 milyar TL. Bunun yüzde 55'i esas faaliyetlerden, yüzde 45'i ise finansal kazançlardan geliyor. Tam 80 bin çalışanı var bu grubun ve tabii ki yine işçilerin haklarını gasbedilmek için de çok sayıda alt işvereni var, onların da daha alt işverenleri var. Ve işçiler ne istedi biliyor musunuz? Saatlik ücret olarak 4 TL istediler, primleri kesilmesin istediler. "İnsanca çalışabilecek koşullarda çalışmak istiyoruz, bize kölelik koşullarını dayatmayın, sendikamızda örgütlenmek istiyoruz." dediler ama işveren buna karşı ne yaptı? İşçileri işten atarak cevap verdi ve buna yine Bakanlığınızın ne sesi çıktı ne soluğu çıktı; e, tabii, işverenle arkadan görüştüğünüz kısmını hariç tutuyorum.
Bir işçi şunu söylüyor: "Patronlar servetine servet katarken biz çocuklarımıza ilaç alamıyoruz. Asgari ücretle evimi nasıl geçindireyim? 2 bin lira ev kirası veriyorum, geçen yıl 70-80 lira olan elektrik faturam bu yıl 400 lira geldi. Çocuklarımın okul masrafları da var. Ben hangi birini ödeyeyim?" İşçilere borçlusunuz.
Sefalet zammını protesto eden işçiler TÜSİAD önünde eylemdeydi, aynı Migros Depo önünde eylemde oldukları gibi. İşçiler sordular: "Devlet, yasalar, Bakanlık nerede?" Bakın, işçiler sokakta; hak istiyor, ekmek istiyor, "Devlet nerede?" diye sordular. Migros Esenyurt Depo'dan atılan işçiler işe geri alınıncaya, primler yasal güvenceye kavuşturuluncaya, insanca yaşama ve çalışma sağlanıncaya kadar, çöpteki çürük sebzeleri aldığı için hırsızlık suçlamasıyla işten atılan yoksul işçinin hakkı geri verilinceye kadar emekten yana olan herkesi Migros Depo işçilerine desteğe çağırıyoruz. Buradan da diyoruz ki: "Selam olsun direnen Migros işçilerine. Direne direne kazanacaklarına biz de inanıyoruz."
Bir direniş alanı daha: Farplas; elli dört yıllık bir şirket, otomobillerin iç ve dış plastik aksamını üretiyor. Ford, Renault ve benzeri firmaların tedarikçisi, en büyük 250 sanayi kuruluşundan biri. Dolarla ihracat yapıyor ama aynı şirket sendikalaşmasınlar diye, sendikalaşmayı önlemek için işçilerin iş kolunu değiştirip yetkiyi iptal etmeye çalışıyor. Sonra da insanca çalışmak için zam ve sendikalaşma talebiyle direnen işçilerden 150 işçiyi işten atıyor. Duydunuz mu acaba? Yetmedi, direniş devam edince de arkasından 108 işçiyi gözaltına aldırdı. Aldırdı diyorum, kime aldırdı? Elbette ki sizin yargınız, sizin kolluk güçleriniz aldı gözaltına.
Farplas direnişçisi Betül diyor ki: "On altı saat çalışıyoruz, aynı işi yaptığım erkeklerden daha az maaş alıyorum, amirler kadınlara hakaret ediyor ama patronumuz kadınlar için 'İyilik Meleği' ödülü alıyor." "İyilik Meleği" ödülü alan patron, kadınlara daha düşük maaş ödüyor. Her gün sabah saatlerinde fabrika önünde bir araya gelen işçiler, işten atılma saldırısına karşı, sendikalarının engellenmesine karşı mücadele ediyorlar. Direnen Farplas işçilerine selam olsun diyoruz. Ve bunun gibi birçok sektörde işçiler direnmeye devam ediyor. İzmir'de, Antep'te, Türkiye'nin dört bir yanında işçiler ortak dayanışmanın gücüyle direnişlerini sürdürüyorlar.
Bir diğer direniş alanı Yemeksepeti işçileri. Hepimiz biliyoruz Yemeksepeti pandemi döneminde kazanç üstüne kazanç sağlayan şirketlerden biri; emekçilerin sırtından kazandığı paranın haddi hesabı yok ama işçiye gelince "Yok." diyor. Motorkuryeler yağmur çamur demeden çalıştılar, kar altında bile, yollar buzluyken bile çalıştılar; hayatlarını kaybettiler, işlerini kaybetmemek için işten ayrılamadılar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - ...güvencesiz, sağlıksız koşullarda çalışmaya zorlandılar ama enflasyonun bile, TÜİK'in gerçek olmayan rakamlarının bile altında ücret dayatmasıyla karşı karşıya kaldılar; sefalet ücretini kabul etmedikleri için de direnişe geçtiler. Bunlar da yetmedi, bu Yemeksepeti bir başka yöntem daha buldu, "Esnaf kurye" diye bir yöntem buldu; sigortasız, güvencesiz, maliyeti de işçilere yükleyerek, işçilerin sırtına yükleyerek yeni bir yöntemle işçileri çalıştırmaya başladı. Böylece işçinin hiçbir sorumluluğunu da üstüne almamış oldu. Yani sömürü yetmemiş, yeni bir sömürü biçimini daha getirmeye çalıştı.
İşte, buna karşı Yemeksepeti işçileri direnişlerini sürdürüyor; her gün farklı noktalarda, farklı yerlerde mücadelelerini sürdürüyorlar; dört bir yandan da desteklerini alıyorlar. Buradan Yemeksepeti işçilerini de direnişlerini de selamlıyorum.
Bütün işçilerin direnişini selamlıyorum. Direnerek kazanacağız, birlikte kazanacağız. (HDP sıralarından alkışlar)